Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 27 AĞUSTOS 2020 PERŞEMBE KÜLTÜR Beni ‘TOPRAK’ FatihSultanMehmet tablosu İstanbul’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB), 25 Haziran’da Londra’da düzenlenen müzayedede satın aldığı Fatih Sultan Mehmet’in 1480 yılında İtalyan ressam Gentile Bellini’ye yaptırdığı orijinal tablo, gümrük işlemlerinin tamamlanmasının ardından dün belediyeye getirildi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İBB’nin Saraçhane binası önünde yaptığı açıklamada, “Tablo yuvasına döndü aslında. Bizim için gurur verici. Şimdi biraz kendisi için hazırlanan özel bölümde dinlenmesi gerekiyor. Cuma günü, bir planlama yapacağız. Burada basınla paylaşacağız görüntülerini. Yine Saraçhane’de halkın evinde İstanbullu ile beraber buluşturacağız. En tertipli, en düzenli şekliyle İstanbul halkıyla, bütün Türkiye’yle bu güzel eseri paylaşmak için heyecanlanıyoruz” dedi. l Haber Merkezi Sillyon antik kentinde kazı başladı Antalya’nın Serik ilçesindeki Sillyon antik kentinde ilk bilimsel kazılar, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izniyle Antalya Müzesi başkanlığında, Pamukkale Üniversitesi adına Dr. Murat Taşkıran’ın bilimsel koordinatörlüğünde başladı. AntalyaAlanya yolunun yaklaşık 8 kilometre kuzeyinde yer alan, Toroslar (Tauros) ile sınırlandırılan Antalya Ovası’na hâkim 235 metre yükseklikteki kayalık tepe üzerinde kurulan ve MÖ 2 bin yıl ortalarından Osmanlı dönemine kadar yerleşim gören çok katmanlı kent örneği olan Sillyon antik kenti; Helenistik, Bizans ve Türkİslam dönemine ait birçok yapısının ayakta oluşuyla önemli bir özelliğe sahip. Spotify’ı salladılar Harry Styles Spotify’ın en yüksek takipçili listelerinden biri olan “Yabancı Pop” listesinin ilk üç sırasın da Harry Styles, Güney Koreli pop grubu BTS ve Miley Cyrus yer alıyor. “Watermelon Sugar” Miley Cyrus şarkısıyla Billboard liste lerinde birçok ülkede 1 numaraya yükse len Harry Styles, YouTube’da “Dynamite” müzik videosuyla 200 milyonu aşan izlen me sayısıyla BTS ve hayatından esinlene rek yazdığı “Midnight Sky” şarkısıyla Miley Cyrus, Spotify’da zirveye çıktı. Miley Cyrus, yeni şarkısıyla yayımlandı ğı ilk haftada 40 milyondan fazla dinlen di. Cyrus, 31 Ağustos’ta Türkiye saatiy le 03.00’te yayımlanacak olan MTV Müzik Ödülleri’nde yeni şarkısıyla canlı perfor mans sergileyecek. yönetmen yaptı! Dublörlükle başladığı sinema kariyerine ABD’den ödül alan yönetmen olarak devam ediyor. Üstelik bunu ilk filmiyle başardı. Sevgi Hirschhöuser’in Antalya’dan Münih’e sinema macerasının en önemli durağı 24 saatte üst üste gelen altı ödüllü ilk filmi ‘TOPRAK’. AFIN International Film Festivali’nde “En İyi Kadın Yönetmen” ödülünü kucaklayan, genç yaşında sinemaya senarist, ya pımcı ve yönetmen olarak imzası KONUK YAZAR nı atan bir sanatçı. Sevgi Hirschhöuser’in sinemayla buluşma EMEL sı Antalya’da başlıyor, SEÇEN Almanya’da sürüyor, ‘HOLLYWOOD’DAN ÖDÜL ALMAK RÜYA GIBI’ n Türk sineması deyince aklınıza gelen? Sevgi Hirschhöuser: Türk sinemasından hem başarısına hem filmlerine hayran olduğum üç isim: Behlül Dal, Yılmaz Güney, Nuri Bilgi Ceylan’dır. bekliyordum dersem çok iddialı olur. Çünkü Hollywood’dan ödül almak hayal gibi. Ama 24 saatte filmimize 6 ödül gelince artık her şeyin olabileceğini inanıyorum! n Biz ne zaman izleye Amerika’da patlıyor ve n TOPRAK, dünya prömi bileceğiz? öyle anlaşılıyor ki dünya turuna dönü yerine Colorado Vail Film Sevgi Hirschhöuser: şecek! İlk röportajını bu arada gerçek Festivali’nde başladı. Aynı ge Umarım Antalyalı bir yö leştiriyoruz. cede, üst üste ve geçen gün netmen olarak Toprak’ın n Turizm okurken nasıl oldu da kendinizi sinemada buldunuz? lerde ödüller yağdı. Bekliyor muydunuz? Türkiye prömiyerini kendi şehrimde yapabi Sevgi Hirschhöuser Sevgi Hirschhöuser: Karate sayesin Sevgi Hirschhöuser: Kesinlik lirim. Başvurularımızı yap de! İlkokuldan liseye çalıştığım hocam le ödül kazanmak istiyordum, tık, heyecanla bekliyoruz. İsmet Turna’dan siyah kuşağı (Sho tokan Karate Do sporu) teslim almış ra düşen ve inancını kaybeden Cemil senaryoda ezberlemesi gereken diyalog tım. Kendisi Cüneyt Arkın’ın da kara ler. Seçim hakkına müdahale edilenler, ları dışında bütün sahneleri de ezberle te, dövüş sanatı ustası. İsmet Hocam yalnız kaldığında en mutlu olduğu anı mişti ve oynuyordu. Bu kadar istekli ve beni, 2009’da Antalya’da çekilen Türk hayal edenler, hayata 10 yenik başla tutkulu olduğunu görünce onu da ekibe Alman yapımı film setine dövüş sah masına rağmen umutlu devam edebilen aldım. Senaryodaki Cemil ve Burak ka nelerine dublör olarak öner Buraklar gibi... Filmin tü rakterler ile çok iyi örtüşüyordu. Eşim di. İlk kez bir film se rü drama, kültür, ge le çekim ekipmanlarımızı hazırladık ve ti görüyordum. Se lenek ve görenek Münih’ten Antalya’ya uçtuk. İki kişi bir rik film stüdyo lerin hissedil seti taşıdı diyebilirim. ları çok bü diği bir film. n Çekimler nasıl geçti? yüktü, ken Tercih ola Sevgi Hirschhöuser: Çekime ailem, dimi ha rak daha arkadaşlarım, köydeki herkes yardım rika his az diyalo etti. Sanki filmi hep birlikte çektik. Fil sediyor ğun oldu mi çektiğimiz evin sahibi Ramazan dum. Eki ğu, uzun Ağabey, bize evini açtı. Senaryolaştır bin tama soluklu ma süresi bir yıl, senaryo üzerinde ça mı Alman sessizlik lışma üç gün, çekim ise 17 gün sürdü. dı. Ve 6 ay çalıştığım bu set, aynı zamanda eşim ile de Burak karakterini canlandıran Burak Aydın’la Cemil karakterini canlandıran Numan Çakır filmin afişinde. ve çoğunlukla mimiklerin kullanıldığı sahneleri ter Daha kısa sürede olması gerekirdi, ancak pembe ışığı yakalamak için sadece akşamüstleri güzel ışıklarda çalıştık. Numan Çakır, çekimlerden sonra ha tanıştığım, hayatımın cih ettim. la köydekilerle iletişim içindeydi, onla en büyük dönüm noktası oldu. Köy hayatındaki zaman akı ra misafir oluyordu. Kendisi, sette ina Antalya’da lisede okurken de hafta son şını anlatabilmek, seyircilere geçme nılmaz dikkatli ve disiplinliydi. Burak ları giderek İstanbul’da dublörlük yap yen zaman hissi vermek adına sahne ile çekimlerinde kesinlikle ona tecrü maya devam ettim. “Aşkı Memnu” dizi leri özellikle uzun bıraktım. İlk filmim be kattığı kadar bana da tecrübe kattı. sinde Hazal Kaya’nın, “Fatmagül’ün Su de ayakları yere basan bir konu ter Filmde uzun soluklu sahnelere yer ver çu Ne?” dizisinde ise Beren Saat’in dub cih etmek istedim. İmkânlar içerisinde mek istiyor ve tek çekim, tek plan sah lörlüğünü yaptım. O arada sinemanın imkânsızlıkları yaşayan insanlara, bas nelerde çalışmak istiyordum. Yani hata diğer alanlarıyla da ilgilenmeye başla kı altında devam etmek zorunda kalan sız olmalıydı. Özellikle bu sahneleri çok dım. Senaryo yazımı, kurgu, yönetmen pasif karakterlere odaklanarak, onların güzel atlattık. Bu hayal gibi deneyim lik gibi kendimi uçsuz bucaksız bir se hedeflerinde ve hayatlarında yalnız ol beni yönetmen yaptı diyebilirim. Post rüvenin içinde buldum. madıklarını hissettirebilmek için böyle prodüksiyonda ses dizaynını Tim Höfer, Eş katkısı bir film çekmek istedim. Cemil karak renklendirme Marco Zanoni ve müzikteri için profesyonel bir oyuncu ile çalı lerini İsrail kökenli Berlin’de yaşayan n Görüntü yönetmeni eşiniz Chris şırken, Burak karakteri için de filmde müzisyen Shaul Bustan yaptı. Hirschhöuser ile Serik stüdyosunda ta ki hayat deneyimsizliğinde olduğu gibi, n Yurtdışında yaşayan ve üreten bir nıştınız. Eş ve iş birlikteliği nasıl gelişti? film deneyimi olmayan ve köyde yaşa sanatçı olarak çekim sırasında kendi Sevgi Hirschhöuser: Arkadaş oldu yan bir genç tercih ettim. Böyle drama nizi sınırlı hissettiniz mi? ğumuz dönemde hep sinemaya gider ve tik, ağır hayat konusu işleyen filmler Sevgi Hirschhöuser: Sınırlar hep filmlerden konuşurduk. Sonrası orta de, umutlu sahnelerin olması beni etki var. Sınırlar yazarken başlıyor, sınırlar da. Yıllardır birçok projede birlikte ça leyen ilham kaynağı. İnanıyorum izle çekerken devam ediyor, sınırlar için lışıyoruz. Uzunkısa film, reklam, mü yicilerin de Toprak’tan ilham alacakları de bitirip sunduğunuz her şey sınırlar zik, fashion klipleri, sayısız proje. Çe noktalar olacaktır. içinde sizi başarıya götürebiliyor. Sınır kimlerde hep tartışarak fikir paylaşı n Herkes bir gecede, iki kez “En İyi ların olduğunu bilerek yola başladım. mı yaparız. İkimizin en güzel yanı iş bi Erkek Oyuncu” ödülünü alan Numan Buna pozitif bakıyorum, çünkü evren tirici olmamız. Chris görüntü yönetme Çakır’a yöneldi ama ekipte çok başa sel olmak için gelecekte ne kadar daha ni olarak İtalya ve Amerika’dan üç kez rılı ve ilk kez oynayan bir genç, Bu sınır aşmak gerekecek onları hesapla “En İyi Sinematografi” ödülü aldı. İşimi rak Aydın da var. ma fırsatı verecektir. Her ülkede büyük ze katkısı büyük. Sevgi Hirschhöuser: Numan Çakır prodüksiyonların, büyük ses getiren Cemil ve Burak’ın oyuncuları özellik ile ilk projemi paylaşma şansımı bul kopyala yapıştır projeleri ile alkış yap le öyle seçildi. duğumda yılların deneyimini bir ke malarını anlamıyorum. Sinema salonla n İlk filminiz Toprak nasıl doğdu? nara bırakıp bir dost gibi dinledi beni rında her yıl sadece ünlü isimli yönet Sevgi Hirschhöuser: Toprak filmi ve senaryoyu okumak istedi. Cemil ka menlerin film posterleri ve aynı ünlü nin tümü tek gerçek bir hayat hikâyesi rakterini oynamayı kabul etmesi bana ler yer alıyor. Film, sanattır ve emektir. olmasa da içindeki olaylar bölüm bö güç verdi. Çünkü hikâye, Cemil ve Bu Ben ülkemizde çok bağımsız film ya lüm gerçek hayatlardan, okuduğum ha rak karakterleri üzerinden işleniyor. pımcılarının olduğunu ve onların fikir berler, gördüklerimden bir araya geti Burak’ı oynayacak genç oyuncunun hiç lerinin önemli olduğunu düşünüyorum. rildi. Mesela bir gencin aile özlemi, dik deneyimi yoktu. Filmin çekildiği köy Film yapmak sadece büyük şirketlerin kafalı bir aile bireyi, her zaman en iyi de yaşıyordu. Oyuncu olma hayali var işi gibi görünüyor, halbuki bireysel ça sini yaptığını düşünürken, yeni hatala ve benim kuzenim. Hepsinden önemlisi balarla da film yapmak mümkün. Oktay Akbal çağının tanığı bir yazardı. Her şeyden önce Cumhuriyet edebiyatını kuran, yaratan edebiyatçılar arasındaydı. Edebiyata şiirle başladı, şiir gibi öyküler, denemeler, romanlar yazdı, çeviriler yaptı. Yapıtlarıyla, düşünceleriyle iz bıraktı. Yazdıklarının tümü kaynağını, gücünü Cumhuriyet felsefesinden, yaşamdan alan yapıtlardı. Türkiye Yazarlar Sendikası’nın Yaşar Kemal, Aziz Nesin’den sonra üçüncü genel başkanlığını yaptı. Aramızdan beş yıl önce, 28 Ağustos 2015’te ayrıldı. Ama adı hiç unutulmadı. Şimdi Oktay Akbal Edebiyat Ödülü ile de adı hep anılacak. Çünkü 16 öykü, 5 toplu basım (öykü), 5 roman, 5 anı, 7 günce, 26 deneme, 1 gezi, 2 çocuk öyküsü, 1 mektup, 16 çeviri olmak üzere, 84 basılı kitabıyla binlerce köşe yazısıyla, milyonlarca okurla buluştu, buluşuyor. Özellikle Cumhuriyet’te yayımlanan 40 yılı bulan köşe yazılarına bugün de Cumhuriyet Arşiv’den ulaşılabiliyor. Oktay Akbal yazısı okuma tadı yine alınabiliyor. Yaşadıklarını, düşlerini yazdı Çağının tanığı olan Oktay Akbal, kendine ve topluma yabancılaşmadan yazılarında, yapıtlarında kendini, düş Beş yıl geçti... lerini, toplumu, dünyayı anlattı. Kendini toplum içinde bir birey olarak gördüğü için yazdı. Bireyci ve egoist bir bakış değildi. Savunduğu devrimci bir yaşamdı. Toplumu çağdaşlaşmaya ulaştıracak olan Atatürkçülük’tü. O da “devrimci bir eylemin adı”ydı. Atatürkçülük Savaşı (Telgrafhane Yayınları, 2017) adlı kitabında bunu şöyle açıkladı: “Cumhuriyetle birlikte doğan yetişen kuşakların amacı birer Atatürk olmaktı. Atatürk’e yaklaşmaktı. Atatürk’ün gösterdiği amaca ulaşmaktı. Ama olmadı, olamadı. Bunun, özümsenmesini geleceğin tarihçileri yapacak. Ama bu yolda çaba harcayan, didinen, savaşım verenler vardı. Bugün de var... Kendimi o savaşçılardan biri zaman zaman yorgun, bezgin, ama her zaman yeni bir güçle, bir umutla yeniden savaşıma atılan bir savaşçı sayarım.”(s.13,14) Arkadaş canlısıydı Aramızdan ayrılmadan bir yıl önce bana emanet ettiği, yayımladığım Oktay Akbal’a Mektuplar (İş Kültür Yayınları, 2014) adlı kitabındaki 138 mektup, arkadaşlarına verdiği önemin, yaşama, edebiyata bakışının belgeleridir. Bu mektuplara yansıyan Oktay Akbal gerçeğinin küçük bir kesitiydi. Onlarda kendi ve arkadaşlarının öğrencilikten başlayarak aşklarına, iş arayışlarına, dostluklarına, kavgalarına, yol arkadaşlığından yapıt yazma ve yayımlama dünyasının koşullarına, günün sosyal, siyasal, kültürel yapısına varıncaya kadar pek çok bilgi yer alıyor. Ortaya çıkan gerçek Oktay Akbal’ın arkadaş canlısı, herkesin sevdiği, güven ve saygı duyduğu tüm arkadaşlarının sorunlarıyla ilgilenen bir yazar olduğudur. Bu nedenle yarım yüzyıllık arkadaşı İlhan Selçuk, kendi ve arkadaşlarının duygusunu bir yazısına başlık yapmıştı: “Biz Oktay Akbal’ı Hep Sevdik”. Oktay Akbal, savunduğu devrimci yaşamdan hiç ödün vermeden, siyasal iktidarlara, güç odaklarına boyun eğmeden dünyamızı aydınlattı, zulme karşı çıktı, özgürlüğü savundu. Edebiyatı, insanları, yaşamı sevmemize katkıda bulundu. Atatürkçülük savaşını her zaman sürdürdü. Oktay Akbal Edebiyat Ödülü Oktay Akbal, son yıllarını sürekli olmak üzere, 40 yıl yaz aylarını Muğla ili Ula ilçesi Akyaka beldesinde geçirdi. Muğla’yı, Muğlalıları çok sevdi, Muğlalı oldu, yaşadığı sokağa adı verildi. Sonsuzluğa yolculuğu için de Muğla’yı seçti, burada toprağa verildi. Oktay Akbal, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün’ün, Muğlalı yazar Prof. Dr. Şadan Gökovalı’nın, Akyakalı dostu, turizmci Hamdi Yücel Gürsoy’un deyişiyle “Muğla sevdalısı”ydı. Şimdi Dr. Osman Gürün, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, her yıl edebiyatçılara Oktay Akbal Edebiyat Ödülü verme kararıyla, Muğla sevdalısı Oktay Akbal’ı selamlıyor, onu hiç unutmadığımızı hepimiz adına duyuruyor. Teşekkürler Sayın Gürün! Edebiyatımızın büyük ustası ve gazetemizin simgelerinden Sevgili Oktay Ağabey’i sevgi, saygı, özlemle anıyorum! Unutan unutsun. Biz unutmayalım! Üç gün sonra 30 Ağustos! Büyük Zafer Bayramımız! Coşkuyla kutluyoruz/ kutlamalıyız! Bu zaferi ulusumuza kazandıran başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, silah arkadaşlarının anısı önünde minnetle, saygıyla eğiliyoruz! Sıra dışı bir piyanist: Can Çakmur İnsana dair, yaşantımıza dair, ülkemize dair, geleceğimize dair her ama her alanın baskı altına alındığı bir dönemden geçmekteyiz... Gerçek sayıları gizlenen ölümcül salgından söz etmiyorum sadece... Hepiniz biliyorsunuz: Fetih tutkusunu, ekonomik çöküntüyü, işsizliği, medyaya baskıları, Giresun’da “afet” denilen ama iktidar sahiplerinin neden olduğu yıkımı, milli bayramları yasaklayıp dini gösterişe yönelmeyi, ayrımcılığı... Bize dayatılan tüm kötülükleri anbean yaşamaktayız... Bu ortamda günün sonunda bir sandalyeye ilişmişsiniz... Karşınızdaki sahneye bir genç çıkıyor, gülümseyen aydınlık bir yüzle size teşekkür ediyor. İnsanlık için, müzik için, sanat için teşekkür ediyor. “İyi ki varsınız. İyi ki buradasınız” diyor... Ve dört ay aradan sonra ilk kez bir resital vermek üzere piyanonun başına geçiyor... O andan sonra yaşadığınız tüm kötülükler, size dayatılan tüm baskılar sizden yavaş yavaş uzaklaşmaya başlıyor. O gencin, piyanonun tuşlarında gezinen parmakları, ruhunuzda sadece ve sadece güzellikleri ortaya çıkarmaya başlıyor. O gencin kullandığı dil, kendi içinizde geliştirdiğiniz dille, kendi algılarınızla, kendi çağrışımlarınız, kendi yarattığınız anlamlarla bütünleşiyor. O gencin adı Can Çakmur... Büyülü bahçede Önceki akşam Sabancı Müzesi Fıstıklı Teras’ta “Bahçede Yaz Festivali”nin açılışı vardı. Oraya “Büyülü Bahçe” diyorum. Mesafeli ve maskeli oturma düzeniyle İstanbul Boğazı’nı kucaklayan bir bahçe... Hakan Erdoğan Prodüksiyonları’nı bu sayfanın okurları bilir. Yıllardır olağanüstü mekânlarda “Bach ve Bahar”, “Bach ve Caz”, “Bach ve Aşk” vb. temalar çevresinde düzenlediği konserlerle hem kenti hem nitelikli müzik dinleyicilerini zenginleştirir. Bu yılın teması “Beethoven 250 Dede Efendi”... İki ayrı dünyanın ve coğrafyanın, aynı dönemde yaşamış iki muhteşem bestecisini çok ilginç bir programda buluşturan festival, uluslararası katılımla 10 Eylül’e dek sürüyor. Kamran İnce’nin Dede Efendi için festival için özel bestelediği “Dede Remix”in dünya prömiyeri de burada yapılacak. Açılış gecesine dönüyorum: ‘Düşünür piyanist’ Can Çakmur, 23 yaşında, dünya çapında piyanistlerimizden biri. 2015’ten beri kazanmadığı ödül yok. Japonya’da, büyük prestijli Hamamatsu Uluslararası Piyano Yarışması’nda (2018) birinci olması, (üstelik parmağı yaralıyken birinci olması) önünde sayısız kapı açacak, ona pek çok konser olanağı, büyük ve önemli orkestralarla çalışma fırsatı, muhteşem eleştiriler ve plak kaydı kazandıracaktı. Önceki akşam Bach’ın “Partita”larıyla başlayıp Haydn’ın özgürlüğünden ve neşesinden süzülüp Beethoven’ın ilk dönem iki sonatına yöneldiğinde romantizmin müjdesini de veriyordu... İşte ben asıl buna müjde derim! Her parçadan önce verdiği kısa özlü bilgilerle, sağduyulu konuşmasıyla, sahnedeki alçakgönüllü ama sahici duruşuyla, yaşının çok üstünde olgunluğuyla, çalışındaki sonsuz duyarlılıkla hem ölümsüz bestecileri hem biz ölümlü dinleyicileri farklı dünyalara taşıdı, mutlu etti. Bu yazı, bir müzik eleştirisi olmadığı için ilk bölümdeki duygularımı tekrarlayıp şunu ekleyebilirim: Can Çakmur’u dinlerken her notanın ayrı bir anlamı olduğu duygusuna kapılıyor insan. Her notasıyla içimde bir ışık yaktı, umut verdi... Can Çakmur’u sadece yorumlarındaki duyarlılığı için, teknik ustalığı için değil (Hadi itiraf edeyim: Büyükannesi, sınıf arkadaşım olduğu için de değil.) yazdıkları için de çok seviyor ve saygı duyuyorum. Yıllardır Serhan Bali’nin çıkardığı “Andante” dergisinde müzik üzerine, besteciler üzerine düşüncelerini paylaşıyor. (“Düşünür piyanist” tanımlaması için Serhan Bali’ye teşekkürler.) Nitelikli müziğe “korkutucu bir ağırlık” yüklememizin yanlışlığını vurgulayan, önümüzde ufuklar açan, öylesine olgun düşünce yazıları... Can Çakmur’a göre: “Müzik bizim ona anlam atfettiğimiz ölçüde anlamlıdır.” Teşekkürler Can Çakmur! İyi ki varsın! Matt Dillon, Venedik Film Festivali jürisine katıldı ABD’li aktör Matt Dillon, 77. Uluslararası Venedik Film Festivali’nin jürisinde yer alacak. Organizasyondan yapılan açıklamada, daha önce belirlenen jüride yer alan Romen yönetmen Cristi Puiu’nun festivale katılamayacağını bildirmesi üzerine, onun yerine ABD’li aktör Matt Dillon’un jüriye dahil edildiği belirtildi. Matt Dillon