02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 29 AĞUSTOS 2020 CUMARTESİ HABER/YORUM Bilgisiz Diplomasızlar İçin İki Öykü 30Ağustos utkusunu kutlamaktan vazgeçenler ve onların kuyruğuna takılanlar için belgeye dayalı iki gerçek öykü: Haziran 1921: Yunan Kralı Konstantin, iki zırhlı eşliğindeki “Lemnos” adlı savaş gemisiyle İzmir’e doğru yola çıkmadan önce, Atina katedralinde ayine katılıyordu. Kral ayinden çıkarken dışarıda Yunan yönetimi kademesinden kişilerin oluşturduğu kalabalık “Konstantinopolis’e, Konstantinopolis’e” diye çığlıklar atıyordu. Kral, İzmir’e gitmeden önce bir de bildiri yayımladı: “Elenizmin yüzyıllardır savaştığı Anadolu’daki ordumun başına geçmek üzere yola çıkıyorum. Misyonunu gerçekleştirmek üzere coşkunca ilerleyen bu soyun savaşları Tanrı yardımıyla parlak zaferle sonuçlanacaktır.” İzmir’e “Yaşa Konstantin” diye çıkan Kral, Yunan ordusuna şu çağrıyı yapmıştı: “İleri! Kralınız, sizinle beraberdir. Sizi, vatanın emrettiği yere götürmektedir.” Mayıs Ağustos 1922: İngiltere, İzmir bölgesinde bir “muhtariyet”, daha sonra da bir “İyonya devleti” kurulmasını istiyordu. İyonya devleti kurulması yolundaki hazırlıklar, İngiliz Dışişle ri Bakanlığı ve askeri yetkililerince resmi raporlara da yansıyordu. Yunan hükümetinin İyonya devletini kurmakla görevlendirdiği Yunan İzmir Yüksek Komiseri Sterghiades’e göre bu devlet, “kurtarılmış halkın kendisi tarafından tamamlanacak bir kurtuluş eseri”ydi. İzmir’den başlayarak Marmara Denizi, İzmit ve İstanbul’a değin uzanması tasarlanan İyonya devleti, Atina hükümeti tarafından çekilen bir telgrafta şöyle kutlanıyordu: “Batı Anadolu hiçbir zaman Türk idaresine geri verilmeyecek, Yunanistan burada sürekli bir yönetimin temellerini atacaktır.” İngiliz Başbakanı Lloyd George, aynı günlerde İngiliz parlamentosunda yaptığı konuşmada, İyonya devleti konusunda Yunan hükümetine bir uyarıda bulunmayacaklarını belirterek, bir anlamda İyonya devletini tanımış oluyordu. Gelelim bugüne: Bağımsızlık savaşı, Atatürk ve Cumhuriyete kin duygusu ile eğitilmiş ve büyütülmüş olan bilgisiz diplomasızlar bu iki öyküyü yaşamlarında hiç okumamışlardır. Bundan eminiz. Kurtuluşun ve kuruluşun sayesinde var olmuş bir yurdun ve devletin üstüne konduklarını bilmez, tarihsel değer ve olguları reddetmeye kalkarlar. Yurt toprakları emperyalistlerin çizmesi altındayken “samimi ve sadık işbirliği” peşindeki Osmanlı’nın devamı olmakla övünürler. Bırakın, övünsünler. Biz bağımsızlıkçılar ve aydınlanmacılar, bu yıl da 30 Ağustosumuzu kutlayalım. Coşku ve başı dik bir onurla... Namuslu geçmişe yaslanan gelecek bizimdir! Saray Hukuku Şu yoksul halka yaklaşık 4.5 milyar liraya mal olan Saray’ın kaçak olduğu, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından bir kez daha hukuksal olarak saptandı. Kaçak Saray’ı yaptıranın atadığı üyelerden oluşan bir Danıştay Dairesi’nin kararı ile Ayasofya Müzesi’ni hemen ibadethaneye çevirenler, Danıştay’ın en üst kurulu tarafından Saray’ın kaçaklığını onaylayan bu kararı uygulayacaklar mı? Çok safça sorulmuş sorunun yanıtı bellidir: Kuşkusuz uygulamayacaklar. Hukuk denen şeyin, ancak hukuk devletinde uygulandığını, anayasa maddelerinin rafta olduğu bir yerde geçerli olamayacağını hepimiz çok iyi biliyoruz. Yarın 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutlayacağız büyük bir coşkuyla. Salgın liye Destanı’nda yazdığı gibi, “bir müthiş ve mukaddes macerada, ön safta, en ön hastalık nedeniyle, arzuladığımız sırada, şahlanıp ölebilmeyi” büyük toplantıları, gösterileri, yü öğreniyoruz. rüyüşleri yapamasak da, gerek 30 Ağustos; Yunan li önlemleri alarak, bayram se İzmir’i işgal ettiğinde Ha vincimizi yaşayacağız. 26 Ağus san Tahsin olmayı, Si tos 1071’deki Malazgirt Zaferi ile 26 Ağustos 1922’deki Büyük Taarruz’u karşı karşıya getir 30 Ağustos’ta vas Kongresi’nde Tıbbiyeli Hikmet olmayı, Büyük Taarruz’da Albay Reşat ol mek isteyenlere; ilkini kutlarken, ikincisini geçiştirenlere; “Keşke Yunan galip gelseydi” diyenlere; Atatürk’e beddua edenlere; Cumhuriyeti “parantez”, “rek neleri öğreniyoruz? mayı öğretiyor bize. Anasını babasını, çoluğunu çocuğunu, eşini dostunu, evini barkını bırakıp, cepheye koşmayı öğreniyoruz 30 lam arası” olarak görenlere kulak Ağustos’ta. Hastayken, ya asmayacağız. Atatürk’ü, Kuvayi Milliyecileri, Milli Mücadele kahramanlarını, şehitleri, gazileri, Cumhuriyete kanat gerenleri, eli öpülesi vazife kuşağını anacağız ve selamlayacağız bir kez daha.    Askeri boyutu yanında, siyasi ve tarihi açıdan da değerli 30 Ağustos. Hem bizim hem tüm ezilen ulusların, Mustafa Kemal Paşa’nın deyimiyle “mazlum milletlerin”, emperyalizmi, uzantılarını, zetesinde çıkan ve çok yeri sansürlenen yazısında şöyle anlatıyor: “Anadolu Harbi, hürriyet ihtilali olduğu için dünyanın en yüksek ideallerinden biri olduğu kadar, nefs koruma dediğimiz en ilkel, en basit ihtiyaçtan doğduğu için de aklı her türlü tartışmalardan alıkoyan bir zorunluluktur. Çünkü sade düşmana karşı vatanı değil, katile karşı canımızı koruyoruz!” ralıyken revirden kaçıp, talebeyken okuldan kaçıp, cephede Mustafa Kemal’in askeri olmayı öğreniyoruz.   Askerlikten kaçmanın; vergi kaçırmanın veya vergiden kaçınmanın; her devrin adamı olmanın; gelenin gözüne girmek için gidene sövmenin; rüşveti hediye diye kabul etmenin; başkasının hakkını yemenin; torpilin, iltimasın, adam kayırmanın hayli yaygın olduğu ülke işbirlikçilerini yenebileceğini gös Büyük Zafer’in mizde ve günümüzde, 30 Ağustos termesi açısından çok önemli. İs büyük anlamı bize dürüstlüğü, ahlakı, fazileti öğ tiklal Harbi’nin kesin askeri zaferi 30 Ağustos; bizim için va retiyor. nin tarihi. O kutsal ve ulusal sava tan sevgisini, kahramanlığı, kaşın doğruluğunu, haklılığını, meşru rarlılığı, fedakârlığı, vazife namu Kısacası Büyük Zafer, sadece askeri, tarihi, siyasi yönleriyle değil; luğunu ve zorunluluğunu Anadolu hareketinin ve Cumhuriyet devriminin en kararlı savunucularından, en keskin kalemlerinden Falih Rıfkı Atay, Temmuz 1921’de Akşam ga sunu simgeliyor. Vatana ve millete adanmışlığı öğreniyoruz 30 Ağustos’ta. Söz, namus ve vazife uğruna, dev ve devrimci şairimiz Nâzım Hikmet’in Kuvayi Mil değerleriyle, ilkeleriyle, öğrettikleriyle de önemli. O yüzden, senede bir gün hatırlanması değil, daima üzerinde düşünülmesi ve tüm yönleriyle kavranması gerekiyor.     SOYLU’YU CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN ALTERNATİFİ OLARAK GÖRÜYORLAR Gençler kaçıyor! Washington merkezli düşünce kuruluşu Amerikan İlerleme Merkezi’nin yayımladığı son raporda, “AKP tabanındaki genç neslin Erdoğan’dan uzaklaştığı” tespiti yapıldı. AKP’li gençlerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a alternatif olarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu işaret etmesinin yanı sıra genç muhafazakâr kesimin Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi isimlere de sıcak baktığı belirtildi. Amerikan İlerleme Merkezi’nin (Center for American Progress CAP) 20192020 yıllarında Metropoll araştırma şirketine yaptırdığı AKP tabanını kapsayan anketlere göre, genç neslin Erdoğan’a sadakatinin azaldığı belirtildi. 2019 yılında, muhafazakâr tabanla yapılan ankette, Erdoğan’a kimin alternatif olabileceği sorusuna, yüzde 17, Süleyman Soylu yanıtını verdi. Katılımcılar, yüzde 12 oranında Ali Babacan, yüzde 8 oranında Ahmet Davutoğlu, yüzde 8 oranında Berat Albayrak ve yüzde 7 oranında Abdullah Gül’ü, Erdoğan’a alternatif olarak gördüğünü belirtti. Soylu’nun istifa edip geri döndüğü geçen nisan ayında oran yüzde 38’e, mayıs ayında 58’e çıktı. 1824 yaş aralığındaki gençlerin oluşturduğu bir başka ankette ise Soylu’ya destek yüzde 50 oldu. l İç Politika Ayasofya oya dönüşmeyecek Metropoll Araştırma Şirketi, Ayasofya’nın ibadete açılmasının seçmenin vereceği oyu etkilemeyeceğini açıkladı. Metropoll Araştırma’nın kurucusu Özer Sencar, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Meraklısına, ağustos raporu tamamlandı. Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesinin seçmenin oy verme davranışına etkisi kalmadı” dedi. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kişinin telefon şarjına ilişkin hastalıklı saplantısı. 2/ Yemekleri sıcak tutmakta kullanılan servis kapları... Cennet ile cehennem arasında bulunduğuna inanılan yer. 3/ Ağzımızdaki dişlerin bir bölümüne verilen ad... Ünsüzle biten bir sözcüğün, ünlüyle başlayan sözcüğe bağlanarak okunması. 4/ Bir nota... Karadeniz’in kuzeyindeki iç deniz. 5/ Asya’da bir göl... “Akaju” da denilen bir ağaç. 6/ Bir zekâ oyunu... Suudi Arabistan’ın plaka imi. 7/ Avcının av beklemek için taş yığınlarından yaptığı pusu... Uyanık, gözü açık. 8/ Judo, karate gibi sporlarda, teknik bir gösteriyi oluşturan kurallara bağlı hareketler dizisi... Bahçe çevresine çalı çırpıyla yapılan çit. 9/ Nedeni bilinmeyen hastalıklar için kullanılan sözcük. 1 234 5 678 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 BELCEĞ İ Z 1 2 E BER T ME S 2 3 4 YEN EDAN İ L TORAMAN 3 5 E FOR KENA 4 6 RA A LO EM 5 7 CURNATA E 6 8 9 EN İ S AL I K APAŞ AS İ 7 8 YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Üç kişiyle oynanan bir is 9 kambil oyunu... Dâhi. 2/ Kerten kele derisi... Gözü kapalı inanılan İyi, güzel... Kuzu sesi. 6/ Samanla düşünce; dogma. 3/ Daha iyi ürün karışık tahıl... Bizmut elementinin elde etmek için bir ağaçtan başka simgesi. 7/ İri taneli bezelye... Düz, bir ağaca dal nakletme işi... Atın en ince ve yassı tabaka halinde taş. 8/ yavaş doğal yürüyüşü. 4/ Satranca Şöhret... Özsu. 9/ Bir işi yerine ge benzer bir strateji oyunu... Kura tirme... Güney Anadolu’da yetişen, Irmağı’nın kollarından biri. 5/ kırmızı çiçekli otsu bir bitki. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] 29 AĞUSTOS 2020 SAYI: 34657 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 04:50 06:21 13:10 16:52 19:49 21:14 Ankara 04:38 06:07 12:55 16:36 19:32 20:56 İzmir 05:05 06:31 13:17 16:58 19:54 21:14 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] 31 Ağustos stratejisi 30Ağustos’ta Dumlupınar (Başkomutanlık) Meydan Savaşı kazanılmıştı. Peki, şimdi ne yapılacaktı? 31 Ağustos sabahı Başkomutan Mustafa Kemal, İsmet Paşa ve Fevzi Paşa Çalköy’deki yıkık bir evin avlusunda buluştular. Bir kağnı arabasının üzerine ilişmiş olarak oturdular. Ellerinde haritalar... İsmet Paşa, Uşak yönünde geri çekilen Yunan birliklerinin toparlanmasına imkân verilmemesini, bu amaçla eldeki bütün güçle dağılan Yunan ordusunun takip edilmesini savundu. Fevzi Paşa ise 1. Ordu ile Yunan ordusunu İzmir yönünde takip etmeyi ama 2. Ordu ile de Eskişehir’den Bursa üzerine takibe geçerek işgal altındaki toprakların iki taraftan da kurtarılmasını savundu. Kuvveti ağırlık merkezinde toplamak Mustafa Kemal’in dikkatle dinlediği bir tartışma yürüttü iki büyük komutan; İsmet ve Fevzi Paşalar... İsmet Paşa’nın iki gerekçesi vardı: Birincisi, yorgun Türk ordusu Eskişehir’e ancak 45 günde varabilirdi; vardığında da arkasını İstanbul’a vermiş zinde Yunan ordusuyla karşı karşıya gelecekti. İkincisi, bu süre içerisinde Yunan ordusu İzmir’e yeni asker çıkaracak ve İzmir’de köprübaşı kuracaktı. Bunun altından kalkmak İsmet Paşa’ya göre mümkün değildi ve o nedenle kuvvetler tek bir hedefe, İzmir’e doğu Yunanların üzerine yürütülmeliydi. İsmet Paşa’ya göre Eskişehir’deki Yunan birlikleri bir şey yapamazdı ve hızla geri çekilmek dışında şansları yoktu. Başkomutanın kararı İsmet ve Fevzi Paşaları dinleyen Başkomutan Mustafa Kemal, iki stratejinin de kuvvetli ve zayıf yanlarını tarttı. Ve İsmet Paşa’nın harekât planını Türk ordusunun şartlarına daha uygun gördü. Böylece 1 Eylül’de o ünlü ve tarihi ve emrini orduya verdi: “TBMM orduları! AfyonDumlupınar Meydan Savaşı’nda zalim ve kibirli bir ordunun esas unsurlarını inanılamayacak kadar az bir zamanda imha ettiniz. ... Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” Kısacası Kurtuluş Savaşı’nın başarısında komutanların niteliği ve Başkomutan’ın o nitelikten azami faydalanabilme kapasitesi vardı. Mustafa Kemal, komutanlarının niteliklerinden doğan fikirleri ve harekât planlarını bir kapta topluyor ve sentezleyerek şartlara en uygun hale getiriyordu. Üç komutanın farkı Bu nitelik farklarına ve son tahlilde Kurtuluş Savaşı’nı başarıya götüren o niteliklerin sentezine en iyi örneği, yine Mustafa Kemal anlatmaktadır: “Savaşta bir tümen bir köprüyü geçecektir. Ben hemen emir verir, köprüyü geçirtirim. Fevzi Paşa, önce bir tabur asker geçirtir köprüden. Yıkılmazsa tümeni yürütür. İsmet Paşa’ya gelince, önce köprünün sağlamlık derecesini ölçmeye, ne kadar yüke dayanabileceğini bulmaya çalışır, sonra tümenin ağırlığını hesaplar. Güven duyarsa tümeni köprüden geçirtir. Ben zamandan kazanır, kazandığım zamandan yararlanmaya çalışırım. Şansım bana gülmezse, işim zordur. Fevzi Paşa, bir yandan zamandan kazanmak ister, bir yandan da az yitik vermenin yollarını arar. İsmet Paşa ise hesap adamıdır. Bir tek eri bile ileri sürerken ölçüyü elden bırakmaz. Ama geç de olsa sonunda kazanmasını bilir.” Tek değil, çok adam! Kısacası bir komutanın ataklığı, diğerinin ihtiyatı, ötekinin kararlılığı vb. Kurtuluş Savaşı’nın o sıcaklığında bir potada erimiş ve zaferi getirmiştir... Alev Coşkun’un Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayımlanan İnönü dizisinin ilk iki kitabı Asker İnönü ve Diplomat İnönüLozan, Kurtuluş Savaşı boyunca süren bu komutanlar arası tartışmaları çok kapsamlı olarak bizlere sunmaktadır. Üstelik, bugün o tartışmalardan ve fikirlerin sentezlenmesinden çok dersler çıkarmamız gereken günlerdeyiz... Özetle, bugün karşıtlarının “tek adam” dediği Mustafa Kemal, çok adamdı, bütün adamların toplamıydı, senteziydi... Tarih bu bakımdan zaten liderleri ikiye ayırmaktadır: “Tek adam” olup yıkılanlar, “çok adamı” birleştirerek “büyük adam” olup yükselenler...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle