Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 EYLÜL 2008 CUMA Başka hayatın yardımcıları Onlar üçüncü sayfa haberi gibidirler. Okuyunca ‘Ya böyle şeyler de oluyormuş’ dediğiniz, her türlü olumsuzluğun yer aldığı haberler gibidir yaşamları. Onlar dediğimiz, evlere temizliğe giden kadınlardır. Yaşamlarındaki benzerliklere şaşarsınız. Sabahları gelir işlerini yapar, akşamları çıkar giderler. Evdeki varlıkları önemsenmez ama yokluklarında tüm düzen bozulur. Çalışan kadınlar genellikle onlarla karşılaşmaz bile; kendi anahtarları vardır. Okuma yazma biliyorlarsa; yapılacak işlere dair talimatlar buzdolabının üzerine asılır. Sizin eliniz ayağınız olurlar; zamansızlıktan ya da tembellikten yapmadığınız, yapamadığınız ‘zor işleri’ bir çırpıda hallederler. Bir yandan, aslında ‘sizin sorumluluğunuzda olan işleri yapan’ en becerikli yardımcınız bir yandan da vicdanınızın kanayan yarasıdırlar. Kimine göre ‘işleri baştan savarlar’ kimine göre de hiçbir zaman hak ettikleri parayı alamazlar. Her türlü elektrikli süpürgeyi, çamaşır makinesini kullanmayı, siz göstermeden bilirler. Evin hanımı çocuğu hastalanınca işten erken çıkabilir ama onların böyle bir hakkı yoktur. Gittikleri evin sahibine göre değişen bir çalışma tarzları vardır; evin hanımından çekiniyorlarsa daha çok iş yaparlar; ne yaptıklarını soran eden olmuyorsa da erkenden kendi evlerine dönmek isterler. ASUMAN ABACIOĞLU 5 D E N İ Z C İ Komşu... ÜNAL BENLİALPER Yunanistan, sahip olduğu 4 bin 173 ticari gemiyle, dünyadaki deniz filosunun yüzde 8,7'sini kontrol altında bulunduruyor. Ülke ekonomisine olan katkısı her yıl artan Yunan denizciliğinin 2007 yılındaki girdisi 17 milyar Avro'dur. Bu rakam da ülke gelirinin yüzde 7'sini oluşturmaktadır. Denizlerdeki modern ticari gemi filosu ile de dünyadaki tonaj kapasitesinin yüzde 16,4'ünü elinde tutmaktadır. Yunan hükümeti, sürekli yeni yasal düzenlemelerle denizciliğin önündeki engelleri kaldırmaya çalışmaktadır. Denizcilik sektöründeki yatırımlar konusunda duyarlı olan siyasiler de, ülke çıkarlarını gözeterek, stratejik önemi olan, ileriye dönük programlar hazırlıyorlar. Daha çevreci ve bilimsel yaklaşımlarla denizlerde egemenlik kurmaktalar. Dünya'nın üçüncü büyük ticaret deniz filosuna sahip olan Yunanistan'nın 411 plajı, mavi bayrakla ödüllendirilmiştir. Denizciliği evrensel boyutlarıyla yorumlayıp, onu endüstriyel ve sosyal boyutlarıyla algılayan, dünyadaki gelişmeleri bu pencereden gören Yunanistan'nın denizlerdeki gücü, bugün artık tescillenmiştir. Yunanistan'a ait 300 ada arasında çalışan feribot sayısı bin 200 civarındadır. Yunan armatörler birliği ''UGS'', üyeleriyle birlik ve beraberlik içinde çalışarak, yardımlaşma ve dayanışmaya gereken önemi vermişlerdir. Bu sayede de dünya denizcilik sektöründe itibar ve güç kazanmışlardır. Uluslararası deniz teşkilatında (IMO) da etkili olan Yunanistan, AB armatörleri birliği ''ECSA''ya da üye olmuştur. Yunanlı armatörler, aralarında oluşturdukları bu sıkı birlik ve beraberlik anlayışıyla dünya denizciliğindeki ticaretin önemli bir bölümünün kontrolünü elde etmişlerdir. Denizcilik tarihinin kültür tortusundan yeni dünyanın en modern, en genç ve sayısal üstünlüğüne sahip olacak deniz ticaret filosunu kurma gayretleri içindedirler. Gemilerini, gelişen teknolojinin ve IMO 'nun öngördüğü kurallar ve yatırımlar çerçevesinde modernize eden ve yenileyen Yunanlı armatörler, ülke ekonomisinin sürekli canlı kalmasını sağlamaktadırlar. Aldıkları önlemler ve sahip oldukları iş tecrübeleriyle birlikte, doğabilecek ekonomik krizlere karşı baştan tedbirli olan armatörler, böylece ekonomik dalgalanmalardan da en az biçimde etkilenmektedirler. 2008 Haziran ayında Yunanistan'da gerçekleştirilen 21. ''Posedion Uluslararası Denizcilik Fuarı''nı üç günde 18 bin kişi ziyaret ederek adeta rekor kırmıştır. Bu fuarın Pire ve Atina şehirlerine ekonomik katkısı da 55 milyon Avro olmuştur. Yunanlı armatörlerin denizcilik bilinci ile toplumun deniz sevgisi ve kültürü birleşince ortaya denizcilik sektöründe güçlü bir ulus çıkıyor. Türkiye, denizci bir ulus olmak istiyorsa önce bu sevginin bireylere aşılanması gerekiyor. Denizci bir toplumu hiçbir güç yıkamaz. 'Onlar, sahip olmadıkları bir hayatın sürmesini sağlar. Giymedikleri giysileri yıkayıp ütülerler; kirletmedikleri, oturmadıkları yerleri temizlerler; kendilerinin olmayan çocukların odalarını toplayıp düzenlerler.' Çoğunlukla kendi evlerindeki yaşamları bilinmez; merak edilmez. Onlar da sorulmadıkça anlatmazlar zaten. Oysa her birinin geçmişleri ve geldikleri yerler farklı olsa da birbirine benzer bir hayatları vardır. Kulak verip dinlediğinizde; onlar da önemsendiklerini hissettiklerinde konuşurlar ancak. Konuştukça da sizi çaresiz bir suskunluğa düşüren hayat öyküleri çıkar ortaya. PSİKOLOJİK EZİYET Dayak, hepsinin yaşamlarındaki en belirgin ortak unsuru oluşturur. Dayak, fiziksel ve psikolojik eziyet, çeşitlilik gösterse de yaşamlarının ya şimdi ya da geçmiş dönemlerinde var olan ve hep var olma olasılığı bulunan unsurlardır. Hemen hepsinin çalışmayan ya da arada sırada çalışan kocaları vardır; evin gereksinimlerinin karşılanmasındaki temel geliri kadın sağlar. Kocanın kazandığı, eğer kazanıyorsa, genellikle böyle bir yaşam tarzı için lüks sayılabilecek sigara, içki, benzin gibi harcamalara gider. Şaşırtıcıdır ama evin geçimini sağlayabilmek için hizmetçilik yapan kadının kocasının genel ONLAR YAŞAMASA DA... Sahip olmadıkları bir hayatın sürmesini sağlarlar; giymedikleri giysileri yıkayıp ütülerler; kirletmedikleri, oturmadıkları yerleri temizlerler; kendilerinin olmayan çocukların odalarını toplayıp düzenlerler. Kendi hayatlarından çok farklı bu yaşam tarzına, kendileri yaşamasalar da aşina olurlar; çok da garipsemezler ve olduğu gibi kabul ederler. Gözlerinde bir eleştirel ifade göremezsiniz. Bu farklılığı sorgulayıp sorgulamadıklarını asla belli etmezler. likle ya bir arabası ya da motoru vardır. Adam arabanın bakımı, boyası ve benzini için dünya kadar para harcar. Oysa kadın işe giderken ya yürür ya da birkaç otobüs değiştirir. Kuma sahibi olmak da, duyduğumuza göre, ara sıra rastlanan bir durumdur, hem de İzmir gibi bir yerde. Böyle durumlarda her iki kadın çalışırken koca, altında ‘kocaman’ bir arabayla caka satar. Dinledikçe, ‘aslında hiç var olmasa kadın ne kadar da rahat edecek’ diye düşündüğünüz tipte adamlardır bunlar. Genellikle evlerinde okumak isteyen zeki bir kız çocuğu bulunur. Maddi yetersizliklerden dolayı ‘baba’nın erkenden evlendirmek istediği bu kız çocuğu için anne, her zaman dile getirmese de çaresizce yardım bekler evlerini temizlemeye gittiği kadınlardan. Hemcinsi olarak evin hanımının kendini daha iyi anlayacağını düşünür herhalde. Bazen aradığı yardımı alır, bazen alamaz. Yardım alamadığı durumlarda bu zeki kız çocuğu da, ileride çalışacağı evin hanımının arkadaşına övgüyle söz ederken, ‘Okusaymış neler olurmuş’ dediği bir hizmetçiye dönüşür ne yazık ki... unalkaptan@hotmail.com C M Y B C MY B