23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 15 28 MART 2021 PAZAR ‘Gerçek müzisyen olmak 10 senenizi alır, derler’ ‘Umut için savaşan şarkılar bunlar’ n Albümdeki şarkılarda kadın cinayeti ve mültecilerle ilgili şarkılar var, bunlar nasıl ortaya çıktı? Ortaya çıkmamaları mümkün değildi bence. Nereye kadar gözümüzü yumabiliriz etrafımızda, bazen yanı başımızda gerçekleşen olaylara? Haberlere şöyle bir baktığında ruhu yaralanan tek ben değilimdir, eminim. Hepimiz etkileniyoruz, adaletsizlikten, acımasızlıktan, empati yoksunluğundan, şiddetten. Ama sözler zaman zaman karanlık da olsa umut için savaşan şarkılar bunlar. Çünkü umut bittiğinde artık söyleneORHUN cek söz de kalmaz değil mi? ATMIŞ Ceyda Özbaşarel, Başak Yavuz ile birlikte imza attıkları “bi’ şarkım var!” projesinin ikincisi olan “bi şarkım var! Ev” albümünün bu yıl içerisinde yayımlanacağının da müjdesini verdi. UZUN YILLARDIR MEKÂNLARDA DINLEDIĞIMIZ CEYDA ÖZBAŞAREL’IN ILK ALBÜMÜ “MADTIME STORIES” YAYIMLANDI Vokal ve piyano eğitmeni, şarkıcı, besteci, söz yazarı Ceyda Özbaşarel, aslında ilk eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesi’nde çevre mühendisliği üzerine almış. Ardından Kocaeli Üniversitesi’nde piyano eğitimi alan Özbaşarel’in caz geçmişi ise katıldığı bir caz vokal atölyesine dayanıyor. 20052011 arası durmaksızın hem kendini geliştiren hem de sahnelere çıkmaya başlayan sanatçı, yılların birikimini “Madtime Stories” isimli bir albüme dönüştürdü. Things & Records etiketi ile yayımlanan 9 şarkılık albümde, 8 İngilizce, 1 Türkçe parça bulunuyor. Sözü ve müziği Özbaşarel’e ait olan albümün düzenlemelerinin bir kısmı Adem Gülşen’e, diğer kısmı ise Özbaşarel’e ait. Yani baştan sona kendi üretimi... Albümü dinleyince bu üretimin altındaki samimiyeti de hissediyorsunuz. “Madtime Stories” albümünde Özbaşarel’e trompette Barış Doğukan Yazıcı, trombonda Taşkın Akarsu, gitarda Emre Tankal, piyano ve tuşlu çalgılarda Adem Gülşen, kontrbasta Enver Muhamedi, davulda Derin Bayhan, ukulele ve ıslıkta ise Başak Yavuz eşlik ediyor. Deneyimli müzisyenle konuştuk. n Bunca yıllık müzik kariyerinin ardından ilk albümün çıkması neden bu kadar zaman aldı? Çevre mühendisliğini bitirdikten sonra, müzik bölümünü ikinci üniversite olarak okudum. Ve açıkçası Randy Esen ile çalışana kadar kendi sesimi bulamamıştım. Şarkı yazmaya ise Başak Yavuz ile 2014’te başladığımız, şarkı yazarlarına açık sahne sunan “bi’ şarkım var!” projesi ile başladım. Neden bu kadar sürdü? Eh gerçek bir müzisyen olmak en az 10 senenizi alır derler. İçime sinen şarkıları yazmak ve hak ettikleri gibi seslendirmek için bu zaman gerekliydi bence. ‘Ruhumu ortaya koydum’ n Bir çırpıda dinlenen, dinlemesi keyifli bir albüm olmuş. Albümün yapım sürecinde nelere dikkat ettiniz? Şarkıların ve müziğin istediği sound’a ulaşmak benim için önemliydi. Son derece içten yazdığım, hatta ruhumu ortaya koyduğum şarkılar. Müzikle ve benimle uyumlu müzisyenlerle çalışmak en önemlisiydi. Ne mutlu ki her biri de albümü kendi albümleri gibi sahiplendi. n Siz daha çok konserlerde hayranlarınızla buluşuyorsunuz, pandemide kapanan müzik mekânlarının size etkisi nasıl oldu? Çok üzücü bir süreç. Birkaç tane caz kulübümüz var ve ayakta kalmaları için elimizden geldiğince destek olmaya çalıştık. Umarım pandemi bittiğinde ya da kontrol altına alındığında, bu güzel mekânlarda konserlere devam ederek hem dinleyicimizle hem müzisyen dostlarımızla buluşuruz. ‘En büyük darbe müziğe’ n Salgın sonrası müzik sektörünün durumuyla ilgili neler söylemek istersiniz? Büyük müzik şirketlerine çok dokunacağını sanmıyorum ama mekân sahiplerinden garsonlarına, müzisyenlerden sahne çalışanlarına tüm müzik sektörü çok zor zamanlardan geçiyor. Maalesef müzik sadece eğlence aracı olarak görüldüğü için diğer insanların da pek umurlarında değil gibiyiz. Tabii tüm sektörler zorda fakat en büyük darbeyi müzik sektörü çalışanları aldı. Cevat Çapan ile Çağdaş Türk Tiyatrosu Sakıp Sabancı Müzesi (SSM) Öğrenme Programları’nın yetişkinlere yönelik çevrimiçi etkinlikleri edebiyatçı, yazar, şair ve çevirmen Prof. Dr. Cevat Çapan’ın “Çağdaş Türk Tiyatrosu” konulu semineriyle devam ediyor. Kendi içinde bütünlüğü olan iki ayrı bölümden oluşan seminerin 14 Mart’ta başlayan ilk modülü 4 Nisan’da tamamlanıyor. İkinci modülü 11, 18, 25 Nisan ve 2 Mayıs Pazar günleri 14.00 16.00 saatleri arasında düzenlenecek. Cevat Çapan’ın II. Dünya Savaşı sonrası dönemde Türk tiyatrosunun edebi metinlerine dair genel bir çerçeve sunmanın amaçlandığı programda; Haldun Taner, Turgut Özakman, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, Güngör Dilmen, Vasıf Öngören, Vüs’at O. Bener, Oğuz Atay, Memet Baydur ve Sevim Burak’ın oyunları inceleniyor. Katılım belgesi verilecek seminer Zoom üzerinden yapılacak. İZMIR’DE ANTIK TAŞOCAĞI BULUNDU İzmir’in Karabağlar ilçesine bağlı Tırazlı Mahallesi’nde, Helenistik ve Roma dönemlerinde kullanıldığı düşünülen bir taşocağı bulundu. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin de desteklediği dört yıllık yüzey araştırmalarında ortaya çıkan TırazlıKesikkaya Antik Taşocağı’ndan, Smyrna antik kentine breş blok ve sütunlar taşınıyordu. l İHA cinsiyet ayrımcılığı, inanç ayrımcılığı, düşünce ayrımcılığı... Güçlü varsayılanın güçYaşasın tiyatro süz diye bilinene baskı uyguladığı, haklaDün 27 Mart, Dünya Tiyatro Günü’ydü. Uluslararası Tiyatro Enstitüsü’nün girişimiyle 1961’den bu yana kutlanan bu özel günü, ne yazık ki pandemi nedeniyle yüz yüze kutlayamadık. (Malum, AKP kongresinde virüs yok rını gasp ettiği, aşağıladığı bir ortamdayız. Hadi bilemediniz, güçsüzün ya da ötekinin umursanmadığı, yok sayıldığı, görmezden, duymazdan gelindiği bir ortam... Bu ortamda, tiyatronun her zamankinden daha büyük bir işlevi var.” ama mesafeli oturulan, tüm tedbirler alınarak izlenen tiSahne kir tutmaz yatroda virüs var!) Ancak Muhsin Hocamızı anmadün bu sayfalarda, bu yıl dan edemem. Metin Akpınar ve Müjdat “‘Sahne kir tutmaz’ diyorGezen’in hazırladığı ulusal du Muhsin Ertuğrul Hocabildiriyi ve Helen Mirren’in mız. Yalanı, dolanı, talanı, uluslararası bildirisini; CHP’li yozluğu, yolsuzluğu, dalkaİlgezdi ile Sera Kadıgil’in vukluğu, kaba gücü, adalettiyatroların ayakta kalabil sizliği, çıkar ilişkilerini de tutmesi için yaptıkları saptamaz sahne, geri püskürtür. maları okumuş olmalısıSanatlar içinde insandan nız. (Cumhuriyet Kültür’de insana en dolaysız ilişkiyi, ki arkadaşlarımı kutluyorum iletişimi, etkileşimi kuran tidünkü o iki sayfa için.) yatroda, sahnedeki insanlar2004 yılında Türkiye Ulu la salondaki insanlar arasınsal Tiyatro Bildirisi’ni hazır da sözcüklerin ve imgelerin lama görevi ITI (Uluslarara ‘gelgitleriyle’ yaratılan sinersı Tiyatro Enstitüsü) tarafın jinin, bunlara geçit vermeyedan bana verilmişti. AKP’nin ceğini, tersine bu sinerjiden iktidardaki ilk yıllarıydı. Ama bir yaşamsal güç doğacağıizleyecekleri yolu hiç sakla na her zaman inandım.” mamışlardı; bu yolun nereye varacağını görebilen gör‘Tiyatronun müştü. İşte o günlerin öngö özündeki rüsüyle hazırladığım bildiriden kimi satırbaşları: yaşamsal güç’ “Tiyatronun özündeki bu ‘Kahramanlar’ Tiyatro yapanları “Kahramanlar” diye selamlıyorum: “Karanlık bir salonda soluğunu tutmuş, perdenin açılmasını bekleyenlerin karşısında tüm benliklerini, yeteneklerini, birikimlerini, yaratıcılıklarını, düş güçlerini, düşüncelerini ve duyarlılıklarını tiyatro sanatına adamış insanlara, ben günümüzde ‘kahraman’ diyorum. Karşılığı olsa olsa bir avuç alkışla ödenen bir kahramanlık onlarınki.. Her biri çok çok değerli.” yaşamsal güç, insanı insan yapan değerleri yüceltir. İnsanın yaratıcılığını körükler. Tüm o ayrımcılığa meydan okur. İnsanın kendini aşmasına yol açar. Ötekine, güçsüze karşı sürdürülen baskıya, haksızlığa, aşağılamaya isyan eder, tepki gösterir. İnsanın toplumsal belleğini geliştirirken onu adalete, özgürlüğe yöneltir. İnsanın kendi içindeki cevheri yakalamasına yol açar. İnsanın ve dünyanın deği‘Ayırımcılık uçurumu’ şebileceği umudunu yeşertir. Belki biz, koltuklarına gömülmüş oyun izleyen ölümİlk günden en büyük tehli lü izleyiciler, kahkahalarımız ke, giderek büyüyen ayırım ya da gözyaşlarımız arasıncılık uçurumuydu. da o anda bütün bunların “Yeryüzündeki en değer bilincinde değilizdir. Ama li nimet insan yaşamı bunca tiyatro büyüsü dediğimiz risk altındayken, belki daha şey, zamana meydan okuda büyük bir tehdit; yaşam yarak için için işler ve yaşabiçimlerindeki, düşünce bi mımıza eklenir. çimlerindeki uçurumdan ge Ben, kadınların oldum olaliyor. Her geçen gün daha sı anıların ve geleceğin bekda büyüyen bu uçurum, ay çisi olduklarına inandım. Tirımcılıkla körükleniyor. Eko yatro tutkunu bir insan, bir nomik ayrımcılık, politik ay kadın olarak ‘Yaşasın Tiyatrımcılık, toplumsal ayrımcılık, ro’ diyorum.” Pandemi Orkestrası’nın solisti Cihat Aşkın İlk konserini projeye öncülük eden Rengim Gökmen yönetiminde İdil Biret ile 7 Aralık’ta veren Kadıköy Belediyesi Pandemi Orkestrası, şef Hakan Şensoy ve solist keman sanatçısı Cihat Aşkın ile 30 Mart Sa Cihat Aşkın lı günü saat 18.00’de Süreyya Operası’nda seyircili bir konser düzenleyecek. Programda, 2021’de 100 yaşına yaratıcı gücünü yitirmeden giren İlhan Usmanbaş’ın “Küçük Bir Gece Müziği” ile 31 yaşında hayata veda eden Franz Schubert’in “Keman ve yaylı sazlar için Rondo”; “Keman ve orkestra için Polonez” ve “5. Senfoni” eserleri seslendirilecek. HES kodu ile girilecek konserlere kısıtlamalar nedeniyle 65 yaş üstü sanatseverler alınamayacak. Ünlü davulcu 30. yılını albüm ile kutluyor Bulutsuzluk Özlemi’nin davulcusu Mert Alkaya, müzikte 30. yılını bir albüm ile kutladı: “Onmipotence.” Ceyda Pirali Production etiketiyle yayımlanan albüm beş şarkıdan oluşuyor. En büyük özelliği üretim aşamasında geri planMert Alkaya da yer alan davulu, bir solo enstrüman olarak öne çıkarması. Ceyda Pirali, Serkan Çeliköz, Tuğba Selin, İlkay Özboyar, Hakan Gürbüz ve Korhan Nart Mert Alkaya’nın projesinde yer alan isimler. Albüm, dijital platformlardan dinlenebiliyor. Fotoğrafın nabzı ekim ayında atacak Fotoğraf sanatı üzerinden disiplinler arası diyalog fırsatı sunan fotoğraf etkinliği 212 Photography Istanbul, bu yıl 1 11 Ekim tarihleri arasında şehrin farklı noktalarında sanatseverleri ağırlamaya hazırlanıyor. 212 Photography Istanbul, 4. senesinde rotasını genişleterek Anadolu ve Avrupa yakasında yer alan farklı mekânlarda 10 gün boyunca gezilebilecek. (212photographyistanbul.com) muratbeser@muratbeser.com Serap Yağız & Taner Öngür ‘3 Derdim Var’ Her alanda olduğu üzere müzikte de kolektif şuurun azaldığı, dostlukların tükendiği, insanların içe kapanıp sadece kendini kolladığı bir devirde iki müzisyen birlikte dördüncü albümlerini çıkarmışsa onlara gönül rahatlığıyla ölümüne dost diyebiliriz. Verebileceğim en güzel örneklerden biri 14 yıldır birlikte çalışan Serap Yağız ile Taner Öngür. Yeni albümleri “3 Derdim Var” biraz farklı. Repertuvar ağırlıkla yetmişli yılların Anadolu Rock klasiklerinden oluşuyor ama yorumlar nispeten sert. Sertlik göreceli şüphesiz; aslında olması gerektiği kadar sert. İkili yıllardır etkilendikleri şarkıları büyük bir keyif, samimiyet ve coşku içinde yorumluyor. Ekseri erkek seslerinden dinlemeye alışkın olduğumuz (kadın sesi için uygunluğu kolay olmayan) şarkılar, bu kez Serap’ın güçlü ve dik sesinden yankılanıyor; farklılık şarkılara başka bir iklim kazandırıyor. Her aşaması Öngür’ün Heybeliada’daki evinde salgın günlerinde yapılan albümde Batucan Işık beş, Kemal Küçükbakkal üç, Ediz Hafızoğlu bir şarkının davullarını çalıyor. Haluk Önol da iki şarkıda gitar solosu yapıyor, gerisi ev sahibine emanet. “3 Derdim Var” yürekli iki müzisyenin doğru bileşeni. Not: Bu plak Çek Cumhuriyeti’nde 250 adet basıldı. BaBa ZuLa ‘Hayvan Gibi’ (Gülbaba Records) Geleneğe saygı duyarak özgün eserler yaratma yolunda çeyrek asrı deviren Baba Zula, halen doğru bildiği yolda yolcu. 12. albümleri “Hayvan Gibi” adının çağrıştırdığı anlamları yüklenmiş gerçek bir konsept çalışma. Külliyen canlı ilk Baba Zula kaydı bu. En önemli özelliği, plağa direkt kayıt teknolojisiyle tek seferde tulum niyetine çıkarılmış olması. Bu özellik kayıtlara konser havası verirken doğaçlama anlayışındaki riskin sihrini arttırıyor. Plağın başka özelliği (gerçi sınırlarımızdan içeri ilk Moğollar girmişti ama) Gülbaba Records’un ilk, Night Dreamer’ın tek seferlik diske canlı kayıt projesinin beşinci albümü oluşu. Osman Murat Ertel, Levent Akman, Periklis Tsoukalas ve Ümit Adakale’nin yer aldığı kayıtlarda, parça isimleri hayvanlara atfen konmuş; bunun ilham kaynağı Murat’ın hayvan sevgisi ve ilk roman kahramanı Doktor Doolitle. Örneğin açılıştaki “Küçük Kurbağa”yı Murat, Çin burcu ejderha olan ve yürümeye başlayan oğlunun dans edebilmesi için bestelemiş. “Tavus Havası” ise “Tabutta Rövaşata” film müziklerindeki kısa parçanın yeni uzun yorumu. Çift plaktan oluşan “Hayvan Gibi” albümünü dinlerken Anadolu ozanlarının gönül gözünü, doğanın kanunlarını ve Şamanik bir yaklaşımı fark ediyorsunuz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle