04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 EYLÜL 2021 PAZAR KÜLTÜR 11 KONUK nan, fars öğeleri YAZAR yanında ironik öğe- ERHAN ANLAMLI BIR KÜLTÜR OLUŞUMU ler de içeren geniş KARAESMEN bir güldürü üret- me alanı açtı kendi- eyrek yüzyıl öncenin caklaşma havası içinde, önceden ne. Şensoy, gerici/ Ç İstanbulu’nda hareketli bir sa- aşina olmadığı sanatsal ve kültü- yasaklayıcı/baskı- nat kültür ortamı yer alıyordu. De- rel yaratıcılık rüzgârı ile buluştur- cı yönetimler karşı- ğişik sanat dergileri ve gündelik manın sosyo-politik ve toplum- Ferhan Şensoy’un sındaki “muhalif” tutumu- basın organlarının sanat sayfaları sal bir derinlik taşıyacağına ken- nu “toplumsal taşlama” okuyucu buluyordu. Sergiler açılı- dini inandırmış bir Koçan var- ardından: sanatıyla sürdürürken arı yordu. Sanat yapıtları belli bir alıcı dı. İşinin çok zor olacağını bili- gülmeceyi de insan yara- dılışının derinliklerinde ya- kitlesiyle buluşuyordu. Bu gelecek yordu. Ama kültürel ve toplum- Sözcüklerin için umut veren renkli hareketlilik sal bir eylem gözüyle bakıldığın- kalıyordu. Dahası, güldü- rürken yer yer hüzünlen- içinde Hüsamettin Koçan, değişik da, bir büyük mutluluk kaynağı efendisi diren bir doku yaratıyordu kişilikleri kendi sanatçı varlığında oluşturacağı bilincindeydi. Yürü- oyunlarında. birleştirmiş akademisyen ve res- dü yolunda; uzaklardaki o bizim öksüz bıraktı sam bir aydın kişi olarak dikkat olan köye ulaştı. Orada uluslara- ‘Yazar çekiyordu. Taşra kökenli yetenek- rası takdir ödülleri kazanmış bir li bir sanatçı adayı olarak katıldığı müze oluşturdu. erhan Şensoy’u yitirdik. Tiyatrosu’nu radeniz sosyal yaşamının sınırlı- yaklaşanlar vardı. Daha az sayıda İstanbul sanat kültür kervanında 2010’lar ve 2020’ler “Dosyalar dolusu” biriktir- kurumlaştırdı lığı ile harika bir doğal çevrenin ve kır-kent buluşmasının insani güzel bir köşeye yerleşmişti. Be- Türkiyesi’nin bu yüz akı çok an- Fdiği kitap, öykü, anı mal- Ferhan Şensoy, ilk dene- kol kola dolaştığı yörelerin insa- bir anlamı olacağını düşünüp yap- nim de dahil olduğum değerlen- lamlı ve örnek alınması gereken zemesini değerlendirme der- meyi Haldun Taner’in yaptı- nıydı. Doğup ve bir süre yaşadı- tığı işi takdirle ananlar da çıkıyor- diricilerden yazılı ve sözel olumlu oluşumunun ülkemiz genel ka- dinde olan, zamanla yarışa- ğı ancak koşullar elvermedi- ğı eski adıyla Baksı ve günümüz- du. Önceki dönemlerin edebiyat eleştiriler ve özendirici takdir hi- muoyunda yankılar bulamıyor rak üreten ama bir o kadar da ğinden sonunu getiremedi- de Bayraktar adıyla bilinen köy- dünyasından “uzaktaki gezilme- tapları alıyordu. Yani kendisi için oluşu hayıflanacak durumlarımız- keyfine düşkün, Çarşambalı ği “yazar tiyatrosu” olgusu- de, o küçücük yerleşkede bir mü- miş ve görülmemiş o köyün aslın- hınzır delikanlıyı... Böyle olmaz her şey yolunda gibiydi. dan biridir. Halk TV’nin cumarte- nu kurumlaştıran ilk sanatçı- ze oluşturmayı kafaya koymuştu. da bizim köyümüz olduğu” yolun- Ancak Koçan, İstanbul ortamın- si-pazar günleri Görkemli Hatıra- Ferhan, yapılacak işler böy- mızdır. Ortaoyuncular’ın yaza- İstanbul sanat kültür ortamının daki insancıl ve toplumcu birleş- lesine ortada bırakılıp, öylece dan uzaklaşma kararı aldı. Kırsal lar kültür-sanat programları çer- rı, yönetmeni, başoyuncusu, renkli ama bir o kadar da acıma- tiricilik kavramı Koçan’ın bu pro- çekip gidilmez. Anadolu kökeniyle sürdüregeldiği çevesinde Baksı Müzesi olayı- kimi zaman sahne tasarımcı- sız eleştirel ve küçümseyici bakış- jesinde yeni bir anlam kazanıyor- Onun değerini en iyi bilenler- duygusal ilişkilerini güçlü bir kül- na da yer verilmiş olmasından kı- sı ve/ya da müzik düzenleyi- lı atmosferinde Koçan’ın bu proje- du. Kendisi kır insanına yukarı- den biri olan Haldun Taner us- tür katmanıyla birleştirme peşin- vanç duyulması gerektiği de ayrı- cisi olarak topluluğuna dört sine hayalci olduğu düşüncesiyle dan bakmayarak ve sıcak bir ku- tasına özendi diyeceğim. Taner’i deydi. Bayburt kökenliydi. İç Ka- ca hatırlanmalıdır. dörtlük bir “bağımsız tiyatro- 71 yaşındayken yitirmiştik. Ama culuk” anlayışı kazandırmıştır. bizler daha genç olduğumuz için Shakespeare’in Londra’da- büyük yazarı yaşını başını almış ki tiyatroculuk yıllarından çok bir bilge olarak görürdük. Oysa daha uzun bir süre boyun- aramızdan 70 yaşındayken ayrı- ca “yazar tiyatrosu” yapmış, lan Şensoy’u “kardeş” bellemiş- bu süreç içinde tarihsel Ses tik. Bu nedenle ölümü çok er- Tiyatrosu’nu kullanıma açmak ken, çok zamansız geldi... gibi kahramanca bir eylemi de İstanbul için bir şey gerçekleştirmiştir. Edebiyatın her Kırk dolayındaki oyunları çe- türünde kalem şitlidir: “Fişne Pahçesu” gibi “öz- gür uyarlama”lar, “Ferhangi Şey- oynattı ler” gibi tek kişilik oyunlar ya da Ne ki tiyatromuz için yaptıkları “İstanbul’u Satıyorum”, “Masal birkaç yaşama ancak sığdırıla- Müfettişi” gibi özgün sahne me- bilecek kadar büyüktür. Beyni- tinleri... Oyunlara “kabare” anla- ORHUN yapalım dediler! nin bir yanıyla geleneksel gös- yışı egemendir. Topluluğun oyun- ATMIŞ teri sanatlarımızı, öteki yanıyla culuk biçemi ise geleneksel ti- Batı sanatının çeşitli biçemlerini Sergideki belgeselde, Kanal yatromuzun hünerleriyle Batı’nın kollayan, süper zekâsıyla her an nin nedenlerini “Yolu Sabancı Istanbul yapılırsa altı milyon Sakıp Sabancı “absürd” tiyatrosunun soyut esin- toplumun gülünçlüklerinin fotoğ- kişinin yaşadığı bir bölgenin Üniversitesi’nden geçen 22 sa- tilerini buluşturur. Şensoy’a dev- Müzesi’nde (SSM) rafını çekebilen, edebiyatın her adaya dönüşmesi sonucu natçıya yaptığımız çağrıda niye- redilen (sonra onun da devretti- türünde kalem oynatmış, tanı- düzenlenen “Dün, yaşanacak felaket gözler timiz, Sabancı Üniversitesi’nin ği, şimdi Şevket Çoruh’ta olan) dığım en enerjik yaratıcılardan- önüne seriliyor. ‘birlikte yaratmak ve geliştir- kavuğun gerekçesi, geleneksel Bugün, İstanbul” sergisi, dır Ferhan Şensoy. tiyatromuzun oyunculuk özellik- mek’ düsturunu takiben, kadim 1980’lerde tiyatromuzun ba- 22 genç sanatçının lerinin Ortaoyuncular tarafından ama yorgun İstanbul için neler şına gelen en iyi şeylerden bi- gözünden İstanbul’a benimsenmiş olmasıdır. yapabiliriz, onu keşfedebilmek- ridir. “Şahları da Vururlar” ad- dair bir geçmişi ve ti” derken Cenk Alper de amaç- lı oyunla İstanbul’u sallayan 29 Çalışmalarını larını “sanatın ve sanatçının yaşındaki (Galatasaray’da oku- geleceğiyle durum muş, Kanada’da tiyatro sanatı- belgeledi çevresel sorunlara yönelik far- tespitinde bulunuyor. na ilişkin incelikleri pekiştirmiş) kındalığı artırmak, sürdürülebi- Şensoy, şiir, roman, öykü, de- cin gibi delikanlı, oyunun yazarı, neme türlerinde de parlak metin- lir çözümler üretmek açısından adim şehir İstanbul, binler- yönetmeni, oyuncusuydu. Kıv- ler üretti. Oyunlar kırkı bulduy- önemli bir rol üstlendiğini düşü- ce yıllık tarihinde büyük im- rak bir yönetmen, seyirci karşı- sa öteki metinler de yirmiye tır- nüyoruz” diye açıkladı. Kparatorlukların başkenti ol- sındaki soğuk ve küstah yakla- manmaktaydı. “Gündeste”, “Ka- muş, yüzyıllar boyunca herkes ele şımını -nasıl becerdiyse- “ka- lemimin Sapını Gülle Donattım”, ‘Kurtarmaya geçirmek istemiş, bu nedenle iş- rizmatik” kılabilen bir oyuncu “Hacı Komünist” vazgeçilmez- gallere uğramış... Son yüzyılda ise çalıştığımız kent’ olarak ün yaptı. Ünü “Ferhangi lerim arasındadır. Avedis Zilciyan ilk olarak 17. nüfusu arttıkça artmış, gelenler Şeyler”le perçinlendi. Sakıp Sabancı Müzesi Müdü- Parlak zekâsına eşlik eden yüzyılda Istanbul’da zil ve şehre uyum sağlamak yerine ken- özenli çalışma disipliniyle, Fer- rü Dr. Nazan Ölçer ise amaçları- baget üretmeye başladı. Şu ti kendilerine benzetme çabası- Yaman dil sihirbazı han Şensoy’un kültür-sanat dün- nı “Bizler İstanbul’daki genişle- an dünyanın en büyük na girişince ağır yaralar al- Türkçeye yedi takla attıran ya- yamızda öncelikli bir yeri vardır: meleri, kurulan yeni beldeleri iz- üreticisi. O zillerden mış ama hâlâ büyüsünü Yazma ve sahneleme eylemleri- man bir dil sihirbazıydı. Tiyatro bazıları da lemekte zorlanıyoruz. Tarih bo- SERGIYE ni çok iyi belgeleyen sanatçının, kaybetmeyen bir şe- metinlerini, alışılagelmişe yüz sergide. yunca dünyaya açık penceresiy- KATILAN sahne çalışmalarından önem- vermeyen özgün düşünme yete- hir. Şu an nüfusu le her türlü göç ve kalabalığı içi- SANATÇILAR neğiyle biçimlendiriyordu. Ana- li bulduklarının görüntüleri ve 17 milyon civarı, ne alıp sindiren İstanbul’un da diline nesnel-eleştirel uzaklıktan sesleri kayda geçmiştir. Tele- bir metropol ko- bu ansızın gelen, kültürüne ya- “Dün, Bugün, Istanbul” sergisi; Ahu bir nokta- ğal güzellikleri gözlemiyor. Bir vizyon, sinema, tiyatro, edebi- bakabilen, sözcüklerin, deyişle- numunda. Bir bancı milyonluk göç karşısında Akgün, Aslı Narin, Begüm Yamanlar, Be- da gelece- diğeri Kanal İstanbul’un yarata- yat alanındaki yapıtları için “ar- rin, kalıpların duygusal-düşün- de çoğunlukla ril Ece Güler, Burak Dikilitaş, Canan Er- zorlandığını görüyoruz. Bu ser- ğiyle il- cağı felaketi, konunun uzman- şiv” oluşturduğunu bilmek se- sel, sessel, çağrışımsal özellik- gözden kaçan bil, Cemre Yeşil Gönenli, Deniz Ezgi Sü- gide kente tarihin gözüyle değil, gili izle- larıyla görüşerek belgesel çek- lerini, çoğumuzun tersine, oto- vindiricidir. Ürettiği yapıtların eri- bir genç nü- rek, Didem Erbaş, Ege Kaynar, Eren Sula- gençlerin gözüyle bakmayı yeğ- matik algılama ve körü körüne şilebilir biçimde korunması için nimleri- miş. Bu olası felaketi zemindeki fusu var. Öy- macı, Eser Epözdemir, Korhan Karaoysal, ledik. Öyle zannediyorum ki bu elinden geleni yapmıştır. Yarım yineleme sürecinin çok ötesin- ni akta- yerleştirmeyle pekiştirmiş. Ge- Mekânda Adalet Derneği, Neslihan Ko- le ki geçen yıl bıraktıklarını tamamlamak ço- pek çoğunun yaşamadığı ama an- de değerlendirebilme yetene- rıyor. Sa- niş bir alanda ise tavandan aşa- yuncu Bali, Nora Bryne, Onur Özen, Türkiye İstatis- cuklarına, yetiştirdiği sanatçı- ğiyle, dildeki anlamsal ve biçim- latılanlardan duyduğu komşuluk natçılar iş- ğı inen zilleri görüyor ve sesleri- Örsan Karakuş, Serkan Taycan, Sıla tik Kurumu’nun sel düzeyde çelişen ya da çakı- lara düşüyor. kültürünü, artık olmayan balkon leriyle ken- ni duyuyoruz. İstanbul’dan çıkıp Ünlü Intepe, Sinan Tuncay ve (TÜİK) açıkladığına şan öğelerden çarpıcı bireşim- Türk tiyatrosunu aydınlatan sefalarını, bu özlemleri onların ti tanıma- tüm dünyaya yayılan, Zilciyan Zeynep Kaynar’ın eserle- parlak bir yıldızdı Şensoy. Söz- göre iki buçuk milyo- ler oluşturuyordu. duyup öğrendiği ama hasretini rinden oluşuyor. ya ve tanıtma- ailesinin zilleri bunlar. cüklerin efendisiydi. Bizleri ök- Bu yolla, güncel politik gül- na dayanan genç nüfu- çektiği özlemleri bu sergi taşıyor. ya odaklanmış. süz bıraktı. Başımız sağ olsun. meceden arı gülmeceye uza- su, Türkiye’de 76 şehri ge- İçinde tarih de var, kaybolan kent ‘Farkındalık yaratmak’ Milyonlarca yıl ön- ride bırakıyor. de var ama hâlâ yaşayan ve kur- ce Boğaz’ın nasıl oluştuğunu Kasım sonuna kadar gezilebi- tarmaya çalıştığımız bir kent de merak edeni de var, suyla dol- lecek sergiyi gazeteciler spon- Kanal İstanbul’dan var. Bu emsalsiz sergiye ev sahip- madan önceki zemininde dolaş- sor olan Sabancı Holding CEO’su Zilciyan’a... liği yaptığımız için mutluluk du- mayı istiyor. Bir başkası Kanal Cenk Alper, SSM Müdürü Dr. yuyorum. Gençlerin duyduğu bu Sakıp Sabancı Müzesi’nde İstanbul’un yapılması durumun- Nazan Ölçer ve Sabancı Üniver- özlem başkalarına da ilham ver- açılan “Dün, Bugün, İstan- da, belki bir daha görüp gezeme- sitesi öğretim görevlisi, sergi- sin ve bu kent için bir şeyler ya- bul” sergisi 22 genç sanatçının yecekleri topraklarda dolaşıyor, nin küratörü sanatçı Murat Ger- palım” diye açıkladı. İstanbul’un geçmişi ve bugünü, yok olma tehlikesi altındaki do- men ile gezdik. Germen proje- 78. VENEDİK FİLM FESTİVALİ’NDEN NOTLAR: Filmlere ve oyunculara inanmayın! ift imzalı film- karmaşık iç çeliş- tıklarını anlayabilmek için filmi izle- dın/erkek herkesin gözünü kamaş- Ç ler hiç de az kilerine, özeleştirel mek gerekiyor. tırmayı da sürdürmekteler... Genç değildir sinema yaklaşımla, acıma- Sonuçta, gelecek cumartesi ge- kızların gözleriyse, şık siyah takım dünyasında. Bir- sızca eğilirken bi- cesi yapılacak ödül töreninde bu üç elbiseleriyle daha da gizemli bir çe- likte çalışan bu çimsel düzeyde pı- oyuncudan birini ya da hepsini; bel- kiciliğe bürünen yakışıklı oyuncu- yönetmenlerin rıl pırıl bir estetik ki de 2 yönetmeni; hatta 5’ini birlikte lardan ayrılmıyor, çığlık çığlığa... bir bölümü çok sergiliyorlar. İçe- sahnede görmek sürpriz olmayacak! Gaston Duprat ile Mariano da ünlüdür. Kimin Vittorio kimin Pa- rik ile biçim arasında kurulması çok Cohn’a kulak vererek noktalayalım: olo, hangisinin Ethan ya da Joel ol- zor olan o ince dengeleri, sıra dışı Zenginlik, zariflik... 1001 cilveyle hepimize beklenme- dukları, Jean-Pierre ile Luc’ün ikiz bir cambazlıkla baştan sona ayakta dik tuzaklar kuran yönetmenlerin önü- Önemli, büyük bir film festivali, adı olup olmadıkları pek bilinmez. İs- tutmayı başarmışlar. müze koydukları duygulandırıcı, etki- sanat sinemasının kalesi olarak yer ter istemez bir bütün olarak algıla- “Resmi Yarışma” bir film çekimi leyici filmlere sakın inanmayın! etmiş Venedik bile olsa, sadece sa- nırlar; soyadlarıyla eşleştirilmişler- öyküsü temelde. Ancak bu kez yö- Kendilerini ciddiye alan, şişik ego- nat sinemasıyla yetinemez. Ridley dir bir kere... netmen ve oyuncuların ego yarışına, ları burunlarından damlayan oyuncu- Scott’un, Yvan Attal’ın ya da Denis Bu kalburüstü çiftler arasına, so- çatışmasına odaklanmış farklı bir ba- lara da kanmayın. Sonuçta, biz saf se- Villeneuve’ün (merakla beklenen bi- yadları farklı olan yeni bir ikiliyi da- kış açısı söz konusu. Bu arada, üçlü- yircileri manipüle etme konusunda el- limkurgu türü “Dune”ün Kanadalı yö- ha katmak gerekeceği, beş yıl önce yü canlandıran Penelope Cruz (hırslı birliği yapan bu kendini beğenmiş iki- netmeni) yarışma dışı sunulan geniş yine Venedik’te su yüzüne çıkmıştı: yönetmen), Antonio Banderas (cıvık yüzlüler arasındaki kıran kıran yarışa kitle sineması örnekleri de yoğun ilgi Altın Aslan için yarışan “El ciudada- bir popüler sinema aktörü) ve Oscar alet olmayın! Aman dikkat edin, gör- görüyor Lido Adası’nda. İzleyicilerin no illustre” (Ünlü Hemşerimiz) adlı Martinez’in (son derece ciddi, etik sel ve işitsel kirliliğin ayyuka çıktığı, paparazzilerle birlikte peşinden koş- filmin Arjantinli yönetmenleri Gas- bir tiyatro oyuncusu) olağanüstü yo- her kafadan bir sesin yükseldiği bu tuğu ünlü oyuncular da bol... ton Duprat (1969) ile Mario Cohn rumları, Arjantinli yönetmenlerin son kaos ortamında, her söylenene, her Ayrıca günün modasını bir defile (1975), bu güz Altın Aslan’a “Com- derece çarpıcı, önemli bir film imza- gösterilene ya da her yazılana lütfen salonunda sunan profesyonel man- petencia official” (Resmi Yarışma) lamalarına olanak tanımış. Üç bü- hemen inanmayın! Durun, düşünün, kenler kadar emin adımlarla salı- ile aday olurken nefis bir taşlama yük oyuncunun yönetmenleriyle na- araştırın, kendi süzgecinizden geçi- narak yürüyen çekici kadınlar, yırt- imzalamışlar. Sinema dünyasının sıl uyum içinde, gönül birliğiyle çalış- rin ama lütfen hemen inanmayın!... maçları cömert özel giysileriyle, ka-
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle