Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
METİN TOKER’DEN SAĞLAM BİR KAYNAK İsmet Paşalı yıllar Bugün ülkemizdeki demokrasinin durumuyla ilgili “buraya nasıl geldik” diye düşünüyorsak; geçmişe dönüp bakmamıza çok yardımcı olacak, Metin Toker imzalı sağlam bir kaynak kitap uzun bir aradan sonra yeniden raflarda: Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları. (19441973) MESUT ÖRS M etin Toker’in yazdığı, daha önce yedi kitaplık bir dizi olarak yayımlanan ancak uzun süredir bulunmayan Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları, Bilgi Yayınevi tarafından yeniden gözden geçirilip düzenlenerek iki cilt halinde yayımlandı. TEK PARTİDEN ÇOK PARTİYE Gazeteciliğe 19 yaşında, Cumhuriyet gazetesi muhabirliğiyle başlayan Metin Toker’in uzun yıllara dayanan gazetecilik deneyiminden süzülen bu iki ciltlik kitap, içerdiği röportajlar, belgeler, bilgiler, gazete haberleri, yazışmalar ve Metin Toker’in birebir tanıklığıyla yakın siyasi tarihimizin en kapsamlı belgesel kitaplarından biri olma niteliğini taşıyor. 1944 ile 1973 yılları arasında yaşananların yer aldığı kitap “Tek Partiden Çok Partiye” başlıklı bölümle başlıyor. Son sözün daima kendisinde olduğu bir sistemin başında olan “Milli Şef” İsmet İnönü, “Bizim tek eksiğimiz, hükümet partisinin karşısında bir parti bulunmamasıdır” diyor, muhalefet partisi kurulmasını istiyordu. ‘DP YOKUŞ AŞAĞI!’ Aynı zamanda kimi antidemokratik uygulamalar ve artan ekonomik sıkıntılar karşısında bir demokrasi talebinin de yükseldiğini, kurulan yeni partinin bu talebe karşılık geldiğini de görüyoruz. Kurulacak muhalefet partisinin lideri olarak neden Celal Bayar’ın seçildiği, Amerika’dan feyz alınarak “Demokrat Parti” isminin seçilmesi, ilk seçimlerin öncesi ve sonrasındaki tartışmalar bu bölümde adım adım anlatılıyor. Daha sonra 19501954 arasını kapsayan “DP’nin Altın Yılları” bölümü ile 19541957 arasını kapsayan “DP Yokuş Aşağı” bölümü geliyor. 1950 seçimlerinde kaybeden İsmet İnönü’nün tavrıyla ilgili şöyle bir anekdot düşüyor Metin Toker: “İktidar Türkiye’de ilk kez, böyle bir barış havası içinde el değiştirdi. İsmet Paşa o akşam eşine, ‘Hanımefendi, on yaş genç olmayı isterdim’ dedi.” Yine hemen sonrasında Cumhurbaşkanı olan Celal Bayar ile ilgili anekdotu da dikkat çekici: “Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın ilk emri polis motosikletlerinin kendisine eşlik etmesini yasaklamak oldu. Bu görüntüden Ankara halkının çok hoşlanmadığını biliyordu.” ‘DEMOKRASİDEN DARBEYE’ Bu iki küçük örnek bir yana, bu yıllar aslında siyasal, sosyal gerilimin, ekonomik sıkıntıların artacağı daha kötü yıllara gidişin başlangıcıdır. Toker, bu gidişatı iki devlet adamı üzerinden şu cümlelerle özetliyor: “1946’da İnönü memleketten, milletten, halktan, onun ruh haletinden ne kadar haberdarsa 195760 devresinde de Bayar onlardan aynı derecede haberdardı. Yani ikisi de hiç haberdar değildi”. “Demokrasiden Darbeye” başlıklı bölümde günümüzde de gördüğümüz fanatik parti taraftarlığının uç noktaya ulaşması ve 27 Mayıs’a giden süreç anlatılıyor. “Yarı Silahlı Yarı Külahlı Bir Ara Rejim” bölümde askerin müdahalesiyle iktidarın devrilişi, “İnönü’nün Son Başbakanlığı” bölümüyle yeniden sivil demokratik rejime dönüş veriliyor ve kitap yine demokrasinin kesintiye uğradığı 12 Mart ve sonrasına kadar uzanan “İsmet Paşa’nın Son Yılları” başlıklı bölümle son buluyor. Metin Toker, sunuşta “Demokrasimizin ne halde bulunduğunu iyi ve doğru değerlendirmek için özellikle yeni kuşakların onun tarihini bilmelerinde yarar vardır diye düşündük” diyor. “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adıyla yürürlüğe konularak demokrasinin temel organı meclisin yetkilerini kısıtlayan bir sisteminin gündemde olduğu bugün ülkemizin demokrasi tarihini öğrenmeye daha çok ihtiyacımız var. n Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları (2 Kitap): (19441960) (19601973) / Metin Toker / Bilgi Yayınevi / 1538 s. İLKER ASLAN’DAN ‘BİR İNTİHAR ÜSTÜNE SÖYLENTİ’ Bir şiirin içinden çıkmış öyküler... On yedi ayrı metinden metin içi metinlerden oluşan Bir İntihar Üstüne Söylenti’deki öyküler, bir filmin bağımsız fragmanlarını anımsatıyor. Hemen hepsinde boşluk, olasılık, zaman ve rüya gibi kavramlar işli. HASAN ÖZTÜRK hasanaliozturktrb@gmail.com İ lker Aslan’ın Bir İntihar Üstüne Söylenti’nin isminin, hatırı sayılır bir şairinin şiirinden doğuşu, Dostoyevski’nin “Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık” sözünü anımsattı bana. Turgut Uyar’ın şiirinin, kitaba yalınkat bir isim olmanın ötesinde öykülere ayrı bir anlam zenginliği kattığını söylemeliyim. “Her şey bir unutkanlıktı” dizesi, çok zaman birbirinden bağımsız düşünülemeyen öykülerin başat izleklerinden biri. “Kayıp Zamanın İzinde” ile açılan kitap, kurmacanın aracılığıyla düşünsel bir yolculuğa çağırıyor okuru. Bilindik ‘ileti / mesaj’ kaygılı öyküler değil hiçbiri. Yaygın söylenişiyle ‘bireyin iç dünyasını konu edinmiş’ öyküler. Pek çoğu şiir için söylenen ‘kendinde başlayıp kendinde bitmek’ türünden bir anlatıma sahip. Bu yönleriyle kitabın bazı öykülerini, İkinci Yeni şiiri beğenisiyle okumak olanaklı diyebilirim. Günlük yaşamdaki açmazları, unutuşları, sıradanlıkları, çaresizlikleri, ilişkisizlikleri, kadere boyun eğişleriyle günümüz insanına ilişkin sorular sorduran öyküler. Öyle ki insanın “unutmazsa(k) yaşayamaz mıyız” ya da “en çok unuttuğumuz için (mi) yaşayabiliyoruz” diye sorası geliyor. “Bir Rüya İçin Ağıt”, “Gecikmeli Gelen” ve “Şimdi Daha Uzak” öyküleri, ‘unutmak’ bağlamında birbiriyle ilintili okunabilecek metinler. Dede/baba ile ilişkilendirilen ölüm, Münir ile Ebru’nun sıklıkla karşımıza çıktığı öyküler boyunca (“Gecikmeli Gelen” ve “Çulluk” gibi) “gitmesi gereken herkes bir gün gider” gerçeğini duyumsatıyor. “Başka Türlü Son” da yazgı dışında “başka sonların olanaklı” olabileceğini sorgulamaya yöneltiyor. “Her insan kendi sonundan sorumlu” ise her birimiz, kendi sonundan önce “küçük kara balık” olmalı dedirtiyor adeta. İlker Aslan’ın Bir İntihar Üstüne Söylenti kitabını okurken zaman zaman Tanpınar, Esendal, Yusuf Atılgan ve Sait Faik gibilerin sesini duyar gibi oluşumu, ilk kitabı yayımlanan yazarın öykünün ustalarıyla muhabbeti sürdürdüğüne yoruyorum. Bir İntihar Üstüne Söylenti, öykü yazanlar yanında öyküyü yazanların da okuması gereken bir ilk öykü kitabı. n Bir İntihar Üstüne Söylenti / İlker Aslan / Edebi Şeyler Yayınevi / 144 s. / 2020. 14 24 Aralık 2020