05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 EKİM 2021 CUMARTESİ 10 KÜLTÜR 58. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali bu akşam kapanışını yapıyor Yaratma özgürlüğü İki büyüleyici film... elleğimdeki görüntü sararmış bir fo- toğraf gibi. B Dedem, radyonun yanında otu- ürkiye’nin en köklü film fes- ruyor. Eskilerin deyişiyle “ajans” dinliyor. tivali Uluslararası Antalya Al- Yüzü asık. Demek yolunda değil mem- Ttın Portakal Film Festivali’nin lekette işler. Araya giren parazite sinirle- 58’incisi bu akşam sona eriyor. An- nerek bir hışımla radyoyu kapatıyor. Du- talya Büyükşehir Belediyesi ev sa- daklarından; “Çiğnendi, yazık, yine mille- tin ümmidi bülendi / Kanun diye kanun di- hipliğinde düzenlenen ye kanun tepelendi!” dökülüyor. festival, Antalya Kapa- Bir kuşağın ezbere bildiği dizelerdi bun- lı Spor Salonu’nda dü- lar. Tevfik Fikret’in artık günlük yaşamın zenlenecek Kapanış içine oturmuş kalemi, nice padişaha, sad- ve Ödül Töreni ile bite- razama, devlet adamına ve olağanüstü ORHUN cek. Şevval Sam ve Yek- mahkemelerin düzmece yargıçlarına atıfla ATMIŞ ‘Kerr’ filminin oyuncuları basın toplantısında soruları yanıtladı. ta Kopan’ın sunuculu- kullanıldı durdu. ğunu yapacağı gecede Tarihimiz, onca yasak, gözdağı, baskı, Pirselimoğlu’ndan sansür, gizli sansür ve hatta satın almanın Sam bir de konser verecek. Tören Gençlere tavsi Yeler sanatçılara uygulanma çalışmasıyla dolu. 20.00’de Halk Tv ekranından canlı Dönemin padişahı, “Servet-i Fünun” yayımlanacak. te yandan dergisini Hüseyin Cahit’in Fransız yazar ÖPirselimoğlu’nun Lacombe’den çevirdiği “Edebiyat ve Hu- Yılın sürprizi: Diyalog basın toplantısın- kuk” yazısında, “Fransız İhtilali’nden bah- Festivalin Ulusal Yarışması, da türk ve dün- sediyor!” gerekçesiyle kapattı ama Tevfik Antalya’da AKP yönetiminin sona ya sinemasının gi- Fikret’lerin önünü açtığı özgür düşünme dişatı üzerine so- ermesinin ardından üç senedir, kal- yolunu kapatamadı! rulan soruya ver- dığı yerden büyük bir coşkuyla ya- H diği yanıtı da pay- Hüseyin Rahmi, “Ben Deli miyim?” ro- pılıyor. Türk sinemasından yönet- Pirselimoğlu laşmakta fayda var. manıyla, yargıç önüne çıkan ve yapıtını sa- menlerin ilk filmleri ya da dene- Pirselimoğlu şunları vunan ilk romancımızdı. Mahkeme salonun- yimli isimlerin yeni filmleri ilk kez söylüyor: “sinemanın gidişatı hakkın- da, sanatçının, toplumsal sorumluluk sahi- Antalya’da izleyiciyle buluşuyor. Bu da pesimistim. Yeni yönetmenler zi- bi olduğu vurgusunu yaparken, “İlim ve ha- hin olarak cesur olmalı. Bazı genç yö- yönetmenlerin ilk filmlerinden bi- kikat namına yürümek ve insanlardan hiçbir netmenlerin 80’lerin zihniyetiyle film ri de önceki gün gösterimini yapan şey gizlememek” göreviyle yükümlü oldu- yaptığını görmek beni üzüyor. Yeni “Diyalog” filmiydi. Bir parantez aça- ğunu hatırlatıyordu. Yüz yıl kadar önce bir diyalog jenerasyon elini korkak alıştırmamalı.” lım: Yönetmen Ali Tansu Turhan yazar aslında romancılığını anlatıyor, ne acı ki kendini, savunma görevini yerine getirir- ile filmin yapımcı ve senaristi Bur- ken buluyordu. sorular sormakla mükellefim, cevap- cu Uğuz, bir ilke imza atarak Altın nı şeyleri düşünüyordum, bizi bi- sın toplantısında Turhan’dan öğ- H lar seyirciye aittir” sözleriyle anlattı. ze aktardığınız için teşekkür ede- rendik. Turhan toplantıda maddi Portakal’da hem uzun hem de kı- Sait Faik’in Medarı Maişet Motoru, Yeni Filmin isminin Arapça “tekerrür” ve sa metraj filmleriyle yarıştılar. De- rim” demesi ya da daha genç bir imkânsızlıklara da değinerek filmi Mecmua dergisinde önce tefrika edildi. Son- “tekrar” kelimelerinden geldiğini söy- izleyicinin “Bütün gece oturup bu sekiz günde çektiklerini dile getir- vam edelim: Turhan’ın ismini ilerle- rasında da yazar, annesinden aldığı yardım- leyen Pirselimoğlu, “Benim bütün ki- yen yıllarda çokça duyabiliriz. Dün- filmi düşündüm” demesi gibi... Sa- di. Turhan, “Maddi imkânsızlıklar la Ahmet İhsan Basımevi’nde kitabını bas- taplarım ve filmlerimde bu konu işle- dece senaryosuyla değil, biçimiyle nedeniyle çekilemeyen filmlerin, kü basın toplantılarında gördüğü- tırdı. Roman, henüz dağıtıma girmemişken nir” dedi. Filmin başrolünde yer alan müz üzere anlaşılır cümlelerle, bil- de tüm film boyunca izleyiciyi şa- çekilenlerden daha iyi olduğunu Bakanlar Kurulu kararıyla toplatılıverdi. Sait Erdem Şenocak, “şaşkın” bir karakte- Faik, o günlere dair şöyle diyordu: şırtmayı başarıyor Turhan. Belki düşünüyorum. Bir film çekerken gi dolu ve dinleyene bir şeyler ka- “Hayatı tozpembe görüyordum ki mah- re can veriyor. Pirselimoğlu’yla iyi an- tan biçimde hem filmin hikâyesini de Türk sinemasının en uzun tek para sadece ufak bir yer tutmalı” kemeye verildim. Üç beş kuruş kazana- laştığı da belli oluyor. plan çekimi (32 dakika) filmi doru- diye konuştu. anlattı hem de sorulan sorulara ay- lım derken üstüne bir de mahkeme masra- Filmin konusu şöyle: Can, yaşlı ba- nı şekilde mantıklı yanıtlar verdi. ğa ulaştırıyor. Oyuncular Hare Sü- fı ödedim. Üzüntüsü de caba. Romanda, ‘Kerr’ çok iddialı basının cenazesi için geldiği kasabada rel ve Ushan Çakır da kendi isim- Filmi de bu bağlamda değerlendir- kahramanlarım rahat etmek için hapse giri- bir cinayete tanık olur. Can’ın oradaki Festivalin en iyi filmlerinden biri- mek gerekebilir. Turhan’ın “Bir ta- lerini taşıyan karakterlere hayat yorlardı. Bütün sebep bu!” varlığını umursamayan katil, sakin- veriyor. Film, Hare ve Ushan’ın sa- si de Ulusal Yarışma’nın son gösteri- nışma hikâyesi” olarak tanımladı- Sait Faik yılmadı. Bu defa yeni bir öykü ce olay yerinden ayrılır. Başvurduğu minde önceki gün izleyiciyle buluştu: ğı film, adından da anlaşılacağı üze- dece sesini duyduğumuz bir yö- kaleme aldı: “Kestaneci Dostum” polis, ifadesinin alınmasının ardından Kestane pişiren çocuğun mangalına tek- netmenin (Funda Eryiğit), yeni çe- Kerr. Tayfun Pirselimoğlu’nun kendi re incelikli diyaloglar üzerine, her me atılıyordu öykünün bir yerinde. Çok geç- Can’ın kasabadan ayrılmasına izin ver- romanından uyarladığı film; konu- kelimesi özenle yazılarak kurul- keceği bir filmin oyuncu seçme- meden Sait Faik, yine karakoldan çağırıldı: mez. Babasının tuhaf arkadaşlarıyla leriyle başlıyor. İki ismi de yönet- su, seyirciye soru üstüne soru sor- muş. (Senaryo: Ali Tansu Turhan, “Kim attı tekmeyi?” tanışan Can’ın kapana kısılıp kaldığı durması, filmin ardından düşündür- Burcu Uğuz, Fahri Güllüoğlu) Öy- menle birlikte tanıyoruz, çekim- “…” mesi ve düşünürken de kendi yanıt- kasabada olağandışı şeyler yaşanma- lerin başlamasıyla birlikte iki is- le ki izleyen çoğu kişinin kendisin- “O zaman çocuğu bul! Okusun adam ol- ya başlamıştır. Öte yandan kasabada larını buldurması açısından oldukça den, ilişkisinden bir parça bulabile- min yakınlaşmasına tanık oluyo- sun. Kestanecilik etmesin!” başarılı. Pirselimoğlu da zaten dün- kuduz köpekler nedeniyle karantina ruz... “Diyalog”un bir üçlemenin ceği bir film: basın toplantısında 56 “İyi de öykü kişisi o… Ben nerden bulayım?” ilan edilmiştir... l ANTALYA kü basın toplantısında amacını “Ben yaşındaki bir izleyicinin “Ben de ay- ilk filmi olduğunu da dünkü ba- H Adı Demokrat olan partinin yönetici- leri uluslararası sermaye odaklarının ku- cağına oturdukları dönemde, şiirimizde- ki “1940 - teslim olmayanlar kuşağını” ağır ceza mahkemelerinde ağırladılar ama yine Sanata açılan NDS’de düşünceye kilit vuramadılar. Geriye Arif Damar’dan Şükran Kurdakul’a nice ay- dınlanmacı isim kaldı. yaratıcılığın gücü H Melih Cevdet, “Yanyana” kitabından ötürü otre-Dame de Sion Gösteri Salonu yeni hakkında yedi buçuk yıl hapis istemiyle da- Nsezonu Orchestra’Sion’un verdiği kon- va açıldığında, Jean Paul Sartre’ın bir sö- serle 7 Ekim gecesi açtı. Pandemi nedeniy- zünü anımsamıştı: “Önemimizi Alman işga- le Beethoven konserlerine ara vermek zo- linde anladık.” Kinayeli bir sözdü bu. runda kalan orkestra gene Beethoven ile H döndü. Bu kez sahnede orkestranın gö- Bu ülkenin değerli bir aydınına ölümü dü- şündürecek denli çileli bir hayatı dayatmamı- revini müthiş bir enerji, yetenek ve sanat zın ardında ne var? Nedeni çok basit! Böy- aşkıyla üstlenen Orchestra’Sion Solistleri le bir trajedi bizden daha geri ülkelerde ya- Zeynep Keleşoğlu (flüt), Nilay Sancar (ke- şanmaz. Çünkü onların aydınları yok dene- man), Beste Tıknaz Modiri, (viyola), Çağ- cek kadar azdır. Genellikle de ülkelerini terk layan Çetin (çello) ve Orçun Orçunsel (pi- İznik’te Hisardere kazılarında iki lahit fırsatı bulmaktan mutluydular. Düzenle- etme yolunu tutmuşlardır. Bizde ise aydın yano) vardı. me gereği orkestranın bütün nefeslileri- düşmanlığı siyasal bir gelenek halini almış- Sanatçılar ilkyarıda beşli olarak daimi ve mumyalanmış üç iskelet bulundu ni başarıyla temsil eden flütist Keleşoğlu tır: Nedeni açık: Yurdu her defasında kur- şefleri Orçunsel’in düzenlediği Piyano Kon- konserin özgüvenini artırdığını ifade etti. ursa’nın iznik ilçesinde, Hisardere nek- özellikle 3. yüzyıldan sadece iznik’e özgü, taran aydınlarımız olmuştur! Batıransa si- çertosu No.4 ve ikinci bölümde dörtlü ola- NDS konserleri 14 ve 21 Ekim Perşem- Bropolü alanında devam eden kazılar- başka hiçbir yerde örneği olmayan, içle- yasetçilerimiz! Kamplaşmanın kökeninde rak Johann N. Hummel’in düzenlediği, do- be geceleri saat 19.30’da devam edecek. da ulaşılan iki lahitten mumyalanmış iske- ri boyalı, bezemelerle süslü oda mezar- bu gerçeklik yatar! ğada huzura kavuşan bestecinin, kıra ula- Yeni dönemde gene ücretsiz olan konser- letler çıktı. dokuz eylül Üniversitesi ede- lar mevcut. muhtemelen 5-6. yüzyılda bu H şıldığında uyanan mutlu hisleri ifade eden lere katılım telefonla değil sadece çevrim biyat Fakültesi a rkeoloji Bölümü Öğretim alandaki inşaat çalışmaları sırasında tespit Yine belleğimdeki sararmış fotoğrafa senfonisi No.6’yı seslendirdiler. içi rezervasyonla olacak. Salonun seyirci Üyesi doç. dr. a ygün ekin meriç’in bilim- edilmiş ve orada bir tahribat olmuş ama dönüyorum. Dedem, üzerinde kahverengi Konser bitiminde Beethoven’a hayran- kabul etme kapasitesi, sosyal mesafe ku- sel koordinatörlüğünde sürüyor. oldukça gösterişli iki lahit, şu anda iz- hırkası, pencerenin yanındaki berjer kol- lıkları bir kat daha artan sanatçılar sah- rallarını sağlayacak olanaklarla sınırlı ola- son çıkarılanlarla kazıda ulaşılan lahit nik müzesi’nde.” meriç, lahitlerin yapımı tuktan dışarı bakıyor: neye kavuşmaktan, bu yorumla besteci cak. Rezervasyonlar için link, konserden sayısının 6’ya yükseldiğini belirten me- devam eden iznik a rkeoloji müzesi’nde “Dede, sözünü ettiğin şair bugünleri mi ve eseri çok daha incelikleriyle algılama bir hafta önce çevrim içi yayımlanacak. riç, şunları kaydetti: “l ahitlerle beraber sergileneceği bilgisini paylaştı. anlatıyor?” “Günümüzde hiç öyle şeyler yaşanır mı? Hâşâ” diyor gülümseyerek… emeğin yüceliğini savunan, sömü- ceğimize saldırısıydı. leştiriyor. Böyle giderse şeriat da gelir, rüsüz bir toplum isteyen, eşitlikçi, hilafet de sultanlık da ümmetlik de... barışçı, sosyal adaletçi güçler bun- Laiklik Bombalanmalara, gazlanmalara, Selçuk Demirel’den lara karşı umutsuzluğa düşmeden çocukların bademlenmesine, kadınla- Laiklik, saldırıya uğrayan temel taşımız. mücadele etti, direndi. rın öldürülmesine, cahilliğin erdemine Belirlenmiş bir yazgımız mı var yok- ‘Bir Ağacın Altında’ Yakın tarih, öğrenmek isteyene öğ- alıştırıldığımız gibi, insan olmaktan çı- sa kendi geleceğimizi belirleyen aklı- retiyor. Yeter ki yurt sevgisi, bağım- karılmamıza da mı alıştırılıyoruz? Şa- mız mı? Aklımızı, varlığımızı savunma- selçuk aleri Nev İs- sızlık sevdası, özgürlük mücadelesi, şırana şaşıyorum. Kurbağa gibi kay- yacak mıyız? Aklın yarattığı bilime sa- demirel'in Gtanbul, sanatçı paranın değil, emeğin en yüce değer ol- nar suya alışıyoruz işte. (Ölümlere de: hip çıkıp çıkmamanın seçimini insanlı- Gerçekliği görmek "Bir a ğaç Selçuk Demirel’in ması aklımızın, kalbimizin gerçeği olsun. Gazi’den sınıf arkadaşım, Öykü-Şiir ğın aydınlık birikimi çoktan yapmıştır: Geyikler mperyalizmi kovan, saltanatı, hi- kişisel sergisi “Bir dergisinin yaratıcısı, yazar İbram Er- Dogmalar değil, bilim. Gibi lafeti kaldıran Ulusal Kurtuluşçu- Ağacın Altında”ya dem de gitti sonsuzluğa.) Geleceği görme Kanlı Pazar’dan (1969) beri bugün- Koşup Elar, yüzyıllardır süren aydınlan- ev sahipliği yapı- “Kültür sözcüğünü duyunca aklıma leri hazırlayanların biri olan bir “kah- o ynamayı ma kavgasına büyük bir zafer arma- yor. 30 Ekim’e ka- Kendine gelmenin vakti hemen silaha sarılmak geliyor!” diyen raman(!)”, dindar bir anayasa ister- düşler" ğan ettiler. dar ziyaret edilebi- faşizmin ikiz kardeşi, “kuvveden fiile ken, “Anayasada laiklik olmamalı” der- Ey yurtseverler, ey bölünüp parça- adlı yapıtı. Yurdumuzdaki özgürleşme kavga- lecek sergide, ser- geçtiğini söyleyen” din tüccarları, kül- ken kimileri “yetmez ama…” diyerek lanmanın ustası olmayı başaranlar, ey sını kanıyla, canıyla kazananlar, Cum- giye adını veren türe, bilime, sanata, aydınlığa, gelece- Eşbaşkan’ın izlediği politikalarla öz- hâlâ tehlikenin farkına varamayanlar, huriyetle, insanlaşmanın, bilimin ay- son dönem serisinin yanı sıra ğimizi kurma düşlerimize hep saldırdı. gürlük ve demokrasi geleceğini san- ey ırkçılık ve dinciliği düşünce özgür- dınlığıyla yol almanın önünü de açtılar. ADD kurucusu Muammer Aksoy’u dı. Gelenin her değeri tüketen bir sa- lüğü bağlamında okşayanlar! sanatçının geçmiş işlerinden de küçük bir seçki yer alıyor. ve “Devlet kendi yıkıcısını kendi el- daka toplumu, biat toplumu olduğu- Kendine gelmenin vakti geçiyor; ku- Özgür yurttaş olma leriyle hazırlayamaz” diyen Turan nu göremedi. lağımızın dibine gelen ses “çakalların Sanatçı, 2019 yılında tamamladığı Bir Ağacın Al- Eski anlayış, insanların özgür yurt- Dursun’u özlemle anıyorum. 1991’de O ki “Tehlikenin farkında mısınız?” ulumasıdır”. tında adlı serisinde, fiziksel mekânın ötesinde taş olarak yaşamasının önünü açan TCK’nin 163. maddesinin kalkmama- çığlığına dudak bükenler, demokra- “Böyle giderse biline hep/ Mustafa düşsel sahneler kurguluyor. yeni yapılanışa başından beri karşı sı için attıkları, bugünlere geleceğimizi Kemal’le bile yokuz” diyen Fazıl Hüs- si nutuklarıyla, din ticaretiyle mazlum Demirel’in Çin ve Japon estamplarından il- koydu. Doğu’nun mazlum uluslarının haber veren çığlıkları yetmedi. edebiyatı yapan işbirlikçilerin emper- nü Dağlarca, eklemişti: hamla pirinç kağıtlar üzerine suluboyayla ger- öncüsünün, umudunun kimi köşele- 1993’ün başında Uğur Mumcu’nun yalizmin politikalarını uyguladığını gör- “De, yüreğin nice yanarsa yansın!” çekleştirdiği ve marufle tekniğiyle tuval üze- rine sinsi sinsi yerleşen karanlık, em- katledilmesi ve 2 Temmuz Sivas Kat- mezden geldi. H rine gerilen bu eserler, daha önce deneyim- peryalizmin desteği ile donanarak ay- liamı, kara güçlerin yükselişe geçtiği- Anayasaya aykırı olduğu Anayasa Boğaziçi direniyor… lemediği yeni bir çalışma pratiğini oluşturu- dınlığı boğmak için habire saldırdı. nin ifadesiydi. Bu, emperyalizmin göl- Cumhuriyet ve dayanışma sözcükle- Mahkemesi’nce tescillenmiş bir siya- yor. Doğa tasvirlerine ince, kırılgan dallı or- Eskinin, karanlığın saldırısına karşı, gesinde şeriat maskeli faşizmin gele- sal parti, programını adım adım gerçek- ri ne de yakışıyor birbirine! manlar ile nehirler arasında dolaşan insan ve- ya hayvanlar eşlik ediyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle