Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
PSIKO L O J I HAFTANIN GÜNDEMİ Futbol klubii başkanı M. Emin Ceylan * İki konu Bir süredir dergimizde, evrenin ve yeyüzünün oluşumu konusunda bilimin bugüne kadar ulaşabildiği bilgileri çeşitli konu başlıklan altında derleyip sunan yazılara yer veriyoruz. Carl Sagan'ın "Dünya Dışında Yaşam Arayışı" (Sayı 514) bu yazıların ilkiydi. Stephan Jay Gould'in "Yeryüzünde Yaşamın Evrimi", serinin ikinciyazısı olarak geçen sayımızda (515) yayımlandı. Bu sayımızda da ünlü teorik fizikçi Steven VVeinberg'in "Evrende Hayat Nasıl Başladı?" yazısını yayımlıyoruz. Birçok okurumuz, bu konuları izleyebilmekte zorluk çekecek. Çünkü, olaylar karmaşık, terminoloji çok yoğun kullanılmış ve günlük yaşamımızdan da oldukça uzak. Biz de kesin bir sadeleşmeye gitmeyi doğru bulmadık. Sadeleşmeye gitseydik, sizlere sadece olayın özünü anlatan iki paragraflık bir metin sunmak zorunda kalırdık. Yine de, yayımladığımız ilk iki yazı, çevirileriyle bize büyük destek veren arkadaşımız Rita Urgan'ın bence olağanüstü çabasıyla temiz ve anlaşılır birdille okura sunuldu. Rita'ya teşekkürler. Bugün yayımladığımız üçüncü yazı üzerinde de Sinan Özeren arkadaşımız da epey emek harcadı. VVeinberg'in yazısı önümüze geldiğinde, niteliği itibariyle popüler bilim okurunu hayli aştığını gördük. Ancak yazıdaki şu mesaj çok önemliydi: Evrenin ilk oluşumunda Berilyum 8 çekirdeğinin davranışı biraz farklı olsaydı, karbona dönüşmeyecek ve evrende hayatın izi olmayacaktı. Yaşam işte böyle rastlantılara bağlıydı. Yazının bu mesajı bütünüyle basılmasını değer kılıyordu. Şu sıralarda Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Baştabibliği'nin işi başından aşkın. Çünkü, harıl harıl "hastanede görevli personelin gazete, TVgibi toplu basın yayına" verdiği demeç ve yazdığı yazılan araştırıyor. Bir listesini tutuyor ve sonra yazar ve sözlü demeç sahiplerine uyarılarda bulunuyor. Baştabiblik çalışanlara bir tamim çıkarmış. Gazete ve televizyonlara bilimsel amaçlı demeç verecek veya yazı yazacaklarsa, akademik unvanlarını ve kurum isimlerini kullanmamalarını istiyor. Kullananlardan savunma istiyor ve hepsine de uyarı cezası veriyor. Böyle bir uygulama bugüne kadar söz konusu değildi. Ne değişti? Sayın Doç. Dr. Arif Verimli, öncüllerinizin gerek görmediği bu uygulamanın biryararı olacağını düşünüyor musunuz? Bu, gereksiz değil mi? *** Gelecek cumartesi yeniden görüşmek üzere sağlıklı birhafta geçirmenizi diliyoruz. F utbol kulüplerinin başkanlığı çoğu zaman, patolojık kişilik özelliğindeki kişilerin kendisinı gostermesı için lyi bırer "oturak" görevi görüyor. Çünkü sürüklenmeye hazır gençler, yanlışlanma şansı olmayan sözlere tahammül edecek ve lüzumlu, lüzumsuz tansıyonu artırıp, "heyecanı" yüksek tutacak çarpık bir kaldıran ortam öncelikle orada kalır. Bu yazı toplumumuzda "önde gelen" bazı kişilerin; özellıkle de bazı kulup başkanlarının paranoid ve narsistik kişilik özellıklerını topluma tanıtmak ve onların toplum üzerindekı majik etkısinın nedenını ve belki de boşluğunu anlatmak amacına dönüktür. Bu kişilıklerın istısnasız hepsı bır "dava" peşindedir. Bır lıder olabılmesı ıçın öncelikle bir dava olmalıdır. Hayalı haksızlıklar, hayali suçlar ve suçlular yaratırlar. Suçlanan kişilerse doğal olarak "suç"lannın farkın da değildirler. Amaç karşı tarafı olabıldığınce ağır bir suçluluk duygusu altında bırakmaktır. Çünkü ancak bu şekilde onlardan istediklerı tavızleri koparabilirler ve yandaşlarını kendılerıne kul köle edebilırler. Bu amaçla dava açmaktan ve hak aramaktan vazgeçmezler. Inatçıdırlar. Suçlamalarıyla ılgılı olarak halka halka zincir oluşturup bir sistem kurarlar. Sıstemlerını mantıklı bir tartışma yaparak bozmak boşuna bir çabadır. Kendi duygularını dışlaştırmayı ve tartışmayı severler ama, sıra başkalarının konuşmasını dinlemeye geldiğinde aynı tahammulu göstermezler. Yalnızca kendi başarılarından hoşlanır ve kendi esprılerine gülerler. Kafalarında sürekli hayali düşmanlarla sıstemlı bir mücadelenin antrenmanı içinde olduklarından, gerçek tartışma anında herkesi şaşırtan bir "haklılık" kazanırlar. Kişilerarası ılişkilerde bazen çok sıcak görünseler bile, her zaman aşılamayan bır uzaklıkları gene de vardır. Kendilerine ait olmayan bır başarı ıçin patolojık bır kıskançlık duyarlar. Eleştiriye karşı öfkelidirler. Başkalarının söylediklerini gerçek anlamlarıyla değil, kendi çıkarttıkları yan anlamlarla izlerler. Kendilerine ait olmayan bütün başarılar onlar için anlamsızdır. Buna rağmen kendi altlarındaki ınsanların da ufak tefek başarılarını yerli yersız ve büyüten övgülerle anarlar. Böylece onların başarısının da kendılerinin "doğru" yönlendiriciliğinde olması gibi bir anlam çıkartılmasını sağlayarak, ek bir "kâr" sağlarlar. Yalnızca hayalleri değil, aynı zamanda düşünceleri de kendılerinin bulunmaz bır insan olduğu yönündedir. Onlar için tek sorun; bu "gerçeği" bir yolunu bulup başkalarına da anlatabilmektir. "Düşmanlarım bunun anlaşıl masına tabı ki engel olacaklar. Ama nc kadar engel olurlarsa olsunlar madem ki bu kadar kıymetli bir insan olarak ben bu dunyaya gelrnişımdir o zaman benim başarılarımın tanınmasına, gıderek tum toplum, hatta tüm dünya insanlarınca kabul edilmesine ve baş tacı edılmeme engel olan şeylerde bitmek bilmeyen bir mücadele vermeliyim" diye düşünürler. Abartılıdırlar. Sudan sebeplerle büyük olaylar yaratma heveslisidirler. Kendi tanıtımını yapan ınsanlara önemli faydalar sağlarlar. Kendini lider olarak göstermek için önce sosyal bir sorun ve sonrasında sosyal bir "reform" ya da "başarı" yaratırlar. Genellikle sorulara; karşı sorular sorarak cevap verırler. Çünkü kendilerini soruların altında ezıliyormuş gibi hissederler. Onun için karşı bir soruyla soru soranı ezmek isterler. Konuşmaları duygusal bir tondan uzaktır. Başkaları için yapmaya mecbur oldukları övgüleri, sadece so zel olarak yaparlar. Yüzleri ifadesızdır, övgüye katılmaz. Alıngandırlar. Sık sık bağırırlar. Kendilerini kontrol edemeyıp küfrederler. Konuşma içeriği "düşman"larıyla ilgili olarak "aslında boyle de*< mek istedi", "aslında nıyeti farklı", gibi önyargılarıyla; "dosf'larıyla ilgili olarak ta "o bir yıldızdır", "çok büyük adamdır" gibi abartılı tanımlamalarıyla doludur. Onyargısız ve abartısız çok az konuşması vardır. Onun ılgılendiği herşey yalnızca o odaklı olabilir. Tartışma toplantılarında en önde ya da birinci sağ ya da sol tarafta otururlar. Kendilerıyle ilgili olarak yazılan ya da söylenen herşeye anında ve mutlaka bır tepki verirler. En önce ya da en sonra konuşurlar. Ya da hem en önce hem en sonra konuşurlar. Grup halinde yururler, otururlar. Hep adamları vardır. "Bizden olanlar"ı ve "ötekiler"i yaratırlar. Böylece kendisı ıçin bır dost grubu, kendisi için bir düşman grubu ve yıne kendisı ıçın bir savaş yaratırlar. Böylece yaşar, ancak bu şekilde hayat bularak beslenip, semirirler. Kırılgandırlar.'Başkalarının gülmesini alay, eleştirisini sövgü gibi görürler. Kişiliklerınde büyük bir kasırga esmedikçe bükülüp eğilmez, yardım istemez ve asla değişmezler. Küçük bir başarısızlık, kişiliklerınde çok önemli yıkımlar meydana getirır. Onun için sürekli koşmak ve kazanmak zorundadırlar. Sanki arkalarından bir dağ geliyor gıbidir. Kazanamadıklarında ise güçlü bir toplumsal alay onları boşlukta ve tutamaksız bırakır. Sönerler, kımselere görünmek istemezler. * Doç. D., Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Einstein aynı zamanda bir mucit A lbert Einsteın'ın sadece teorik fiziğin en önde gelenlerınden değil, aynı zamanda bir mucit olduğu ortaya çıktı. Bir Amerikan tarihçisi bir Isveç ev cıhazları şirketınin arşivlerinde yaptığı araştırmada, Einstein'in buzdolabı tasarımlarına rastladı. Nobel ödüllü fizikçi, 1925 yılında iyi tasarlanmamış bir buzdolabından sızan gazlardan bır aılenın zehırlenerek ölmesinden etkilenerek, diğer ünlu bır fizikçi olan ve Atom Bombasının geliştiricileri arasında bulunan Leo Szilard ıle bırlıkte, yeni bir buzdolabı pombası tasarısı yapmış. Iki fızıkçı, iki yıl sonra da buluşlarını Leibzıg Fuarında sergilemişler. AEG firması da bu buluşu satın almış ve iki fizikçiye 12 bin mark para vermiş. Ancak bu buzdolabının serı ımalatı hıç gerçekleşmemiş. Zaten Hitler'ın ıktıdara gelmesıyle de Einstein Alırıanya'da gözden düşmüş. Bundan kısa bir süre sonra da bır Amerikan firması, buzdolaplarına başka bır zehırsız çözüm bularak dünyaya tanıtmış: CFC gazları. Ancak bılındığı gıbı bu gazların da ozon takabasını deldigi anlaşıldı...(Sp 5/97) e posta: bursali@planet.com.tr Cumhuriyet BİLİMTEKNİK • No 516 8 Şubat 1997* Basan ve Yayan: Yenı Gün Haber A|ansı A Ş • Gonel Yayın Yonetmenı: Orhan Erinç • Genel Yayın Koordınatoru Hikmet Çetinkaya • Yazı Işlerı Miıduru Ibrahim Yıldız (sorumlu), Dinç Tayanç • Yayın Yönetmeni: Orhan Bursalı • Grafik Yonetmenı: Tüles Hasdemir • Reklam: Medya C. 5763