17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 15 1 MART 2020 PAZAR “Carmen”de Flamenko figürleri ve bale harmanlanıyor. Dev bale ilk kez sahnede İzmir Devlet Opera ve Balesi’nin (İZDOB), “Carmen” balesi prömiyerini 2 Mart Pazartesi günü saat 20.00’de İzmir’de yapacak. Georges Bizet’nin “Carmen” operası müziği ile ilk kez ve orijinal bir koreografiyle oluşturulan iki balesi Bornova Kültür Merkezi’nde sanatseverlerle buluşacak. Carlos Vilan’ın librettosu ve koreografisiyle sunulacak olan eser, flamenko figürleri ve klasik bale harmanlanarak sahneye aktarılıyor. Carmen, bu müzik düzenlemesi ve koreografisiyle bir “dünya prömiyeri” olacak. Eserin konusu şöyle: İspanya’nın Sevilla kentinde bir sigara fabrikasında çalı şan Carmen, güzelliği ile tüm erkekleri etkilemekte; kural tanımaz tavırlarıyla öne çıkmaktadır... Asker Don Jose, kurallara bağlı biri olarak, nişanlısı Micaela ile evlenerek mutlu olmak hayaliyle yaşarken, Carmen’in cazibesine kayıtsız kalamaz, ona tutulur; kuralları hiçe sayarak sevgilisi uğruna her türlü yasadışı davranışı sergilemekten kaçınmaz. Ancak Carmen kısa sürede Don Jose’den sıkılır... Bu durum onun ölümünü hazırlamakta olduğu halde, davranışlarını inadına pervasızca sürdürür. Zira Tatlı Ölüm onun kaderidir. Bale 3, 5, 7, 9, 24, 26 ve 30 Mart’ta, 9 ve 11 Nisan tarihlerinde de sahnelenecek. Abdülaziz deyip geçme Sultan’ın Paris, İmparatoriçe’nin İstanbul seyahatleri sergisinde, Osmanlı’nın Fransa’yla olan siyasi ilişkileri konferansı ve tarihi kasidenin konseri de yapıldı NURDURAN DUMAN “Paris’te Bir Padişah, İstanbul’da Bir İmparatoriçe”... NotreDame de Sion Lisesi’nde 14 Mart’a dek ziyaret edilebilecek, alanında işlediği tema ile bir ilk de olan serginin adı bu. Fotoğraf, tablo, gravür, gazete kupürleri, arşiv belgelerinden oluşan çok katmanlı bir sergi. Avrupa’daki gelişmelerden, Avrupai kurum ve kuruluşlardan esinlenerek Osmanlı’nın reform projesini güçlendirmeyi amaçlayan ve tarihte ilk kez Avrupa’ya çıkan sultan olan Abdülaziz’in 1867’deki Paris seyahatinin siyasi, ekonomik, sanatsal bağlamda irdelendiği katman; bu ziyaretle Abdülaziz’in III. Napolyon’un daveti üzerine katıldığı, diğer ülkeler gibi Osmanlı’nın da yer aldığı “Evrensel Sergi”, bu sergiye izleri düşen OsmanlıMısır ilişkileri; III. Napolyon’un eşi İmparatoriçe Eugénie’nin iadei ziyaret olarak 1869’da İstanbul’a gelişi; bu ziyaretten bir hafta sonra Süveyş Kanalı’nın açılışına göz atan bir katman daha. Sergiyi gezerken bugünkü çağdaş yaşamımıza ilişkin kimi izler o güne değin takip edilebilmekte, ayrıca şimdiki TürkiyeFransa ilişkileri de bu yolculuğun, yolculukların hikâyesiyle birlikte daha zengin okunabilmekte. 1600 kişilik orkestra Sergi iki imparatorluk başkenti Paris ile İstanbul’un tarihi, sosyolojik yolculuğuna bir bakış atmak olanağı da sunmakta. Serginin görselleri, sergi komiserlerinden Ay III. Napoleon’un Paris’teki konukları arasında sol başta Abdülaziz, Avusturya İmparatoru, Hollanda Kralı, Rus Çarı, İsveç Kralı, İran Şahı, Belçika Kralı, Yunan Kralı, Galler Prensi, İspanya Kraliçesi, Portekiz Kralı ve Prusya kralı var. III. Napoleon ortada. Çizim 1867 tarihli. lin Koçunyan ile NDS Lisesi’nin grafik tasarımcısının uzun saatler ayırıp dönemin gazetelerinden ve ikincil kaynaklardan yararlanarak tasarladıkları, gerçeklere dayanan bir kurgu ile hazırlanmış, Abdülaziz’in Avrupa seyahatinin kara, deniz, nehir yollarındaki rotasını gösteren haritayı özellikle dikkate alarak gezilmesi ayrıca bir kazanım sağlayabilir. Konferans toplantı sergi kapsamında NDS Lisesi bir yuvarlak masa toplantısına, ardından da bir konsere ev sahipliği yaptı. Özellikle imparatorluk politikaları ile uluslararası bağlamın (18671869) konuşulduğu konferanstoplantıda “Sultan Abdülaziz’in Avrupa Seyahati ve Bu Seyahatin İç Politika Üzerine Yansımaları”, “Osmanlı Gözüyle İkinci İmparatorluğun Doğu Politikası”, “III. Napolyon Beylerbeyi Sarayı’nda İmparatoriçe’nin daveti ve Osmanlı İmparatorluğu: TürkFransız İlişkilerinin Doruk Noktası mı?”, “İmparatoriçenin Seyahati: Uluslararası Bağlam” başlıklarıyla yön verildi. Yönlendiriciliğini 19. yüzyıl Fransa ve Avrupa tarihi uzmanı ve Sorbonne Üniversitesi öğretim üyesi Éric Anceau’nun üstlendiği etkinlikte Aylin Koçunyan, 19. yüzyıl Osmanlı diplomasi tarihi uzmanı Sinan Kuneralp, Ecole Pratique des Hautes Etudes’e bağlı öğretim üyesi olarak Sorbonne Üniversitesi’nde on dokuzuncu yüzyıl uluslararası ilişkiler tarihi üzerine dersler tarih doktoru Yves Bruley, Fransa ve Ortadoğu uzmanı tarihçi Philip Mansel konuşmacı olarak katkı koydu. Daha sonraki etkinlikte ise NDS, Fransa’dan sonra İngiltere’ye giden Sultan Abdülaziz’in şerefine Londra’da 1600 kişilik İngiliz ko rosunun seslendirdiği Osmanlı Kasidesi’ne ilişkin bir konserkonferansı ağırladı. Müzikolog, besteci ve orkestra şefi Dr. Emre Aracı, dünyada ilk kaydını yaptığı bu kasideye 153 yıl sonra piyanist Toros Can ile birlikte bu resitalle yeniden hayat verdi. İlk kız öğretmen okulu Abdülaziz sporla sanatla uğraşan, resimler, besteler yapan biri. Bu seyahat sonrası, imparatorluğun içindeki reformları hızlandırdı, müzeler, sanat galerileri, çağcıl okullar açtı. Galatasaray Lisesi bu okullardan biridir. İster seyahatten etkilenerek ister ondan bağımsız aydınlanmacı tutumuyla tetiklenerek yaptığı tüm yenilikler adına, Abdülaziz deyip geçemiyoruz. İlk posta pulunun basımı; Osmanlı Bankası’nın; Yargıtay’ın, Danıştay’ın kurulması; vilayetlerin düzenlenip vilayet meclislerinin oluşturulması; belediyelere bağlı modern itfaiye teşkilatının oluşturulması; Darüşşafaka’nın, Maden Mektebi’nin açılması; tüccar ve çiftçilerin ürünlerini az masrafla kolayca ulaştırılmasını sağlamak üzere iyi bir ulaşım ağının kurulmasının gündeme getirilmesi vb. ilk kız öğretmen okulunun hayata geçirilmesi bile belki yeter nedendir Abdülaziz deyince geçememek için. [email protected] Sema Moritz ‘Vazgeçmem’ (Kalan) Usta yorumcu, besteci, söz yazarı ve şarkıcı Sema Moritz’in yolu, yıllar sonra yeniden Kalan Müzik ile kesişti. Kırk yılı geride bıraktığı müzik yolculuğunda 13. albümü “Vazgeçmem”, Sema’nın diskografisindeki ilk satırlara, Sema & Taksim günlerine dönüşün izlerini taşıyor. En önemli benzerlik çalgısal zenginlik. Özgür Ulusoy, Sunay Özgür, Cumhur Bakışkan imzalı düzenlemelerde, trompetçi Yavuz Darıdere’nin, çellist Gülin Erdeviren’in, gitarcı Serkan Serpen’in sololara çıktığı, orkestranın söz aldığı hayli uzun pasajlar var. 10 parçadan oluşan tatminkâr repertuvar ise, Sema’nın tüm yeteneğini, duru ve güçlü sesini sergileyecek bir çeşitlilik içinde; Neveser Kökdeş’den Selahattin İçli’ye, Sezen Aksu’dan Cem Karaca’ya uzanan listede ayrıca bir türkü (Bir Mendil Aldım), bir de anonim eser (Gel Gel) var. Açılışta yer alan (Sema’nın Türkçe söz yazdığı) Erik Satie bestesi “Gnossienne No 1” ile “Hüzün Zaman Zaman Deli Dalgalarla Gelir”i repertuvara almasını tavsiye eden kişi firma sahibi, yapımcı Hasan Saltık. Repertuvarda yorumlar çoğunluk olsa da, imzalar sonuna kadar Sema. İçerik ise albümün adında özetlenmiş. “Vazgeçmem”, zarif, kırılgan, derin ve titiz bir çalışma; hem gelenekçi hem yenilikçi... Lozan Mübadilleri Vakfı Korosu & Zülfü Livaneli ‘Hasretin İki Yakası’(Kalan) 25Mayıs 2001 tarihinde kurulan (ve adını 1923 yılında Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan zorunlu nüfus mübadelesi sözleşmesinden alan) Lozan Mübadilleri Vakfı’nın amacı özetle mübadillerin kültürel ve folklorik değerlerini korumak; halklar arasındaki barışı geliştirmek ve yaşatmak. Bu çerçevede faaliyet yürüten vakfın çatısı altında bir de korosu var. 1984 Antakya doğumlu Garip Mansuroğlu şefliğindeki Lozan Mübadilleri Vakfı Korosu 2005 yılından bu yana çalışmalarını sürdürmekte. Kurulduğu günden bu yana Türkiye ve Yunanistan’da yüzü aşkın konser veren (12 enstrümantalist, 26 koristten oluşan) koro, gönüllülük temelinde bir araya gelmiş insanlardan müteşekkil. Bu koronun şimdi bir de albümü var: “Hasretin İki Yakası.” “Vardar Ovası”ndan “İzmir’in Kavakları”na, “Drama Köprüsü”nden “Gemilerde Talim Var”a; 18 parçadan oluşan “Hasretin İki Yakası”nın repertuvarı Balkan ezgileri, Rumeli türküleri ve rebetikolardan oluşuyor. Bu parçaların bir kısmı da mübadil bestekârların eserleri. Bu albüme destek verenlerin başında, aynı zamanda kendi bestesi olan “Memleket Kokulu Yarim”e de eşlik eden Zülfü Livaneli geliyor. “Hasretin İki Yakası” vuslat etkisi yaratıyor, suyun iki yakasını birleştiriyor. Küçük bir bahar mutluluğu Bahardan ödünç alınmış bir şubat akşamında CRR’de Monty Alexander’ı muazzam konserinden iki gün sonra, burada bir başka ya şayan efsaneyi izleyecek olmak tarif siz bir duygu benim için. Çünkü ta nıdığım en büyük Philip Catherine hastası benim. En son 2011 Aralıkı’nda yine bu salonda Sylvian Luc ve Erkan Oğur ile çaldı murat beşer ğında, benzer heyecanı duymuştum. Belçikalı gitarcı da vulsuz projeleri seviyor, sayısız böy le plakta da çaldı bugüne değin. Bu akşamki orkestra konfigürasyonu en ilginç olanlarından biri. Üçlüsün de yanında iki Alman var; biri san dalyeye oturuşundan gitarı tutuşu na, Jobim stili saçlarına kadar ti pik bir beyefendi gitarcı Pau lo Morello, diğeri ise (daha ön ce iki kez ülkemize gelen) ELF Trio’nun basçısı melodi ustası Sven Faller. Catherine, Morello ile 2010 yılında Burghausen Caz Festivali’nde tanış mış, 2017 yılında Faller’i almış, bir yıl sonra da adını bir Django beste sinden alan “Manoir de Mes Rêves” albümünü çıkarmışlardı. Albümün repertuvarı, ellili ve altmışlı yılların Parisi’ne uzanıyor, yani Catherine’in çocukluğuna, gençliğine. Tevekke li değil Mingus’un ona ilk adını du yurduğunda “Genç Django” lakabı nı takması. Açılış parçası “Recado”, albümden. Her iki gitarcı da solo ve ritim çalı yor; arada bir vazife değişikliğinde bulunuyorlar. Ama daha ziyade solo ları Catherine, ritimleri Morello ça lıyor. Catherine elindeki semiakus tik kasa Gibson ile ritim ve melodile Philip Catherine’e konserde Avrupa’nın önde gelen gitaristlerinden Paulo Morello ve cazın önemli kontrabasçılarından Sven Faller eşlik etti. ri akustik çalarken, sololarda distorsiyon kullanıyor. Cole Porter bestesi “Why Can’t You Behave”nin sonunda selam veriyor Catherine ve saz arkadaşlarını tanıtmak için yanındaki gitarcıya dönüyor, duraksıyor: “Pardon! adın neydi? Unuttum.” Catherine sahnede çok rahat, bacak bacak üstünde. Yaşlandıkça kilo alıyor ve Gerard Depardieu’ya benziyor. Parça aralarında uzun uzun, ağır ağır konuşuyor, onların kendisiyle ilgili hikayelerini özetliyor, espriler yapıyor. Her ağzını açtığında salonda kahkahalar yükseliyor. Parçaların melodilerini mırıldanıyor çalarken. Annesi için yazdığı “Letter From My Mother”da sevinç yerine hüzün öne çıkıyor. Catherine’i diğer gitarcılardan ayıran şey teknik ve hız değil; gitar tonu, doğaçlama tarzı ve eşsiz ruhu. “Sıradaki parça ‘Hello George’, ama hangi George?” Bu George’un kendisini derinden etkileyen ama piyanist George Shearing olduğunu izah ediyor. Faller kontrbası perküsyon gibi kullanıyor; darbuka çalarcasına. Elindeki çalgı Ozan Musluoğlu’nun, bu gece için ödünç alınmış. Catherine bestesi “Pendulum”un ardından son parça Morello’nun eşi için yazdığı “Claudia’s Delight” oluyor. Bistte de albüme adını veren parçayı çalıyorlar: “Manoir de Mes Rêves.” Faller konser bitiminde CD satışını ve imzalayacaklarını anons ediyor. Bir avuç insan, kulise açılan kapıdan içeri ellerimizde plaklarla girdiğimizde sevinçten uçuyorduk. İnsanın ağzının tadını kaçıran haberlerle boğulduğumuz şu günlerde, huşu içinde keyif alabileceğimiz sınırlı zaman dilimlerinden biriydi bu. [email protected] Mehmetçik kimdir? Gerçekten biliyor musunuz? Askerlik Yasasının değiştirildiği, “vatan borcundan bedelli askerlik sürecine” dönüşülen bu günlerde “Mehmetçik” kavramını tüm boyutlarıyla irdeleyen ve yaşanmış olaylardan hareketle ders çıkarılması gereken tecrübeleri tüm çıplaklığı ile sunan bir kitap... www.galeatiyayinevi.com galeatiyayincilik gletiyayincilik galeati2017
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle