19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 23 MART 2020 PAZARTESİ EDİTÖR: ALPER İZBUL HABER Ceza hukuku profesörü Adem Sözüer, infaz düzenlemesine ilişkin iktidarı uyardı: Çözüm kalıcı olmalı 2004’teki Türk Ceza Yasası’nın (TCK) mimarlarından, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhake Alican mesi Hukuku Anabilim Dalı uludağ Başkanı Prof. Dr. Adem Sözüer, iktidarın Meclis’e getirmeye hazırlığı yaptığı infaz paketine ilişkin, “kimi suçların cezasını yine kâğıt üstünde bırakacak, kimi suçları da istisna sayıp cezaevi dolduracak düzenlemenin Rahşan Affı’na dönebileceği” uyarısında bulundu. Prof. Dr. Sözüer, koronavirüs salgını nedeniyle raftan inen infaz paketi çalışmalarına ilişkin Cumhuriyet’e şu değerlendirmelerde bulundu: Teşhis doğru yapılmalı: Ceza evlerindeki aşırı doluluğun sebepleri doğru biçimde ortaya konulmazsa, sorun çözümlenemez. Nitekim 1999 Rahşan Affı ve akabinde 2012 yılından itibaren yapılan doğrudan veya dolaylı aflara rağmen, cezaevleri yine doldu. Üstelik çıkanların önemli bir bölümü tekrar suç işleyip infaz kurumlarına geri döndü, dönüyor. Şu anda cezaevlerinde hükümlü olarak cezaları infaz edilenler sadece 10 suçtan hükümlüler ve mükerrer olanlar. Bunların sayısı yaklaşık 200 bin kişi. Diğer grup tutuklular, 100 AKP ve MHP’nin koronavirüs salgını nedeniyle cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısını azaltmak için getirmek istediği infaz düzenlemesini değerlendiren Sözüer, “Eşitlik ilkesi gözetilmezse Rahşan Affına döner” dedi bin kişi civarında, bunların yargılaması sürüyor. Yaklaşık toplam 300 bin kişi. Bu, Türkiye’deki cezaevi kapasitesinin çok çok üstünde bir sayı, üstelik cezaevi nüfusu giderek artıyor. Öyle olunca, koronavirüs olmasa dahi ciddi sorunlar çıkıyor, üstelik etkili bir infaz rejimi de uygulanamıyor. Peki neden? Uyuşturucuyla mücadele gözden geçirilmeli: Birinci neden popülist söylemlerle belli suçların hem ceza miktarını hem şartla salıverme süresini artırmak. Örneğin, ceza infaz kurumlarında en büyük grup uyuşturucu madde suçları, sayı 80 bini aşmıştır. Önemli bir miktarı da kullanıcıdır. 1 Haziran 2005’te Türk Ceza Kanunu yürürlüğe girdiğinde, esas olan tedavi ve terapiydi. Avrupa’da “esrar içti” diye cezaevlerini dolduran hiçbir ülke yok. Ama biz 2014’te kanun değiştirip cezaevlerini kullanıcılarla doldurduk. Uyuşturucu madde ticaretinin arka planı ise faaliyetini sürdürüyor. Üstelik yeni sorunlar doğdu. Uyuşturucu madde mücadele politikasını gözden geçirmeli, et kinleştirmeliyiz. Bu kapsamda kullanıcıları hapis yerine tedavi ve terapiye göndersek, önemli bir sayıda insan cezaevinden çıkar. Doldururken yapılan hataya ikinci örnek yüksek sayıdaki tutuklama. Tutuklama, kanundaki güvencelere rağmen peşin cezaya dönüştü maalesef. Şayet kanundaki adli kontrol yöntemi yaygın ve etkin uygulansa, belki 3040 bin kişi daha çıkar. Eşitlik ilkesine uygun düzenleme: Bir de istisna suçlar sorunu var. Son yıllarda belli suçlarda ceza ve infaz süreleri ölçüsüz artırılarak, sistem neredeyse tamamıyla “istisna” suçlar için işler hale geldi. Bu istisnalar dışında verilen cezalar kâğıt üstünde kalıyor. Örneğin istisna suçlar dışındaki suçlardan hükmedilen 10 yıla kadar hapis cezasında hükümlünün kapalı cezaevinde kalma süresi sadece bir aydır. İyi halle şartla salıverme, daha sonra denetim kanunda yazılı ifadelerdir, uygulanamamaktadır. Sonuç olarak, “istisna suçlar” dışındaki her suç için sistematik af za ten var. Bu nedenle hem ceza miktarları hem iyi halden önceki infaz süreleri artırılan suç istisnalarını kaldırmak gerek. İstisnaların oluşturduğu labirentlerden vazgeçip eşitlik ilkesine uygun düzenleme yapılmalıdır. Rahşan Affı’na döner: Şartla salıvermede iyi hal koşulu, gerçek anlamda uygulanmalı. Şu anda iyi hal de kâğıt üstünde. Çünkü sayı çok olduğundan rehabilitasyon gibi programlar etkin uygulanıp ona göre iyi halli mi değil mi diye bir tespit yok, otomatik olarak uygulanıyor. Kalıcı çözümü içeren düzenleme yapılmalıdır, geçici düzenlemeler günü kurtardı gibi ama hep daha büyük sorunlarla günümüze geldi. Çözüm şartla salıverme sürelerinde eşitlik ilkesini gözetmek koşuluyla, infaz sisteminde iyi halli mahkumu topluma kazandırıcı, tehlikeli suçlulara karşı ise toplumu koruyucu programların etkin olarak uygulandığı bir reform yapılmasıdır. Böyle bir reformda infaz sistemindeki istisnalar kalkmalıdır. Kimi suçların cezasını yine kâğıt üstünde bırakacak, kimi suçları istisna sayıp cezaevi dolduracak düzenleme, Rahşan Affı ve sonraki Anayasa Mahkemesi iptalleri ile doğan karmaşadan daha büyüğünü doğurur. l ANKARA İktidarın hazırlık içinde olduğu infaz düzenlemesine CHP olumlu katkı verecek ama... Üç kırmızı çizgiye dikkat MAHMUT LICALI CHP; iktidarın koronavirüs salgını dolayısıyla cezaevlerini boşaltmayı amaçlayan infaz düzenlemesiyle ilgili kırmızı çizgilerini belirledi. İnfaz düzenlemesi kapsamında AKP ile MHP’nin gerçekleştirdiği ilk temasın ardından diğer siyasi partilerle de görüşmeler yapılması bekleniyor. Edinilen bilgiye göre, iktidar bu hafta içinde CHP temsilcileriyle bu konuda bir görüşme yapacak. CHP içinde infaz düzenlemesine olumlu katkı verilmesi görüşü öne çıkarken, partinin bazı suçlarla ilgili kırmızı çizgileri bulunuyor. CHP; bazı suç türlerinde infaz indirimi anlamına gelebilecek herhangi bir değişikliğe sıcak bakmıyor. CHP’de iktidarın teklifinin belli olmasının ardından partinin düzenlemeyle ilgili çalışma yapacağı ifade edilirken, bazı suçlara karşı “af”fa partinin hiçbir esneklik göstermeden tamamen karşı olduğu belirtiliyor. CHP; “uyuşturucu baronları, uyuşturucuyu imal edenler, satanlar ve uyuşturucu ticareti yapanlarla” ilgili bütün suçlarda infaz indirimine karşı çıkıyor. “Uyuşturucu suçlarında yalnızca arkadaş kurbanı olanlarla ilgili rehabilitasyon temelli bir düzenleme yapılabilmesi” konusuna ise kısmen açık kapı bırakılıyor. CHP ayrıca kadına yönelik her türlü şiddet suçlarının da infaz düzenlemesi kapsamında olmasına sıcak bakmıyor. Çocuk istismarı suçlarının da infaz indirimi ya da iyi hal uygulaması kapsamına alınmasına karşı çıkılıyor. ‘İstismar ediliyor’ CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, infaz düzenlemesi konusunun 2 yıldır istismar edildiğini; “MHP’nin bu konuda verdiği teklife bile sahip çıkmadığını” anımsattı. Özel, “Kadına şiddet, çocuk istismarı suçlarında herhangi bir düzenlemeye karşı çok katıyız. Uyuşturucuyla ilgili de imal edilmesi, satışı ve ticareti gibi suçlarda da karşıyız. Uyuşturucu baronlarına karşı çıkıyoruz” dedi. Ailelerin “arkadaş kurbanı” olarak ifade ettiği, arkadaşının üzerinde uyuşturucu yakalandığı için ağır ceza alan hükümlüler bulunduğunu belirten Özel, “Bu gibi suçlarda rehabilitasyon temelli düzenlemeleri düşünebiliriz” değerlendirmesinde bulundu. ‘Cezaevleri risk altında’ TBMM Adalet Komisyonu üyesi CHP Antalya Milletvekili Rafet Zeybek de koronavirüs salgını dolayısıyla cezaevlerinin büyük risk altında olduğuna dikkat çekerek, bu konuda iktidarın acilen bir düzenleme yapması gerektiğine işaret etti. Cezaevlerinde çok sayıda çocuk, yaşlı, hasta mahkum olduğunu söyleyen Zeybek, “Bu kişilerin sağlık hizmetlerine erişimlerinde kolaylık sağlanması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır” diye konuştu. l ANKARA KÜTAHYALI’YA BAŞBUĞ’A HAKARETTEN CEZA ‘Gençlik ateşi’yle SÖYLEMİŞ! ALİCAN ULUDAĞ İstanbul 13. Asliye Ceza Mahkemesi, 2010 yılında katıldığı bir televizyon programında, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’u kastederek, “Bu makamı hak etmeyen subaydır, Genelkurmay Başkanı’nın bu yaptığı ahlaksızlıkta onu savunuyorsun” diyen Rasim Ozan Kütahyalı’yı 12 bin 500 lira para cezasına mahkum etti. Kanaltürk’te, 6 Mayıs 2010 tarihinde yayımlanan “Ters Cephe” adlı programa katılan Kütahyalı, Ümit Özdağ ve Ümit Zileli ile girdiği tartışma sırasında İlker Başbuğ’u kastederek, “Genelkurmay Başkanı’nın bu yaptığı ahlaksız lıkta onu savunuyorsun” dedi. Hakkında, “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçundan dava açılan Kütahyalı, çağrılara rağmen duruşmaya gitmedi. Bunun üzerine mahkeme, yakalama kararı çıkararak polis zoruyla Kütahyalı’yı duruşmaya getirdi ve savunmasını aldı. Kütahyalı, mahkemede kendisini şöyle savundu: “Bu hadise 10 sene öncesine dayanıyor. Eğer o tartışmanın sıcaklığıyla ağzımdan öyle bir laf çıktıysa bundan çok üzüntü duyarım. Orada İlker Başbuğ’un ismi şahsen yoktur, sadece orada ben askerlerimizin canını hiçe sayan askeri vesayet zihniyetine olan genel öfkemi belirttim diye hatırlıyorum. Gençliğin ver diği ateşlilikle sert bir üslup kullansam da sivil otoritenin askerin üzerinde olduğu fikrinden ne kadar dava edilsem de asla vazgeçmeyeceğimi ifade etmek istiyorum, savunmam bundan ibarettir.” Mahkeme, dosya kapsamına göre, sanığın katılana yönelttiği “ahlaksız” suçlamasının hakaret suçunu oluşturduğunu kaydetti. Sanığın çağrılara uymaması, savunmasının yakalama kararı kapsamında alınmasını göz önüne alan mahkeme, “iyi hal indirimi” uygulamadı. Bu kapsamda, sanığın 12 bin 750 TL tutan adli para cezasını 6 eşit taksitte ödemesine karar verildi. Mahkeme, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına hükmetti. l ANKARA 78’LİLER GİRİŞİMİ’NDEN İNFAZ DÜZENLEMESİ DEĞERLENDİRMESİ: Cezaevlerini boşaltma zamanı 78’liler Girişimi, Cumhur İttifakı’nın koronavirüs salgınının ardından hızla çıkarmaya çalıştığı infaz düzenlemesine ilişkin açıklama yaptı. Türkiye’nin toplumsal ayrışmalar ve düşmanlık ölçütüne varma potansiyeli taşıyan gerginlikler, artan ölçüde derinleşen sosyal, siyasal, ekonomik krizler tablosuna tanıklık ederken, koronavirüs salgını ile karşı karşıya kalındığının belirtildiği açıklamada özetle şöyle denildi: “Koronavirüs bizim gibi ayrım yapmıyor, aksine bütün ayrımları yok ediyor. Türkiye gerçek bir beka sorununu şimdi yaşıyor. Yaşamak ve yaşatmak için birleşmek zorundayız. Yaşama paydasında birleşmek, bütün ‘ayrı gayrı’ları ertelemek zorundayız. Koronavirüsten korunmanın şimdilik önerilen temel yolu, temizlik önlemlerini uygulamak ve kendini toplumsal ilişkilerden yalıtma. Türkiye’de 250 binin üzerinde tutuk lu hükümlü, kapasitesini aşan, asgari temizlik ve kendini yaşadığın topluluktan yalıtılma koşulları olmayan bir ortamda toplu olarak yaşamlarını kaybetme tehdidiyle karşı karşıya. Cumhur iktidarı ne kadar durumun ciddiyetine uygun davranıyor pek emin değiliz ancak cezaevleri ile ilgili infaz yasası üzerinde çalışıldığını kamuoyuna açıkladı. Ancak koronavirüs tehlikesi altında dahi ayrıştırma gibi ciddi bir sorun var. Açıklandığı kadarı ile adli suçların bir kısmı ile ‘terör suçları’ ayrımına gidiliyor; ‘Terör’ suçları başlığı altında, siyasi tutuklu ve hükümlüleri cezaevinde tutacak bir infaz yasası hazırlanıyor. Devletin kendine karşı ‘suç’ işleyeni cezaevinde tutması, yurttaşa karşı ‘suç’ işleyeni salıvermesi başlı başına bir garabet zaten. Toplumun varlık yokluk günlerini yaşadığı bu zor günlerde dahi toplumsal ayrıştırmayı güncelleştirmenin bir manası var mı? Üstelik toplumsal afetleri toplu mu birleştirmenin harcı yapma fırsatı doğmuşken. Sonuç olarak, kanun önünde herkes eşittir. Adli tutuklu, siyasi tutuklu ayırımı nesnel hukuki/kanuni yaklaşım değildir; siyasi bir yaklaşımdır. Devletin kendi ‘suçlusunu’ cezaevinde tutması, yurttaşın ‘suçlusunu’ salıvermesi hukuki değildir; ayrımcılıktır. Toplum yoruldu. Rahatlamayı ve normalleşmeyi bekliyor. Toplumsal ayrıştırmayı güncelleştirmek maşeri vicdanı zorlar. Adil ve rasyonel bir çözüm gerekiyor. Hangi tutuklu ve mahkum grubunun salıverilip salıverilmeyeceği gibi bir ayrıştırma yolunu tercih etmek gerçek bir adaletsizliktir, hukuksuzluktur. Tutukluların tutuksuz yargılanması, hükümlülerin mahkumiyetlerinin ertelenmesi biçimindeki çözüm dahi günümüz koşullarında irrasyoneldir. Adil ve rasyonel çözüm: Genel aftır.” Karakter eğitimi... Okullarda “karakter eğitimi” yapmak eğitimde hedefimiz olmadı. Onun için, Missouri Üniversitesi (ABD) St. Louis Karakter ve Yurttaşlık Merkezi yöneticisi Marvin Berkowitz’in unvanı olan “Karakter Eğitimi Profesörü” titrini hayretle öğrendim. (WorldWatch Enstitüsü Dünyanın Durumu 2017 Yeryüzü Eğitimi İş Bankası ve TEMA Yayını) Ortaokullarda “karakter eğitimi” yapıyorlar ve bunun yaygınlaştırılması için çalışıyorlar. Karakter eğitimi: Sorumluluk alma, gereklerini yapma. Adaletle davranma. Paylaşma Ortak davranış geliştirme. Eleştirel muhakeme Bilim/akıl/mantık. Öngörü kazanma Sonuçları düşünme. Ortaokul öğrencilerine bu özellikleri kazandırmak, okul, aile, toplum ortamlarında bu özelliklerle davranmak eğitimin amacı. Örnek alınacak bir eğitim hedefi olduğunu kabul edelim. Koronavirüs de bize bunu anlatmıyor mu? HHH “Sorumluluk alma ve gereklerini yapma” mı? İşte sana “ellerini yıka”, “başkalarına yakın olma”, “olabildiğince evden çıkma” diyen uyarılar nedir? Sana sorumluluğunu hatırlatıyor. Sana kendinden de başkalarından da sorumlu olduğunu anlatıyor. Bunu düşünüyor musun? Markete koşup bulabildiğince makarna, un, şeker, tuvalet kâğıdı alırken, başkalarının da bunlara ihtiyacı olacağını düşünüyor musun? Bunları düşünmek senin sorumluluğundur. Umreye gidip de karantinadan kaçmak senin sorumsuzluğundur, biliyor musun? Karantinadan kızını kaçırmak senin sorumsuzluğundur. Sorumluluk öyle kolay kazanılmıyor. HHH Adaletle davranma, karakter eğitiminin ahlaki temeli. Sen (diyor koronavirüs) adaletle davranıyor musun? Adalet nedir, biliyor musun? Adalet, haksızlık yapmamaktır. Adalet, doğru söylüyorlar diye gazetecileri hapse atmamaktır. Adalet, uyduruk suçlarla insanları hapse göndermemektir. Adalet, “bu benden, öteki değil” diye ayrımcılık yapmamaktır. Adalet, liyakatin yerine sadakati koymamaktır. Adalet, kendi çocuklarını askerden kaçırıp başkalarının çocuklarını savaşa göndermemektir. Adaletli bir karaktere sahip olmak bundan önemlidir. HHH “Paylaşma Ortak davranış geliştirme” karakterin özelliği. İşte, ulus olma bilinci de buna dayanır. Ulus olma, tasada ve kıvançta beraber olma. Atatürk Cumhuriyeti bu temele dayanıyordu. Ama AKP iktidarı bu ortaklığın yerine “cemaat ayrımcılığı”nı koymaya çalışıyor. Hâlâ buna çalışıyor, bu koşullarda bile “cemaatçilik” yapıyor. Cumhurbaşkanlığı “koronavirüs epidemisi” toplantısı yapıyor. Hekimlerin örgütü Türk Tabipleri Birliği’ni çağırmıyor. İşçilerin örgütü DİSK’i çağırmıyor, muhalefet partilerini, yani ulusun büyük bir parçasını çağırmıyor. Çünkü, onlar kendi cemaatinden değil. Çünkü, onların haklarını korumaya niyeti yok. Çünkü, parayı koruyor, şirketleri koruyor. Vatandaşa “evinden çıkma” diyor ama elektrik ücretini indirmiyor, doğalgaz ücretini indirmiyor. HHH “Eleştirel muhakeme Bilim/ Akıl/ Mantık” karakter için çok önemli. Karakterin şaşmaz ekseni budur. Koronavirüs de bunu gösterdi. Geleneksel yöntemler işe yaramadı. Hacamatçılar, sülükçüler sessiz kaldı. Hurafeciler sindi. Onlar da bilimden, kimyadan medet umuyor. Aşı çalışmaları, ilaç araştırmaları sürüyor. Eleştirel muhakeme Bilim/Akıl/ Mantık. “Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir”. Mustafa Kemal Atatürk’ün sözü üniversitenin kapısında yazılıdır. Tıp doktorları, eczacılar, diş hekimleri, hemşireler, laborantlar, sağlıkçılar görev başında çalışıyorlar. Toplum her akşam saat 21.00’de onları alkışlıyor. Şimdi anlıyor musunuz bilim insanlarının değerini üfürükçüler? Anladığınızı umuyorum. HHH “Öngörü” ne midir karakter eğitiminde? Sonunda ne olacağını başında düşünmektir “öngörü”. Umreden döneceklerin ne olacağını hesaba katmaktır. Yurtlarından çıkarılan öğrencilerin ne yapacağını düşünmektir. Ulus olmakla cemaat olmak arasındaki farkı bilmektir. Öngörü, uygarlıkla barbarlık arasındaki farktır. Şimdi, “karakter eğitimi”ni eğitim programına alalım mı, ne dersiniz?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle