22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
PAZAR YAZILARI 7 24 OCAK 2021 PAZAR Alaska dediğin işte şurası... Alaska dediğin, eski İstanbul sinemalarında antrak olup 15 dakika ara verilince, satıcıların “Alaska dondurma” diye salonda gezinip sattığı çikolatalı çubuk değildir. Kanada’nın kuzeybatısında Amerikan eyaletidir ki bu yazıların gönderildiği Edmonton’a epey yakındır. Araba sürüşüyle kuzey hattına doğru yaklaşık 36 saat çeker. Oraya özellikle yaz aylarında turistik gemi seyahatleri yapılınca kıyıdan manzara seyretmesi, araç sürmeye benzemez. Turistik 5 yıldızlı yüzen otellerin uğrak yerlerinden birisi de Whittier Koyu, limanıdır. Burada liman hizmetleri alınır, sonra gemi yoluna devam eder. Karşılayanlar, uğurlayanlar, geride kalanlar hepi topu 250 kişidir; yaşadıkları yere kasaba denir, adı da Whittier’dir. Liman binalarını bir yana bırakırsanız, geriye kasabadan iz kalmaz; bir tek 12 katlı kocaman apartman hariç; kasaba apartmana sığınmıştır. Kasaba marketi, pazaryeri, kamusal alanları, okul ve kreş, sağlık birimi, yönetim yeri, kilisesiyle derli toplu bir binadır. Ütopya meraklısı için aransa bulunmaz yer! Evsiz sayısı artıyor Halkın da şikâyeti yoktur, gelen giden gemiler dışında başka yapacak işleri de yok. Fantastik bir romana adım atar gibi binadan içeri girdiniz mi, işte kasabaya hoş geldiniz! Buna benzer bir şeyi ütopist Oneida Topluluğu 1850’de Amerika’da yapmıştı, herkes bir arada yaşıyordu. Tek bina, tek kasaba... Ona tılar, fakat güvenlik başlı başına özenmiş olmalılar. Hitler’in sorun. Polis bu barınakların çevde Prora adında bir topresinde 7/24 alarmda. Sık sık lu tatil köyü projesi vardı; yaralanmalar, hatta ölümle sobenziyor. MAHMUT ŞENOL nuçlanan kavgalar çıkıyor; tecaElbette eksi 3040 derevüz haberleri geliyor. Uyuşturucelere inen dondurucu hacu, alkol ayrı dert. vası, dışarıda kalsan kutup ayısıyla burun Keşke, Whittier’deki gibi bir büyük biburuna geleceğin o zalim soğukta derli na yapsalar, bu insanlara birer sıcak oda toplu bir arada olmak daha iyi. Şimdi, da verseler, olmaz mıydı diye aklımdan geha güneyde olmakla beraber, soğukları çiyor. Olmaz mı olur, olmuyorsa devleeksi 20’lerde dolaşan Alberta eyaletinde tin cimriliğinden değil sanki; bu insanlaki Edmonton’da bu Alaska kasabasını öz rın bazıları biraz da böyle yaşamayı terleyenler var diye aklımdan geçiyor: Bun cih ediyor gibi. Kendisine acıyarak, başlar sokaklarda kalmış, cadde mazgalla kasını da kendine acındırıp yaşamını sürrında kentin lağım sıcaklığını sırtına verip dürmek, insana dair anlaşılmaz çileci bir ısınmaya çalışan evsizlerdir. ruh hali. Resmi rakamlara göre, sayıları 2 bin 700’e ulaşmış bulunan evsiz barksızlaKanadalı ‘Trumpistler’ rın, homeless adıyla sokaklarda yatacak Boyle Sokağı’ndaki gıdagiysivs. yaryer arayıp sabahı sabahlayan bu insanları dım noktasına gidip bir şeyler bıraktıdüşündükçe, yatağımda buz kesiyorum. ğım gün, Kanada şehirlerinde Trump yanÖzellikle Covid salgını ardından işini gü lısı gösteriler de başlamıştı. Demek orcünü kaybedip ev taksidini veya kirasını talık yerde Kanadalı Trumpistler de var! ödeyemeyince sokaklara çıkan evsiz sa Günter Grass’ın “Teneke Trampet” romayısının denetlenemez biçimde artış gös nındaki trampet çalarak sesini duyuran, terdiğini de biliyoruz. bir türlü büyümek istemeyen aklı evvel Bazı verilere göre, geçici sürelerle ev Oscar’ı hatırlatıyorlar. Soğuğa aldırmasiz kalanlarla beraber, 1 milyon nüfusdan sokaklara çıkan Kanadalı aşırı sağlu Edmonton’daki yıllık ortalama 20 bine cı Trump yanlıları da trampetçi Oscar gibi ulaşıyor. Belediye, evsizlere toplu barına yırtınıp duruyor, “Oylarımızı çaldınız” diye cakları yer göstermektedir ama insanları tepinip hırsızı polise şikâyet ediyorlar. bir araya koymaya görün, aralarında heÇok çok yüz kişilik küçük gruplar: men itiş kakış başlar. Boyle’ın yakınların Calgary’de, Toronto’da, Vancouver’da, daki şu anda kapalı olan bazı spor tesis Edmonton’da ama düşündürücü! leri gibi kamu binalarını da evsizlere aç Muhafazakâr basında çıkan yorumlara göre, bu şimdilik kalabalık olmayan kalabalıkları ciddiye almamalıymışız, zira aralarına evsiz barksızlar da karışmışmış. Belki öyledir... ‘Cahil gelip cahil gitmek...’ “Kanada n’ire, ABD n’ire” demiyoruz, nihayetinde sınırdaş kuzen ülkeler, fakat Washington’daki Kongre baskını ardından Kanada’nın sadece Edmonton’ında değil pek çok büyük şehirde yapılan bu gösteriler cehaletin sınır tanımadığını gösteriyor. Eve dönünce, Refik Halid Karay kitapları duran rafa yöneldim. Oradan bir yazı, hem de 1940’lardan seslenen bir yazı durumu apaçık anlatıyordu: “Faşizmin dış parlaklığına, başlangıçtaki hamleli hareketine, tereyağı yemeyip top yapmak, insan saçından sorguç takmak, sırtına kara gömlek giymek veya otobüsü durdururcasına kol uzatıp selam vermek gibi kıyafet ve âdet tuhaflıklarına kapılarak, bütün bunlarda insanüstü bir kuvvet ve teşkilat kudreti gören kitle var ki bu dünyaya cahil gelip gitmek için yaratılmıştır. Yarın vişne çürüğü don giyip kafasına oturak geçirecek bir başka çeşit faşistin de arkasına takılır!” Doğru söze ne denir! Vişne çürüğü don giymedi ama yüzünü portakal rengine makyaj diye boyayıp, acayip hareketleriyle platformlara çıkıp halkı kendisine tapındırdı; arkasında 74 milyon oyu var. Refik Halid’e göre hepsi de cahil gelip cahil gitmeye yaratılmıştır. senolasenola@gmail.com ‘Red Kit’i severek okuyorum’ Rahmetli Turgut Özal’la tek ortak noktamız, ikimizin de “Red Kit” hayranı olması... 2 Ekim 1981 tarihinde CumhuriAHMET ARPAD yet gazetesi birinci sayfadan bildiriyor: “Turgut Özal Red Kit’i severek okuyorum diyor”. O günlerin Başbakan Yardımcısı Özal, katıldığı Dünya BankasıIMF toplantısında ünlü Euromoney dergisinin, “Okumaya zaman buluyor musunuz” sorusuna şöyle yanıt vermiş: “Eskiden zaman bulurdum, şimdi severek tek okuduğum Red Kit’tir.” Kitaplığımdaki ilk Red Kit, 4. cildin 1974 Almanya baskısı. “Gölgesinden hızlı silah çeken yalnız kovboy”un 99. sayısı geçen ay piyasaya çıktı. “Pamuk Tarlasında Meşaleler”. Konusu yine çok ilginç: Hayranı bir dul kadın Güney Louisiana’da Red Kit’e uçsuz bucaksız pamuk tarlalarını bağışlıyor. Beklemediği bir anda böylesine dev bir arazinin sahibi olan şirin kovboy kısa süre sonra sorunlarla karşılaşıyor. Çevresindeki büyük arazi sahipleri çalışanlarını terörize etmeye başlıyor. Red Kit’in tek amacı ise ona kalan büyük mirası yörede yaşayan, bir zamanların kölesi, siyah çiftçiler arasında bölüştürmek. Yörenin güçlülerine karşı verdiği savaşta beklemediği insanlardan destek alıyor. Bunlar, düşmanları Dalton Kardeşler!.. Vahşi Batı’nın kahramanı Red Kit, Louisiana’nın bataklık arazilerinde başlattığı zorlu savaşta Missisippi yöresinin ilk siyah mareşali olan, çok iyi silah kullanan Bass Reeves’i de yanına almayı başarıyor. Red Kit’in son sayısı “Pamuk Tarlasında Meşaleler”de sevimli kahramanımız yine Amerika tarihindeki gerçek ve heyecan verici bir olayın içinde at koşturuyor! Vahşi Batı’nın en yalnız kovboyu Red Kit (Özgün adı: Lucky Luke), Belçikalı karikatürist Morris (19232001) tarafından çizilen dünyaca ünlü bir çizgi roman. Vahşi Batı’nın en yalnız kovboyu Red Kit, ona sadık beyaz atı Düldül (Jolly Jumper) ve sevimli hapishane köpeği Rin Tin Tin (Rantanplan) ile beraber suçluların amansız düşmanıdır. Vahşi Batı’nın en zeki atı olarak tanımlanan Düldül yeteneklidir, ip cambazlığı yapar, satranç oynar, arada sırada güldüren yorumları vardır. Rin Tin Tin, 1960’tan bu yana görevdedir, yaşama olumlu bakar, az akıllıdır, çok iyimserdir, mutludur. Hep söylenenin tersini yapar, Düldül’le arası pek iyi değildir, dostla düşmanı, övgüyle azarı birbirine karıştırır, gitmesi gereken yönün tersine iz sürer. 1946’dan günümüze gölgesinden hızlı silah çeken Red Kit’in karşıtları değişik Kızılderili kavimleri, ayaklanan süvariler, birbirlerine düşman gruplar, boş arazileri ele geçirmiş kavgacı göçmen grupları, hep öfkeli Mississippi kaptanlarıyla aptal ve küstah banka soyguncusu Dalton Kardeşler! Red Kit serüvenlerinin çoğunu Teksas’ta yaşar, fakat doğrunun ve dürüstlüğün peşinde başka yörelere de gider, hatta Meksika veya Kanada’ya da uzanması gerekir. Her serüvenin sonunda, yaşamından memnun, sadık atı Düldül’ün üzerinde, dudaklarında ünlü şarkısı “I’m a poor lonesome cowboy and a long way from home” batmakta olan güneşe doğru ilerler... Dalton Kardeşler; Joe, William, Jack ve Averel birçok macerada karşımıza çıkar. Kalamiti Jane, Billy Kid, yargıç Roy Bean, Jesse James, Akbaba, posta arabası sürücüsü Hank da diğer unutulmaz karakterlerdir. Morris’in ölümünün ardından Red Kit’in serüvenlerini 2001’den sonra da Fransız karikatürist Achdé üstlendi. Türk okuru Red Kit’i ilk kez 1956 yılında Turhan Selçuk’un çıkardığı Dolmuş adlı mizah dergisinden tanımıştı. Acaba Turgut Özal’dan sonra gelen üst düzey poltikacılarımız hiç Red Kit okudu mu? Ben hep okuyorum. 1974’ten bu yana çıkanların tümü kitaplığımdaki kalın ciltlerde. Goethe, Kafka, Zweig, Hesse, Böll ile yan yana duruyorlar. mail@ahmetarpad.de TUNUS DURULMUYOR “Arap Baharı”nın 10 yıl önce fitilinin ateşlendiği Tunus’ta yaşam şartlarına ve işsizliğe karşı 14 Ocak’ta başlayan eylemler dün de sürerken anneler sahneye çıktı. AFP’nin haberine göre insan hakları örgütleri binden fazla kişinin gözaltına alındığını aktarırken keyfi gözaltılara tepki gösterildi. Habere göre geçen çarşamba günü çocukları gözaltına alınan anneler başkent Tunus’ta mahkeme binası önünde eylem yaptı. Öte yandan Emekçiler Hareketi, Demokrat Yurtseverler Partisi, Devrimci Sosyalist Parti, İşçi Bayrağı Hareketi ve Devrimci Marksistler’in aralarında bulunduğu 12 Marksist parti tarafından eylemlere destek açıklaması yapıldığı da gündeme yansıyan haberler arasındaydı. İçişleri Bakanlığı, yeni tıp koronavirüse karşı kısıtlamaların da protesto edildiği eylemler sırasında 632 kişinin gözaltına alındığını açıklarken Savunma Bakanlığı, bazı kentlerde ordunun konuşlandırıldığını duyurmuştu. Örülen, yıkılan duvarlar “Hey Hocam. Bizi rahat bırak... Düşüncelerimizi kontrol etme”. Sene 1979. Gelmiş geçmiş en iyi rock gruplarından Pink Floyd savaşlara, bozuk eğitime, ırkçılığa bu sözlerle isyan ediyor. Şarkının ismi (Otorite dediğin) “Duvardaki başka bir tuğla...” Aslında duvar her dem gündemde bir konu. Nerede ikilem var, ortasında bir duvar. Örneğin Berlin Duvarı. 46 km. uzunluğundaydı. 1961’de inşa edilmişti. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’yı cart diye ortadan ikiye böldü. Komünist fikirli Doğu’ya karşı emperyalist Batı. Duvarı aşmaya yeltenen ya mayın tarlasında parçalanıyor ya da vuruluyordu. Altından tünel kazanlar, tepesinden ev yapımı balonla uçarak kaçanlar bile oldu. 1989’da bu “utanç duvarı” nihayet yıkıldı. Almanya birleşti. Anında düzen değişti. Duvarın tuğlalarını turistlere sattılar. Bende de var bir tane. Arada bakıyorum. Çekilen onca acıya karşı nasıl da duyarsız. Duvar işte. Son yılların en önemli duvar projesi ise Trump’a ait. Müteahhit kökenli olunca Meksika sınırına betonarme bir yapı inşa etmeyi tasarlamıştı. Ülkesini “Meksikalıların istilasından” koruyacak, ABD’yi tekrar “harika” yapacaktı. Bu ırkçı duvar söylemi 2016’da Trump’a seçim kazandırdı. Velakin sadece duvar sözü olarak kaldı. ‘Veri’ kimdeyse güç onda... 2020’de başka bir Floyd, George Floyd, ABD’de ve dünyada ırkçılık duvarlarını çatlattı. Siyahtı. Sokak ortasında polis tarafından katledilmişti. Milyonlarca kişi “Siyahların Hayatı Değerlidir” diyerek isyan etti. Protestolar öyle bir hal aldı ki yüzyıllar önce devrin kâşifi kabul edilen Kristof Kolomb, ırkçılığın sembolü oluverdi. Kolomb heykelleri yıkıldı. Trump duvar peşindeyken eldeki heykellerden oldu. Sonunda da koltuğundan... Hatta çok sevdiği Twitter’ından. O duvar örecekken, dijital dünya Trump’a karşı duvar ördü. 6 Ocak’ta realite şov izler gibi Trump holiganlarının Kongre binasını basmalarını hayretle izledik. Bu hareketleriyle seçim sonucunu değiştirmek bir yana dursun, Trump’ın sos nırların bize açık veya kapalı olmasıyal medyadan atılmasına neden ol na alışmıştık. İsviçreliysen şanslısın. dular. Ve Pandora’nın kutusu açıldı: Pasaportun kıymetli. Seyahat engelToplum menfaatı için bile olsa, de sizsin. Türksen yarı engelli, dünyada mokratik bir ülkede, bir devlet baş 55. değer sırasındasın, gibi. kanın fikirlerini yayması ne zaman engellenebilir? Bu kararı kim verebi Aşı pasaportu tartışması lir? Almanya Başbakanı Merkel’e gö AVM’ye bile HES kodsuz giremedire, Twitter’ın patronu değil. “Şayet ğimiz 2021’de ise artık en yetkin pabir devlet başkanına engel konacak saport, Covid19 aşı damgası bulunan sa buna hukuk ve devlet sistemi ka olacak gibi. Avrupa ülkeleri Schengen rar vermeli. Şahıslar veya özel şirket vizesinin yanında aşı pasaportu planler değil.” Ocak ayında net anladık. ları konuşmaya başladı. Aşının markaGüç artık ne devlette ne devlet baş sı da önemli. Şayet Moderna veya Bikanında. “Veri” kimdeyse onda. oNTech değilse, kapıda kalırsın diyenHer mesajımızın, sosyal medyadaki ler var. Oysa derimizin rengi gibi aşı tiher beğenimizin, kredi kartıyla yaptı pini seçme özgürlüğümüz de yok. Yağımız her alışşadığımız ülkede ne çıkarsa bahverişin birileri tımıza. Afrikalı demez mi “70 detarafından direcede tutulması gereken BioNdik didik taranTech aşısı bizim köyde vardı da dığı, tanımlandığı, bizi bizden ASLIHAN biz mi olmadık?”... İsviçre, aşıya ulaşabilen dünyadaha iyi tanı DAĞISTANLI AYSEV daki 40 varlıklı ülkeden biri. 15.8 yan akıllı progmilyon doz BioNTech, Moderna ramların insafında olduğumuz, görün ve AstraZeneca siparişiyle teoride nümez dijital duvarlarla örülü bir dünya fusunun tamamını aşılayabilecek. Anmız varken, duygu ve düşüncelerimiz cak, aşıların üretim hızı ile İsviçre’nin manipülasyona bu derece açıkken... ağır kanlılığı birleşince bu süreç aylar Ne gerek var tuğlaya, betona... hatta yıllar alabilir. Covid19 dönemiyle evde kala kaBugün İsrail 8.6 milyonluk nüfula, işimiz, eğitimimiz, arkadaş sohbe sunun yüzde 40’lara varanını aşılatimiz zaten dört duvar arasında dijital dı, aynı nüfustaki İsviçre ise sadeleşti. Mesaj platformu WhatsApp’ın 2 ce yüzde 2’sini. Çünkü kendi içinmilyarın üstünde kullanıcısı var. Kul de 26 kantona bölünmüş federaslanıcı bilgilerini 8 Şubat’tan sonra ana yonda, her kanton kendi bacağından firması Facebook ile paylaşacağını du asılıyor ve kendi kafasına göre aşılıyurdu. İki firmanın da sahibi aynı ki yor. Örneğin Lucerne’liysen hazirana şi: Mark Zuckerberg. Tek bir adamın kadar topyekun aşılanacaksın. Şabunca veriye sahip olup, hayatımıyet kanton Vaud’a yaşıyorsan ve daza büyük bir güçle dahil olması panik ha önce Covid geçirdiysen aşılanmaletti. Hep bir ağızdan Pink Floyd söy yı unut. Diğer Avrupa ülkelerinden lüyoruz: “Hey Mark... düşüncelerimizi farklı olarak ulusal bir Enabız da olkontrol etmeyi bırak”. mayınca, hangi kanton kimi aşıladı, Peki, mesaj platformları arasında ne kadar aşı kullandı bilinmiyor. Hükötünün iyisi hangisi? WhatsApp’ı bı kümet, “ulusal veri tabanı kuralım bu rakıp, Rus Telegram’a mı geçsek? işi çözelim” diyor ama 4 kanton yaYoksa içerik engelsiz olduğu için ki naşmıyor. İstedikleri kendilerine özel mi protestocuların da tercih ettiği bir sistem. Pink Floyd’a bağlamışSignal’e mi? Signal’i 4 Ocak hafta lar: “Hey Hükümet! Bizim verimizi bisı 8.8 milyon yeni kullanıcının indir ze bırak”. Gizlilik ülkesi İsviçre’de diği düşünülürse (bir önceki haftanın aşı kararı da kişisel sağlık bilgileri246 bin katı!) duvarı yıkamasak da nin gizliliğinin derecesi de posta kobir çaba zorluyoruz. Özetle duvarlar duna göre değişiyor. Velhasıl hem çeşit çeşit. Tellisi, tuğlalısı, görüne İsviçre’de hem AB’de bağışıklık duni, görünmeyeni... En son modeli ise: varının sınırları tartışılıyor. 2021’de “Bağışıklık” duvarı. örülen duvarlar gözle görülmüyor. Pasaportumuzun değerine göre sıasliaysev1@gmail.com Nereden nereye... Bazı yıldönümlerini ne kadar unutmaya ça REMZİ GÖKDAĞ lışsak da o uğursuz gün geldiğinde geçmişin hesabını yapmadan duramayız. Yeni tip koronavirüsle tanışmamız böyle bir yıldönümü... Aradan geçen bir yılda yaşadıklarımız unutulur gibi değil. Salgın yayılmaya başladığında Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) virüsle mücadelesi Dünya Sağlık Örgütü tarafından örnek gösteriliyordu. Yaygın testler, sosyal mesafe kuralları, maske uygulaması ve az nüfus bu başarıda önemli rol oynadı. Fakat bu güzel tablo sonbaharda hızla değişmeye başladı. BAE’nin başkenti Abu Dabi, sağlık kurallarını harfiyen uygularken bir başka emirlikte, Dubai’de pandemi önlemleri sanki bir anda unutuldu. Bu durum Dubai’nin kendi tercihiydi. Geleceğini turizme bağlayan Dubai’ye o günlerde turist gelmiyordu. Virüsle mücadeledeki başarı, turizm gelirinin hızla erimesini engelleyemedi. Bir yanda pandemi nedeniyle uygulanan seyahat kısıtlamaları diğer yanda kaybolan turizm geliri... Tercih yapmak hiç kolay olmadı. Ekonomik krizin zorladığı Emirlik, kuralları hafifletip turistlere kapılarını açtı. Yüzde 20’lerde seyreden otel doluluk oranı kış aylarında yüzde 70’lere ulaştı. Alışveriş merkezleri yoğun, barlar dolu, plajlar kalabalıktı. Lüks restoranlar, tur şirketleri uzun bir aradan sonra yoğunluk kavramını yeniden hatırladı. İnsanların yüzündeki maskeyi görmesek pandeminin varlığına inanmamız neredeyse imkânsızdı. Bu riskin elbette sonuçları olacaktı. Pandemi kurallarından bunalan turistler soluğu Dubai’nin sıcak kumsallarında aldığında virüse yakalananların sayısında da rekor kırılıyordu. Uzun süre 300’lerde seyreden vaka sayıları bir ayda 3 bini aştı. Neşeli bir Noel ve çılgın yılbaşı partileri geride kalırken bu sayı 3 bin 500’e yaklaştı. Turistlerle dolan Dubai, pandemi döneminin en karanlık günlerini yaşamaya başladı. Herkese ücretsiz aşı Bugünlerde vaka sayılarında görülen artış, aşılamayla kapatılıyor. Dünyada kişi başına düşen aşılama oranıyla İsrail’den sonra ikinci sıradaki BAE, isteyen herkesi ücretsiz aşılıyor. Yaklaşık on milyonluk nüfusun iki milyonunu üç haftada aşılayan sağlık sistemi, mart sonuna kadar nüfusun yarısını aşılayacak. Bu hızın bir nedeni halk sağlığı ise diğeri de Çin’le sürdürülen yakın ilişki... Herkes güvenli mi, değil mi tartışması yaparken BAE, devlet destekli Çinli bir firma olan Sinopharm tarafından üretilen BBIBPCorV aşısına yatırım yaptı. Bununla da yetinmeyip 31 bin gönüllü ile geç aşama denemelerine başladı. Aşının yüzde 86’lık koruma etkisi olduğunu ilan ettikten sonra aralık ayında Sinopharm aşısını onayladı. BAE, BBIBPCorV aşısına güveniyor, halk da hükümete güveniyor. Aralarında sağlık bakanı ve Dubai hükümdarının da bulunduğu çok sayıda Emirlik yetkilisini aşı olurken görenler aşıdan kaynaklı bir sorun yaşanacağını tahmin etmiyor. Gözler Expo fuarında Yüksek aşılama oranı BAE’nin erken adımı ve kararlılığının bir sonucu ama konuşulmayan bir başka neden daha var; o da ekim ayında başlayacak Expo 2020 Dünya Fuarı... Geçen yıl seyahat kısıtlamaları yüzünden ertelenen fuar, BAE için büyük önem taşıyor. Arap topraklarında ilk kez düzenlenecek olan fuara 192 ülke katılacak. Beklenen turist sayısı 23 milyon. Bu rakam Dubai’nin yıllık turist sayısının 1.5 katı. Fuar aynı zamanda BAE için bir prestij meselesi. Bu kadar kapsamlı bir organizasyonu başarıyla tamamlamak için varını yoğunu ortaya koyan Emirlik artık risk almak istemiyor. Aşı kampanyasının hızı ve yoğun test çalışmaları bu amacın bir sonucu olabilir. 29 Ocak 2020’de koronavirüsle tanışan BAE, bu sürede inişli çıkışlı günler yaşadı. Önce dünyayla bağlantısı kesildi, ardından turizmdeki kaybını sessizce izledi. Tercihini turizmden yana kullandığında koronavirüs mücadelesinde geriye düştü. Şimdi yoğun bir aşılama döneminden geçiyoruz. Tünel karanlık, ucu göründüğünden uzak olsa da umut edip ışığa doğru yürümekten başka bir ihtimal yok. remgok@gmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle