18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 4 HAZİRAN 2020 PERŞEMBE YORUM ABD’nin Çin karşıtı G11 planı ABD Başkanı Donald Trump önemli bir saptama yaptı: “G7’nin, dünyada olanları düzgün bir şekilde temsil ettiğini hissetmiyorum. Bu ülkeler grubu, miadını doldurdu.” (31.5.2020). 1975’te kurulan; ABD, Kanada, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve Japonya’dan oluşan G7, özetle “kapitalist Batı bloku”dur. Ancak 45 yıl önceki şartlar artık yok, dünya değişti. Yeni bir dünya kuruluyor. “En gelişmiş”ler kulübü içindeki ülkelerden daha gelişmiş ülkeler var. Başta Çin! O nedenle Trump’ın “G7 miadını doldurdu” saptaması doğrudur. G7’den G11’e ve D10’a Peki, G7 miadını doldurduysa, Trump yerine ne öneriyor? İşte esas mesele burası... Trump: “Gruba, Rusya, Hindistan, Güney Kore ve Avustralya’nın da eklenmesini istiyoruz.” (31.5.2020) Yani ABD, G7’nin dört yeni katılımla G11 olmasını istiyor. Tamam, Rusya ve Hindistan’ın katılımıyla G7 bir “Batı kulübü” olmaktan çıkıyor ama Çin yok! Bitmedi: Aynı süreçte İngiltere’den de bir öneri geldi: D10, Demokratik Ortaklar Kulübü. İngiliz hükümetinin ABD’ye önerisi şu: Hindistan, Güney Kore ve Avustralya’yı G7’ye ekleyerek D10’u kurmak. Londra’nın Washington’dan farkı Çin dışında Rusya’yı da dışarıda bırakmak istemesi... Londra’nın planı Huawei’ye karşı “5G ekipmanları tedarik havuzu” oluşturmak. Geçen hafta İngiliz gazeteleri, İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın, Çinli Huawei’nin 5G ağına katılımını azaltmayı planladığını yazmıştı. 5G çok şeyi değiştirecek ve ABD ile İngiltere Çinli Huawei’nin bu alanda liderlik yapmasını kesmeye yoğunlaşmış durumda... Hedef: Çin’e karşı daha geniş Batı Washington’un hedefi ise çok daha kapsamlı. Amerikan Hegemonyasının Sonu isimli kitabımızda derinlemesine incelemiştik: ABD’nin hedefi “Çin’e karşı daha geniş Batı” inşa etmek. ABD’nin “büyük stratejisi” de bu hedefin nasıl gerçekleştirileceğiyle ilgili... Washington’un “Çin’e karşı daha geniş Batı” inşa etmek için öncelikli anahtarı Yeltsin’li Rusya’ydı. G8 bunun içindi ancak Putin’li Rusya o plana uymadı! Dahası ABD strateji belgelerine de girdiği gibi, tersine yıllar içerisinde ÇinRusya ittifakı oluştu. Ocak 2019’da ABD Senatosu’na rapor sunan ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Dan Coats şu saptamayı yapmıştı: “Çin ve Rusya, hiç olmadığı kadar ABD’ye karşı birleşmiş durumda.” ABD o nedenle Çin’i Rusya’dan çok, Hindistan’la dengeleyebilmenin mümkün olduğunu düşünüyor. Buna uygun olarak da “AsyaPasifik stratejisini”, Haziran 2019’da “HintPasifik stratejisi” diye güncellemişti. Moskova’dan plana ret İşte ABD bu kez hem Rusya’yı hem Hindistan’ı dahil ederek “Çin’e karşı daha geniş Batı” kurma peşinde. Böylece bir taşla iki kuş vuracağını düşünüyor. Hem Çin’i yalnızlaştırmış olacak hem de Rusya ve Hindistan’ın Çin’le birlikte yer aldığı ŞİÖ ile BRICS’ı zayıflatmış olacak! Peki, mümkün mü? Değil elbette! Nitekim Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın ABD teklifi karşısındaki ilk değerlendirmesi, bunun mümkün olmayacağına işaret ediyor. Rusya Dışişleri Sözcüsü Zaharova özetle şöyle diyor: “ABD Başkanı’nın, G7’nin ‘miadı dolan ülkeler grubu’ olduğu yönündeki yaklaşımına katılıyoruz. Ancak Pekin’in katılımı olmadan küresel öneme sahip ciddi girişimleri hayata geçirmek pek mümkün değil. Ayrıca hem G7’nin, hem BRICS’in, ‘hem de dünyanın sadece bir parçasının değil, tümünün önde gelen ekonomik büyüme ve siyasi etki merkezlerinin’ temsil edildiği G20 gibi etkili ve denenmiş bir format var.” (2.6.2020). Yani Moskova, 1999’da kurulan ve Çin’in de içinde yer aldığı G20 ile yola devam edilmesini savunuyor. ‘Asya Yüzyılı’ Evet, yeni bir dünya kuruluyor. G7’nin miadının dolduğunun saptanması da, yerine öneriler yapılması da, “yeni dünyanın” nasıl inşa edileceğine dair bilek güreşleridir... “Amerikan Yüzyılı”nın bitip “Asya Yüzyılı”nın başladığı şu süreçte, pek çok “eski” kurum değişecek. Amerikan Hegemonyasının Sonu’nda belirttik: Tek kutuplu dünya yıkıldı, artık ABD, Çin, AB, Hindistan ve Rusya’dan oluşan beş merkezli dünya var... 4 HAZİRAN 2020 SAYI: 34571 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 03:29 05:26 13:07 17:06 20:39 22:27 Ankara 03:21 05:14 12:52 16:49 20:20 22:04 İzmir 03:54 05:41 13:15 17:09 20:38 22:18 BİR SENARYO: Farz edin, AKP seçimi kaybetti ve ana muhalefet partisi ol mak isteyenlerdir. Üç idam büyük bir hataydı. İsmet İnönü, son saniyeye ka du. Diyelim ki, iktidardan düştü dar onları durdurmak için uğ ğü günden itibaren, demokrasi raştı ama başaramadı. Bu ağır den nasibini almamış “yeni bir hata, 1960 baharına ve 10 yıl iktidarın” tahakkümüyle, önce lık DP iktidarına sığan felaketle AKP’nin tüm mallarına el kondu, ri yok saymamız için bir neden sonra bu partiyi savunan bütün değildir. İdamlar ne kadar kor Darbelerin anası, gazeteciler hapse atıldı ve ya yın organlarına kapatma cezaları verildi. Erdoğan, siyasi gezi kunç bir hataysa, DP’nin yaptığı darbe de o kadar affedilmez bir suçtur. Yıllardır empoze edilenin lerinde değişik kent girişlerinde taşlanma ile karşılandı, tehditler savruldu, miting hakkı ve iki 27 Nisan! aksine, tarihi 1961 Anayasası da bu ülkenin yüz akıdır. Evet, ortada 1960 baha kişiden fazlasının yan yana yürümesi bile yasaklandı. Tayyip Bey’i savunan gençlere polis meydan dayakları attı. Kısa kesiyorum, diyelim ki iktidara gelen yeni parti maalesef “iktidarın zulmetme hakkını” kullanmaya çalışıyor; Erdoğan da bu kötü günlerin geçmesini bekliyor ve bir dahaki seçimlere en kararlı şekilde hazırlanıyor. Sonra yeni iktidar partisi veya bir koalisyon, kendi içinden 15 kişilik bir komisyon çıkarıyor ve şunu söylüyor: “Ben güçler ayrılığını iptal ettim. Yasama, yürütme ve yargıyı birleştirdim. Şimdi benim 15 milletvekilim AKP’yi yargılayacak ve kendi alacağı kararlarla AKP’li milletvekillerine en ağır cezaları verebileceği gibi, partiyi bile kapayabilecek. AKP’yi savunan basın organları ve gazeteciler de bu soruşturmaya girecek. Ayrıca, kurulan Tahkikat Komisyonu’nun sürdüreceği tüm soruşturmalar gizli celsede ele alınacak ve bunlar hakkında basının hiçbir şey yazma hakkı olmayacak! Siyasi faaliyetler de yasaklanmış olacak. Tayyip Bey, partisinin uydurma gerekçelerle üzerine gidilip kapatıldığını görüyor olacak, ama bunun hakkında basına bile gidemeyecek!” Ayrıca ertesi gün, tüm siyasi faaliyetler yasaklanmış “örfi idare”ye geçilmiş! Partinizin fişi çekilmiş ölüme götürülüyor saniyeye kadar mucizeyi deneyip, Demokrat Parti’nin bu hayati hatadan dönebilmesi için çok uğraştı. İnanıyorum ki, belki ilk defa 27 Nisan’da geri dönüşü olmayan bir sivil darbe yapıldığını bu cümlelerle size hissettirmeyi başardım. O gün anayasa yırtıldı, ülkenin rejimine saldırıldı, partiler kanununa ve siyasetçilerin bireysel vatandaşlık haklarına saldırıldı ve bir parti, ülkenin parlamentosunu ve demokratik yapısını çöpe attı. Daha da ötesinde, ufukta herhangi bir olası seçim şansı da bırakılmadı. 27 Mayıs hakkında size anlatılan “darbelerin anasıdır” sözünün esasında neden yalnız 27 Nisan hakkında sarf edilebileceğini bilmem şimdi anlatabildim mi? O tarihte Demokrat Parti’nin 12 Nisan’da kurduğu “Tahkikat Encümeni”ne olağandışı yetkiler verildi ve demokrasinin ipi çekildi. Geçen hafta Emre Kongar’ın “İlk Darbe: 28 Nisan 1960 Tahkikat Encümeni” başlıklı makalesi, şu an okuduğunuz hakikatleri paylaşmamda tetikleyici olmuştur, kendisine çok teşekkür ederim. Eminim bu kurduğum farklı analoji ile AKP’li siyasetçiler veya 27 Mayıs hakkında aynen onlar gibi konuşan Sayın Kılıçdaroğlu da esasında 27 Nisan’da neler yaşandığını belki ilk defa anlayabilecekler. rında yaşanan bir kara leke var. Ama o tarih 27 Mayıs değil, net olarak yukarıda aktardığımız gibi 27 Nisan, yani Tahkikat Komisyonu’nun ülkemizi karanlığa soktuğu gündür. 27 Mayıs, yasadışı darbenin etkisiz hale getirilmesinden ibarettir. Bir makaleye sığmayacak olan bölüm, 195060 arasında DP’nin demokrasi ve insanlığa karşı işlediği ağır suçların dökümüdür. Bunlar maalesef, sayfalarda yeri sınırlı gazete köşelerine değil ancak tez konularına ve dev kitaplara konu olabilir. Yalnız sembolik olarak bazılarını hatırlatmakla yetineceğim: Osman Bölükbaşı’na oy verip onu milletvekili seçtirdiği için Kırşehir’i il statüsünden ilçe statüsüne düşürmek, DP’ye kaydolanları Devlet Radyosu’ndan “Vatan Cephesi’ne geçenler” diye her gün anons ederek yüceltme propagandası yapmak/böylece toplumun diğer yarısını nifak cephesi gibi göstermek, 250’ye yakın basın mensubunu hapse atmak, son dakika sansürleri ile manşetlerin sildirildiği, yazısız, boş bırakılmış sütunlarla gazeteleri çıkarmaya zorlamak, Kayseri ve Uşak’ta İnönü’ye kent girişinde taşlama ve saldırı, Topkapı’da linç girişimi, tutuklanan siyasetçiler, dövülen öğrenciler ve rektörler... Bu son ve şikâyet edebileceğiniz hiçbir merci yok! Seçim umudu mu? Hani hep İktidarı, kendisinin suz listeyi lütfen kendiniz araştırın. Biz bugüne kadar şu büyük ha tekrarlıyorlar ya, “seçimle gelen se imtiyazlı zulmetme tayı yaptık: Bu uzun zulüm listesi çimle gider”, işte ufukta normal hiçbir seçim yok, olsa olsa da ana rakip makamı olarak görenler ne, Tahkikat Komisyonu’nu ve 27 Nisan’ı, “bu da en önemlisi” de parti kapatıldıktan sonra göstermelik Türkiye’de bu sene yine, 27 sek bile araya veya en sona koy birkaç küçük parti ile “Seçim yapıldı!” Mayıs’ın 60. yıldönümünde bekle duk. Dolayısı ile diğer suçlar ara diyebilmek için bir ortaoyunu sahne nen linç kampanyası yaşandı. Bü sında 27 Nisan darbesinin “kay ye konacak! Ne yapardı Tayyip Bey? tün darbeler aynı sepete kondu, namasına” neden olduk. Ger O bildiğimiz sert ve mangalda kül bı çalkalandı ve yine sonuç ilan edil çeklerin öğrenilebileceği tüm bil rakmayan sesiyle, tarihten örneklerle di: “Hepsi kötüdür, en kötüsü de bu gi kaynaklarının önü kesilmiş ortalığı birbirine katardı! “Hayır Tay darbelerin anası olan 27 Mayıs’tır.” ken, konunun ne olduğunu za yip Bey öyle yapmazdı. Partisinin ka Böyle hoyrat ve genellemeci özet ten pek bilmeyen yeni neslin, bu patılmasını, kendisinin veya milletve ler, oportünist ve “güvenlidir.” Böy nu neden algılayamadığına şa killerinin hapse atılmasını seyreder, lece “politically correct” olarak risk şırıyor muyuz? DP iktidarı boyun kaderine razı olur, usluca karanlığa almadan, önemli gibi bir beyan ver ca yaşananlar, demokrasinin ver gömülmeyi kabul ederdi” diyorsanız, miş olursunuz. Halbuki tarihten diği iktidarı, kendisinin “zulüm yap o sizin tahmininiz! Bence akıl almaz böyle bahsedilemez. Bu bilimsel ma hakkı” olarak gören iptidai, her saldırılara karşı isyan eder ve kitleleri likten uzak anlamsız bir yaklaşım hangi bir demokrasi ile yönetilen ül sokağa çağırırdı... (Tıpkı 15 Temmuz dır. Tarihte her dönemin ayrı ger kenin siyasetçisi olmayı hazmede gecesi yaptığı gibi) çekleri ve koşulları vardır. Bu şe memiş insanların vukuat dökümün 27 Nisan 1960’a gelene ve daha kilde tarihten söz edebilenler, an den ibarettir. sonra 27 Mayıs yaşanana kadar, cak dünü bugünün konforuyla ka Yarın aynı konunun devamın İsmet İnönü ve CHP’nin yaşadı falarına göre deforme ederek si da darbe, idamlar, devrim ve 1961 ğı da aynen buydu! İsmet Paşa son yasete malzeme olarak kullan Anayasası’nı ele alacağım. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 234 5 678 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Trakya yöresine özgü bir 1 halk oyunu. 2/ Kimliği belirlenemeyen uzay cisimlerine 2 S İ LEZYEN EBER OT İ T 1 2 verilen ad... Belli bir bölgey 3 le ilgili olan. 3/ Türkiye’den 4 Yunanistan’a göç eden Rumların oluşturduğu müzik 5 L İ G GR İ U ESARET BR K L İ MU Z İ N 3 4 türü. 4/ Bir gösterme sıfatı... 6 T A P E A B A 5 Kendi alanında en önde gelen kimse. 5/ Bir pamuk cinsi... İki tarla arasındaki sınır. 6/ Az pişmiş et... Se 7 8 ÖKE REM İ L RONDE L AA A 6 9 RE KONUR 7 vinç belirten bir ünlem. 7/ 8 Bir zaman birimi... Samanla karışık tahıl. 8/ Çözümlemeli. 9/ Güldürü türünde 9 kısa oyun... Yeniçerilerin giydiği miğfer biçimli ve sor guçlu bir tür başlık. YUKARIDAN AŞAĞIYA: nılan “Kar Adam”a verilen ad... “Acıbalık, gördek” 1/ Bıldırcın akını. 2/ Batı Anadolu köy yiğidi... Deriyle gibi adlar da verilen bir balık. 7/ Süpürgeotu, funda... kaplı ve tek kişilik Eskimo kayığı. 3/ Avustralya’da İskambilde koz. 8/ Az masraflı, hesaplı. 9/ Tek bir yaşayan keseli ve memeli bir hayvan... Bir soru sözü. bireyden eşeysiz üreme yoluyla türemiş, genetik ya 4/ Koyu un çorbası. 5/ Malik, sahip... Birbirine yakın pıları aynı olan canlı... Yeni Zelanda’nın yerli halkı adalar topluluğu. 6/ Himalayalar’da yaşadığına ina Maorilerin savaş dansı. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Ayrıntılar Yancı olmadan seçim kazanmak! “E rken seçim olur mu” sorusu her zaman bereketli tartışmalar açar. Bizim gibi geri kalmış ülkelerde seçimler göstermeliktir; sömürü düzeni partileri arasında görev değişimi olurdu eskiden. Halk bu demokrasicilik oyununa kanar, kendini yönetime katılır sanırdı. “Du” diyorum, çünkü AKP yıllarında seçimler göstermelik olmanın yanı sıra, bir de güvenilmez hale geldi. En son YSK Başkanı açıkça söyledi, “Anadolu Ajansı benim müşterim değil” diye. O halde tüm ülkeye bilgi veren bu ajans, seçimin galibini bunca hızla açıklarken, sonuçları kimden alıyordu? Yanıtı biliyoruz. HHH Muhalefet partileri ilkin seçim güvenliği konusunda hassas olmalıydı. Seçim sürecinde devletin tüm olanaklarını kullanan iktidar, bir de sonuç açıklama işini tekeline aldı. Şöyle bir düşünün, “7 Haziran”dan bu yana güvenilir bir seçim geliyor mu aklınıza? Ne halkoylamaları, ne yerel/genel seçimler, kimsede inandırıcı izlenim uyandırdı. Ya “atı alan Üsküdar’ı geçti” dendi ya da “hiçbir şey olmadıysa da bir şeyler oldu” tavrı egemen oldu. Son 31 Mart seçimi için tekrarlanmamalı demiştim ısrarla. Kimileri “iyi oldu fark arttı” diye sevindi. Büyük yanlış bu yaklaşım! Kazandığın seçime sahip çıkamazsan, gün gelir ağır bedel ödersin. Ya tersi olsaydı, kazanamasaydınız? HHH AKPMHP ortaklığı kendi dışında olan herkesi gayri milli sayıyor. Bu, “sandıktan biz çıkmazsak seçimi düşman kazanır” demektir. Böyle bir anlayış, örneğin HDP belediyelerine yapılan türden algı oluşturarak her an, herkesi suçlu haline getirebilir. Bugün İstanbul’da İmamoğlu’na uygulanan budur. Gobbels benzeri basın kampanyasıyla, seçilmiş başkan hedefe konuyor. Adana ve İzmir’de partisinin genç üyelerini yalnız bırakan siyasal anlayış, belediye başkanları görevden alınır, hatta mahpusa tıkılırsa herhangi bir oyun planı yapmış mıdır? Demem o ki, demokratik hak aranacak alan hızla daralıyor. Seçim güvenliği sorunu büyüyor. HHH AKP risk alarak ülkeyi ittifakların sığ denklemine sıkıştırdı. Şimdilik bu cephe ne kadar zenginleşirse, o kadar iyi yaklaşımı hâkim muhalefette. Oysa bu esnek, ilkesiz beraberlik iktidarın her an çıkarları doğrultusunda manevra yapmasını sağlayacaktır. Ekmelettin İhsanoğlu sürecini anımsayalım. O zaman MHP muhalefetteydi, Devlet Bey’in gönlü kırılmasın diye onun adayında anlaşıldı. Sonuç? Adam hem seçimi kaybetti hem CHP’nin teklifini reddedip MHP’den vekil oldu, üstelik iktidarın yanına ilişerek bir de oy verenlere ihanet etti. Tıpış tıpış sandığa gitmek hiçbir zaman iyi sonuç vermez. HHH Seçim erken ya da geç olsun, bugünden ittifak yapacak partiler bir manifesto yayımlamalılar. Bunun içinde hangi ilkelerde bir arada oldukları yazılmalı, bir. Asla saf değiştirmeyeceklerini, güncel çıkarlara göre tutum almayacaklarını taahhüt etmeliler, iki. Seçim süreci ve sonuçları bağlamında doğacak herhangi bir sorun karşısında ne türden tutum takınacaklarını açıkça bildirmeliler, üç. Bu siyasal metin hem “etik” bağlayıcılık taşımalı hem de gevşek bağın anlamını ortaya koymalı, güçlendirmelidir. Bu metinde, başkanlık sisteminden vazgeçileceği net yazılmalıdır, dört. Ayrıca tüm siyasi partilerin Meclis’te temsil edilmesi için ne tür bir çalışma yapılacağı da eklenmelidir. HHH Siyasetçiden asgari tutarlılık, etik ölçü beklemek hakkımız. Yazık ki, salt Erdoğan figürü üzerinden biçimlenen bu sahnede, pek kimse bu işlere ilgi duymuyor. Oysa Davutoğlu, Babacan daha günah çıkarmadı. Yakın tarihe yönelik, örneğin Dişli olayında gördüğümüz gibi açıklanmaya muhtaç pek çok konu var. Önümüzdeki süreç, daha güvenlikçi politikalarla siyasetin biçim alacağını gösteriyor bize. Şimdiden demokratik hedefleri ortaya koyan bu türden bir metin ön almaya yarayacaktır. Ayrıca benim gibi, bu ittifaklarda yer alan siyasilerin laiklik, Cumhuriyet, Diyanet türü konularda ne düşündüğünü de öğrenmiş oluruz bu sayede. Farkında mısınız; kimseler kimse bunlardan söz açmıyor, hatta gündeme getiren lanetleniyor! HHH Dedim ya sahte demokrasicilik oyunu bu, hiç değilse kuralları belli olsun! Askerin hukuk zaferi Afyonkarahisar’da yaşayan Ahmet Boran (30), 2010 yılında Bingöl’de askerliğini yaparken tüberküloz oldu. Hastalığında yürüme kaybı yaşayan Boran, haklarını öğrenmek için Türkiye Harp Mahlulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimler Derneği’ne başvurdu. Gazi unvanı alabileceğini öğrenen Boran’ın talebini, Anayasa Mahkemesi, haklı buldu. “Vazife malulü gazi” unvanını almaya hak kazanan Boran, “Gazi unvanı, bana gurur verdi” dedi. l DHA AÜ öğrencisine soruşturma Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 10 Ekim 2015 tarihinde Tren Garı’nda gerçekleşen ve 103 kişinin öldüğü katliama ilişkin “Daha iyisi olabilirdi” paylaşımında bulunan Ankara Üniversitesi (AÜ) Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi öğrencisi A. G.’nin IŞİD’in eylemlerini meşru gösterdiği gerekçesiyle hakkında soruşturma açtı. Savcılık, bu benzer paylaşımları A. G.’nin IŞİD’in saldırılarını meşru göstermeye çalışmak olarak değerlendirdi. l ANKARA/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle