Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BARIŞ ERDOĞAN’DAN “NUŞİREVAN” Memleketin ruhunu yansıtan dizeler Barış Erdoğan’ın beşinci şiir kitabı “Nuşirevan”, adalet ve doğruluk çağrışımıyla Nuşirevân Mitolojisi’ni hatırlatmakla kalmıyor, yaşadığı dünyayı Nuşirevân’ın adaletini bulması ilkesiyle bütünleştiriyor. nezihe altuğ B arış Erdoğan, Nuşirevan isimli kitabında insan ilişkilerinin ancak tarih araştırmalarıyla açıklanabileceğini düşünerek şiirinin odak noktasına tarihteki “Adaletin Mitolojik Boyutu”nu yerleştiriyor: “İran nuşirevan’dır, nuşirevan gönüllerde ilah/ bir ‘ölmez ruh’, terazileri dengede/ bulsam cezbe hali, yitirsem günah/ tutasım geldi” dizeleriyle ruhunu, işlediği tarih sahnelerini, geçmişle güncelin arasına sıkıştırıyor. BARIŞ İSTEYEN ŞAİR Mitolojik kaynaklarda Nuşirevan, adaletiyle ün salmış, adaleti kadar yaptırdığı ünlü saraylar ve taklarıyla da bilinen Kisra lakabıyla” padişahlar padişahı” diye tanınan İran’ın Sâsânî sülalesinden ünlü hükümdarı. Tâkı Kisrâ veya Eyvânı Kisrâ adlı sarayına zinciri ad dediği bir çanı bağlatmış, ihtiyaç sahiplerinin bu zincire dokunmaları durumunda onların dertlerini dinleyerek sıkıntılarını giderirmiş. “Gözünde güç göricek dil yapışsa nola zülfüne /Ki oldur adl zenciri asılmış takı Kisra’dan” diyen İbni Kemal gibi Erdoğan da yaratıcı gücüyle “omzuna dağ gibi bir ömür yıkılır kuştan hafif/ uçmalara süleyman’dan gayrı kim kalır/ yunus dilimde şeker, ilahileri şerbetli naif/ tadasım geldi” dizeleriyle “barış” ve “adalet” sözcüğünü söyleyen peygamberlere dikkatimizi çekiyor. Nasıl ki Atayi Divanı’nda Nuşrevân’ın kullanımı, övülen kişi, adalet sahibi ya da adalet yayan padişahın en düşük iltifatı ise, memleketler Nuşirevân’ın adaletini arıyorsa Erdoğan da nuşirevan sözcüğünü memleketi için istiyor, “barış” sözcüğüyle eşleştiriyor. Kalemler vardır, sömürünün, vurgunun zırhıdır. Kalemler vardır, gençlerin idam kementlerinde kırılır. Kalemler vardır, resmi belgelere durmadan imza atar. Kalemler vardır, yılmadan, usanmadan, eğilmeden, bükülmeden yazar. Erdoğan’ın kalemi ise böylesi günlerde mitleri günümüze uyarlayarak özgürlüğün ve barışın silahı. Şair de yaşadığı şehrin sokaklarını arşınlarken kültürel kimlik ve varoluşsal anlam sorunlarını yazarken tam da içinde yaşadığı memleketinin ruhunu yansıtıyor. Kelimelerin zihninde yarattığı büyüleyici resmi tekrar seyretme isteğiyle tıpkı DVD’deki film arkasının filmi yeniden izleme isteği uyandırması gibi şiirinin nasıl oluştuğunu anlatıyor. Erdoğan’ın Kuş Kıyamet, Şiir Cin/ ayetleri, Simurgname, Zeymuran ve Nuşirevan kitapları, ele aldığı konuya yeni bir boyut kazandıran, ait olduğu dilin anlatım olanaklarını geliştiren, yararlandığı kültürel kaynakları yeni bir işleyişle güncelleyen, farklı dillerin edebi metinleriyle konuşan çok katmanlı kitaplar bütünüdür. Hayat kafamızı karıştırdığında bir köşeye çekilip neyse ki iyi kitaplar var, şiir var, edebiyat var demek için de okunacak cinsten. “Söz ağzımda yuvar taşı, tepeleri düzleye/ denizleri kafdağı kumrusu, gölleri sincap yavrusu/ tebriz, şehriyar’ını neden gizleye/ sorasım geldi” dizeleri, felsefi meselesi olan barışı her yerde zihnimizde konumlandırıyor. Alışılmışın yeni bir anlamsal bağlamda sunuluşu, okur ile düş gücünü bir etkinliğe sokuyor. Umberto Eco’nun da belirttiği gibi ikonik göstergeleri, bir nesneyi değil, onun algılanma biçimini dile getiriyor. Şiir ile okur arasındaki bu etkileşimle dünyamızı dönüştürüyor, yaşamımızı değiştiriyor. Barış ve adalet ilkesine göre kurulan “toplumcu ufku” baş eğmemeye egemen olsa da hakikat uğruna, adalet uğruna savaşımlar veren ruhunu anlatıyor. Gerçekleşmesi olanaksız tasarı ya da düşünce, biçiminde tanımlanan kendine özgü bir ütopyası olduğunu dizeleriyle gösteriyor. Çünkü şiir, somut dünyadan sık sık uzaklaşıp kendisine soyut dünyalar kuran bir sanat. Bu hayal edişlerin en önemlileri kuşkusuz, ütopyalar. Devlettoplum, devletbirey ilişkilerinin, insanlarla toplumsal düzen arasındaki çatışmaların öne çıkarıldığı bu şiirlerde, tarihin politik bir şiir anlayışıyla ele almakla gösteriyor. Aslında “kitleler” adına yazılan bu şiirler, sözdizimi ve çok az kişi tarafından çözülebilecek sözcük Barış Erdoğan’ın kitapları, ele aldığı konuya yeni bir boyut kazandıran, güncelleyen çok katmanlı kitaplar... lerden oluşan söz varlığı gibi yapısal özellikleriyle, yığınlara ulaşmayı hedefleyen toplumcu gerçekçilerden ayrılmakta ve elit bir okur kesimine seslenmektedir. TOPLUM DÜZENİNE ELEŞTİRİ Sanatçı, uzak çağrışımlı kelimelerle ördüğü masalsı bir atmosferde çok uzak bir tarihi ya da mitolojiyi sonrası bir tarihi şiirleştirirken hep gerçek hayat sahnelerinden yola çıktığını vurguluyor. Toplumsal değişme, çocukeğitim, karamsarlıkmutsuzluk, yalnızlıkkorku, kadınerkek ilişkilerini konu ederek içinde yaşadığı toplum düzenine, devletbirey ilişkilerine, eğitim sistemine, tarihe sürekli olarak eleştirel bir tutumla yaklaşıyor. Alışılmamış bağdaştırmalar yoluyla “geniş bir düşüncetasarımduygugörüntü yumağı” oluşturarak göstergelerin ustaca ve özgün bir biçimde” bağdaştırılmasını amaçlıyor. Bu içeriklerin sunumunda ironiye de genişçe yer veriyor. Nuşirevan ironik bir anlatım yolu olmaktan çıkarak şiirlerin başlıca teması durumuna geliyor. Zeymuran kitabıyla bir çiçek dürbünü gibi her sallayışta yeni şekillere bürünen çiçekleri, Nuşirevan ile her okumada yeni hayaller ve düşüncelerle dolu erdemleri çağrıştırıyor. Şiir dili sözeylem kuramının önemli yönüyle bir sözde açıkça söylenmeyen şeyin, sözün kullanıldığı bağlamdan çıkarılabileceği ilkesiyle ortaklık taşıyor. Söylenmeyenin, söyleminden çıkarılabileceği görüşünden hareketle imgesel söylemin temeli olduğunu bir kez daha gözlerimizin önüne seriyor. Anlattığı ile anlam biçimi arasındaki eşsiz uyumla da ayrı bir okuma tadı veriyor. Erdoğan, modernitenin getirdiği paramparça, grotesk ve karanlık bir dünyada çıkış yolu arayan bireyi anlatırken kurduğu parçalı yapı, dolambaçlı dil ve kapalı atmosferi göz kamaştırıcı nitelikte. Yazma sürecinde metni defalarca kurup bozan şair gibi okurun da gözünü Nuşirevan üzerinden defalarca geçirerek edineceği okuma ustalığı gerektiriyor. Ders kitabı olabilecek nitelikte yazdığı bu eseri, yaratıcı şairlik dersi için iyi bir araştırma konusu. “Gel ırmaktaki kumruyu birlikte tarif edelim/ sen kuş resmi düşle, ben kuş resmi çizeni/ şimdi şiraz’a, hafız’a gidelim/ göresim geldi” dizeleriyle şair aslında bu dünyadan hoşnut değil, kuş motifiyle çekip gitmelerde, “kuş”lanmak kanatlanmak demek olan Cemal Süreya’nın Üvercinka’sı gibi önemli bir kavram. Okur, Nuşirevan’la, Erdoğan’ın Simurgname’deki kuşları gibi onca gayreti boşuna göstermemiş olduğunu anlıyor. Kısacası Nuşirevan menzili olmadığını bildiğimiz halde tekrar çıkmaya can atacağımız maceralı bir yolculuğa benziyor. Tekrar tekrar okumak gerektiğini söyleyenlerin her zaman liste başında yer alacak, Türk şiirinde önemli bir yer edinecek. n Nuşirevan/ Barış Erdoğan/ Mühür Kitaplığı/ 88 s. 8 28 Nisan 2016