Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 EKİM 2009 CUMA P A T İ K A 7 Sanatçının Hayatla Sınavı HALUK IŞIK Don Kişot’un “sunu” bölümünde Cervantes’in, geçimini sağlayan düke (onun adını kim anımsar ki!) yazdığı mektubu okudunuz mu? Ayaklarını öpecek kertede, ağdalı övgüler vardır, içiniz kanar üstadın söylediklerini okuyunca. Shakespeare’in oyun sahneleme hakkını, Moliere’in tiyatrosunu ve hayatını koruma çabası için yaptıklarını bilir misiniz? Lorca’nın faşistlerce katlini, Mayakovski’nin diktatörlüğe kurban gidişini, Wolfgang Borchert’in gencecik yaşında nazi kamplarında öldürüldüğünü anımsıyor musunuz? Nazım’ın memleketinden uzaklarda hasretten kavrularak “elveda dünya, merhaba kainat” demesi, bize emanet bir hatıradır. Belki de unuttuğumuz için, neredeyse tekke üyesi olarak duyurup alkışlatacaklar; farkında mısınız? Carl Orff, Wagner, Elia Kazan, haydi bizden de ekleyelim; Yahya Kemal, Necip Fazıl, Refik Halit ve ötekileri, “damgalı” olduğu için hayatı mahvolan su içinde sayısız sanatçıyı… Mozart’ı sinsice mahveden Salieri denen alçak, Ruhi Su’ya pasaport vermeyen acımasız, Sabahattin Ali’yi kafasına odun vurarak öldüren yaratık, Sivas’ta Asım Bezirci’yi, Behçet Aysan’ı, ah hepsini yakan yobaz... Bu liste, tüm insanlığın ortak iradesiyle ve tam da dünyanın ortasına dikilecekdikilmesi gereken, devasa anıta sığmayacak kadar uzundur. Hayata rağmen hayat için üretenlerden; bizim için, biz “insanım” diyelim, hayatı sahiplenelim diye hayatla düelloya girenlerden; yapıtı ve duruşu ile tutunamayıp savrulanlardan, birkaç örneği anımsatmaya çalıştım. Bunları bilmeden, nasıl olacak şu hayat dediğimiz hikayenin temize çekilmesi, söylesenize sevgili kardeşlerim? Onlar yasaklandı, yapıtları yakıldı, derileri yüzüldü, kim vurdulara gitmeyenlerinse yılları çalındı. Yetmedi; okuyarak, dinleyerek, izleyerek onlarla buluşmaya çalışanların hayatları karartıldı. Sahi, neydi bu insanların derdi? Kimse onlardan şiir, oyun, roman, şarkı, ezgi talep etmemişken, onları bu maceraya sürükleyen neydi? Sözgelimi Nazım, “Vatan Haini” şiirini yazmasaydı, insanlar kapısına mı dayanırdı; “Yazsana şunu!” diye? Enver Gökçe “Panzerler Üstümüze Kalkar” kitabını bitirmek için gecikince, mitingler mi düzenlenirdi? Picasso “Guernica”yı çizmeseydi, insanlar derin bir sessizlik içinde, “Tüh, savaşı lanetleyemedik!” diyerek karalar mı bağlardı? Rodin, “Düşünen Adamı” yontmasaydı, “Düşünmeyi kutsayacak bir yontu bile yapmadı” diye, üstadı mahkemeye mi verirlerdi? Hayır, elbette bunlardan biri bile olmazdı, olmadı da. Onlar ve onların kalibresindeki gerçek sanatçılar; yarattılar, yapıtlarını insanlık bahçesine fırlattılar ve o bahçenin çiçeği olmayı hak ettiler. Zaten onlara, hangi beklentiyle olursa olsun, “şunu böyle yaz, bunu şöyle söyle” denilemezdi. Onlar seçerdi neyi ve nasıl söyleyeceğini. Çünkü ötesi, güdümlü ve zavallı bir çırpınıştan ileriye gitmeyen kimliksizlikti; biliyordular. Makamların vadeli işbirliğine değil, mevzilerin onurlu yoldaşlığına inanıyorlardı. O mevzi hayatın ta kendisiydi. Sözgelimi, son şiirinizi diş fırçasına sarılı halde cebinizde, sizi de bir kaldırım kıyısında ölü olarak bulabilirlerdi. Ama adınız Orhan Veli’ydi ve şiirleriniz sımsıkı harç olurdu, hayatı savunma mevzilerinin duvarlarında. Zorlama ödüller, zavallı pohpohlamalar, şişirme unvanlar… Sizin bunlarla işiniz olmazdı. Çünkü hayatla, hayat adına girişilmiş bir sınavdı sanat ve sanatçılık. 29 Ekim’de bunları düşündüm, haftaya sürdüreceğim… DEÜ GSF öğrencisi Çilem Akyıldız, resimlerini keçe üzerine yapıyor. Keçe tuval oldu METE KIZIK Uygurlardan bu yana kullanılagelen bir ürün keçe. Hayvansal liflerin, genellikle yünün, ısı, nem, basınç altında, sabun, yağ ve asit yardımıyla birbirlerine kenetlenmesiyle elde ediliyor. Doğal ürün özelliğiyle son yıllarda önem kazanmaya başladı. İhraç ürünlerimiz arasına bile giriyor. Binlerce yıldır Anadolu'da yaygı, yolluk, seccade, yastık, eğer örtüleri, çadır yapımında kullanıldı. Ayrıca kepenek, çizme, çorap, patik türleri de var. Son yıllarda doğal ürünlere ilgi nedeniyle yeniden tercih ediliyor. Keçenin yeni kullanım alanları arayışları sürüyor... Ya keçe üzerine resim? 9 Eylül Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Bölümü Öğrencisi Çilem Akyıldız, Türkiye'de bu alanda bir ilk gerçekleştiriyor, resimlerini keçe üzerine yapıyor... Akyıldız'ı izlerken bile; keçe üzerine çalışmanın ışık, çizgi, perspektif, keskinlik ve derinlik yönlerinden çok zahmetli bir iş olduğu farkediliyor hemen. Onun keçe üzerine bir hattat emeğini andıran keskinlik çabası, saatlerini alıyor. Keçeli resimlerinin ayrı bir “ahulardan süzülmüş sabır” olduğu anlaşılabiliyor. Doğaya zarar vermeyerek yaşamanın, gelecek kuşaklardan emanet aldığımız dünyamız için çok önemli olduğunu vurgulayan Akyıldız, “Anadolu'nun on binlerce yıllık bu saf geleneği keçeyi, resimlerimde kağıt yerine kullanmaya başladım. Çünkü yüzde yüz doğal oluşu öncelikli tercihim. Ayrıca kültürel mirasımızı bugünlere taşımak ve yaşatmak, resim alanında da keçenin kullanabileceğini göstermek ve kanıtlamak istedim” diyor. Okulunda poje olarak seçtiği bu denemenin kendisini keçe üzerinde üç boyutlu resim çalışmasına götürdüğünü belirten Akyıldız, “Sanatın olmazsa olmazlarından biri yerelden evrensele ulaşmasıdır. Ulusal kültürün temellerinin Anadolu'da yaşamış medeniyetlere ve insanlara dayandığına inanıyorum. Keçenin tarihine baktığımızda Anadolu insanın yaratıcılığının, doğayla barışıklığının, hayvan dostluğunun izleri var şüphesiz. Bu geleneği günümüzün özellikleriyle yorumlayıp sanatımda evrensellik boyutunu da yakalamak istiyorum” diye konuşuyor. [email protected] m G CİNECİTY KİPA ÇİĞLİ : “Nefes” 11.00, 13.30, 16.15, 18.15, 19.00, 20.00, 21.00, 21.15, (CCmt) 22.45, 23.45, 00.30, “Casus Kızlar” 11.00, 12.45, 14.30, 16.15, 18.00, “Melekler ve Kumarbazlar” 12.15, 14.15, 16.15, “Yukarı Bak” 10.30, 11.15, 13.15, 15.15, 17.15, 19.15, 21.15, (CCmt) 23.45, “Michael Jackson:This İs İt” 11.15, 13.45, 16.15, 18.45, 21.15 (CCmt) 232.45, “Kolpaçino” 11.00, 12.00, 13.00, 14.00, 15.00, 16.00, 17.00, 18.00, 19.00, 20.00, 21.00, 22.00 (CCmt) 23.30, 00.30, “Konak” 11.45, 13.45, 15.45, 17.45, 19.45, 21.45 (CCmt) 00.00, “Kanalizasyon” 11.30, 14.00, 16.30, 19.00, 21.30 (CCmt) 00.00 (0232 386 58 88) G AFM PARK BORNOVA: “Nefes” 11.00, 12.30, 14.00, , 17.00, 20.00 (CCmt) 23.15, “Kanalizasyon” 10.40, 13.10, 15.50, 18.30, 21.10, “Kolpaçino” 11.15, 13.30, 15.45, 18.00, 21.00, (CCmt) 23.30, “Konak” 11.45, 14.00, 16.15, 18.30, 21.00, G AGORA BALÇOVA: “Melekler ve Kumarbazlar” 12.15, 14.30, 16.45, 19.00, 21.15, “Korku” 12.30, 14.45, 17.00, 19.15, 21.30, “Kana Susadım” 12.15, 14.30, 16.45, 19.00, 21.15, “İşte Budur” 11.30, 14.00, 16.30, 19.00, 21.30, “Yukarı Bak” 11.00, 13.00, 15.15, 17.30, 19.45, 22.00, “Kolpaçino” 11.00, 13.15, 15.30, 17.45, 20.00, 22.15, “Nefes” 11.00, 13.45, 16.30, 19.15, 22.00, “Konak” 12.00, 14.15, 16.30, 18.45, 21.00, “Kanalizasyon” 11.30, 14.00, 16.30, 19.00, 21.30 (0232 278 10 10) G KARACA SİNEMASI: “Nefes” 11.30, 14.00, 16.30, 19.00, 21.30, “Kolpaçino” 11.30, 13.30, 15.30, 17.30, 19.30, 21.15, “Konak” 11.45, 14.00, 16.00, 18.15, 21.00 (0232445 8776) G İZMİR BORNOVA BATI SİNEMASI: “Kolpaçino” 11.00, 13.00, 15.00, 17.00, 19.00, 21.00 C M Y B C MY B