Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 K O N U K 23 OCAK 2009 CUMA Yerel Seçimler Üzerine TACETTİN BAY IR Geçmiş dönemdeki yerel seçimleri hatırlıyorum, sandığa gitmeye 6 ay kala tüm partilerde hummalı bir çalışma olurdu. Önce adaylar ön seçim heyecanında yarışırlar, tüm ilçeleri, delegeleri gezerler oy isterlerdi. İl ve ilçe başkanları partinin deneyimli siyasetçilerini danışma kurulu adı altında toplar, onların bilgi ve birikimlerinden yararlanır ve seçim takvimi yapılırdı. Böylece kenarda köşede kalmış partili insanlar onurlandırılırdı. Bunun yanında “ak saçlı” deneyimli siyasetçiler, alt guruplarda çalışma yapacak kadın ve gençlik kollarını motive ederek sahaya sürerlerdi. Tabi bu çalışmalara mevcut adaylar, milletvekilleri, yönetim kurulu üyeleri ve başkanları da katılırlardı. Oysa bugüne geldiğimizde hala belirlenmemiş ilçe adayları ve oluşturulmamış ilçe yönetimleri var. Seçimlere az zaman kalmasına rağmen Karabağlar ve Bayraklı gibi yerlerde binası olmayan partiler var. Peki neden böyle rahat, bu kadar umursamaz davranıyorlar? Yoksa halkın oyları nasılsa “cepte” diye mi düşünüyorlar?.. Yoksa sadece “nereden nasıl belediye başkanı olurum” çalışması yapmaktan bu çalışmalara zaman mı kalmıyor? İzmir'in “CHP'nin kalesi” olarak kalacağına inanan biri olarak, doğrusu kaygı ve endişe içindeyim! Bu vurdumduymaz yöneticilerin iki karpuzu aynı koltukta taşımak istemesi ve tabanda halk üzerinde yapılması gereken seçim çalışmalarına hala başlamamış olması beni endişelendiriyor. Bu aydan kaldı bir hafta, dört hafta da şubat ayından var. Bu kısacık süre içinde atanmış olan parti yöneticileri ve başkan adayları halka ne zaman inecek, ne zaman yurttaşların elini sıkıp oy isteyecek? Umarım bu rehavet uykusundan bir an önce uyanır CHP örgütü, İzmir kalesini başka bir partiye kaptırmaz. Önceki hafta, 68'liler platformunun yaptığı yemekli toplantıya katıldım, orada bulunan yaşları altmışın üstünde, saçları ağarmış, ancak yürekleri genç insanların haykırışlarını duydum. Hep bir ağızdan “bir şey yapmalı” diyerek partili unsurları meydanlara çıkmaya çağırıyorlardı. Umarım örgüt, bu kaybedilen zamanı kapatacak çalışmalara bir an önce başlar. İzmir’i almak isteyen AKP, siyasetin zeminini suya dayandırmaya çalışıyor Siyasette su savaşları HAKAN D R K Partilerin belediye başkan adaylarını geç belirlemesi nedeniyle ikinci planda kalan yerel seçim heyecanı, bu sürecin sonuna yaklaşılmasıyla kendini göstermeye başladı. İzmir'de, özellikle AKP kanadı, tartışmaları “su zeminine” çekmek için çaba harcıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, geçen hafta sonunda İzmir'in ilçelerindeki adayları tanıttığı toplantıda kullandığı dil, AKP'nin İzmir'de “su silahını” sonuna dek kullanmaya çalışacağını gösteriyor. Erdoğan, “İzmir, kifayetsiz yönetimler elinde arsenikli su içmeye mahkum değildir. İzmir'i medeniyetin simgesi olan suya kavuşturacağız. İzmir'i susuzluktan AKP'li belediye kurtaracaktır” diyerek, su savaşlarının işaret fişeğini ateşledi. Böylece Melih Gökçek'in arsenik polemiğini neden ısrarla gündemde tuttuğu da anlaşılmış oldu. İzmir siyaseti, aylar öncesinden programlandığı biçimde suya endekslendi. Öte yandan AKP cephesi, su savaşlarında pek de masum değil. Öncelikle, başta Çamlı olmak üzere pek çok barajın yapımı merkezi yönetim tarafından engellenmiş durumda. Ayrıca kente verilen suyun bazı bölgelerinde arsenik oranının yüksek çıkmasının nedenleri arasında Başbakan Erdoğan, Gökçek'in ortaya attığı arsenik polemiğini daha da ileri götürdü. 29 Mart’a dek İzmir siyasetinde ‘su savaşları’ izlenecek gibi görünüyor. AKP'li belediye yönetimleri de var. Örneğin su kaynakları arasında yer alan Gediz, çoğunluğu AKP'li olan belediyelerin sınırlarından geçerek İzmir'e ulaşıyor. Ancak bunlara karşın İzmir Bü yükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “savunma” pozisyonda yer alıyor. Kocaoğlu, İzmirlileri tahrik ederek su üzerinden siyaset yapmanın yanlış olduğunu söylüyor. Bu arada sudaki arsenik değerlerinin düşürülmesi ve su sorunu yaşanmaması için belediyenin yatırımları sürüyor. Kocoğlu, kuraklıkla başa çıkma stratejisi doğrultusunda çalışmalarının sürdüğünü, 2009'da kentte kesinlikle su sıkıntısı yaşanmayacağını söylüyor. Kocaoğlu, bu çalışmalarla ilgili şu bilgileri veriyor: “Çamlı, Bostanlı ve Değirmendere'de 3 baraj projesi hazırladık, ancak bunlar bürokratik engeller nedeniyle bekliyor. İzmir'e yılda 60 milyon metreküp ilave su sağ layacak Gördes Barajı'nın isale hattı ile arıtma tesisinin projesini yapıyoruz. Arıtma tesisinin de yapımını üstlendik. Sadece arıtma tesisinin maliyeti, kamulaştırmalar hariç yaklaşık 50 milyon TL olacak. Kente yeni su kaynakları sağlamak için 23 yeni kuyu açtık. 'Bu arada dinlendirdiğimiz Buca'daki 2 kuyumuzu devreye aldık. Yeni kuyular açmaya, rezerv kaynaklar oluşturmaya devam edeceğiz. Arsenik arıtma tesislerimiz Şubat ayında tam kapasite ile devreye girdiğinde de İzmir'de arsenik sorunu kökten çözülecek. Peş peşe alınan önlemler ve oluşturulan ilave su kaynakları ile 2009 yılında kentte su sıkıntısı yaşanmayacak.” C M Y B C MY B