22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 4 ARALIK 2020 CUMA DİZİ Haydutlar Kraliçesi *Nekstfilikstz dizisi gibi Bizim memleket gündeminin her ne kadar tatsız, sevimsiz, vahim, ölümcül, iç karartıcı bir muhtevası ve münderecatı varsa da bir yandan da hem haber peşinde koşan gazeteciler hem de yorumcular ve hatta kitap yazarları için (ironik biçimde) “tadından yenmez” bir özelliği vardır. Her şey o kadar iç içe ve sanki “kurnaz bir kurgu yazarı” ustalığında “bestelenmiş” gibi duruyor ki uğraşsan bu kadar mevzuyu üst üste yazıp bir senaryoya dönüştüremezsin. İzah etmeye çalışayım... Bir bakıyorsun, iktidarın başındaki “Şahsım” öyle bir laf ediyor ki normalde sokakta yürüyen herhangi bir başka “Şahıs” veya başka bir siyasetçi bu lafı etse, mahkemelerde sürüm sürüm süründürürler adamı. Mesela ülkenin menkul, gayrimenkul her türlü varlığının satışını savunurken, “Para paradır kardeşim. Rengi, dini, imanı, kaynağı sorgulanmadan başımızın tacıdır” mealinde beyin devrelerimizi yakıyor. “Milli ve yerli ve ümmi” kavramlarını gecegündüz gözümüze, beynimize sokan, attığımız adımı, aldığımız nefesi, uhrevi standartlarda düzenlemeye çalışan, yaşamımızı dapdaracık çerçevelere hapseden birinden, bu denli “ultra, hiper, süper, uber liberal” bir söz yüreklerimizi hoplatıyor. Ama, onun tartışmasız kayıtsız koşulsuz dokunulmazlığı olduğu için, sadece o lafın üzerinde konuşulabiliyor veya yüreği yeten eleştirebiliyor. O laf üzerinden başlayan tartışma sırasında muhalif birilerinin hatta ana muhalefetin başının ettiği herhangi bir laf ise anında “Vatana ihanet” etiketini yiyerek, mahkeme mevzuu yapılabiliyor. Bu kavga gürültü ve vaveyla esnasında ise “mesele” neydi ve “hadise” nereden çıktı, anında unutuluyor. Bir de üstüne üstlük, “Şahsım”ın ilk lafı hangi şapkası ile (devletin başı mı? AKAPE’nin başı mı?) söylediği de birbirine girdiğinden, adeta bir “psikolojik korku filmi psychological thriller” film senaryosu tadında bütün sahneler birbirine karışıyor. Bir Katar olayını, elin “Emir”ine memleketin varlıklarının “haraç mezat” kapı arkasında satışı konusunu düşünün. Satışı eleştiren, “Niye sattınız? Yani bu askeri üretim tesisinin satışı, silahlı kuvvetlerin satılması anlamına gelir” mealinde konuşan bir milletvekili, neredeyse “duvar dibine gözleri bağlı dikilip” kurşuna diziliyor. Tam bu mesele konuşulurken, bu kez bir eski iktidar milletvekili “Katar bu memleketi besliyor” mealinde (ulusa ve ülkeye ağır bir hakaret ve aşağılama içeren) bir laf etmesine rağmen, gözlerden kaçıveriyor. İktidar partisinin bir mensubuna toz konduramayan yandaş yalaka, yılışık yalancı ve besleme medya ve üç kuruşa kiralık “bilmem ne böceği” kılıklı troller de toplu linç için ellerinde adeta yağlı urganla dolaşırken, ana muhalefet liderine “kazığa oturtma” tehdidinde bulunan mafya çetesi liderine “çıt” çıkaramıyorlar. Yemiyor tabii. Güçleri sıradan ve tabii muhalif Twitter kullanıcısına yetiyor. Tüm bunlar yaşanırken, ana muhalefet partisinin bir yerel örgütünde yaşandığı belirtilen bir taciztecavüz hadisesi, yine aynı partiden bir eski milletvekili tarafından seslendirilip eleştirilmesine rağmen, “Bak, bizim cenahta Kuran kurslarında, vakıflarda olunca kıyameti koparıyorsunuz. Sizin partide olunca ses etmiyorsunuz” gibilerden bir sahtekârlıkla ortalık velveleye veriliyor. İstanbul Belediye Başkanı’na suikast girişimi ihbarı haberinin üzeri örtülmeye çalışılırken, üstelik de ihbar, üstü kapalı doğrulanmışken yalakabesleme medya “Durun yahu. Sizin partideki taciz skandalını unutturmak için bunu uydurdunuz. Tam da ne güzel, ağız tadıyla CHP’yi dövüyorduk...” gibilerden feryada başlıyor. Bir bakıyorsun, “TankPaletOrduSatış” lafları ile kavga çıkaran CHP’li milletvekili yüzünden, tartışma programının yayımlandığı bir TV kanalına RTÜK’ten haksız bir ceza geliyor. Cezanın amacı sadece iktidara destek ve bu laflara tavır almak değil tabii. Aynı zamanda o kanala ve medyanın tümüne, “Hoşa gitmeyecek sözleri söyleyecek ve hatta en ufak bir muhalif söylemde bulunacak birilerini ekranlara çıkarmayın. Bizden (Şahsım Cumhuriyeti tepe noktalarından) işaret ve icazet almadan konuk seçmeyin” mesajı verilmek isteniyor. Açıkça “otosansür görünümlü sansür” (bu kavramın copyright’ını isterim) uygulaması devreye sokuluyor. Nasıl?.. Çok mu karıştı kafanız? Dizinin sonuna hatta sezon finaline filan kafayı yormaya bile mecali kalmıyor insanın değil mi? Zaten yok ki sonu. Emin olun. Ben yarım asrı bir hayli geçkin bir süredir izliyorum aynı *“Nekstfilikstz” (CopyrightŞahsım) dizisini. Her bir bölüm ayrı bir heyecan ve (dilim varmıyor ama) lezzette. Hani şu (neredeyse) Sultan 1. Mahmud döneminden beri sürmekte olan “Arka Sokaklar” dizisi gibi. “Rıza Baba”ya (Zafer Ergin) saygılar. Düşük kastta doğmanın bedeli olarak malı gasp edilen, tecavüze uğrayan ve dövülen Phoolan Devi, isyanını eşkıyalara katılarak gösterdi. Üst kastların köylerine baskın düzenleyip para ve mücevherlerine el koydu ve halk arasındaki söylentiye göre de yoksullara dağıttı. ASYA’NIN ÖTEKILERI Miyase İlknur 2Behmai baskınından sonra pazarlıkla teslim oldu. 11 ay hapis yatıp serbest kaldıktan sonra siyasete atıldı ve halkın desteğiyle parlamentoya girdi. Adına romanlar yazılan filmler çekilen Haydutlar Kraliçesi Devi, bir suikast sonucu 38 yaşında öldürüldü. Ailesi, balıkçılar ve kayıkçıları kapsayan Sudralar kastına bağlı Mallah jatisine mensup bir topluluktandı. Mallahlar, üst kastlara sahip toprak sahibi ve tüccarların bulunduğu Thakurs kastına mensup olan feodallerin toprağında çalışan topraksız köylülerden oluşuyordu. Gelecekte “Haydutlar Kraliçesi” namıyla tanınacak olan Phoolan Devi, geçen ekim ayında iki gün arayla iki kadının toplu tecavüz sonucu ölümüyle sonuçlanan olayın yaşandığı Uttar Pradeş eyaletinin Jaalun bölgesindeki Ghura Ka Purwa köyünde 1963 yılında doğdu. Doğuştan isyankâr Devi ailesinin dördüncü ve en küçük çocuğu olan Phoolan’ın babasının sahibi olduğu tek varlık, içerisinde bir maun ağcının bulunduğu 0.4 hektarlık bir araziydi. Babası bu ağacın keresteleriyle Phoolan ve ablasının gelecekte çeyiz parasını ödemeyi planlıyordu. Malum, Hindistan’da kız babaları erkek tarafına başlık parası veriyordu. O 11 yaşındayken Devi ailesinin reisi olan dedesi ve ninesi ölünce, amcası kendisini ailenin reisi ilan etmekle kalmayıp babasının sahibi bulunduğu o küçük toprak parçasına ve maun ağacına el koydu. Arazideki maun ağacını da kesip kerestelerini satarak parasını cebine attı. Sahibi olduğu tek varlığı olan toprak parçası elinden gidince daha da yoksullaşan babası, gelenekler gereği ailenin yeni reisi olan ağabeyine itiraz edemedi. Ama doğuştan isyankâr ruhlu Phoolan, amcasının babasına ait toprağa el koymasını protesto etmek için ablasıyla arazide oturma eylemi yaptı ve köylülere, amcasıyla kuzenini hırsızlıkla suçlayan bir söylev çekti. Günlerce süren bu oturma eyleminden rahatsız olan kuzeni bir tuğla parçasıyla Phoolan Devi’i yere sermesine karşın onu eyleminden vazgeçiremedi. 11 yaşında ‘evlendirildi’ Kuzeni kafasını yardığı Phoolan’ı eyleminden vazgeçiremeyince ondan tümüyle kurtulmanın yolunu bulmuştu. Onu uzakta yaşayan biriyle evlendirmek. Düşündüğünü de eyleme geçirdi. Sonuçta Phoolan, binlerce kilometre uzakta oturan, kendisinden 20 yaş büyük birine ikinci eş olarak verildi. Zorla evlendirildiğinde hünez 11 yaşında bir çocuktu. “Çok kötü karekterli bir adam” dediği kocası Putti Lal, ilk eşiyle birlikte onu sık sık dövüyor ve tecavüz ediyordu. Phoolan, sistematik dayak ve tecavüzlerden bunalınca sık sık baba evine kaçıyor ancak her defasında kötü kocasına geri veriliyordu. Onu yola getiremeyeceğini düşünen kocası da artık onu geri getirmenin bir işe yaramayacağını anlamıştı. Phoolan baba evine dönmüş ancak köy halkının kocası ölmeden baba evine dönen kadınlara yönelik dışlama ve hor görmesinden de nasibini almıştı. Hoş onun buna pek aldırdığı da söylenemezdi. BEHMAİ BASKINI VE İNTİKAM Phoolan ve çetesinin yaptığı en ses getiren olay Behmai baskınıydı. Çeteden ayrılmış Thakur kastından Shri ve Lala Ram adlı iki kardeşin geri dönmesinden sonra örgüt içinde sorunlar başladı. Eski çete lideri Babu Gujjar’ın daha düşük kast olan Mallah çetesinden Vikram Mallah tarafından öldürülmesini içine sindiremeyen Ram kardeşlerden Shri’nin Phoolan’a olan ilgisi çete lideri Vikram’ın öfkesine neden oldu. Vikram’ın Shri’yi herkesin içinde Phoolan’dan özür dilemesi için zorlaması, Shri’nin köy baskınlarında Vikram ile Phoolan’la aynı kasttan olan Mallah’ları dövüp hakaret etmesi çete içindeki diğer Mallahları da rahatsız etmeye başladı. Çete içi savaş Mallahların rahatsız olmasına bir başka neden de Shri Ram’ın gücünü pekiştirmek için kendi kastı Thakur’dan birçok ismi çeteye almasıydı. Vikram çetenin ikiye bölünmesini, herkesin kendi kastından olan haydutları alıp yoluna gitmesini önerdiyse de Shri Ram kabul etmedi. Sonunda Vikram ve Phoolan, kendi gruplarıyla birlikte kaçtı ama Shri onları buldu. Phoolan’ın kocası Vikram’ı öldürdü, kendisini de kendi kastlarına ait olan Behmai köyünde hapsettiler. Behmai köyünde birkaç kişinin tecavüzüne uğrayan Phoolan üç hafta hapislikten sonra Vikram’ın çetesinden iki Mallah ile köydeki düşük kastlardan birinin yardımıyla kaçmayı başardı. Artık kocası hayatta değildi. Ama ne pahasına olursa olsun bedel ödetmek konusunda kararlıydı. Vikram’ın eski çetesinin üyesi olan Man Singh ile birlikte yönettiği Mallah çetesini topladı. Başbakan istifa etti Phoolan’ın yönettiği Mallah çetesi çoğunlukla üst kasttakilerin ve zengin toprak sahiplerinin yaşadığı yerlere baskınlar düzenleyip soygunlar yaparak aldıklarını fakir halka dağıttığı efsane şeklinde bütün Hindistan’a yayıldı. Hint yetkililer bunun bir efsane olduğunu söyleseler de Phoolan’a karşı yoksul halkın saygı ve sevgisi de bu söylentide gerçeklik payı olduğunu doğrular nitelikte. Behmai’de kendisine yaşatılanların intikamını almak için Phoolan, çetesiyle birlikte 17 ay sonra köye baskın yaptı. Kendisine tecavüz edenleri bulamadı ama 22 Thakür erkeğinin kurşuna dizilmesi emrini verdi. Yargılandığında kendisinin kimseyi öldürmediğini, cinayetlerin diğer çete üyeleri tarafından işlendiğini söyledi. Phoolan çetesinin yaptığı Bhemai baskını ülkede büyük yankı uyandırdı. Polis her yerde Phoolan’ı arıyor ama bulamıyordu. Bu olay yüzünden Uttar Pradeş eyaletinin Başbakanı VP Singh, Behmai katliamından sonra istifa etmek zorunda kaldı. Bu olaydan sonra Phoolan Devi, ülkede “Haydutlar Kraliçesi” olarak anılmaya başlandı. Phoolan Devi bebekleri pazaryerlerinde kapış kapış satılıyordu. Hint medyası bu olayla onu efsaneleştiren yayınlar yapıyordu. Dövüldü, tecavüze uğradı Baba evine dönüşü ile birlikte topraklarını gasp eden amcası ve kuzenine karşı davasının takipçisi oldu. Mallarını geri almak için amcası hakkında dava açarak yargılanmalarını sağladı. Tabii karşı atak da gecikmedi. 1979 yılında kuzeni Mayadin de evlerinden bazı eşyasını çalmakla suçladığı Phoolan’ı hapse attırdı. Üç gün gözetim altında tutulan Phoolan, nezarette hem dövüldü hem de tecavüze uğradı. Hapisten çıktıktan sonra sadece köy halkı değil artık ailesi de ona yüz çevirmişti. Dağa çıktı, çeteye katıldı Köyünde istenmeyen biri olarak izole bir yaşam sürerken dağlarda eşkıyalık yapan bir haydutlar çetesi tarafından kaçırıldı. Gerçi onun dağa çıkması konusu biraz müphem bir konu. Bazıları onun kaçırıldığını söylerken onun yaşamını araştıranlardan bazıları da kaçırılmanın söz konusu olmadığını çeteden birine âşık olduğu için gönüllü olarak dağa çıktığını öne sürüyor. İster gönüllü isterse zorla kaçırılmış olsun Phoolan Devi’nin tüm dünyada tanınması da işte bu eşkıya grubuna katılmasıyla gerçekleşiyor. Tek kadın oydu Hint dilinde Decoit denen haydut çetesi içinde tek kadın olan Phoolan’dır. Çetenin lideri Babu Gujjar adında Gujjar kastına mensup biridir. Phoolan da aynı kasttan Vikram Mallah da onun sağ kolu ve ikinci komutandır. Bir gece çete lideri Babu Gujjar, Phoolan’a tecavüze yeltenir. Phoolan’ın çığlıkları üzerine kendisiyle aynı kasttan olan Vikram Mallah, çete liderini öldürerek onu kurtarır. Çete lideri ölünce doğal olarak onun sağ kolu olan Phoolan’ın kurtarıcısı Vikram Mallah onun yerine geçer. Phoolan, bir süre sonra kurtarıcısına âşık olur ve Vikram’ın ikinci eşi olmayı kabul eder. Artık çete liderinin eşi ve yardımcısı olan Phoolan eski hesaplarını da kapatmak için harekete geçer. İlk olarak çetesiyle birlikte kendisine tecavüz edip şiddet uygulayan eski kocasının köyünü basar. Kocasını bıçak darbeleriyle yaraladıktan sonra köy meydanına kadar sürükleyerek getirir. Tanrıçaya dua Kocası sayesinde tüfek kullanmayı öğrenince üyesi olduğu çete ile birlikte baskınlara artık o da katılmaya başlamıştır. Çetenin Uttar Pradeş ve Madhya Pradeş’teki üst kastlara ait köylerin yağmalanması, zengin toprak sahibi feodal beylerin fidye karşılığı kaçırılması ve tren soygunlarına katılan Phoolan Devi, her baskından sonra Durga tapınağını ziyaret ederek tanrıçaya kendisini koruması için dua ederdi. SÜRECEK TESLIM OLMA PAZARLIKLARI PARLAMENTO YILLARI Hapisten çıktıktan iki yıl sonra 1996 seçimlerinde yoksulların ve ezilenlerin partisi Samajwadi Partisi’ni temsilen Hindistan parlamentosunun alt kanadına milletvekili olarak girmeyi başardı. Bir dönem sonraki seçimlerde bu kez aynı başarıyı gösteremedi ve parlamento dışında kaldı. Fakat bir yıl sonra yenilenen seçimde yeniden seçilerek ikinci kez milletvekili oldu. Fakat 2001 yılında yanında ablası ve koruma polislerinin de bulunduğu sırada dört kişilik bir grubun açtığı çarpraz ateş sonucu yaşamını yitirdi. Behmai katliamından iki yıl geçmesine karşın hâlâ yakalanamayan Phoolan Devi’nin sağlığı dağda giderek bozulmaya başlamış, çete üyelerinin çoğu da ölmüştü. Sonunda teslim olmaya karar verdi. Ancak İndra Gandhi hükümetiyle pazarlık yaparak teslim olma niyetindeydi. Hükümete çağrı yapan Devi, Mahatma Gandhi’nin resmi ve her eyleminden sonra önünde diz çöküp dua ettiği Hindu tanrıçası Durga’nın resmi önünde teslim olacağını, ayrıca kendisini güvenmediği Uttar Pradesh polisinin değil Madhya polisinin teslim almasına razı olacağını bildirdi. Devi’nin teslim olma şartları bundan ibaret değildi. Kendisi hakkında ölüm cezası verilmeyecek, çete üyeleri en fazla sekiz yılla cezalandırılacak, kendisine bir miktar toprak verilecek ve teslim olma töreninde tüm ailesi de hazır bulunacaktı. 11 yıl cezaevinde kaldı Şartları kabul edildi ve Haydutlar Kraliçesi Chambal Vadisi’nde silahsız bir polis şefine, Gandhi ve tanrıça Durga’nın portrelerinin önünde tüfeğini yere bırakarak teslim oldu. Yaklaşık 10 bin kişilik bir kalabalığın bulunduğu teslim olma anında Madhya Pradesh eyaleti Başbakanı Arjun Singh de hazır bulundu. Haydutlar Kraliçesi ile birlikte çete üyeleri de teslim oldu. Phoolan Devi 48 ayrı suçtan yargılandı. Cezaevinde 11 yıl kaldı. Hapisanede hastalandı. Kendi kastının liderinin kefaleti ile 1994 yılında tahliye edildi. Mulayam Singh Yadav liderliğindeki Uttar Pradeş hükümeti, ona karşı açılan tüm kamu davalarını geri çekti. FİMLER, ŞARKILAR ONU SÖYLER Phoolan Devi hakkında Mala Sen 1993 yılında yazdığı “Haydutlar Kraliçesi: Phoolan Devi’nin Gerçek Hikâyesi” adlı otobiyografi, bir yıl sonra Bandit Queen adıyla filme çekildi. Fakat Devi, bu filmin Hindistan’da yasaklanması için büyük mücadele verdi. Film yasaklanmadığı takdirde kendisini sinema önünde yakacağını söyledi. Filmde özellikle tecavüze uğraması gibi sahnelerle özeline girilmesi nedeniyle rahatsız olan Devi, okuryazar olmadığı için MarieTheresa Cuny ve Paul Rambali’nin yardımıyla kendi otobiyografisini yazdı. Türkiye’de de ona ithafen yazılmış bir şarkı milyonların hâlâ dilinde. Ama Türkiye’de çok az kişi bu şarkıda Phoolan Devi’nin anlatıldığı bilgisine sahip. Söz ve müziğini Aysun Timurcan’ın yazdığı ve Grup Kızılırmak’ın ilk albümünde seslendirdiği “Aze” adlı şarkı Devi için yazılmış. Türkiye’de kendisi için bir şarkı yazıldığından da haberdar edilmiş. Şaşırmış ve sevinmiş.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle