03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

DÜNYA DAMLASI... Arian’la din toplumu Y aşamın dinsel yasaklarla sürdüğü toplum da olsa, buyurganlık, zulüm eksik olmuyor. Bu çerçevede Ahmadi, romanın temel karakteri otobüs sürücüsü Yunus aracılığıyla bireysel başkaldırının, otoriter zalimlere karşı savaşıma katılmanın amentüsü sayılabilecek mayalanmayı, filizlenip çiçeklenmeyi doğal bir gerçektenlik duygusuyla paylaşıyor yapıtında. 2005’te, “Ahmedinejad gibi bir soytarı”nın döneminde (41) otobüs sürücüleri grevinin acımasız şiddetle, kanla bastırılması, greve katılanlara karşı düşmanlık, yirmi beş yıllık otobüs sürücüsü Yunus’u düşündürür. Grevden olumsuz etkilenen halkın da buyurgandan yana çıkması onu sarsar. Yazar, Yunus Turabi’yi dinsel mitin Yunus’uyla özdeş yapılandırırken buyurganla kendisi arasında onları eşitleyen dinsel inancın da aslında buna yetmediğini gösterecektir. “Tahran’ın kara deliği” Evin Hapishanesi, bütün bunları yeniden düşünmenin, “kendi(sine) ait bir hikâye” kurmasının da önünü açacaktır “[u]lusal güvenliğe karşı eylemde bulunmakla suçlan(an)” Yunus için. (44, 45, 49) Yaşadıkları “sanki gerçeküstü gibi”dir. (48) Sonrasında tüm yaşamı da gözlerinden akacaktır zaten. Bu akış, Yunus’un yaşam nirengileri ardında İran’ın toplumsal tarihiyle de yüzleştirir okuru. Bunlar ayrıntılı biçimde anlatıya yerleştirilirken kaçınılması gereken dolgu, yığma ayrıntılar metinden beklenebilecek yeğinliği düşürüyor, romandaki siyasal yapı da değer yitimine uğruyor böylelikle. Yine de buyurganlığın, diktatörün karşısında boyun eğmişken başını kaldıran bireyin, dinsel tabularla örülü toplumlarda da kaçınılmazlaştığı çok açık algılanıyor romanda. Okunmalı. ÖYKÜDENLİK… Nar’dan, ‘Bir Gün Mutlaka Delireceğim’ R uhşen Doğan Nar’ın ikinci öykü kitabı Bir Gün Mutlaka Delireceğim. İlkini okumasam da kimi öykülerini yakından bildiğim bir yazar yine de Ruhşen. Bu kez öykülerini bütün halinde gözden geçirme fırsatı yakalamış oldum onun, soyutlayım, dönüştürüm açısından başarılı bir düzey yansıttığını gözledim hem. Ruhşen’in grotesk alaysamayı anlatısına sindirişi, öykülerin bunu kusmak bir yana örtüşür yapıda doğallıkla karşılaması, kaleminin daha da olgunlaştığını ele veriyor. Zaten gülmeceye kayıyormuş gibi görünürken düzayak yaklaşıma sırt dönüp alaysamayı grotesk yabancılaştırmayla hamurlaştırması öykülere farklı bir faz da kazandırıyor kanımca. Böylelikle öykü kendi içinde eylemlenip harlanırken bu, anlatının akış ritmini de etkiliyor. Bu arada dile yönelik özeni, eksiltili anlatımı, bunun öykülerinde yol açtığı sıkılama üzerinde de durmak isterim. Ancak yeniden düzenlenmesi gerektiğini düşündüğüm sözdizimleri de yok değil Ruhşen’in. Öyküde farklı çizgideki içten, sevimli öyküleme yaklaşımı üzerinde durulmalı derim yine de. Görülüyor ki edebiyat, bireyleşmenin birbirinden farklı yelpazesiyle sunulan serüvenler getiriyor önümüze, okur olarak da bizi etkiliyor. Öykü, roman neyse türü, insanın yüzünü, “birey”lik sorunsalına çevirebilmesini, onda bir tarih, siyaset kitabının gösterebileceğinden çok daha kolay iç çağıltısı yaratıp kavrayış kazanmasını sağlıyor, iyi de yapıyor tabii. www.sadikaslankara. com, her perşembe öyküroman, tiyatro, belgesel alanlarında güncellenerek sürüyor. 15 10 Aralık 2020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle