08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dido Sotiriyu'ya ilk resmi ödül Yunanistan'ın en çok okunarı yazarlarından bırı olan ve kitaplarının birçoğu Türkçe dahil 20'yi aşkın dile çevrılmış olan Dido Sotiriyu, seksen yajından sonra nihayet Yunaniscan Kültür Bakanlığı'nca da ödüllendırildı. Çok okunmasına, çeşıtlı dillere çevrilmiş olmasına ve gerek Yunanistan'ın demokrasi mücadelesinde geçmış yaşamı gerekse Yunanistan gerçeğıni konu alan eserlen bırçok çevreden övgüler toplamasına karşın, simdiye dek resmi çevreler yazara soğuk yaklaşmışlardı. Bunda, Dido Sotiriyu'nun Yunan devletinin polıtıkalarını biçimlendiren bakışlarla uyuşmayan romanları kadar, Yunan komünist hareketinin aydınmilkanlarından bırı oluşu da etkili olmuştu. Ödül törcnindeki görüşmemızde, kendisi için en önemli ödülün okurlan olduğunu, devlet ve dışışleri kokan "ödüller" konusuna çok sıcak yaklaşmadığını, kımı zaman da reddettiğinı söyleyen Dido Sotiriyu, 1980, 12 Eylül Darbesı sonrası, kendisine verılen Ipekçi Ödulü'nu de "Türkiye'deki siyasal mahkumlara ithaf ederek" almayı reddettmış olduğunu, ödülün komitece evine getirıldığını anlattı. Gerçektc, Yunan Kultür Bakanlığı'nın ödülü, sanatçıya karşı yapılan bır "özeleştiri" gibiydı. Bu yıl, ılk kez "Özel" bir "toplu eserler" ödülü konmuş ve yazar "edebi kişiliği, Yunan cdebiyatındaki yeri ve tüm eserleri dolayısıyla" ödüllendırılmışti. Her yıl, şıır, roman, eleştiri, deneme, anıderleme, çocuk edebiyatı dallarında verilen Kültür Bakanlığı ödüllerıne bu yıl, çeviri odülü de eklendi. Ödül dağıtım töreni sırasında ızleyıciler arasında bulunan gazeteuler, Dido Sotiriyu'ya odülünü sunmak zorunda kalan Selanik eskı beledıye başkanı ve uç partili karına hükümetın kültür bakanı sağcı politikacı Sotiris Kuvelas'ın rahatça gözlenebılen sıkıntısına dikkati çekmeden edemediler. Bclediye başkanlığı sırasında kendinden önceki bajkanca okullara dağıtılmak içın hazırlatılmış kimi kitapları yaktıran ve bu eylemi, Yunanistan kamuoyunu uzun süre mejgul eden Sotiris Kuvelas, komunıst bır yazara ödül vcrirken hiç de rahat değıldı doğrusu. 'Alo, ben Juan, geri döndüm!' 'Estambuleo' Juan Goytisolo'nun yaratıcı dil kullanımıyla Ispanyolcaya armağan ettiği, "Istanbul'u gezmek" anlamına gelen bir sözcük. GÜL IŞIK "Alo, ben Juan! Sevgılı Türkiye'me gen döndüm! Şimdi 'Estambuleo'ya çıkıyorum..." Ünlü Ispanyol romancısı Juan Goytısolo'nun 1989 sonlarında Planeta yayınevince (Bareelona) bısılan Estambul otomano'sunu (Osmanlı Döneminde tstanbul) okurken kulaklarınıda hep onun telefonda bırçok kez isıuiğını hu sözlen çınlıyor; soyleşılerimizde İstanbul gözlemlerıni anlatan coşkulu sesini duyar gıbi oluyorum; gravürler, fotograflar, eskı harıtalarla bezenmış sayfaları çevirdıkçe bır bir tanıyorum kışısel yorunılarını. "Estambuleo" Juan Goytisolo'nun yaratıcı dıl kullanımıyla Ispanyolcaya armağan ettığı, "Istanbul'u ge/mek" anlamına gelen bır sözcük (Estambul ve paseo adlarından türctmış; riıli de var: estambıılear). Kıtap onun son yırmı yılda, Istanbul'un sokaklarında, meydanlarında, çarşılarında bırçok kez yinelediği uzun yürüyüslerin ürünü. Hızla değişen kentımizı tarihsel evrimı ıçınde izlemış Juan Goytisolo, aynı zamanda oradan kendinden önce gcçmış Batılıların (Chateaubrıand, Gerard de Nerval, Tournefort, Theophıle Gauthier, I ady Montegu, Weissmann, Schlözer...) gezi ciykülerinı, özellikle de XVI. yüzyıl ortalarında, kımliği kesin olarak belirlenemeyen bır İspanyol yazarın Türkiye yolculuğu'nu incelemış. Kıtap, "Tarihte kentler" baslığıyla, dünyamızın geçmiste dillere destan olmuş büyük merkezlerini doğal ve toplumsal ortamları, sanatla rı, yazınları, eskı zamanlardan günümüze ulaşmıs kahntılarıyla, Altın Çağ'larının büyüsü ve çoğul durumda dı amıyla tanıtmayı amaç layan bir dızi kapsamında. Tanıtma isjni "o büyüye kapılıp o dramı düşlemlerinde yaşayan büyük yazarlar" üstlenmiş, ilk kitap Juan Benet'nin kaleminden Victuria döneminde Londra olmuş. Juan Goytısolo'nun ilgisi sayesinde, şımdı Istanbul'umuz da Londra'nın yanı sıra Belle Epoque'ta Paris, Sezar'ların Roma'sı, Âvusturya Hanedanı Döneminde Madrid arasında gorkemlı yeruu alıyor. Goytisolo İstanbul'a bir büyük roman ve deneme yazarının ınceleyıcı ve eleştirıcı kışılığının tum birikımiyle yaklaşıyor. Romanlarındaki tum dıl kalıplarını zorlayan yaratıcı anlatım bıçimınden ayn, yalın, rahat bır anlaumı var, ama o birıkim her satırın gerisınde kendinı duyuruyor. İstanbul'un guncel gerçeğınden yola çıkan ya/ar, bır yandan geçmişe dönüyor, bır yandan da ötekı Batılıların yazdıklarını zihninde evırıp çevırerek yer yer zarıf bir alayla okuruna da aktararak dolaşıyor; Batılıların Doğu'ya nedenlı kokleşmış önyargıların gerısinden baktığını vurguluyor, hatta bunun nedenlerını ırdeliyor: "XIX. yüzyıl ortalarında bır romantik yazar 'İstanbul üstüne ne yazılabilir artık? Her şcy zaten söylenmiş!" diye yakınıyordu, haksız da sayılmazdı. XV. yüzyıl sonlarından o güne değın, Osmanlı İmparatorluğu'nun başkeııtı üstüne sayısız yapıt yazılmısu. Yalnız XVI. yüzyılda Turkiyesıtli boyutta ınceleme, Ve ve üsmanlılar ustüne yazılan bını aşıyor. Ancak o kıülten ve günlüklerin sayısı ıkı b' tapların hep bırbırine dayandığını söyleyebıliriz: Bütünüyle bakıldığında, bir soyağacının dalları gibı, aynı gövdeden türeyerek, belli kayııakları çopu zaman efsanelerle, düş ürünü, kuşku göturen, ikınçı eldcn belgilerle 'tamamlayarak' ortaya çıkmışlar. Öyle kı XVI. yüzyıl ortalarından başlayarak İstanbul'a yaklasmak demek, her şeyden once ya/ılı metınlerle hcsaplaşmak demekti. Olaylar, anekdotlat, eozlem diye sunulan yargılar, l'opkapı Sarayı'nın ıçının betimlemelerı, hepsı metındetı metne öyle buyuk değışıklıkicre uğramadan aktarılıyorlar. "1453'te Bızans'ın II. Mehmet'in yenıçenlerinın elıne düşmesınden sonra, Osmanlı Imparatorluğu gucu gıttıki,e artıp Vıyana kapılarına dayanan ürkütücü bır hayalete donuştü. Korku ve nefret uyandıran, ama aynı zamanda gücune saygı duyulan ve gızlı bir çekicılikten de yoksun olmayan ulu Turk, Hıristıyan âlemının duşlemine egenıen oldu, kaygılarım ve ısteklerini mıknalıs gibı çektı. "Gezgınler, meraklılar, casuslar, dıplomatlar, tacırler yurtlarına döndükten sonra, yenilık ve heyecan peşinde bir okur yığını ıçın anılarım ve öykülerını kalemc aldılar. Yazarken, gerçeği yansıtmaktan çok, hasmın yerleşık görüntusünc uymak kaygısındaydılar. Osmanlının askerı zaferlerı, dınsel ınanısları, hoşgörasü, görencklerı Avrupalıları tam anlamıyla büyüluyordu. "Dort yüz yıl süreyle Avrupalılar İstanbul'a kafalarında Doğu âlemi üstüne basmakalıp kavramlann bınkımıyle ayak bastılar: 'Osmanlı despotluğu' ıle 'Islam bağnazlığı'ndan ve Binbirgece masalları'ndan oluşmu; bir acayıp karmaşaydı bu. Osmanlı imparatorluğu'nun başkentindc o basmakalıp görüntülere sığmayan ne buldularsa guvensızlıkle bir yana ittıler. Gerçeğe baglılık daha oncekı nıetınlerı kopyada goste rılen basarıyla ol^uldu: Gerçek Türk kitaplarda yazılı bulunandı!" Juan Goytisolo'nun ülkemize ve tarıhine, kendi ülkesine ve tarihıne gösterdığınden daha buyuk bir sayeıyla yaklaştığını ve Batılı onyargılarına karşı ovgudeger bır savaşım verdığını söyledikten sonra, ba/ı yanlış anlamaların önüne geçmek için, bundan kendısının bızım alışılagelmış "şanlı ulusal tarıh" görüntümüzü tümüyle benımsediği, göruşlerinın bızımkılerle özdeşleştiğı anlamının çıkarılmama!>ı gerektığını de hemen önemle belirlelım. Karmasık ve çetın bır kışiliğı olan, ayrıca şeytanın gör dedığını gören, yaz dediğini yazan biridir Juan Goytisolo. Kıtapta, Osmanlıların yükselişi ve çokuşu İspanyol Imparatorluğu'yla karşılaştırmalı olarak sunuluyor, Akdeniz'ın ıki ucu arasında ilgınç koşutluklar kuıuluyor. Topkapı Sarayı'ndan başlayarak eski geleneklerımı/, göreneklerınıiz, yaşayış ve davranış biçımlerimiz Avrupalıların aynasındaki yansımalarıyla bırlıkte anlatılıyor. İstanbuPun oykusu Mevlâna'dan, Kaygusuz Abdal'dan, Üadaloğlu'ndan, Yunus Emre'den dizelerle derınleştırılıyor. Yıne de, kendinı hiç hayale kaptırrmyor yazar: Gerçekçı bır gözle bakarak kentın son yıllarda nasıl bır amansız yıkım ve yo/laşmanın kurbanı olduğunu hüzünle gözlemliyor. s A y F A Juan Goytisolo'nun kaleminden Osmanlı döneminde Istanbul Edebiyat için iki güzel gün Fransa'da gcçen ekım ayı sonlarında Kultür Bakanlığı'nca okunu oranının yukseltılmesı amacıyla ikı ozel gün organıze edildi. Her zamankınden tarklı olarak sureklı açık kütuphanelerde doyuncaya kadar okundu, Dostoyevski'nın Budala'sı ve Cocteau'nun tüm eserlerinin fılmlerı izlendı Bııtun bır gcce hiç goz kırpmamacasına ya/ar ve saırlerle oıuıup taruşıldı, yazılanlar Baubourg'da çok ueuza elden çıkarıldı. Bunlardan başka, Nantes'ta bır şıır pazarı, Aıx'te "yazıya yolculuklar", Grenoble'da Roman ve Kara Film Festıvalı ve Strasbourg'da Avrupa edebıyatlaı ının buluşnıası da unutulmamalı. Kısaca, ınsanlar bedcnsel ve ruhsal olarak kendılerıni okıımaya teslım ettiler Darısı bızim başımı/a! CUMHURİYET KİTAP SAYI 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle