05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 OCAK 2022 PAZARTESİ 8 HABER Gazetemiz yazarı Prof. Dr. aksoy, 32 yıl önce bu Gün katle Dil Di Ödünsüz Kemalist aşamı boyunca tam bağımsız Türkiye mücadelesi 961 Anayasası’nın hazırlanmasından Ulusal Yveren, laikliğin yılmaz savunucusu, ADD 1Petrol Davası’na, üniversite özerkliği ve basın kurucu Genel Başkanı, ödünsüz Kemalist Prof. Dr. özgürlüğünden hukukun üstünlüğüne kadar her alanda Muammer Aksoy, 32 yıl önce bugün, evinin önünde yurtseverce çalışan Aksoy, “Devlet hukukla yaşar” SEFA UYAR uğradığı suikast sonucu yaşamını yitirdi. diyerek, yaşamı boyunca hukuk mücadelesi verdi. azetemiz yazarı, Atatürkçü Dü- kişileri ezmeleri caiz ve mümkün- şünce Derneği (ADD) Kurucu se, vatandaş, sadece seçim günü de- GGenel Başkanı, Ankara Barosu mokrasiyi yaşıyor, geri kalan gün- ve Türk Hukuk Kurumu’nun eski baş- lerde bunaltıcı bir diktatörlük hava- kanlarından Prof. Dr. Aksoy, 32 yıl ön- sı içinde yaşamak zorunda kalıyor- ce, 31 Ocak 1990’da, Bahçelievler’de- sa, o seçimli yönetimin adı, en cö- ki evine girerken yaşamdan koparıl- mert bir değerlendirme ile ‘4 yılda dı. Yaşamının her anında tam bağım- bir gün demokrasisi’ olabilir.” sız, laik, demokratik bir hukuk devle- ti mücadelesi veren ve “ateşli bir ha- ‘Halkçı eğitim’ tip, inanmış bir laik ve kararlı bir Ata- Aksoy, ölümünden sonra “Laikliğe türkçü” olarak nitelendirilen Aksoy, Çağrı” adıyla kitaplaştırılan yazısın- 1950’lerde üniversitelerin akademik da, laikliğin içinde bulunduğu tehli- özgürlüğünün yanı sıra basın özgür- keye dikkat çekti. İsimsiz telefonlar lüğü konusundaki mücadelesi ile ön ve tehditler alan, kısa bir süre son- plana çıktı. “İdari olarak özerk olma- ra da katledilen Aksoy, 1971’de Ata- yan üniversitelerin, bilimsel olarak da türkçülüğün nasıl olmayacağını şu özerk olmadıklarını” vurgulayan Ak- ifadeler ile açıkladı: soy, üniversite özerkliğini sıkı sıkı- “Evet, yeraltı ve yerüstü zenginlik- Uğur Mumcu: ya savunurken, Turhan Feyzioğlu’nun lerimizin, petrollerimizin, boraksla- 1956’da Demokrat Parti eleştirisi ne- rımızın ve bütün stratejik madenle- deniyle dekanlık görevinden alınması rimizin yabancıların elinden kurta- t ek başına bir üzerine tepki göstererek, üniversitede- rılmasını savunmadan Atatürkçülük ki görevinden istifa etti. olmaz. Kültür emperyalizmine karşı ordu gibiydi direnmeden bütün köylünün ve tüm Öğretmenleri savundu halkın Köy Enstitüleri’ndeki yönte- ksoy, bir düşünce ve kavga adamıydı. Yazdığı yazılar ile sadece eleştiride me benzer (üretime yönelmiş) halk- “ATek başına bir ordu gibi savaşırdı. Bu bulunmayan, çözüm önerileri de su- savaşta alçakça ve sinsice kurşunlanarak öl- çı ve gerçekçi bir eğitimin bütün nan Aksoy, 1961 Anayasası’nın ha- dürüldü. Devletin görevi, bu gibi cinayetlerin meyvelerinden fiilen faydalanması- zırlanması sırasında görev alarak, çö- kanıtını bulmak değil midir? Devlet, ‘İslami nı sağlayacak bir eğitim reformunu züm önerilerini yaşamaya geçirmeye harekat adına, uçlarına susturucu takdırıl- savunmadan Atatürkçülük olmaz. mış silahlarla cinayet işleyen çetelere karşı çalıştı. Aksoy, anayasanın hazırlan- Gerçek ve köklü bir toprak reformu- bu kadar çaresiz midir? Yoksa ‘devlet’ dedi- ması sürecinde komisyon sözcülüğü- ğimiz şu büyük aygıta takılan başka susturu- nun hızla uygulanması savunulma- nü yaptı ve “Türkiye’nin en özgürlük- cular var da biz susturucuları bilemiyoruz.” dan Atatürkçülük olmaz. Ağır sa- çü anayasası” olarak nitelendirilen nayi ve milli savunma sanayiini de 1961 Anayasası’nın altına imza atan Gömütü başında anılacak kapsayan ulusal bir sanayi için sa- ADD Genel Başkanı Bozkurt: isimlerden oldu. Aksoy, 1960’larda, vaşmadan Atatürkçülük olmaz. Her anayasanın yanı sıra Ulusal Petrol ksoy, katledilişinin 32. yılında Ce- rosu tarafından düzenlenecek ve ADD Türkün iş, konut ve sosyal güven- Abeci Asri Mezarlığı’ndaki gömü- Genel Sekreteri Namık Avutça tara- Davası’nda Türkiye’nin ulusal çıkar- Düşün insanı lik sahibi olmasını sağlayacak bir tü başında anılacak. ADD, THK ve An- fından kolaylaştırıcılığı üstlenilecek larını savundu ve “yabancıların, or- kara Barosu’nun düzenleyeceği anma söyleşide, ADD Genel Başkanı Hüs- ekonomik düzenin kurulması ama- uammer Aksoy; bir bilim insanı, öğret- manlar dahil Türkiye’nin her yerinde “Mmen, aydın, namuslu bir politikacı, ger- saat 13.00’te olacak. Gömüt başında- nü Bozkurt, THK Başkanı Nail Gür- cıyla mücadele etmeden Atatürkçü- petrol aramasına” olanak tanıyan ya- çek bir devlet adamıydı. 12 Mart faşizminin de- ki anmanın ardından baat 14.30’da, man, Ankara Barosu Başkanı Kemal lük olmaz. Türk halkına ve toplu- saya karşı davada avukatlık yaptı. 12 mir parmaklıklar ardına sığdıramadığı bir hu- “Prof. Dr. Muammer Aksoy’a saygıy- Koranel konuşmacı olarak yer alacak. muna hiçbir yarar ve hizmet sağla- Mart 1971 Muhtırası’nın ardından tu- kukçu, düşün insanı, Atatürk ilke ve devrimle- la” başlığı ile Doğan Taşdelen Çağdaş ADD, saat 18.00’de ise Yılmaz Güney madan halkın sırtından milyonlar tuklanan, daha sonra tahliye edilen rinin kararlı savunucusu ak saçlı bilgeydi. Ulu- Sanatlar Merkezi’nde söyleşi gerçek- Sahnesi’nde “Yılın Atatürkçüleri” ödül kazanan ve döviz kaçakçılığını ola- sal petrol davamızın, madenlerimizin yılmaz sa- Aksoy, bu dönemde Atatürkçü öğret- leştirilecek. ADD, THK ve Ankara Ba- törenini düzenleyecek. vunmanı, devrimci öğrencilerin tam bağımsız ğan hale getiren bir ithalat ve ihra- menlerin yanında durarak, görevden ve gerçekten demokratik Türkiye mücadelesi- cat sistemini reddetmeden Atatürk- atılanların ücretsiz avukatlığını yap- nin ve öğretmen örgütlülüğünün öncüsü, avu- çabası içindeler” tespit ve uyarısında Aksoy, 1989’da ise arasında gazete- çülük olmaz. Köylünün ve işçinin tı. Aksoy, bu mücadeleye yönelik ka- katıydı. Karşı devrim karanlığına karşı “Tehli- miz yazarı ve hocası Hıfzı Veldet Ve- bulundu. sömürülmesine, tefeci ve aracıların leme aldığı “Devrimci Öğretmenin Kı- kenin farkında mısınız?” çığlığını ilk yükselten lidedeoğlu, Bahriye Üçok ve Münci milyonlarca Türk köylüsünün ve iş- yımı ve Mücadelesi” kitabını basa- aydınlardan biriydi. 49 arkadaşı ile 19 Mayıs ‘4 yılda 1 gün demokrasisi’ Kapani gibi isimler ile birlikte ADD’yi 1989’da ADD’yi kuran, bedelini sekiz ay sonra çisinin kanını emmesine göz yuma- cak yayınevi bulunamaması nedeniy- canı ile ödeyen bir Kemalist’ti. İlkelerinden asla kurdu. Aksoy, kuruluş gerekçesinde, Yaşamının her anında örgütlü mü- rak Atatürkçülük olmaz. Onbinler- le evini satarak kitabı bastırdı, “öğ- ödün vermeyen bir devrimciydi.” cadele veren ve sürekli üreten Ak- “Atatürk’ün bedensel varlığının ar- ce aileyi soyarak ve onbinlerce gen- retmenlerin kitap alacak parası olma- tık aramızda bulunmamasından cesa- soy, “Mustafa Kemal olamayanlar ce bilgiye dayanmayan diplomalar dığı” düşüncesiyle öğretmenlere üc- Işık Aksoy (M. Aksoy’un oğlu): ret alan içteki ve dıştaki kimi olum- hiç değilse Askeri Tıbbiyeli Hikmet vererek açıkça diploma ticareti ya- retsiz verdi. Aksoy, 1977’de CHP’den suz güçler, onun yeni Türk devletini Bey olabilmeli” derken, 1973’te ka- milletvekili olarak seçildi ve bu göre- pan özel yüksekokulların devamını yaratma doğrultusunda ilk adımı at- leme aldığı “Devlet Hukukla Yaşar” savunarak Atatürkçülük olmaz. Dev- vini 12 Eylül 1980’deki askeri darbe- öğretmendi başlıklı yazısında, günümüze de ışık tığı 19 Mayıs 1919’un üzerinden tam leti kendi çiftliği, kamu görevlilerini ye kadar sürdürdü. 70 yılın geçtiği bu günlerde, Atatürk tutan şu sözleri kaleme aldı: kendi özel kahyaları sanarak arpalık aksızlık ve yanlışlıklara karşı müca- ‘Yok etme çabası’ devrim ve ilkelerine karşı, açık ya da “4 yıl için seçilmiş yöneticiler her dağıtan ve modern haraç yöntemle- “Hdeleci bir kişiliği olduğundan kendisi- ni tanıyanlara, hayatının zorluklar ve savaş- 1980’lerde, laikliğe ve hukuk devle- kapalı saldırılarını doruğa ulaştırmış kötülüğü işleme olanağına sahip ola- riyle kesesini dolduran siyaset mad- larla geçebileceğini, hatta hapis bile yatabi- bulunmaktadır. Bundan daha kötüsü, biliyorlarsa, onların, hakkı ve huku- tine yönelik saldırıların artması üze- rabazlarını ve avanesini hoş görür- leceğini söylemişti. Fikir ve görüşlerini, fikri rine mücadelesini yoğunlaştıran ve planlı ve sinsi bir çalışma ile o dev- ku değil, kendilerinin keyfini ve ar- lülükle karşılamak, Atatürkçülükle düzeyde sonuna kadar savunur, kendi çıka- Ankara Barosu Başkanlığı da yapan rim ve ilkeleri gelecekte yok etmek zularını egemen hale getirmeleri ve bağdaşamaz.” l ANKARA rını düşünmeksizin ülkesi için sanki zamana karşı yarışırcasına durmaksızın çalışırdı. Ay- rım yapmaksızın herkesin yardımına koştu- ğu için boş zamanı olmazdı. Mağdur durum- hibi olanların ellerinde temerküz etmektedir. Neti- da olanların davalarına ücretsiz bakar ve ge- cede, demokrasi mantığında dahi ‘Halkın sesi hak- rektiğinde masrafları kendi cebinden karşı- Kuruluşlar Görüş Açıklayamazlar mı? kın sesidir’ yerine, ‘ekseriyetin sesi, hatta ekseri- lardı. Ülke çıkarlarını bütün değerlerden üs- yet grubunun başlarındaki şeflerin sesi hakkın se- tün tutan, Atatürk ilkelerini, laikliği, cumhuri- lükleri sınırlayabilir”se; durum, kural olarak örgüt- PROF. MUAMMER AKSOY yeti, çağdaşlığı, demokrasiyi, tam bağımsız- si’ manasını almaktadır. İşte demokrasilerin hak ve ler bakımından da aynıdır. (...) Seçimle gelen ikti- lığı, sosyal devleti, hukuk devletini benimse- hürriyet için sakladığı tehlikede buradadır. (...) ta- rgütlere karşı kuşku ve güvensizlik, klasik de- darların “her şeye kadir olma hevesleri” artık özel- miş ve onların yılmaz savunucusu, bir öğret- hakküm ve esaret rejimi daima iktidar ve salahiye- Ömokrasinin bile ilk döneminde var olmuş, bir likle “siyasal gücün sadece bir odakta toplanması- mendi Aksoy.” (Orhan Tüleylioğlu’nun Neden tinin mahdür birkaç elde toparlanmasından doğ- Öldürüldüler kitabından alınmıştır.) süre Batı’da da sürmüştür. Dernekler, sendika- nı” ortadan kaldırma sayesinde önlenebilmektedir. muştur. Bir noktada temerküz eden bir kuvvet, da- lar ve çağdaş anlamda meslek kuruluşları uzun bir Eğer bir anayasal düzende, “bireyler devletin karşı- ima hakkın ve hürriyetin en büyük düşmanıdır. Bu mücadelenin ürünüdür. sında tek başında güçsüz durumda kalmaya mah- kaideye, demokrasiler bir istisna teşkil etmez. De- THK Genel Başkanı Nail Gürman: Türk demokrasisinde de örgütlere şaşı bakanla- kum edilmişlerse” bir noktada toplanan (merkezi- mokrasilerdeki ekseriyetde, rakipsiz ve kontrolsüz rın benimsedikleri görüş şöyle özetlenebilir: “Der- leşen) siyasal gücün kişiyi ezme yoluna sapmasını bir kuvvet merkezi haline gelince o da tahakküm t ürk milliyetçisiydi nekler, meslek kuruluşları ve sendikalar, birçok önlemek olanaksızdır. (...) yoluna sapabilir. Bir diktatörden gelen hak ve hür- kez rejim için zararlı girişimlerin hazırlandığı odak Demokrasilerde “tüm yetkilerin bir merkez- zun yıllar THK Başkanlığı’nı yaptı. Devletin riyet düşmanlığıyla bir ekseriyetten gelen arasın- de toplanmasının tehlikesi” artık anlaşılmış; siya- noktaları olabilmiştir. Onların düşünce açıklama- Uhukukla yaşayacağı konusundaki inancı, da asla bir mahiyet farkı yoktur. Kötülük, kimden ları da zaman zaman suça kışkırtma niteliği taşı- sal partilerin yanında, “başka kuruluşların grup ve kararlılığı ve mücadelesi, bize her zaman ışık gelirse gelsin kötülüktür. Kötülüğü yapan ekseri- tuttu. Muammer Hoca, Türkiye’yi uluslararası topluluklarında, milli iradeye dolaylı olarak etki ve mıştır. O halde, bunlara hiç izin vermemek aslın- yetin ulusal egemenliğe dayanması yaptığı kötü- alanda da onurla temsil etmiş bir insan. Ulus- katkılarının benimsendiği”, “çoğulcu bir demok- da en iyi çözüm ise de açıkça bu yola gitmek, içte lüğün mahiyetini değiştirmez tersine, onun fecaa- lararası alandaki mücadelesinde tam bir Türk rasi anlayışı” çağdaş demokrasinin ortak niteliği ve dışta demokrasi adına kötü karşılanacağı için tini artırır. (...) Bu hususta alınacak tedbirlerin ba- milliyetçisi, ulusal iradenin, hukukun saygın olarak kabul edilmiştir. hiç değilse bu baş belalarının, olanakları kötüye şında ve güçlüklerin anahtarı, kuvvet ve salahiyet- bir savaşçısı olarak görev yapmıştır. Fevkalade kullanmalarını kesinkes önleyecek tüm kısıtlama- lerin diktatörlüklerde olduğu gibi, bir elde topar- çalışkan, disiplinli, inancına ve görevine bağlıy- Parlamento diktatörlüğü lar getirmeyi unutmamalıyız. dı. Olağanüstü bağımsız, özgür bir iradeydi. İs- lanması yerine bölünüp birbirine karşı birer muh- İktidar bir merkezde toplandığı zaman, seçim- Bu görüş, demokrasiye taban tabana ters düşen met Paşa’ya ve Bülent Ecevit’e karşı inandıkla- tar organ şekline konulması gelir.” (...) lere dayanan demokrasinin dahi bir hürriyet re- rından bir kelime geri adım atmamıştır.” bir felsefeyi yansıtır. Demokrasilerde, bir hakkın ya jimi olmaktan çıkıp ferdin mutluluğunu sağlaya- da özgürlüğün bazı kişiler ya da kuruluşlarca kötü- Sonuç maz duruma düşeceği ve fiilen “bir parlamento ye kullanılması, “o hak ya da özgürlüklerin cezalan- Hukuk ve siyaset bilimi kitaplarında, sendikalar, Ankara Barosu Başkanı Koranel: diktatörlüğü”nün kurulacağı, tüm Batı demokra- dırılması” sonucunu yaratamaz. Kim “bir hak ya da baroların ve tabiplerin ulusal birlikleri yasal bas- silerinde kabul edilen bir gerçektir. Ve bu gerçek, hürriyeti başkalarının haklarına ya da toplumun gü- kı gruplarının başında sayılmaktadır. (...) Ve baskı a ydınlığı savundu yüz kez, bin kez dile getirilmiştir. İşte böyle de- venliğine saldırı için basamak yaparsa sadece o ki- grupları, iktidarın alkışçısı ve meddahı olmak duru- şi ya da kuruluş cezalandırılır”. (...) Çeşitli örgütler- miştik beş yıl önce. uammer Aksoy; seçkin hukukçu, ör- munda değildirler. Tam aksine, iktidarların eleşti- de yer alan kişiler, toplum için kesinkes zararlı bir- Günümüzde siyasal iktidarın tekelci gücü karşısı- ‘Mnek bilim adamı, cumhuriyetin kuruluş ricisi, etkileyicisi, gerektiğinde kınayıcısıdırlar. De- takım girişimlede bulunuyorlarsa, bunun nedeni, na bu gibi yasal frenlerin çıkarılmasını yadırgayan felsefesinin, Atatürk ilke ve devrimlerinin, la- mokrasilerde iktidarların dalkavuğu durumuna dü- ik demokratik düzenin ödünsüz savunucusu, o örgütler ve onlara izin verilmiş olması değildir. politikacılarımızın, her bilgine değer vermeyeceği- şen meslek kuruluşlarının yöneticileri hem mes- 1961 Anayasası’nın mimarlarındandı. Karanlı- Eğer o örgütler yasaklanır ya da kıpırdayamayacak ni bildiğimizden, onların dahi siyasal yelpazedeki leksel ve kişisel hassasiyetlerini ayaklar altına alır- ğa karşı aydınlığı, adaletsizliğe karşı hukukun kadar sımsıkı bağlanırsa, kötü niyetli kişiler suçla- yerine itiraz edemeyecekleri bir anayasacımızdan, lar; hem de “demokrasinin soysuzlaşmasına” hatta üstünlüğünü ve bağımsızlığını, insan hakları- rını gerçekleştirecek başka yuva ve zemini yine de Prof. Dr. Ali Fuat Başgil hocamızdan bazı cümleleri “kokuşmasına” neden olurlar. nı, özgür bireyler olarak yaşayabilmemiz için bulurlar. Bu yasaklamalar, sadece yer altı faaliyet- aktarmakla yetineceğiz: Eğer Türkyemizde, “demokrasinin hiç değilse as- demokrasiyi, özgürlüğü ve laikliği, aydın ce- lerini özendirmiş olur. (...) “Çoğunluğun egemenliği mekanizması saye- gari ölçütlere sahip bir rejimin var olmasını” isti- sareti ile karanlık güçlere, antidemokratik ya- Bundan ötürü çağdaş demokraside, “özgürlükler sindedir ki demokrasilerde bütün kuvvet ve ikti- yorsak, yasal baskı gruplarının serbestçe faaliyeti- pılara karşı hayatı pahasına savunmuş yürek- nasıl gerçek kişiler için kural” ise ancak “yasanın dar, ekseriyet adını taşıyan anonim bir kitlenin eli- ne izin vermemiz gerekir. (...) li bir bilim insanı ve aydındı. Ömrünü, bu coğ- zorunlu hallerde açıkça öngördüğü yasakla özgür- ne geçmekte hatta fiiliyatta bu kitle içinde söz sa- 13.01.1986, Cumhuriyet rafyanın aydınlığa kavuşmasına adadı.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle