08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ATİLLA BİRKİYE’DEN “SABAHATTİN ALİ’NİN YAPITLARINI SEVME SÖZLÜĞÜ” ‘Sabahattin Ali’ye borcumu ödemeye çabaladım’ “Sabahattin Ali’nin Yapıtlarını Sevme Sözlüğü”, çok rastlanılan kitaplardan değil. Bir yazarın, bir başka yazarın yapıtlarını sevmesiyle doğmuş, yılların birkimiyle gelişmiş... A’dan Z’ye sözlük biçiminde yazılmış olmasına karşın kitapta yer alan başlıklar aslında Sabahattin Ali’nin roman ve hikâyelerindeki kavram, tema, karakterler, karakterlerarası ilişkiler, olay örgüsü, çatışmalar, karşıtlıklar gibi yazınsal öğelere değinen birer deneme. Atilla Birkiye ile Sabahattin Ali’yi ve üzerine yazdığı kitabı konuştuk. eray ak [email protected] S anıyorum bu söyleşiye kitabın içeriğindense biçimi üzerine konuşarak başlamak en doğrusu. Bu türden çalışmalara yurtdışında çokça rastlıyoruz ama nasıl ki biyografi sıkıntısı çekiyorsak, bir yazar üzerine kişisel bir sözlük üretme fikrinde de kısırız. Halbuki yaratıcı, yaratıcı olduğu kadar da ilgi gören çalışmalar bunlar. Neden kaynaklı sizce bu durum, bu kısırlık? Bu bağlamda kitabın biçimini nasıl oluşturduğunuzu da sormak isterim... n Aslında tek tük “A’dan Z’ye” yapılıyor; daha çok yazarın yaşamını içeren sözlük biçiminde çalışmalar. Bizde yaşamöyküsü çok fazla değildir; pek yazılmaz, son yıllarda belki biraz daha arttı. Anlaşılan bazı konulara girilmek istenmiyor ya da bazı konular hâlâ toplumsal ahlaka takılıyor! Öte yanda böyle bir yazarlık yok değil, var ama pek gelişmiyor. Benimki bir biçim daha çok; aslında kitabı yazabilmemin anahtarı. Yıllardır yazmak istiyordum Sabahattin Ali üzerine, otuz beş yıl olmuştur niyetleneli. Sözlük biçimini bulunca yazmaya başladım. Şiirlerinden, mektuplarından biriki örnek vardır ama daha çok roman ve hikâyelerini içeren bir sözlük bu. Öte yandan bildiğim kadarıyla edebiyatımızda daha önce kimse böyle bir biçim denememiş yani bir yazar için yalnızca yapıtlarını içeren bir sözlük yazmamış. Öncelikle altını çizmeliyim, tür olarak bu bir deneme kitabı. Sözlükteki gibi harf harf ilerliyor ancak ilgili başlıkta yazılanlar uzunlu kısalı denemeler. İcat etmedim, başucu kitaplarımdan olan Mısır’ın Aşk Sözlüğü’nden esinlendim. n Kitap; genel çerçevede, bir yazarın sevdiği bir başka yazar üzerine düşünmesi aslında, değil mi? Böylesi basit bir refleksle hareket edilebilecek çalışmada neden bu kadar geri kaldığımız can erok “Sait Faik’in izinden giderek söylersem, yazmasaydım, yazma düşüncesi beynimi kemirerek yok edebilirdi; ve yazdım.” şaşkınlık yaratmıyor mu sizde? Kısır çatışmaların rolü var mıdır sizce bu durumda, kıskançlıkların? n Evet öyle, belki sevmenin de ötesinde... Burada söz konusu öncelikle yapıtlar, kuşkusuz o yapıtlarda da yazar var. Şöyle bir durum var. Bir romancıhikâyeci, edebiyatın yaratım türlerinde ürün veren bir yazarın, kendisi gibi ürün veren, çağında ya da geçmişte yaşayan bir yazarla ilgili kitap yazdığını bizde pek göremiyoruz. Kitap oylumu bir yana, deneme, eleştiri de pek yok. Biraz kitap tanıtımı var. Çoğunlukla eleştirmenler, edebiyat tarihçileri yazıyor. Şairler birbirleri için yazabiliyor da romancılar, hikâyeciler birbirleri için kitap yazmıyor. Dünyada böylesine örnekler çok, akla ilk Stefan Zweig geliyor. Ne yazık ki bizde pek yok. Ancak Selim İleri hâriç! Hatta o sürekli yazıyor; benzeri yok. Sevgisizlikten mi, kıskançlıktan mı, yetersizlikten mi, umursamazlıktan mı, bilmiyorum ama sonuç bu. Oysa bir romancının kaleminden bir romancıyı okumak ne kadar keyifli oluyor. n Önsöz niyetine kaleme aldığınız yazıda dediğiniz gibi “her kitabın bir öyküsü var”. Meraklısının da çok hoşuna gider bu öyküler doğrusu. Bahsedebilir miyiz biraz olsun? n Otuz beş yıla yakın zamandır, Sabahattin Ali ile ilgili bir kitap yazma isteğim vardı. Vardı da hiç harekete geçmedim/geçemedim. Ancak bu yazma meselesi, bilincimin vazgeçilmez düşünsel aktörüydü. Şöyle yapayım, böyle yapayım, hayır olmuyordu. İlk yıllarda, önümde Asım Bezirci’nin kitabı vardı ki sanırım kendi alanında ilktir, dolasıyla onu da aşmak vardı. Bunu nasıl yapabilirdim? Sonra roman karakterleri üzerine bir kitap yazma düşüncesi doğdu. Bu da Memet Fuat’ın Yazko Edebiyat’ta yayımladığı tanıtım yazılarını bir kenara bırakırsak edebî anlamda ilk sayılabilecek ‘Kuyucak’tan Yusuf ve Diğerleri’ başlıklı yazımdan ortaya çıkmıştı. Onu da beceremedim, yıllar geçtiyse de düşünce benden gitmedi. Düşünce benden gitmiyordu ama not falan da aldığım yoktu. Tuhaf bir korku, cesaretsizlik olmalı. Yine de yıllar içinde Sabahattin Ali üzerine deneme, tanıtım yazdım, toplantılarda konuştum. Elimdekiler bir kitaplık yazı neredeyse. Onları bir araya getirmek çok anlamlı gelmedi. Kim bilir belki ileriki yıllarda ikinci bir kitap olarak... 2015’in son aylarında, İstanbul’da Notos dergisinde, Adana’da Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde verdiğim atölyeler sonrası ise sonunda yazmaya başladım. n Kitap için sizi harekete geçiren neydi? n Adana’da katılanların ilgisi çok iyiydi. İstanbul’a döndüğümde, biriki gün geçmiş olmalı, bir sabah uyandığımda, başucumda yukarıda adını verdiğim Mısır’ın Aşk Sözlüğü sanki gözüme çarptı; işte bu “evraka” ânıydı. Aslında bu kitabı okur okumaz, 2009’da yayımlanmıştı Türkçede, İstanbul için benzerini yapmayı düşünmüştüm; hatta bu kez notlar da almıştım. Ancak kitabın biçimi, önce Sabahattin Ali için yazmamın işareti oldu. Öte yandan artık bu kitabı da yazmalıydım; düşünce, hayal somutlanmalıydı. Sait Faik’in izinden giderek söylersem, yazmasaydım, yazma düşüncesi beynimi kemirerek yok edebilirdi; ve yazdım. “HEP PARLAYAN BİR YILDIZ...” n Böyle bir çalışma için Sabahattin Ali’yi seçmenizin nedenini de soracağım. Bu bağlamda Sabahattin Ali’yle ilişkinizi de anlatır mısınız? Yazdıklarıyla kurduğunuz bağ ve edebiyatımızdaki yerine de bir parantez açabilirsek bu soruyla çok sevineceğim. n Bütün yapıtlarını okusanız da “bir yazarı tamamıyla tanımanın” kolay olmadığını düşünüyorum, en azından benim için, başkalarını bilemem. Eh, biraz biliyorum dediğim bir yazardır Sabahattin Ali. Yazarlığımın başında da beni çok etkilemiştir roman ve hikâyeleri. O yıllar, seksenlerin başı; yine şiddetli baskı, kaotik bir ortam, yine faşişt bir cunta var; öte yandan da yoğun bir şekilde yazmak, okumak, edebiyat içinde haşır neşir olmak... Atilla Özkırımlı’nın basıma hazırladığı bütün eserleri de peş peşe çıkıyor, ben de alıp okuyorum, her okuduğum beni sarsıyor, ardından becerebildiğim kadarıyla bir şeyler yazıyorum. Kuşkusuz yıllar geçince farklı bakıyorsunuz; sonraki okumalarımda, daha da önemli buldum. O zamanki günlüklerimden de anlaşılıyor, roman yazmamın nedenlerinin başında geliyor onun kitapları. Sabahattin Ali kendinden sonra gelen kuşakları etkilemiştir, özellikle de hikâyeleriyle; evet ömrü çok kısadır ama o, edebiyatımızın sönmeyen, hep parlayan yıldızıdır. n Sabahattin Ali’den söz açılmışken, yazarın bugünkü algısı üzerine de konuşmak gerek diye düşünüyorum. Sabahattin Ali dünün unutulacak diye korkulan yazarıyken bugünün çok >>satan yazarı artık. Bu bir keşfe dilme öyküsü mü bu, yoksa ma 14 23 Şubat 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle