14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ÖLÜMÜNÜN 70’INCI YILINDA ANISINA SAYGIYLA... Soldan sağa: Orhan Veli, Şinasi Baray, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday. yayımladığı, ölümünden sonraki yayınlarda “eski biçimli şiirleri” başlığı altında toplu şiirleri arasında yer alan şiirlerinin ilkidir. Bu şiirlere “eski biçimli” denilmesi, “Garip”te ve sonrasındaki şiirlerden farklı olarak ölçülüuyaklı yazılmış şiirler olmaları nedeniyledir. Yoksa ölçü ve uyak neden eski biçim unsurları sayılsın? Kaldı ki Orhan Veli’nin sonraki şiirlerinde de bilinen kalıplarıyla olmasa da ölçü ve uyak unsurları kuşkusuz ki söz konusudur. (Fakat bu, genel olarak “özgür koşuk” kavramıyla ilgili bir başka konudur…) Ölçülüuyaklı bu ilk şiirlerine gelince, bunlar, sadece bu kadarla kalınmış bile olsa, bir şairin edebiyat tarihinde yer almasını sağlayacak şiirler olduğu gibi, Orhan Veli şiirini doğru anlamak için incelenmesi, irdelenmesi ve dahası zevkle okunacak şiirlerdir… Şimdi, şu anda, bu satırları yazmaktayken masamdaki kitabını karıştırdığımda, sözünü ettiğim ilk şiirler arasında karşıma çıkan (1936 tarihinde yazılıp yayımlanmış, ölçülüuyaklı) “Odamda” adlı şiirin şu ilk dizelerine bakalım: “Ben miyim bu şeylerin sahibi? Kafamda bir çocuk var meraksız. İç âlemim oyuncaktan farksız Odam, içime bir ayna gibi.” YAŞAMA SEVİNCİ VE ÖZGÜRLÜK Bu da “Garip” ve sonrasının ilk şiirlerinden “Sevdaya mı Tutuldum?” adlı şiiridir: “Benim de mi sevdalarım olacaktı? Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım, Sessiz, sedasız mı olacaktım böyle? Çok sevdiğim salatayı bile Aramaz mı olacaktım? Ben böyle mi olacaktım?” İlki oldukça uzun bu iki şiirde tümüyle bambaşka şeylerden söz ediliyor olsa da, ikisi arasındaki dil aynılığı dikkat çekicidir… Orhan Veli’nin şiirlerini konutema bakımından sınıflandıracak olursak, bu şiirlerin (ve şairin yaşamının) her döneminde “yaşama sevinci”, “özgürlük” temalarının ön sırada olduğunu göreceğiz. Bu sevinci gölgeleyen, savaş, yoksulluk, adaletsizlik temaları da onlara eşlik etmektedir. 01.12.1949’da; talihsiz, beklenmedik ölümünden kısa süre önce “Yaprak” dergisinde yayımlanan “Dalga”, bu iki temanın ve bize Orhan Veli’yi, onun özgün ve büyük şiirini yaşatan dil ve tema birlikteliğinin bir sentezi gibidir… “Mesut sanmak için kendimi Ne kâğıt isterim, ne kalem Parmaklarımda sigaram Dalar giderim mavisinden içeri Karşımda duran resmin.. Giderim deniz çeker Deniz çeker, dünya tutar İçkiye benzer birşey mi var Bir şey mi var ki havada Deli eder insanı, sarhoş eder? Bilirim, yalan, hepsi yalan Taka olduğum, tekne olduğum yalan Suların kaburgalarımdaki serinliği İskotada uğuldayan rüzgâr Haftalarca dinmeyen motor sesi Yalan.... Ama gene de Gene de güzel günler geçirebilirim Geçirebilirim bu mavilikte Suda yüzen karpuz kabuğundan farksız Ağacın gökyüzüne vuran aksinden Her sabah erikleri saran buğudan Buğudan, sisten, ışıktan, kokudan... Ne kâğıt yeter ne kalem Mesut sanmam için kendimi Bunların hepsi... hepsi fasafiso Ne takayım, ne tekneyim Öyle bir yerde olmalıyım Öyle bir yerde olmalıyım ki Ne ışık, ne sis, ne buğu gibi İnsan gibi.” 12 26 Kasım 2020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle