22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

17 EKİM 2008 CUMA 5 D E N İ Z C İ Doğada dönüşüm süresi 400 ile bin yıl arasında değişen naylon torbalar, tam bir felaket manzarası yaratıyor BİN YILLIK FELAKET ASUMAN ABACIOĞLU Okyanus Çiçekleri ÜNAL BENLİALPER ‘ Rüzgarlı bir sonbahar günü akşamüzeri, deniz kenarına yakın bir yerde kurulan Bostanlı Pazarı’nın ardından ortalık naylon torbalardan oluşan bir tarlaya dönmüştü. Görülmesi gereken bir manzaraydı; iç burkucuydu. Parklar, yol kenarları, altı şeritli otoban ve denizin üstü torbadan geçilmiyordu. Havada uçuşan torbalar, rüzgarın da yardımıyla denizi boyluyorlardı doğrudan. Sanki görünmez bir makine, hiç durmadan naylon torba püskürtüyordu ortalığa. Göz alabildiğine uzanan bir naylon torba manzarasıydı karşımızda duran. anki Yüzlerce yıl doğada yok olmagörünmez yacak bir felaket manzarası. “Nereden çıkıyor bu kadar bir makine, naylon torba?’’ diye düşühiç durmadan nüyor insan. Kimbilir kaç naylon torba sebze meyve pazarı kurulupüskürtüyordu yor kent genelinde? Bunu ortalığa. tüm marketlere ve Göz alabildiğine Türkiye’ye yaygınlaştırın. Sonra da tüm dünyaya. uzanan bir naylon Pazarlarda bir demet maytorba manzarasıydı danoz alsanız bile satıcı karşımızda duran. elinize bir naylon torba tuBir felaket tuşturuyor. Sonra domates, manzarası... salatalık, patlıcan derken elinizde her parmağınıza bir naylon torba takılı olarak yürüyorsunuz. Bir çocuk bütün torbaları içine koyabileceğiniz daha büyük bir naylon torba satıyor size. Marketler de farklı değil. Sebze bölümünde her köşede demet demet naylon torba sarkıyor. İki salatalık alıyorsunuz; bir naylon torba; üç domates bir naylon torba. Peynir alıyorsunuz naylon torbaya konuluyor. Aldıklarınızı ödedikten sonra, kasada yine bedava verilen naylon torbalara koyuyorsunuz. Evde pazar veya market alış verişinizden dönüşte aldıklarınızı yerleştiriyorsunuz dolaplara. Ve işte yine elinizde bir sürü naylon torba kalıyor. Onları iç içe S koyup daha büyük bir naylon torbanın içinde biriktiriyorsunuz. Belki lazım olur diye. Gerçekten de arada kullanıyorsunuz; ama o kadar kısa sürede birikiyor ki naylon torbalar, fazla yer işgal etmesin diye oldukları gibi çöpe atıyorsunuz onları. Bu kez, çöplüklerde uçuşuyor naylon torbalar; bütün dünyayı bir naylon torba mezarlığına dönüştürüyorlar. Doğada dönüşüm süresi 400 ile bin yıl olan naylon torbaların bu kadar yaygın ve sınırsız kullanımı gerçekten bir çevre felaketine yol açıyor. Türkiye’de yılda 5 milyon ton naylon torba üretildiği belirtiliyor. Amerikalılar’ın her yıl 100 milyar adet naylon torbayı çöpe attıkları söyleniyor. 2002 yılında dünyadaki plastik fabrikaların toplam naylon torba üretimi 5 trilyon adet. Bu naylon torbalar sadece görüntü kirliliği yaratmakla kalmıyor, denizler ve hayvanlar için en büyük tehlikeyi oluşturuyorlar. Deniz canlıları torbaları yiyecek sanıp ağızlarına aldıklarında boğuluyorlar; kuşlar, kanatlarına dolandığında hareket edemiyorlar. Dünyanın ve okyanusların en ücra köşelerine kadar ulaşıyor bu naylon torbalar. Kürekle okyanusu geçen Ender Eruc, İzmir’de verdiği bir konferansta okyanusun, kuşların bile geçmediği yerlerinde balık tutarken oltasına naylon torbaların takıldığını anlatıyordu. Gelişmiş, hatta gelişmemiş ülkeler bile bu naylon torba sorununa çözüm bulma yolunda adımlar atıyorlar. Örneğin İrlanda, marketlerde kullanılan naylon torbaya vergi koyarak tüketimi yüzde 95 azaltmış. ABD’de ilk kısıtlamaların uygulandığı kent olan San Francisco’da 1 Kasım 2008 tarihinden itibaren alış veriş merkezlerinde naylon torba kullanımı yasaklanacak. Los Angeles’ta da 2010 yılından itibaren aynı yasak geçerli olacak. Avustralya’da 2008 yılı sonunda naylon torba kullanımına son verilecek. Paris’te geçen yıl konan yasak 2010 yılında tüm ülke geneline yaygınlaştırılacak. Hindistan, Bangladeş, Ruanda gibi ülkelerde de naylon torba kullanımında bir süredir sınırlamalar uygulanıyor. Türkiye’de ise sadece atık maddeler işlenerek elde edilen siyah naylon torbalar yasak. Bu yasağın da ne kadar uygulandığı ortada. Sadece deniz kenarlarının değil okyanusların en uzak köşelerinin bile naylon torbalarla kirlenmesi, çok geç olmadan dünya genelinde önlemler alınmasını zorunlu kılıyor. Çevre örgütleri halkın naylon torba kullanımından kaçınmasını özendiren ‘Alış veriş poşetinizi yanınızda götürün’ mesajını veriyor. Markete, pazara veya herhangi bir alış veriş merkezine giderken yanınızda pazar çantanızı ve filenizi bulundurun. Yakında Türkiye’de de başlayacak dünya çapındaki “Dünyayı Kurtaracak Altı Madde’’ kampanyasının ilk maddesini de bu mesaj oluşturuyor. İkinci madde ise pet şişelerle ilgili. Bu yazıyı, “naylon torba’’ sözü geçen yerlere “pet şişe’’ koyarak yeniden okuyun. Denizin içimizi rahatlatan o müthiş kokusu karıştığında derinliklerin gizem dolu sarhoşluğuna, gökyüzüne tırmanan çılgın dalgaların ümitsiz çığlıkları kaybolur ışıksız fenerlerin ürperten karanlığında. Okyanusların çiçeklerini besleyen akşamdan kalma güneşin yorgun ışıkları, şafakla birlikte canlanıverir ılık ılık esen imbat rüzgarlarının eşliğinde. Denizler tedirgin ve huzursuz... Korkuya dönüşmüş coşkularıyla, bulutlar arasında sığınacak bir liman arıyorlar. Patara sahillerindeki kumsallardan, yağmalanan Bodrum Yarımadası'na utanç çığlıklar yükseliyor karabatakların kanatları arasından. Öteki denizlerdeki kocaman buzullardan kopan bir parça üzerinde, açlıktan bitkin düşmüş üç, beş penguen ise akıntıya kapılmış bilinmezliğe doğru sürükleniyor. Nereden bilebilirler ki yeni dünyadaki yaşamlarının sonun başlangıcı olacağını. Suyun üstünden seke seke, isteksiz isteksiz, yaralı kanatla uçarak isyan eden kırlangıç balığının bu son dalışını görmek ne kadar acı bir duygu yaşatıyor insana? Sonsuz açlığa mahkum edilen okyanusların içine düştüğü bu korkunç durum, dağ perileri Oreadların yüreklerinde sızlayan bir hüzün olmuştur. Irmak tanrısı Arethusa, denizlerin tanrısı Poseidon ile ölümsüz güzel, tanrıça Afrodit, Olympos da ğının tepesinden seyrediyor olsalardı yeryüzünün bu halini, ateş tanrısına dağlatırlardı gözlerini hiç korkmadan. Gün batımının kor gibi olmuş kızıllığında eğlenceye hazırlanan bakire deniz kızlarının danslarıyla büyülenen büyük tanrılar eğer var olsalardı bugün, asla izin vermezlerdi insanlığın yaptığı bu katliama. İlkbaharın bütün renkleri yavaş yavaş kaplamaya başlarken kadife tenli Ege koylarının üstünü, acımazsızca bütün şiddetiyle esen kum taneli çöl fırtınaları önüne çıkan bütün vahaları yaşanmaz hale getiriverdi. Korkulan, istenmeyeni yaşamaktır. Ancak olan oldu bir kere... Rüzgar tanrısı sinirlenmiş ve insanoğluna ceza vermek istemişti, belki ders alır diye... Deniz canavarı Kharybdis bile okyanusların bu acı çığlıkları karşısında insafa gelir ve suları asla yutmazdı. Yaşanırken bunca güzellik Zeus'un öfkesi niye? Doğada bazı şeylerin ters gittiğinin haberini mi almıştı acaba? Ege'nin mavi suları ile dağlarındaki yeşil çamları, romantik bir tabloya dönüştüğünde, yeryüzünde muhteşem bir görüntü armonisi oluşacaktır. Uygarlıkların ana kucağı denizler ve okyanuslar bizim asla vazgeçemeyeceğimiz tutkularımızdır. Bu mavi efsanelerden yoksun bir dünyayı asla görmek istemiyorum. C M Y B C MY B ‘ unalkaptan@hotmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle