02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Üniversite öğrencileri; öykü, şiir ve denemelerini [email protected] Seçici Kurul: Genç y Işık Kansu (eşgüdüm), Özcan Karabulut (Öykü), adresine gönderebilirler. Ferruh Tunç (Şiir), Öner Yağcı (Deneme). 27 EKİM 2021 ÇARŞAMBA DeNeMe Türklerde kadının yeri BORAN YILDIRIM her alanında erkekle aynı düzeydedir. Tüm bu saydığımız gelenekler, yüzyıllar Orta DOĞu teknik ÜniverSiteSi kimya mÜhenDiSliĞi boyu uygulanan baskılar ve katliamlar, yaygınlaştırılan gericilik ve ahlaksız iftiralar adına yönelik şiddet, gündemimizin niteliğindeki emirnameler her ikisince sonucunda unutturulmuş veya toplumun önemli başlıklarından biri. Kuşkusuz imzalanmadan uygulanamazdı. Elçi gözünden düşürülmüştür. Bunun sonucu Kbu durum, ülkemizde kadına kabulü dahil, bütün önemli törenlerde, da Şevket Süreyya Aydemir’in yazdığı değer verilmediğinin kanıtı. İstanbul hakan ile htun beraber bulunurlardı. gibi “Biz Türk değil miyiz?” diye sorunca Sözleşmesi’nin kaldırılması da bu duruma Kadınlar savaşın her aşamasına erkeklerle “Estağfurullah! Onlar kızılbaştır” diye tuz biber ekti desek yeridir. Bu sözleşmenin eşit koşullarda katılırlardı. Hatun ise korkuyla reddeden insanlar ve mirastan kaldırılmasının ardından kendini bizzat savaş kurulunun üyesiydi. Tarihte yarım pay alan, mahkemede tanıklığı yarım “milliyetçi” olarak tanıtan bazı çevrelerde devlet başkanlığı yapmış ilk kadınlar da sayılan, boşanma ve eğitim gibi temel “zaten geleneklerimize uymuyordu” yolunda Türklerdi. Delhi Türk Devleti’nde Raziye haklardan yoksun, nüfus sayımında yer bir takım onaylayıcı tepkiler belirdi. Bunun Sultan, Kirman’daki Kutluk Devleti’nde almayan ve yeri geldiğinde sokağa çıkması üzerine şu soru akla geliyor: Kadını aşağı Türkan Hatun bunun en ünlü örneklerini bile yasaklanan kadınlar oldu. görmek gerçekten Türk geleneğinin bir oluşturuyordu.” parçası mı? Bunun yanıtını tarihte aramak KARANLIKTAN gerekiyor. ŞAMANİzME GÖRE Atatürk, Türkler, Orta Asya’da göçebe yaşarken BESLENENLER devrimleriyle Türk KADIN ‘KUTSAL’ adeta “toplumcu” (sosyalist) bir yaşam kadınını uygar Her ne kadar Atatürk, devrimleriyle, Türk dünyada hak ettiği biçimi kurmuşlardı. Bu durum, çok büyük Şunu da eklemek gerekir ki, o dönemde kadınını ve toplumunu özüne döndürmüş yere taşıdı. ölçüde iklimin sertliğinden ve doğal Türkler, cinsel suç nedir bilmezlerdi. Kadın ve onları uygar dünyada hak ettiği yere kaynakların kıtlığından kaynaklanıyordu. ve erkek birlikte yıkanmak dahil her alanda taşımışsa da karanlıktan beslenen çevreler, Avcıoğlu’nun deyişiyle “geniş ölçüde eski O dönem kimse başkasının sırtından bir arada bulunur ancak cinsel saldırı bu durumu yaklaşık 100 yıl sonra bile Türk dininin İslamlaştırılmış bir biçimi” olan yaşayamaz, kadın-erkek omuz omuza gerçekleşmezdi; buna yeltenenler ise çok içine sindirememiş gibi gözüküyor. Bu Alevi inancı içerisinde gözlemleyebiliyoruz. vererek ava ve gerektiğinde savaşa çıkmak ağır bir biçimde cezalandırıldı. kazanımları yok etmek için “gelenek, Özellikle göçebe Türkmenlerde, Orta Asya zorunda kalırlardı ve tüm kararlar ortak Orta Asya Türklerinin o dönemdeki görenek” gibi birtakım sözcükleri dillerine Türk inancının birçok kalıntısı Alevilik adı alınırdı. Tüm bunların sonucu, eşitlikçi bir dinsel inancı olan Şamanizm, işte böyle dolayıp cehalet üzerinden çıkarlarını altında sürdürülmüştür. Aleviliğin önemli yaşamdı. İşte bu eşitlikçi yaşamın bir sonucu eşitlikçi ve kadına değer verici bir ortamda sürdürmeye çalışsalar da tarih biliminin özelliklerinden biri kadın-erkek eşitliğidir. olarak, kadın, erkekle eşit konumdaydı. yerleşti. Kadın, Şamanizme göre “kutsal” ışığı, bizlere bütün bu anlattıklarının birer Kadınlar, cem törenlerinde erkeklerle Ahmet Taner Kışlalı, bu durumu şöyle sayılıyordu. Kadın ve erkek, Şamanist uydurma olduğunu gösteriyor; kadınların birlikte semah dönerler ve topluluğun sevip açıklar: ibadetleri yerine getirirken bir arada geleneğimizde önemli bir yer tuttuklarını saydığı yaşlı bir kadın, dinsel lider olan “Eski Türk toplumlarında, devlet bulunmaktan çekinmezdi; tören alanlarında apaçık ortaya koyuyor. Bu durumda bize “dede”nin yanına oturur. Bunun yanında başkanlığı, karı-koca hatun-hakanın bir araya toplanır, el ele tutuşur, içkiler içer düşen, sırtımızı bilime yaslayıp gerçekleri Alevilikte çok eşlilik yoktur. Kadın, yaşamın ortak sorumluluğu ile yürütülürdü. Yasa ve raks ederdi. Bunları bugün bile Doğan bu çevrelerin yüzüne vurmaktır. FIRTINANIN Yok olmak mı, ESARETİ MAHs UN KAp LAN ar olmak mı?v marmara ÜniverSiteSi GÜzel ECE KART ayrılıyorlar ki, bulut gözlerine inanamıyor. Sanatlar FakÜlteSi çukurOva ÜniverSiteSi reSim ÖĞretmenliĞi Kocaman gülümsüyor bulut ve kar daha çok şiddetleniyor. Hepsi ona gülümseyerek veda Bir fırtınayı nasıl ya da ne şekilde u müziği dinleyince bir tuhaf sahneyi. Bulut ağlamamaya karar veriyor. ediyor. Ama yok olmak için değil, var olmak oluyorum. Nabzımın yavaşladığını Susuyor, susuyor, birikiyor ve ağırlaşıyor. esir edebilirsiniz? için. Bakıyor ki bulut, kar taneleri birbirine Bhissediyorum. Müzik o kadar yavaş Havalar soğurken donmaya başlıyor yükü. Fırtına adildir, merttir. kenetlenmiş. Şiddetlenen kar kendini, ki, zamanı da yavaşlatıyor sanki. Zaman Kaldıramıyor artık kendini. Ağırlaşıyor ve Fırtına devrimcidir, serttir. varlığını göstermeye başlıyor. Her taraf duracakmış, hayat duracakmış gibi. Ve tüm yükünü atmaya başlıyor. Ama fark Fırtına, zalime kasvettir! bembeyaz oluyor. Yerler, ağaçlar, evler... geriye sadece akan sular kalacak gibi. ediyor ki, ağlamıyor hiç kimse. Beyaz kar Yavaş yavaş, ağır ağır... Yağmur yağarken taneleri ardı ardına savrulurken ortalık VE ARTIK Diyelim ki fırtına esir oldu. sona erecekmiş gibi hayat. Arkasından neşeye karışıyor. Kar taneleri aşağı yağmur bile ağlayacakmış gibi. düşerken birbirine karışıyor ve birbirini Binlerce insan fırtınaya hasrettir. AĞLAMIYOR BULUT Bir yağmur ağlar mı hiç? Bir yağmur yalnız bırakmıyor. Hepsi birbirine Beyaz bir torosta çalan kasettir. Tutunabildikleri yerlerden bakıyorlar nasıl ağlar? Evet, yağmur bile ağlayacak tutunuyor ve var olmaya çalışıyor yağmur Fırtına halktır, gökyüzüne gülümseyerek. Bulut yukardan ardından. Yağmur yok olmak isteyecek damlalarının aksine. Halk zulme esvettir! gülümsemeye devam ediyor. Gösterdiği sanki, intihar edecekmiş gibi. Tutunmadan ve gördüğü manzara karşısında daha bir dala, ağaca, yaprağa. Boşluğa KAR DAHA DA mutlu oluyor. Yağmur damlaları birbirine tutunmak istercesine atacak kendini. Fırtına diyelim ki bir pazar sabahı, ŞİDDETLENİYOR tutunamazken, kar tanelerinin bu Peki ya ardından bulutlar? Bulutlar ne Diyelim ki edememiş dostlarla güzellikleri oluşturduğuna şahit oluyor ve yapacak? Nasıl izleyecek bu yok oluşu? Kimi ağaca, bir dala, yapraklara, çatılara kahvaltısını, gittikçe her yer beyazlara bürünüyor. Gözleri önünde hepsi intihar ederken düşüyor; ama hepsi mutlu. Var olmaya Diyelim ki çıkmış dağlara, kırlara, Nihayet kar tanelerinin hepsi veda kendi intihar etmek istemeyecek mi? Nasıl çalışıyorlar çünkü, intihar etmeden. Bunu Aşk için döğüşmeye, ediyor buluta. Bulut bunca yükü atmışken kaldırsın bu yükü? gören bulut hafiflediğini hissediyor. Daha hafiflediğini, pamuk gibi olduğunu Dayanılmaz olacak bulut. Gözyaşlarının Alıkoymuşlar. çok mutlu oluyor ve daha çok mutlu ediyor hissediyor sonunda. Geriye manzarayı yağmur olduğunu biliyor. Bunu bile bile belki de. Ama diyelim ki, bir pazar sabahı izlemek kalıyor. Kar taneleri aynı nasıl ağlayacak? Bulut ağlamak istemiyor Kar taneleri, yağmur damlalarını intihar Bir pazar sabahı sözümüz olsun, şekilde buluta bakarak yeryüzünden artık. Çünkü intihar ediyor yağmur ederken görmüş olacak ki, bulutun o kadar Döğüşüp, kazanıp, edeceğiz gülümsemeye devam ediyor. Ve artık damlaları. üzülmesine dayanamadılar belki de. Kar kahvaltıları dostlarla... ağlamıyor bulut. Her ağladığında izlemek istemiyor bu taneleri buluttan düşerken o kadar mutlu DeNeMe Bir yön bulup doğru rotada ilerlemek MUHAMMET FURKAN UZUN bana çok şey kattı. Önüne çıkan duvarlar Selçuk ÜniverSiteSi iletişim FakÜlteSi engebeli olduğu zaman, direnmesini bileceksin. Ancak bilirsen direnirsin. reddedilen ama yazmaya devam eden her ack London’ın hayatından izler taşıyan Kitapları öyle okuyacaksın. İş olsun diye Martin Eden romanını mutlaka genç yazar bir Martin Eden sayılabilir... okursan hiçbir şey anlamazsın.” Jduymuşsunuzdur. London bu unutulmaz Martin Eden, sadece ve sadece bir kitap Jack l ondon ‘MARTIN EDEN romanında, bir tür kendi hayatını da anlattı. karakteri olmasına rağmen milyonları Aslında anlattığı yalnızca kendi hayatı SENDROMU’ etkileyerek peşinden sürüklemeyi başardı. değildi. Kitapta anlatılan Martin Eden Martin eden romanı günümüzde de Martin Eden, bir boşluk içerisinde kaybolan karakteri bizim hayatımızdı. ülkemizde en çok satan romanlar arasında insanların, kendilerini bulduğu kitaptı. Martin Eden, hepimizin hayatından derin bulunuyor. Hayatımızın hemen her Martin Eden, sadece bir kitap karakteri izler taşıyan bir karakterdi. Yere düşen bölümünde hepimiz bir “Martin Eden olmasına rağmen bir kitap karakterinden ama düştüğü yerden kalkmayı beceren sendromu” yaşıyoruz. Kimimiz daha sonra bu çok daha fazlası olmayı başardı. Çünkü herkes biraz Martin Eden’di. Yenilgi alan sendromdan kurtulurken kimimiz hayatımızı Martin Eden, doğru rotada ilerlemek isteyen fakat bu yenilgiyi galibiyete dönüştürmeyi bu sendromla devam ettiriyoruz... Kimimiz insanların kitabıydı ve bundan sonra da öyle başaran herkes bir Martin Eden sayılabilir... hayallerine ulaştıktan sonra bir boşluk içine kendi hayatlarını okuyorlar... olacak... Martin Eden, bir yön bulup doğru Hayalleri peşinde mücadele eden, kendini düşerken kimimiz hayallerimize, hayaller Bu kitabı okurken, aynı zamanda kendi rotada ilerlemek isteyen insanların kitabı bilgiye ve okumaya adayan, kendini katmaya devam ediyoruz... hayatını da okuyan isimlerden biri de eski olarak kalacak... geliştirmek için mücadele veren herkes Jack London, Martin Eden’i yaratırken “Bir harita ya da bir pusula olmaksızın A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü, bir Martin Eden sayılabilir... Âşık olan kendi başından geçen olayları da yazmıştı. “öğretmen” Şenol Güneş... Güneş, yıllar bilinmeyen denizlerde sürüklenen bir ve bu aşkla kendini değiştirmeye çalışan Oysa aradan yıllar geçmesine rağmen bu önce verdiği bir röportajda bu kitaptan şöyle gemici gibiyim. Artık yönümü bulup doğru herkes bir Martin Eden sayılabilir... Yazıları kitabı okuyanlar, aslında bu kitabı değil, bahsediyor: “Martin Eden’den aldığım ışık, rotada ilerlemek istiyorum...” ÖYKÜ azın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle