15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 11 22 KASIM 2020 PAZAR Gemi parçaları msüesyldeyaenclaerkı DkHesüenatdizhonhleeizpeysğiçssslryaaaiaakalTlrkdnirh,niçeeeı,ıdmiaarnclp5volslteeleea6çkayitrrıg5ğnuaaalıeiyaşletnnymıaryastduıkaayirlaiaş,lalaplsıelnabetkanatvşaruıcr.enla Küratör Kemal Tufan’la tersanede yaptığı Maviye Uçmak adlı eserinin önünde. YAZGÜLÜ ALDOĞAN Her şey, bakmak değil, görmekle ilgili. Ne çok bakan var, hangisi görebiliyor baktığını? Siyasal bir şey değil, sanatsal, mimari bir bakıştan bahsediyorum! Haliç Tersanesi’ne bir gün bir heykeltraş ziyarete geliyor. Tesviye, torna atölyelerini gezerken yerdeki metal taşları, atıkları, talaş tozu gibi metal artıklarını görünce heyecanlanıyor. “Bunlar çok değerli, bunlardan çok güzel heykel yapılır, hatta zaten bunlar bu haliyle bile heykel gibi” diyor. Ve tersanedeki atıklardan heykel yapma fikri böyle doğuyor. Kadriye İnal, Geleceğe Bakış İki haftada yapıldı Bir süre önce İBB Şehir Hatları Genel Zümrüdüanka, Sevgi Karay İlker Yardımcı, Lirik İleti Müdürü olarak atanan Sinem Dedetaş, İBB Kültür ile birlikte İnşa Atölyesi’nde “Tersanei Amire’de Çağdaş Sanat” etkinliği düzenliyor. Tersanedeki zanaatkârlar ve yedi heykeltıraş, heykeltıraş Kemal Tufan’ın küratörlüğünde, tersanenin yerlere dökülüp saçılmış atık malzemelerinden heykelda eserler ortaya çıkıyor. Şimdiler yaratmak için çalışmaya baş lik yaratıldıkları yer olan Haliç lıyor. Heykeltıraşlar Sevgi Karay, Tersanesi’nde bekleyen heykeller Ayla Turan, Kadriye İnal, Bülent buradan Kadıköy’e gidecek ve bir Çınar, İlker Yardımcı ve Bahadır süre Kadıköy Belediyesi tarafınÇolak çadan yeni restore edilen lışmaya Gazhane’nin bahçesinbaşlarken tersaneAyla Turan, Umut de sergilenecek. Daha sonra ise İstanbul’un nin yıllanfarklı kamusal alanmış ustalarına yerleştirilerek ları biraz halkla buluşacak. şaşkın, biraz tedirHeykel sevmeyiz gin. Heama... le bu kadınların o metal parçalarını ne yapacağını çok merak ediyor. Ne zaman ki kadın sanatçılar, iş kıyafetlerini giyinip, kaynak makinelerini ellerine alıp metal parçalarını kesip biçmeye, çekiçle hamur gibi yoğurmaya ve giderek şekillenen eserler yaratmaya başlıyor, heyecanla yardımcı oluyorlar onlara, kesmeye, bükmeye, inançla, keyifle. Bu çok zevkli atölye çalışması iki hafta sürüyor ve sonunOlmayan meydanlarında olmayan heykelleri olan bir kent İstanbul. Bir iki Atatürk heykelini nasıl saklayacaklarını şaşırmıştı AKP belediyeleri. Güzel İstanbul heykelinin başına gelmedik kalmadı, Yıldız Parkı’nda saklandı. Bilindik bir Boğa heykeli var, Kadıköy ahalisinin hoşgörüsüyle ayakta kalan. Sadece heykel düşmanlığıyla kırıp dökme değil, halkımızın tavrı, bir de vandalizmin yanında hırsızlık var. Heykellerin malzemelerini çalmaya çok meraklılar! Kamusal alanlardaki heykellerin çoğuna zarar veriliyor ama göre göre alışalece Şehir Hatları da kapatılacaktı! Zaten AKP iktidarının en büyük başarısı bu: Çürümeye bırak, öldür, yok et, yerine ithal et. Gemileri işletme, köprüler yap, oradan geçsinler! Bakmasını değil, görmesini bilmek gerekiyor. Ekrem İmamoğlu, tersanenin ve gemilerin çalışması gerektiğini görüyor. Bu işi yapabilecek birini de buluyor. Şehir Hatları’nın başına genel müdür olarak getirilen Sinem Dedetaş, birilerinin yakını değil, İTÜ’den Gemi İnşaatı ve Deniz Teknoloji Mühendisi olduğu, yüksek lisansını Gemi Makinaları Ana Bilim Dalı’nda tamamladığı ve çeşitli firmalarda gemi mühendisi olarak çalıştıktan sonra TMMOB Gemi Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Bülent Çınar, Ses Katedrali Başkanlığı’nı yürüttüğü için burada. Tersaneye yeniden can suyu verip çalıştırmaya başlamış, kâra bile geçmişler. İstanbul’a yeni gemiler kazandırmak için de çalışıyor, hem de düdüklü tencere gibi değil, martı gibi süzülecek irili ufaklı gemiler. İki ayrı kıtanın etrafında gelişmiş bir kentin belediyesinin deniz ulaşımından çekilmesi söz konusu olabilir mi? Bunu da en iyi işinin uzmanı, denecaklar diye bir umut besliyor sanatçılar! Kemal Tufan’la birlikte heykelleri ve tersaneyi geziyoruz. Heykeltıraş arkadaşlarının ilk kez bir tersanede çalıştığını ve mekânın ruhundan çok etkilenip heyecanlandıklarını, motive olduklarını anlatıyor. yimli bir mühendis yapabilir, yapıyor, güzellik de katıyor, arada heykel de yaptırıyor! Flash Dance filmini seyretmiş miydiniz? Konservatuvara bale öğrenimine başlamak için sınava hazırlanan, o çok güzel dans eden genç kadının işini hatırladınız mı? Kaynakçıydı! Tersanede heykelEn eski tersane Nasıl heyecanlanmasınlar ki denizi ve her türlü deniz taşıtını çok sevdiğim için midir, yoksa burası herkesi büyüleyecek kadar tarihi ve güzel bir mekân olduğu için mi, 565 yıllık tersaneyi gezmeye doyamıyorum. Geçmiş yönetim tarafından bu tersanenin kapatılmak istendiğini, bulerin arasında gezerken o kadınları heykellerini yaparken göremediğime hayıflanıyorum. Tersane, içinde kızağa çekilmiş gemileri, havuzları, atölyeleri ile heykeller kadar büyüleyici ve güzel. Biz bakınca böyle görüyoruz. Kimileri ise buraya bakınca boşaltılmış arsasının üzerinde yükselen bir AVM görüyordu halbuki! nun için ölüme terk edilmiş, hiçbir bakım ve yenileme yapılmamış olduğunu gördükçe hem üzülüyor hem sinirleniyorum. Haliç Tersanesi, dünyanın yaşayan en eski tersanesi! 2. Mahmut döneminde inşa edilmiş ve o günkü teknikle bile hâlâ çalışabiliyor ve işe yarıyor. Çoğu çok eski olan ve sık sık bakıma ihtiyaç duyan Şehir Hatları gemilerinin bakımı burada kolayca yapılabiliyor. Burası mahkeme kararıyla kurtarılmamış ve kapanmış olsaydı o gemiler Tuzla’ya da gönderilemeyeceği için hurdaya çıkarılacak ve böyŞimdi Orwell okuma zamanı “Çiftdüşün, insanın iki çelişik inancı zihninde aynı anda bulundurabilmesi ve ikisini de kabullenebilmesi anlamına gelir (...) İçtenlikle inanarak, bile bile yalan söylemek, artık uygun görülmeyen her tür gerçeği unutmak, sonra yeniden gerektiğinde de gerekli olduğu sürece yeniden anımsamak, nesnel gerçekliğin varlığını yadsımak ve bütün bunları yaparken yadsıdığın gerçekliği göz önünde bulundurmak... Bunların hepsi de olmazsa olmaz şeylerdir...” Şu sıralar ha bire “demokrasi ve hukuk reformu” deniyor ya... Arınç, “Kavala ve Demirtaş tahliye edilmeli” diye fikir beyan etti ya... Erdoğan bile hukuksuzluktan yakınıyor ya... Bugün söylenenin tam tersini yarın söyleyip inanmamız bekleniyor ve aklımızla oynanıyor ya... İşte “çiftdüşün” böyle bir kavram! Otoriter rejimler iktidarını sürdürmek için buna mecbur. Ancak yalan, gerçeğin bir adım ötesinde olursa ve ancak millet cahil ve toplumsal gelişmeden uzak yaşarsa sürüp gider... Ve iktidarlar tarihin akışını ancak böyle durdurmaya çalışır. Bunları ben değil, George Orwell söylüyor “1984” adlı başyapıtında. Yukarıdaki alıntı da onun. Celal Üster’in enfes Türkçesiyle yeniden okuyorum. Okumuş olsanız bile mutlaka yeniden okumanızı öneriyorum. Tam da bugünü anlatıyor. Cumhuriyet’i yıldırma çabası “1984”ü yeniden okumaya beni iten olaylar arasında sadece yukarıdakiler yok, Cumhuriyet’e kesilen ceza da bunlardan biri. Basın İlan Kurumu’nun gazetemize biçtiği 45 gün ilan kesme cezası geçen hafta içinde kesinleşti. Bu kurumun verdiği resmi ilanlar gazetelerin can damarıdır, gelir kaynağıdır. İktidar denetimi ele geçiremedi mi, muhalif her alanın soluk borusunu kesmeye çalışıyor. Açlığa mahkum ediyor! Basın İlan Kurumu kime bağlı? Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’a. Gazete aleyhine şikâyetçi olan kim? Ta kendisi, aynı kişi: Neden şikâyetçi olmuş? Gazetede ve cumhuriyet.com.tr’de yayımlanan yaklaşık 15 haber... Bakın bakalım o haberler neyle ilgiliymiş! Artık onu da bana söyletmeyin. Özetle Basın İlan Kurumu hem şikâyetçi hem karar verici hem de cezayı uygulayan! Bundan iyi yargı reformu mu olurmuş! Hep 19 yaşında “68 Yılında 19 Yaşındaysan HEP 19 Yaşındasın”, Işıl Özgentürk’ün yeni çıkan anı kitabı (Cumhuriyet Kitapları). Tam da bu uzun başlığın hakkını verecek bir anılar demeti. Öyle baştan sona neden sonuç ilişkilerinin peşine düşülerek değil, seçilmiş anlar, sahneler; seçilmiş temalar çerçevesinde ve nokta vuruşlarıyla okuru kendine bağlayan bir anılar demeti... Gencecik bir devrimcinin yaşamı boyunca ezilenden, sömürülenden, haksızlığa uğrayandan, zulüm görenden yana direne direne bugüne gelen bir emekçinin 70’lerden bu yana damıttıkları bir çırpıda okunuyor. Hele bütün o süreçleri yaşayıp bütün o duygulara ortaklık etmişseniz... Direnmek ve içinde yaşanılan gerçekliğe, ilkelere, savunduğun doğrulara, ideallere ihanet etmemek... Kitabın ana temaları bunlar... O bir yazı ustası. Yaşamında içselleştirdiği mesleği, edebiyat, tiyatro, sinema tutkusunu, sayfalara dökerken Türkiye’nin hallerini ve gerçeklerini anlatıyor. Kâh acıları anımsıyor kâh yaşama hep gülen gözlerle bakan yazarın hınzır mizahıyla gülüyoruz... Işıl Özgentürk bir yazı ustası. Şiir, öykü, roman, oyun, senaryo... Hepsinde ürün verdi. Hepsinde ortak payda, insan yaşamına ve insan onuruna saygı. Kitabın her sayfasında işte o ortak paydanın peşinden gidiyoruz. Ve her sayfada 68 gençliğinin, 19 yaşın direnciyle! Anadolu ezgilerine çevrimiçi yolculuk Türk halk müziği sanatçısı Coşkun Karademir ve pop müzisyeni Buray, İş Sanat’a özel oluşturdukları bir program ile izleyicilerin karşısına çıktı. Covid19 pandemisi tedbirleri gereği İş Kuleleri Salonu’nda seyircisiz olarak kaydedilen konser İş Sanat’ın sosyal medya hesapları ve internet sitesi üzerinden sezon sonuna kadar ücretsiz izlenebiliyor. Konserin repertuvarında Türk Halk Müziği’nin “Allı Turnam”, “Akşam Olur Karanlığa Kalırsın”, “Emir Dağı” gibi sevilen türküleri yer alıyor. İkiliye çelloda Ayhan Beyazdağlı ve Cengiz Yılmaz, gitarda Şeyhmus Fidan, perküsyonda Ömer Arslan ve Ömür Arslan ile basta Hakan Gürbüz eşlik ediyor. Baykurt ödülü sahibini arıyor “Herkesin bir öyküsü vardır” sloganı ile düzenlenen Fakir Baykurt Öykü Yarışması başvuruları başladı. Birden fazla kişi tarafından yazılmış öykülerin kabul edilmemesi ve daha önce dereceye giren adayların bu yıl katılamaması gibi birçok kuralın yer aldığı yarışmada dereceye girecek adaylar ödüllendirilecek. Ortaokul ve lise öğrencileri ile yetişkinlere yönelik 4 ayrı kategoride düzenlenen yarışmaya son başvuru tarihi 15 Şubat 2021 olarak belirlendi. Sarıyer Edebiyat Günleri kapsamında düzenlenen yarışmanın seçici kurulunda; Hanım Karavelioğlu, Ceren Mansuroğlu, Ayhan Yeşiltaş, Murat Gürbüz, Hülya Soyşekerci, Halil Genç ve Kadir Yüksel bulunuyor. DasDas’tan destek çağrısı DasDas, pandemi önlemlerini göz önünde bulundurarak ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor. Ancak kültür sanat ve eğlence sektörünün pandemi sürecinde aldığı darbenin olumsuz etkileri de varlığını sürdürüyor. Bu olumsuz etkilerle mücadele etmek, hem DasDas ekibine hem de pandemi nedeniyle kapısını kapatmış ya da sahnesi olmayan diğer tiyatrolara destek olabilmek için 78 Kasım İstanbul Maratonu sanal koşuları kapsamında “DasDas İçin Adım At, Açık Sahne Başlasın, Boş Koltuklar Dolsun” diyerek sanatseverlere destek çağrısında bulundu. Kampanya “Fongogo” sitesi üzerinden kasım ayı sonuna kadar devam edecek. + + www.galeatiyayinevi.com galeatiyayincilik gletiyayincilik galeati2017
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle