02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 20 ARALIK 2020 PAZAR HABER/YORUM Ağzından çıkanı duymayan densizler! Hani sürüyle danışman besleyen AKP iktidarına akıl vermek gibi olmasın ama sözümü söyleyeceğim: Kardeşim, şu Cumhurbaşkanı’nın imzasıyla milletvekili, dekan, rektör, öğretim görevlisi yaptığınız, tabiri caizse ağzından çıkanı kulağı duymayan densizlere bir sus deyiverin. Aksi takdirde size ayılıp bayılan kitlenizde bile ufaktan “bana eyvallah” diyenler çoğalacak. Sakın ola ki densizlikleri tavan yapan bu kişilerin yorumları, sözleri için bunlar “münferit olaylar” filan demeyin; bir yazımda dediğim gibi Türk halkı koyun değildir! İnlerinden çıkan lanetliler. Şimdi gelelim bu densizlerin adeta birbirleriyle yarışarak buyurdukları muhteşem görüş ve düşüncelere: Denizli milletvekiliniz (kendisi yediği kebapları Denizli’nin Çivril Belediyesi’ne yazdıran bir zattır) şöyle buyurdu: “İnsan kuru ekmek yiyorsa aç değildir!” Yani demek istiyor ki açlık ve yoksulluk üstüne konuşmayın, milleti kışkırtmayın, işte adamın boğazından kuru ekmek geçiyor, daha ne istiyor? Buradan sesleniyorum: Senin yediğin avanta kebaplardan istiyoruz! Gelelim, “Üniversiteler fuhuş evidir” diyen Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim görevlisi Ebubekir Sofuoğlu’na. Sofuoğlu, sözlerinin ana kaynağının Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olduğunu da söylüyor. Yani sırtını hiç dokunulmayacak bir yere dayıyor. Bu Sofuoğlu soyadının hakkını fazlasıyla veren bir adam. Daha önceleri de “Google’ı Abdülhamit buldu”, “İstanbul Sözleşmesi çok kan dökecek!” gibi inciler sıraladı. Ayasofya’yı da anında yakaladı ve “Camide fahişe olur mu?” kelamında bulundu. Yani son derece faal bir adam. Sayın danışmanlar ordusu, bu adam ne yapmak istiyor, hangi mevkiye kurulmak istiyor, ben çıkaramadım. Diyanet Başkanlığı’na olmasın? Bu sözler kolay yenilir yutulur değil; binlerce başı bağlı, başı açık kız öğrenci fuhuş yapmakla suçlanıyor. Veliler de buna izin vermekle. İnsan unutuyor, neyse ki yeni tanrı Google hemen yardıma koşuyor. Yaşasın! İşte Yalova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden bir başka Ebubekir (Sifil), deve sidiği içmenin şifalı olduğunu iddia etmiş, ancak kendisine canlı yayında ikram edilen deve sidiğini içmeyi reddetmişti. Adamın bu aciz durumu karşısında Mısır’da gezdiğim, çalışanlarıyla konuştuğum İslam Enstitüsü aklıma gelmişti. Din felsefesiyle uğraşıyorlardı, deve sidiği de bizimkilere kaldı. Hatırlatmaların için sağ olasın Google. Şimdi İzmir’deyiz, Dokuz Eylül Mevlana Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof.Dr. İbrahim Emiroğlu, Güzelbahçe Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Peygamberimiz ve Gençlik” başlıklı bir panelde şu müthiş bilgileri arka arkaya sıralamıştır: “Kızlar âdet olur, âdet olmak bir hastalıktır ve mutlaka tedavi olmaları gerekir!”, “15 yaşındaki kızlar evlenebilir!”, “Kızlar tesettüre girsinler, edepli olsunlar”, “LGBTİ masum gibi gösteriliyor, tedavi olmaları gerek!”, “Laiklik en büyük tehlikedir!” Bu sözleri duyunca, bende bir merak! Acaba bu kişinin başında bulunduğu Mevlana Uygulama ve Araştırma Merkezi, “Mevlana ve Şems” aşkı için ne söylüyor. Böyle düşünüyorlarsa platonik aşk da kesmez, bence Şems’in adının tüm Mevlana şiirlerinden, yazılarından, mektuplarından silinmesi gerekir. Yaşa Google, iyi ki hatırlattın! Bir de teknoloji kurbanı vardı. Gazi Üniversitesi Dekanı Orhan Acar. Bir video konferans sırasında kamera ve mikrofonun açık olduğunu unutup yanındakilere “Kızların fotoğraflarını da görüyoruz böylece, çaktırma” demişti. Yanındakiler mikrofon ve kameraların açık olduğunu söylediklerinde Dekan’ın şaşkınlığı unutulur gibi değildi. Şimdi bu söylem çok önemli. YTÜ’den Prof.Dr. Bedri Gencer, Elazığ depreminin ardından, depremin çocuk gelinlerin yasaklanmasıyla ilişkili olduğunu söylemiş ve bomba gibi iddialarla gündemi işgal etmişti. Gencer, “Gayrettullaha dokunmak edebiyat değildir. AIDS, Ebola virüsü... Avustralya, Çin gayrettullaha dokundu, azap geldi. Maazallah biz de zinayı, livatayı yasallaştırarak, Allah’ın helal kıydığı yaşta evliliği tecavüz sayarak, mutlu yuvaları bozarak gayrettullaha dokunmayalım. Az kaldı.” Örnekler çok ama yerim kalmadı. Canınız sıkıldı değil mi? Binlerce işinin ehli akademisyeni KHK ile atarak, işte bunlarla üniversite kadroları dolduruldu. Bence çocuklarınızı en çok bunlardan koruyun! Danışmanlara da sesleniyorum: Ben de uzun bir liste var. İsteyene veririm. C DAYANIŞMA İLANLARINIZ İÇİN İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ İSTANBUL : 0212 343 72 74 ANKARA : 0312 442 30 50 İZMİR : 0232 441 12 20 Email : [email protected] Bazı insanlar, kadere yenilmez. Bazı insanlar, zamana ezilmez. Üzerlerine kaya gibi mutsuzluk dökülür, karanlığın tam ortasına atılır ama battıkları yerden güneş gibi doğar bazı insanlar. David Cornwell, o bazılarındandı. Geceydi. Ağabeyi Anthony yedi, David beş yaşındaydı. Uyuyorlardı. Sabah kalktıklarında, anneleri yoktu. Onları bırakıp gitmişti. Kendince haklıydı kadın. Dayağını yediği babaları çekilecek “herif” değildi. RoGizli dünya nald Cornwell; 1950 ile 60 arası Londra’daki yeraltı dünyasının ikiz gangsterleri Ronnie ve Regie Kray’e ortaklıktan hapis yatmış bir dolandırıcı, sabıkalı borçlu ve kumarbaz; uzaktan çok karizmatik, yakından tehlihiyerarşisinde bir mikrop keli bir zorbaydı. Ama gerçek bir anne, çocuklarını böyle bir de faturalar ödenmediği için sık sık elektrik ve babaya bırakıp kaçar mı? su kesiliyor, baba Ronald onları İsviçre’ye taTerk edilmişlik duygusu, David Cornwell’i tile götürüyor, ancak otelden para ödemeden ömrünce terk etmedi. Tabii ki terk edeni de sıvışıyorlardı. affetmedi. Reşit olduğunda izini sürüp buldu, Ronald Cornwell, oğullarını zorluklarla tek gerekçelerine kayıtsız kaldı ve ömründe bir başa çıkmayı öğrensinler diye ayrı okullara kez, o da eldivenle elini sıkan annesinin evden yazdırmıştı. kaçışını, Güvercinler Tüneli’nde* istihbaratçı jargonuyla anlattı: “İyi organize edilmiş ve bölümlendirme kurallarına harfiyen uyulmuş bir tahliye operasyonuydu.” Solucan centilmen İkisi de iyi okudu. Ağabey Anthony Cornwell, reklamcı oldu. New York’ta küresel bir Yoksul milyonerler şirketin CEO’luğuna kadar yükseldi. David’e gelince... Buna karşın o tehlikeli gangster, karizmatik Sherborne School’da tahammül etmek zodolandırıcı, “kafası bile ipotekli” diye tarif etti runda kaldığı “solucan” lakabını, yavaş yavaş ği babasına; bazen nefretle karışık bir şefkat dönüştüğü İngiliz centilmeni profiliyle unutturbesliyor ve onun telefonun öbür ucunda, hep du. Geçirdiği değişimi, The Guardian’a verpara, daima para, hatta esin kaynağı olduğu diği röportajda, “Tıpkı bir casus gibi giyimisavıyla kitaplarından telif yüzdesi istemek için mi, sesimi, tavırlarımı değiştirdim ve kendime bile hıçkırdığını duyduğu zaman, “Hayır!” di ait olmayan bir özgeçmiş icat ettim” diye anyemiyordu. latacaktı. Sherborne’dan sonra İsviçre’ye gitÇünkü o hayırsız koca, her zaman parasız ti. Berne Üniversitesi’nde Almanca ve Fransızve hırsız baba; oğulları kendisi gibi olmasınlar ca öğrendi. Oxford’a geçti. Hemen tüm İngiliz diye çalmış çarpmış, zaten çoğu kez okul tak politikacıların yetiştiği Eton’da iki yıl öğretim sitlerini de ödemeden, en iyi okullarda okut üyeliği yaptıktan sonra Dışişleri Bakanlığı’na muştu. David, geçen yıl The Guardian’a ver girdi. diği bir röportajda, çocukluk ortamını “OlağaHamburg’da diplomat olarak görevliyken, nüstü, durmak bilmeyen suç makinesi babam İngiliz gizli servisi MI6 tarafından casus kadrove onun çevresi” diye tanımlamıştı. “Yoksul suna alındı. Zaman, Soğuk Savaş zamanıydı. milyonerler” gibi yaşadıkları İngiltere’deki ev İlk romanı Ölüm Çağrısı’nı Hamburg’da yazdı. Devlet memuru olduğu için gerçek adını kullanamazdı. Bir gün otobüsle giderken, gözüne Fransızca bir dükkân tabelası çarptı: Le Carré. Kitap, Berlin’e duvar çekildiği 1961 yılında yayımlandı. Ama ne ilk romanı dikkat çekti ne de ikincisi. Üçüncü romanı Soğuktan Gelen Casus** 1963 yılında yayımlandığında, Bonn’da görevliydi. Yirmi milyon satışla bir dünya rekoru kıran kitabı kendisinin yazdığını kimseciklere söyleyemiyordu! Yazarın babasının oğlu! Yazar John Le Carré edebiyat dünyasına doğarken, diplomat David Cornwell casusluk dünyasına veda etmek zorunda kaldı. MI5’teki çifte ajan Kim Philby, aralarında David’in de bulunduğu İngiliz casusların listesini Ruslara verip SSCB’ye sığınmıştı. Kimliği açığa çıkan ajan Cornwell, 1964 yılında hem MI6 hem de Dışişleri’nden istifa etti. Artık John Le Carré olarak yaşayacak, eski kimliğinden casusluk romanları yazmak için yararlanacaktı. Dünyanın en iyi yazarlarından biri, casusluk türünde en iyisi oldu. Babası Ronald, hiç değişmemişti: Oğlunun kitaplarını “yazarın babası” ithafıyla imzalayıp fahiş fiyatlara satıyor; alıcılar bu kitapları John Le Carré’ye imzalatmak istediğinde o da “yazarın babasının oğlu” ithafını ekleyerek imzalıyordu. Le Carré, ince mizahı ve kendisiyle dalga geçebilen mizacıyla gerçek bir İngiliz centilmeniydi. Casus nedir sorusunu, “Gizli dünya hiyerarşisinde bir mikrop” diye yanıtlardı. Affetmeden tahammül ettiği babası 1975 yılında öldüğünde, cenaze masraflarını ödedi, ama törene gitmedi. Ne var ki 1986 yılında Ronald’ın baskıcı babalığından esinlendiği Mükemmel Bir Casus romanını bitirdiğinde, katarsise girip saatlerce ağladı... Seksen dokuz yıllık ömründe, iki evlilikten dört oğlu, on üç torunu ve çok mutlu oldu. İlah yazarlarımdan biri, casus romancılığı idolümdü. Toprağı bol, ışığı parlak olsun. * Alfa Yayınları ** Kırmızı Kedi Yayınevi Reyiz’i değil sevenleri sev “Radikal sevgi”nin formülü bu! O bildiğimiz “siyasi reklamcı”lardan farklı. Kampanyasını siyasi faturayı ödeyeceklerle birlikte örgütleyip yönetiyor. Sonra da oturup kitabını yazıyor. AKP, 18 yıl boyunca CHP’ye sadece iki kez yenildi. Bu iki kampanyayı da o yönetti. Seçim sadece bir tarafın başarısıyla kazanılmıyor. Başarıda reklamcının etkisi de sınırlı. Sınırları belirleyen en başta aday ve o adayı seçenler. CHP uzun yıllar boyunca hep yanlışlar yaptı. Bu yanlışları da daha önce “AKP Neden Hep Kazanıyor, CHP Neden Kaybediyor” kitabında anlattı. H Siyaset gibi, reklam da söz ile yapılıyor. Ama söz uçuyor yazı kalıyor. Siyasetçiler az okuyor, çok konuşuyor. Ve hiç yazmıyor. Her yıl onlarca kıdemli siyasetçi, rahmete kavuşuyor. Her seçimde yüzlerce milletvekili “açığa çıkıyor.” Oturup siyaset maceralarını yazan, üçü beşi geçmiyor. Ateş İlyas Başsoy biraz da onların açığını kapatıyor. H Son iki kitabı da siyaset belgeseli. Siyasetle, ülkemizin toplumsal, kültürel yapısı ile ilgilenenler için bir tür macera romanı adeta. Müjdat Gezen, kitapta anlatılan “vefa duygusu”ndan çok etkilenmiş. Profesör Haluk Şahin’in de kapakta “Umutsuzluğu bırakın. Türkiye’ye yazılmış bir aşk romanı veya Türkiye siyasal tarih ansiklopedisi olan bu kitabı okuyun” demesi bundan Siyasetimizin “erkek halleri”ni anlatıyor. Muhalif olsun olmasın kadınlar için de ilginç ve yararlı gözlemlerle dolu. Örneğin, İstanbul Bağcılar’da ilçe kurulduğundan beri hep sağ ve tutucu partiler egemen. 18 yıldır da Reyiz’in adamları yönetiyor. Ama Reyiz’in bizzat ve şahsen “namahremdinen sakıncalı” ilan ettiği balenin eğitimini veren ondan fazla kurs ve dershane var Bağcılar’da. H Başsoy’a göre, AKP artık “Huysuz Zengin İhtiyarlar Partisi” görünümünde. Bu zengin ihtiyarlar kendi ailelerinin “bas¸arılı” olan ilk kuşağıydı. Neredeyse hiçbiri bulundugˆu yere anne baba torpiliyle gelmemis¸ti. Anne, babaları, yoksullugˆun, yoksunlugˆun çilelerini yas¸amıs¸ Anadolu insanlarıydı. Oysa onların çocukları bambas¸ka bir ortamda büyüdüler. Bu gençler “zulüm hikâyeleri” yas¸amadılar, sadece dinlediler. Ebeveynleri gibi hiç zorlanmadılar, barınma, karın doyurma gibi dertler çekmediler. AKP elitleri torunlarını “zalim laikler, ekmegˆi karneyle verdiler” anlatılarıyla ancak ilkokula kadar korkutabilirler. Sonra hepsi mükemmel egˆitim alacaklar ve dedelerini gülerek dinleyecekler. Farkında degˆiliz ama zaten olan da bu. H Başsoy, CHP Genel Merkezi’nde, 100’den fazla seçim bölgesinde günlerce konularının uzmanı arkadaşlarıyla birlikte çalıştı. Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun zaten “Kampanyanın Siyasi Başkanı.” Kemal Kılıçdaroğlu ile de kritik konularda sürekli istişare etti. Önerisi şu: CHP’de “Erkek Kolları” ile “Yaşlılar Örgütü” de kurulsun. Neden mi? Türkiye’de sorun, kadınlarda veya kadınlıkta degˆil, erkeklerde ve çarpık “erkeklik” tanımında. CHP’ye “kadın kolları”na paralel bir de “erkek kolları” gerek. Siyasetin her alanında erkeklerin kendilerini “norm” haline getirip, kadınları “kadınlar bölümü”ne hapsetmeleri sorunlu. Aynı durum “gençlik örgütleri”nde söz konusu. Telefonda bu görüşünü açmasını istedim: “Şaka veya ironi yapmıyorum. Son yirmi yılda Batı’da kadın haklarında en devrimci kararlardan biri sadece kadına degˆil, erkegˆe de es¸it süreli dogˆum izni vermekti. Böylece is¸ dünyasında kadınların üzerindeki ‘Bu s¸imdi dogˆurur, is¸e gelemez, o nedenle kariyerini (veya maas¸ını) yükseltmeyeyim’ bariyeri kırıldı.” Ya CHP Erkek Kolları? Şöyle yanıtladı: “Bunu da şaka değil, gerekçeleriyle ve ayrıntıları ile ciddi ciddi öneriyorum. Belki böylece kadının ve gençlerin bir kol degˆil, vücudun kendisi oldugˆu ögˆrenilmis¸ olur.” H 1. Kitap “Seveceksen Radikal Sev”de Türkiye’yi yeniden kazanmanın yolunun “radikal sevmekten, yani Erdoğan’ı değil, onu sevenleri sevmekten geçtiğini” örnekleriyle anlatıyor. 2. Kitap “Hepimiz Aynı Belediye Otobüsündeyiz”. Bu ismi nezaketinden. Lafın aslı “Hepimiz aynı gemideyiz!” Ama ne yazık ki zihinlere kazınan bir gerçek var. Gemi yok, gemiler, gemicikler var. Bu da Reyiz’i sevenlere laf sokmak olacağından siyaseten doğru değil: “Reyiz’i sevmiyorsak da sevenleri sevmemiz şart.” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] ‘İYİ HİSSETMİYORUM’ DEDİ, UYUDU Senarist ve yapımcı Alpözgen ölü bulundu Senarist ve yapımcı Alper Alpözgen (42) İstanbul’da arkadaşının evinde ölü bulundu. Alpözgen, önceki gece Şişli’de yaşayan arkadaşını ziyarete gitti. Bir süre sonra ‘iyi hissetmediğini’ söyleyerek, uyumak için misafir odasına geçti. Dün öğle saatlerinde Alpözgen’in yatakta hareketsiz şekilde yattığını fark eden ev sahibi, bir arkadaşını aradı. Olay yerine gelen sağlık görevlileri, Alpözgen’in hayatını kaybettiğini belirledi. İlk incelemede ceset üzerinde herhangi bir darp izine rastlanmadı. l DHA CEZAEVI MÜZESINDE SERGILENECEK Ulucanlar önündeki çeşmede kesici alet zulası Restorasyon çalışmalarına başlanan Ulucanlar Cezaevi önündeki 135 yıllık tarihi Hapishane Çeşmesi’nden, mahkumlara ait olduğu belirlenen kesici aletler çıktı. Altındağ Belediyesi, uzun yıllardır tarihi çeşmenin içinde olduğu tahmin edilen kesici aletlerin Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde sergileneceğini duyurdu. Altındağ Belediye Başkanı Asım Balcı, “Hapishane Çeşmesi ile 250 yıllık Öksüzce Çeşmesi’ni restore etmeye başladık. Çalışmalarda böyle bir şey çıkması bizi oldukça şaşırttı” dedi. l ANKARA EGE ÜNIVERSITESİ’NDE ‘TACIZ’ IDDIASI 10 öğrenciden suç duyurusu Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde eğitim alan 10 kadın öğrenci, Prof. Dr. Z.E.B. hakkında geçen yıl aralık ayında kendilerini taciz ettiği iddiasıyla üniversite yönetimine şikâyet etti. Z.E.B. hakkında başlatılan idari soruşturma sürerken öğrenciler, geçen hafta savcılığa suç duyurusunda bulundu. Savcılık, şikâyetler üzerine soruşturma başlattı. l DHA 20 ARALIK 2020 SAYI: 34770 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ekler) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: l İstanbul: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenibosna mh. 29 Ekim Cd. no: 1A/41 Bahçelievler/İstanbul Tel : 0212 454 35 10. l Ankara : İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Saracalar mh. 57. cd. no: 21/A Akyurt/Ankara Tel : 0312 353 29 61. l İzmir: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Fatih mh. 199 sok. no:1/7 SarnıçGaziemir/İzmir Tel : 0232 483 96 60. l Adana: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Levent mh. 1791 sok. no: 33/A Yüreğir/Adana Tel : 0322 346 36 25. l Trabzon: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Organize sanayi Bölgesi no: 2 Arsin/Trabzon Tel : 0462 71 40 20. l Antalya: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenigöl mh. Serik cad. Havaalanı yolu üzeri no: 38 Antalya Tel : 0242 340 50 40. Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İmsak İstanbul 06:46 Ankara 06:29 İzmir 06:49 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08:18 13:07 15:25 07:59 12:51 15:13 08:18 13:14 15:40 Akşam Yatsı 17:45 19:12 17:33 18:58 18:01 19:23
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle