Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 K O N U K 17 EKİM 2008 CUMA 3. YILINDAKİ ABLAAĞABEYKARDEŞ PROJESİNDE 5 BİN KATILIMCI HEDEFLENİYOR Attilâ İlhan’lı Zamanlar AYDOĞAN YAVAŞLI Attilâ İlhan’ı görmüş, yakınında bulunmuş, onunla saatlerce söyleşmiş ender şanslı insanlardan biriyim. Ne garip rastlantıdır ki, canıyla cebelleştiği saatlerde, onu çok seven bir şair arkadaşımla birlikte ona telefon ediyor, evinde bulamayınca meraklanıyorduk. Meraklanıyorduk, çünkü bütün Attilâ İlhan dostları bilir ki onun hangi saatte, nerede olacağı bellidir. Ulusal Kültür Savaşı adlı kitabı yayımlanınca, kitabı ekseninde bir söyleşi yapmıştım onunla. Edebiyatın dikkatli insanları anımsayacaktır: Attilâ İlhan, sorularıma verdiği yanıtlarla basının diline düşmüş, bazı yayın organları, “Attilâ İlhan’la (aman) Tartışma” şeklinde başlık bile atmıştı. Oysa Attilâ İlhan bana “Yavaş gel bakalım Yavaşlı!” diye seslenirken alegorik bir biçimde ‘aydın’ımızın içine düştüğü kültürel yozlaşmaya dikkat çekiyordu. “Sahi, sen bu kitabı gerçekten okudun mu?” diye sorar gibi yaparken, gerçekte kültürsüzlüğü neredeyse baş tacı eden çevrelere gönderme yapıyordu. Nitekim, 1 Ekim 1989 günü Cağaloğlu’nda, o zamanlar sorumlusu olduğu bir derginin yönetim yerinde bunları uzun uzun konuştuk. Doğrusunu söylemek gerekirse, o tarihlerde ben, yeniyetme bir yazar adayı olarak onun düşüncelerini tamı tamına kavramış değildim. Şiirleri, birçokları gibi beni de çarpıyor, etkiliyordu ama siyasal plandaki ulusalcı düşünceleri bana hayli uzak görünüyordu. Adı çevresinde dönen olumsuz söylentilerin etkisindeydim belki de... Aynı masanın etrafında ikimizin dışında Hüseyin Yurttaş, Ülkü Karaosmanoğlu, Alev Alatlı ve Piraye Şengel de vardı. Çaylar peş peşe gelirken sordum: “Bıçağın Ucu adlı romanınızı altı kez yazdığınız söyleniyor, doğru mu?” “Hayır,” dedi. Sonra boncuk boncuk parıldayan gözlerini duvarda bir yere sabitleyerek sürdürdü: “Benim önümdeki zaman, arkamdaki zaman kadar değil artık. Sana bir sırrımı vereyim mi Yavaşlı? Ben günde bir sayfa yazarım. Ama mutlaka yazarım! Bu da yılda üç yüz altmış beş sayfa eder, tamam mı?” “Ağbi,” dedim, korka çekine sordum: “Romanlarında bizim adını bile telaffuz etmekte zorlandığımız bir sürü içkinin adı geçiyor. Öte yandan biz, sizin içkiyle aranızın hiç olmadığını biliyoruz. Fakat size bizim kadar yakın olmayan bazı okurlar, sizin esasen alkolle arası bayâ iyi biri olduğunuzu düşünüyor. Bu konuda ne dersiniz?” Yanıtını bugün bile anımsadıkça gülerim: “Yahu, Agatha Christie de cinayet romanları yazıyor. Ne yani, katil mi o?!.” Sonra söz edebiyat dergilerinden, onları yönetmekten, genç yazar ve şairleri izlemekten açıldı. Bilen bilir: Kaptan’ın insanları hayrete düşüren bir belleği vardı. Uzak Anadolu kasabalarında çıkan dergilerde yayımlanan şiirleri bile okur, şair kumaşı gördüklerinin elinden mutlaka tutardı. “Bence bir edebiyat dergisinde hem ustalar görünmeli, hem çıraklar” dedi. “Bu da ne demek?” diye sormamıza fırsat vermeden ekledi: “Ustalar yenileri okumalı, yeniler de ustaları. Bazı yeni yetme şairlerde gördüğüm önemli bir zaaf şudur: Kendilerine bir usta edinmiyorlar. Her şeyin kendileriyle başladığını sanıyorlar. Oysa Türk şiir geleneğini özümsemeden yazılan şiirler zaman kaybından başka bir şey değildir. Alkolizm ve kültürsüzlük, aydınımızın başlıca derdidir.” Şu geçen şubat ayında yitirdiğimiz şiir emekçisi Mehmet H. Doğan’a göre biz Dönemeççiler “Attilâ İlhan’ın İzmir şubesi”ydik. Doğrusu, kendi payıma bundan her zaman onur duydum. Onun gözlerine bakmak, elini sıkmak, onunla aynı cephede faşizme ve emperyalizme karşı dik durmak onur değilse nedir! Sen çok yaşa Attilâ İlhan, çok yaşa... Kültürpark’taki Sosyal Projeler Merkezi’nde toplanan gönüllüler, yeni kardeşleriyle tanışmak üzere kentin dört bir yanına dağıldı. ABLALAR HEDEF BÜYÜTTÜ Bin 200 gönüllüyle yola çıkan İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin sosyal projesinde üçüncü dönem daha yoğun katılımla başladı. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin başta gelen sosyal projelerinden “ablaağabeykardeş” üçüncü yılına girdi. Bin 200 gönüllüyle başlayan projenin bu yılki katılımcı sayısının 5 bine ulaşması hedefleniyor. Yeni dönemin başlaması nedeniyle Kültürpark’taki İzmir Büyükşehir Belediyesi Sosyal Projeler Merkezi’nde toplanan gönüllüler, yeni kardeşleriyle tanışmak üzere kentin dört bir yanına dağıldı. Ellerindeki kırtasiye malzemeleriyle birlikte 10 otobüse binerek yola çıkan abla ve ağabeyler, kardeşleriyle tanıştılar. Proje, 2006 yılında, pilot bölge olarak seçilen Buca ve Bornova’da uygulandı. Bu süreçte 404 kardeş ve 808 ablaağabey projede görev aldı. 9 metropol ilçeyi kapsayan ikinci yıl bin 500 kardeş, 2500 ablaağabey projeye dahil oldu. Proje, bu yıl sayısı 30 bine çıkarılması hedeflenen Ahmet Piriştina Eğitim Yardım Sandığı’ndan yararlanan gençlerin, toplumsal dönüşüme katkı sağlayacak bir organizasyonun içine çekilmesi amacıyla doğdu. Proje, üniversite öğrencisi bir kız ve bir erkek öğrencinin ilköğretim 6. veya 7. sınıfta eğitim gören dar gelirli bir ailenin çocuğuna gönüllü abla ve ağabeylik yap GÖNÜLLÜLÜK ESAS ması esasına dayanıyor. Projenin uygulanması için öncelikle gönüllü aileler belirlendi. Onların çocuklarıyla ablalar ve ağabeyler eşleştirildi. Abla ve ağabeylere hitap edecekleri yaş grubuna yönelik formasyon eğitimi verilerek, yapılabilecek hataların önüne geçilmesi sağlandı. Her konuda “model” olacak ablalarağabeyler yetiştirilerek, kardeşlere özellikle ders çalışma alışkanlıkları ve sağlık konusu başta olmak üzere, eğitici bilgiler verecek ortam hazırlanması amaçlandı. C M Y B C MY B