Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MERHABA Nesnel belgeanı nasıl yazınsallaşır? Yazınsal yapıtta belgeye, anıya yer açılabilir elbette. Anlatı gereksiniyorsa o zaman belgeanı olgusallıktan çıkarılıp soyutlanmalı, yazınsal gerece dönüştürülmeli. Bu bağ kurulmazsa yapıt bunu kusacak, gerçeklik zemini çizgisel hale gelecektir. F ethi Naci, Boğaziçi Köprüsü’nün açılış tarihini “yanlış” verişini hınzır bir alaycılıkla yüzüne vurmuştu Adalet Ağaoğlu’nun. Bu türden bir maddi yanlışın yazınsal gerçekliği zedelemeyeceğini düşünüyorum artık bugün. Yeter ki roman kişisi, olay vb., öncesi sonrasıyla bu tarihe göre çelişik durum sergilemesin. Fethi Naci, Ölmeye Yatmak’ta (1973) “belge” kullanımı konusu üzerine saptamalar getirdiği yazısında (Bak.; Yeni Dergi, Ağustos 1973, S.107) Ağaoğlu’nun çalışma yöntemini de alıntılamıştı: “Geçmişin panoramasını pek çok eski gazete, kitap, fotoğraf karıştırarak, anılar dinleyerek ve bunlar içinde gerekli malzemeyi toplayıp eleyerek, gün gün, ay ay, yıl yıl vermeye çalıştım. Bu nedenle ‘Ölmeye Yatmak’ benim değil bir dönemin yazdığı romandır.” BİREYLER VE TOPLUMSAL GERÇEKLER Bu sözlerine karşı Fethi Naci, Ağaoğlu’nun, yapıtı, “‘bir tanıklığı yarına belgeleme tutkusu’ uğruna, başarısız bir roman haline getir(diğini)” söylemişti: “Bir kere, romancı olarak çıkış noktası bireyler değil; aklını birtakım toplumsal gerçeklere takmış, onların altını çizmek istiyor. Romancının anlattığı toplumsal gerçeklikler, bu gerçeklikleri yaşayan, bu gerçekliklerin tarihi olan bireyler haline dönüştürülemezse, romanın şematik olması kaçınılmaz olur. Yaşar Kemal de, ünlü üçlüsü için, ‘Bu üçlü benim yaşantım ve tanıklığımdır,’ diyordu; ama o, tanıklığını belgelerken bir romanın ancak bireyleri anlatarak tanıklık görevini yerine getirebileceğini unutmuyordu.” Yargısını şöyle dillendirmişti Fethi Naci: “Adalet Ağaoğlu’nun romanına umutla başlamıştım, iyi bir şeyler bulacağıma güveniyordum. Sonuç düş kırıklığı oldu. Tanıklığa, belgelemeye aklını fazla takmasaydı, bilgiler özetlemekten başka bir işe yaramayan gereksiz kişilere yer vermeseydi, Aysel’in kişisel dramını romanın temel sorunu olarak işleseydi belki de anlatmak istediği dönemi daha iyi anlatırdı. Aysel demek bir bakıma o dönem demek değil mi?” “Belge roman”, “belgesel roman” sorunu da önemli bir başlık, başka bir yazıda buna da uzanmalı. Çok sayıda “roman” örneklenebilir bu konuyla ilgili. BİR ÖRNEK: MELTEM SARSILMAZ Meltem Sarsılmaz’ın Benimle Oynar mısın? (Kanon, 2019) adlı ilk romanı Fethi Naci’nin yukarıdaki yazısını anımsatıyor ister istemez. Roman, 1939 Erzincan depremiyle başlıyor. Depremin yol açtığı sıkıntılı serüvenler eşliğinde bir aile hikâyesine dolanık halde toplumun geçirdiği değişimlere açılan anlatı olarak sürüyor. Seksen yıl öncenin Anadolu coğrafyasına dayalı evren açılımıyla, dil, biçem, kurgu hüneriyle daha girişte yapıta “belgesel roman” olarak, görece başarılı bir uyumakış kazandırdığı söylenebilir Meltem’in. Ne ki bu oylumlu romanın ilerleyen bölümlerinde yazar, zaman eşiklerini, karakterlerin, yan kişilerin yaşamı üzerinden akıtmak yerine, dönemlerin tarihseltoplumsal olaylarını sıralayıp anlatıyı bunlara yaslıyor sanki. Peki, ama haber başlıkları havasında yüzlerce veriyi, bunun ötesinde geniş yelpazeye yayılmış yığma ya da dolgu onca ayrıntıyı kaldırabilir mi bir roman? Başlangıçta belgeyi gerektiğince kullanan Meltem, sonradan dönem canlandırması için dizilerin gereksindiği çevre düzeni benzeri albeniye sığındığı izlenimi uyandırıyor nedense. Oysa okur, kişilerle, ilişkilenişler arasında kendince bağlar oluşturup yeniden kurabilir romanı, yeter ki güvenilsin okura. H. Esat Yavuztürk de Umut Peşinde (Dorlion / 2019) adlı “anıroman”ında doğrudan yaşanmışlığa yönelip altmış yıl önce ilk kervanla çalışmak üzere Almanya’ya gidişini, bir Alman’ın, ülkesini kendisinden daha iyi bildiğini görünce de Eğin’in köyünde okuduğu ilkokulun üzerine sonradan tepeye dek tüm öğretimini tamamladığını paylaşıyor. Buna göre yazar, yaşamöyküsünü yeniden yapılandırıp bunu anlatı olarak kendine dönük kurmayı hedefliyor romanda. YAŞAR SEYMAN VE ESAT YAVUZTÜRK Esat Yavuztürk, Bulanık Suyun Balıkları (Dorlion / 2020) adlı öteki kitabında yaşanmışın doğrudan ya da düz değiştirimle hikâyesini kuruyor, “Birkaç Söz”de bunu açıklıyor da: “Öykülerin bir kısmı yaşanmış olayların; çoğu da anlatılan duyum ve gözlem sonucu öykümsü olarak kaleme alınmıştır.” Ama tahkiyeyle hikâye etmek, öykü kurmak anlamına gelmiyor. Böyle olunca Ahmet Mithat havasında hikâyeler çıkıyor ortaya. Yaşar Seyman’ın Zine’si de (Bilgi, 2020) “anıöykü” yapıtı. Yaşar, anlatı değirmeninde, öpe yüceleye kendisine “ömür yoldaşı” yaptığı kalemini, masal anası havasında akışkan, coşkun, güp güp yürekle, ille bilinip düşlenmesi ya da tanınması gereken insanlara yöneltiyor. Kimler kimler yok; ne kadınlar ne adamlar, her biri tanrıçatanrı edasında, o insanları anlatmak istiyor hep, belli. “Zine”, bir kadın. Yolculuklardan, farklı kültürlerden, sanat dallarından, tanıyıp anımsadığı kavga insanlarından damıttığı kadın erkek nice kahramanı kıvılcımlanmış ateş salan bir beyinle, yürekle paylaşıyor metinlerinde. Fethi Naci’yle, Adalet Ağaoğlu’yla girdik yazıya, nerelere geldik. Geldiğimiz yer belli: öykü, roman, eğer belge kullanılacak, anılara yaslanılacaksa bu düz değiştirimle değil, yaşantısal olanın doğrudan soyutlanıp dönüştürülmesiyle kurulabilir, öyle de yazılır. www.sadikaslankara.com, her perşembe öyküroman, tiyatro, belgesel alanlarında güncellenerek sürüyor. KITAP l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Aykut Küçükkaya l Editör: Gamze Akdemir l Tasarım: Bahadır Aktaş l Sorumlu Müdür: Olcay Büyüktaş Akça l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul l Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Genel Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. Aş., Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A/41 Bahçelievler İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. B u sayımızın kapağında, ölümünün 70’inci yılında saygıyla andığımız Türk Şiiri’nin büyük ustası Orhan Veli yer alıyor. Usta şair ve yazar Ataol Behramoğlu, Orhan Veli’nin ölümünün 70’inci yılında, anısına kaleme aldığı ve poetikasını çözümlediği yazısında şöyle diyor: “Orhan Veli’nin şiirlerinde şairin yaşamının her döneminde ‘yaşama sevinci’, ‘özgürlük’ temaları ön sıradadır. Bu sevinci gölgeleyen, savaş, yoksulluk, adaletsizlik temaları da onlara eşlik etmektedir.” Bu haftaki üçüncü sayfa yazarımız M. Sadık Aslankara. Yazarımız nesnel belgeanı nasıl yazınsallaşır? sorusunun yanıtını açımlıyor. Yazarımız Feridun Andaç, edebiyatımızın en özgün isimlerinden Bilge Karasu yazınını çözümlüyor. Ömer Adıgüzel, Mustafa Balbay’ın doğa ve insan arasındaki etkileşimi efsanelerle kurduğu çocuk kitabı Salkım Söğüt’ü inceliyor. Gamze Akdemir, “Tüm yaşamım boyunca 68’li olmuşum” diyen Işıl Özgentürk ile devrim ve otobiyografinin bileştiği kitabı 68 Yılında On Dokuz Yaşındaysan Hep On Dokuz Yaşındasın’ı konuşuyor. Yazarımız Y. Bekir Yurdakul, Kulaktan Kulağa köşesinde; Hanzade Servi’nin Zamansızlar Sirki’ne; yazarımız Emek Yurdakul da Güncel isimli köşesinde yepyeni çocuk kitaplarından bir seçkiye yer veriyor. Çiğdem Ülker; Yaşar Seyman’ın hem bir yazar kurgusu hem de bir aktivistin coşkulu sesine sahip; hüzünlü ama umutlu kadın öykülerinden oluşan kitabı Zine’yi değerlendiriyor. Can Gazalcı; Ayhan Ün’ün, emperyalist emeller uğruna katledilen Kongo Ulusal Hareketi lideri Patrice Lumumba’yı yazdığı Bay Lumumba romanını inceliyor. Vitrindekilerde yepyeni bir seçkiyle daha karşınızda. Bulmaca köşemizin okurlarımızdan gelen yoğun talep üzerine bu haftadan itibaren rahmetli İlker Mumcuoğlu’nun özgün tasarımında sürdürülmesine karar verdik. Bulmacalarımızı bundan böyle Mustafa Başaran hazırlayacak. Kendisine aramıza hoş geldiniz diyoruz ve yeni bulmacalarını merakla bekliyoruz. İyi okumalar Editörden... cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap