22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 8 EKİM 2020 PERŞEMBE EMEK Cumhurbaşkanlığı verileri, işçinin üretkenliği ile ücret farkını gözler önüne serdi Saray’dan sömürü itirafı Memlekette ilk grev yasağı Son dönemlerin artık vakai adiyeden olduğu, cam üretiminin bile güvenlik nedeniyle ertelenmemesi gerektiği ülkede, ilk grev 112 yıl önce bugün yasaklandı. Osmanlı döneminde çıkan Tatili Eşgal Kanunu, 8 Ekim 1908 tarihinde kabul edildi. İkinci Meşrutiyet’in hemen sonrasında vapur seferleri, mürettebatın maaş alamamasından dolayı durmuştu, demiryolu ve liman işçileri ise sık sık grev ilan ediyordu. Ülkede, zor kullanmanın yasal durumu, 25 Eylül 1908’de oluşturulmuş, yasal durum Tatili Eşgal Kanunu Muvakkati ile sağlanmıştı. Kanunun muvakkat, yani geçici olması, hükümetin aldığı bir karar olmasından geliyordu. Kanun, daha sonra meclisten geçirilerek çıkarılacak ve geçici olan yasa, kalıcı hale getirilecekti. Söz konusu geçici kanunla, iş bırakma yasaklanmış, yayımlanan tebliğde, önce resmi daire çalışanlarının grev yapamayacakları belirtilmişti. Ardından toplumsal çıkarlara aykırı bulunan demiryolu, su, gaz, elektrik, tramvay, rıhtım, liman işçileri ve müstahdemlerinin de grev yapamayacakları duyurulmuştu. Çankaya’da toplu iş sözleşmesi Çankaya Belediyesi’nin DİSK Genel İş 1 No’lu Şube’de örgütlü İmar AŞ, Belde AŞ ve kamu işçilerinin 20202022 toplu iş sözleşmesi, Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen ve Genelİş Genel Başkanı Remzi Çalışkan tarafından imzalandı. İki yıl süreyle geçerli olacak ve yaklaşık 2 bin 100 işçiyi ilgilendiren toplu iş sözleşmesi halay çekerek kutlandı. Bu sözleşme ile kadrolu işçilere yüzde 21, şirket çalışanlarına yüzde 25’e varan bir gelir artışı sağlanmış oldu. 4 1978 ile 2005 arasında kişi başına verimlilik, 100’den 236’ya yükselirken kişi başına reel ücretler ise 100’den 98.6’ya gerilemişti. Emekçinin üretkenliği ile aldığı ücret arasındaki fark, AKP iktidarı ile tavan yaptı. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı (SBB) tarafından Eylül 2020’de yayımlanan verilere göre ücretler ve verimlilik arasındaki makas hızla açıldı. Genellikle otoriter rejimlerde kısıtlanan haklarla birlikte görülen üretkenlik ve reel ücret arasındaki farkın büyüklüğü, AKP döneminde, darbe dönemini bile geride bıraktı. Emekçiler daha fazla üretirken bu verimlilik artışı ücretlerine yansımadı. 2012 yılı birinci çeyreği ile 2020 yılı ikinci çeyreği arasında sanayide işgücü verimi yüzde 51.1 oranında artarken reel ücretlerdeki artış yüzde 14.8 düzeyinde kaldı. DİSK Araştırma Merkezi (DİSKAR) Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından Eylül 2020’de yayımlanan verilerden yola çıkarak verimlilik ve ücretler arasındaki makasa dair bir rapor yayımladı. Toplam sanayide birim ücret endeksi, verimlilik artışının işçilerin ücretlerine yansıtılmadığını gösterdi. 2012 yılından bu yana verimlilik ve ücretler arasındaki açılma eğiliminde olan makas artmaya devam etti. Raporda, “Reel ücretlerdeki artışlar verimlilik artışının gerisinde kaldı. İşçiler daha çok çalıştı, daha çok üretti ancak bu artıştan pay alamadı. Böylece sanayide sömürü yoğunlaştı. İşçiler, 2012’ye göre yüzde 51 daha fazla üretirken bu üretim artışı ücretlere yansımadı” denildi. Salgına karşın arttı Rapora göre 2012 yılı 100 kabul edildiğinde ücret artışları genellikle verimlilik artışının altında seyretti. Özellikle bu süreç, 2016 sonrasında hızlandı ve 2018 krizi ile de zirveye çıktı. Dikkat çekici olan, 2019 ikinci çeyrekte 133.6 birim verimliliğinin salgına karşın 2020 ikinci çeyrekte 151.1’e yükselmesi oldu. Oysa aynı dönemde ücretler 113.7’den 114.8’e yükseldi. Verimlilik son 1 yılda 17.5 puan artarken reel ücret sadece 1 puan arttı. 2020 ikinci çeyrek itibarıyla verimlilik ve reel ücretler arasındaki fark 36.3 puana ulaştı. 4 2012 yılı birinci çeyreği ile 2020 yılı ikinci çeyreği arasında işgücü verimi yüzde 51.1 oranında artarken reel ücretlerdeki artış yüzde 14.8’de kaldı. YOKSULLUK ARTTI Prof. Dr. Erinç Yeldan tarafından cesinde ücretler ve verimlilikte birhazırlanan verimlilik ve gerçek likte bir düşüş yaşandığı görülüücret serisine göre ülkede, emekçi yor. 1980 sonrasında ise verimlilerin reel ücretlerinin genel olarak lik hızla artarken gerçek ücret arverimliliklerine oranla düştüğü gö tışının çok geride kaldığı ortaya çırülüyor. Ancak 12 Eylül ile birlikte kıyor. ücretler ve verimlilik ara1978 ile 2005 arasında kişi başısındaki makas hızla açılna verimlilik 100’den 236’ya yükmaya başladı. selirken kişi başına reel ücretler Yeldan’ın çalışmasıise 100’den 98.6’ya geriliyor. Bir na göre ücretlerin en diğer ifadeyle verimlilikte devasa yüksek düzeye bir artış yaşanırken reel ücretler ulaştığı 1978 düştü. Böylece işçiler, verimliyılı 100 kalikte yaşanan bu artıştan yabul edildiğinrarlanamadı ve göreli olade 1980 önrak yoksullaştı. Erinç Yeldan YALVARMIYOR, DIRENIYORLAR Kimi geçinmek için parmağındaki alyansı sattı, kimi eşinin zor günler için tuttuğu bileziğini... Ermenek’te günlerdir, bazen onlarca bazen yüzlerce sayıya ulaşan madenciler, haklarını ve tazminatlarını almak için gece gündüz direniyor. Bağımsız Madenİş Sendikası tarafından yapılan açıklamada, “Haklar alınana kadar tüm emek dostlarını sesimize ses olmaya, onur ve adalet mücadelemizle dayanışmaya çağırıyoruz” ifadeleri kullanıldı. T.C. ARAKLI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2019/478 Davacı TEDAŞ Genel Müdürlüğü tarafından Davalı Mahmut Dilek vd. aleyhine açılan ve Mahkememizin (Araklı Asliye Hukuk Mahkemesinin) 2019/478 Esas sayılı dava dosyasında görülmekte olan kamulaştırma davasında mahkememize bildirilen adresindeki davalı Emine Dilek ve Fadime Dilek’e duruşma gün ve saati tebliğ edilememiş, kayıtlı adreslerine çıkartılan tebligatların tebliğ edilmeden döndüğü gibi tüm araştırmalara rağmen yeni adresi de tespit edilemediğinden ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olmakla; 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 28 ila 31. maddeleri gereğince adı geçen davalıların “belirlenen gün ve saatte (24/12/2020 tarih saat 09:45 ) duruşmaya gelmediğiniz veya gelip de davayı takip etmediğiniz takdirde dosyanın işlemden kaldırılacağı, sulh için gerekli hazırlığı yapmanız duruşmaya gelmediğiniz takdirde diğer tarafın yargılamaya devam etmek istemesi durumunda yokluğunuzda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceğiniz ve diğer tarafın muvafakatiniz olmadan iddia ve savunmasını genişletebileceği yahut değiştirebileceği hususunun ihtarı “ ilan tarihinden itibaren 7 gün sonra tebliğinin yapılmış sayılacağı hususları tebliğ yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1233318) T.C. İZMİR 49. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’NDEN Dosya No:2019/85 Esas KararNo:2019/81 Sanık Yousef ve Keshvar oğlu, 1989 İRAN doğumlu, ALI HOUSSEINVAND’un üzerine atılı resmi belgede sahteciliksuçundan yapılan yargılama sonunda; Resmi belgede sahtecilik suçundan 5237 sayılı TCK’nın 204/1, 62/1, 53/1ade, 53/1c maddeleri uygulanarak 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair verilen kararın 5271 Sayılı CMK nın 231/5, 231/8, 231/10, 231/11 maddesi gereğince takdiren hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Adli emanetin 2019/15205 sırasında kayıtlı suça konu sahte pasaport belgesinin dosyada delil olarak saklanılmasına karar verilmiştir. Bu dosya için yapılan 1 adet davetiye gideri 14.00 TL ve tercüman bilirkişi ücreti 200,00TL olmak üzere toplam 214,00 TLyargılama giderinin CMK 325maddesi gereğince sanıktan tahsili ile hazineyeirad kaydına karar verilmiştir. 7201 SY.nın 29. Maddesine göre hüküm özetinin gazetede ilan edildiği tarihten 15 gün sonra tebliğ edilmiş olacaktır. Sanığın kararı tebliğ tarihinden başlayarak 7 gün içerisinde mahkememize veya bulunduğu yer Asliye Ceza Mahkemesine dilekçe ile başvurarak ya da sözlü olarak başvurup istinaf başvurusunun tutanağa geçirilerek istinaf etme hakkı bulunduğu ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesince değerlendirileceği ilanen duyurulur. 05/10/2020 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1233337) T.C. KÜÇÜKÇEKMECE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2020/72 Esas KARAR NO: 2020/154 Davanın kabulüne,İstanbul İli, Küçükçekmeceİlçesi, Yenimahalle mah./köy, Cilt:19, Hane:695, BSN: 3 de Nüfusa kayıtlı 37915639520 T.C. Kimlik numaralı, Alaattin ve İncihanoğlu, Silistre 22.02.1988 doğumlu, Adalet TUNA’ nın nüfusta “ADALET” olan isminin “ADALET ALYAYDIN” olarak degiştirilmesine, Nüfusabu yönde kayıt ve tesciline karar verilmiş olup, tebliğ yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. 06/10/2020 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1233200) T.C. ESKİŞEHİR 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2020/99 Tereke Eskişehir İli, Odunpazarı İlçesi, Yıldıztepe Mah/Köy, C:60, H:399’de nüfusa kayıtlı 05/05/1947 doğumlu, 13/08/2020 tarihinde vefat eden 360*****246 T.C. kimlik numaralı müteveffa İSMAİL DAL’a ait alacak ve borç miktarının bildirilmesi ve alacaklılar ile borçluların mahkememize l ay içerisinde müracaat etmeleri hususu ilanen tebliğ olunur. Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1233321) Bütçe saydamlığında da 2000 öncesine dönülüyor Ekonomide yaşananlar, 2000 yılı öncesindeki tıkanma dönemini, her geçen gün daha fazla hatırlatıyor. Makro dengelerdeki bozulmanın yanı sıra gerçekleşen ekonomik reformları geriye götüren, bütün sorunları yaratan 2000 yılı öncesindeki şartlara dönülen değişiklikler devam ediyor. TBMM yeniden açıldığında Plan ve Bütçe Komisyonu’na getirilen ilk torba yasada, bütçe şeffaflığını geriye götüren, 5018 sayılı yasa değişiklikleri gündeme getirildi. Teknik olarak söylendiğinde analitik bütçede geriye gidiş, fonksiyonel sınıflandırmanın ortadan kaldırılması ve uluslararası bütçe standartlarından geriye gidiş öngörüyor diyebiliriz. CHP Genel Başkan Yardımcısı, eski Maliyeci Bülent Kuşoğlu görüşmelerden önce yayımladığı Twitter mesajında, “Mali saydamlık, kamu kaynaklarının kim tarafından nasıl ve ne amaçla kullanıldığına dair bilgilere ulaşılmasıdır. TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda görüşülecek teklif, mali saydamlığa yeni bir darbedir” dedi. İYİ Parti milletvekili, eski DPT Müsteşar Yardımcısı Erhan Usta, komisyonda yaptığı konuşmada, program sınıflandırmasının harcamaları önceden göstermek için kaldırılması istenen fonksiyonel sınıflandırmanın ise gerçekleşmeleri görmek için var olduğunu, bunun kaldırılmasıyla bütçenin bütün kodlarının değişeceğini, mevcut bürokrasi yapısıyla buna uyum sağlanamayacağını belirtti. Bu değişiklikler ile uluslararası karşılaştırma imkânının artık ortadan kalkacağının altını çizen Usta, “Şundan emin olun: Bu değişikliklerin hatası anlaşılacak ve ileride arkadaşlar gelip burada yeniden fonksiyonel sınıflandırmayı bütçeye koyacaklar” dedi. 5018 sayılı Mali Kontrol Yasası, 2000’lerde yapılan reformların önemli bir ayağını oluşturuyordu. Merkez Bankası bağımsızlığı, düzenleyici ve denetleyici kurumlar gibi ekonominin sürdürülebilir bir istikrara kavuşması adına, mali disiplini kurumsallaştırma amacı taşıyan bir yasaydı. Hazırlıkları çok uzun sürdü, IMF’yle çok tartışıldı ve sonunda mali şeffaflığı sağlayan, denetimi kolaylaştıran bu nedenle de politikacının keyfi kararlarını frenleyen bir düzenleme idi. Bu yapısı nedeniyle mali istikrar için kilit bir anlamı vardı. Zaman içinde AKP iktidarı bu yasada geriye gidişler yaptı ve şimdi yeni bir değişikliğe daha gidiyor. Halbuki AKP iktidarının bu kadar uzun sürmesinin en önemli nedeni, uzun süre ekonomide yaşanan başarılar, bunun nedeni de 2000 ekonomik reformlarının ülkeye getirdiği istikrar ortamı idi. Birileri belki “sadece ben yaptım” diyordur ama yaptıkları en önemli şey reformların getirdiği istikrar iklimini bir süre daha devam ettirmeleri idi. Bu nedenle toplumsal rızayı oluşturdular. Ne zaman ki ekonomide geriye gidişler hızlandı, bunun yerine suni rıza üretmeye başladılar, o zaman geriye gidiş yaşamaya başladılar. Asıl neden, mevcut yönetim anlayışı Aslında ekonomide yapılanları, genel bir yönetim anlayışının uzantısı olarak görebiliriz. Politikada, diplomaside, demokrasi ve hukuk alanında, özgürlüklerde olduğu gibi ekonomide de keyfi bir yönetim anlayışıyla, denetim ve şeffaflığı sürekli geriye götüren, denetimi reddeden bir yönetim anlayışı mevcut. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adı verilen sistemle birlikte her alanda geriye gidişler yaşanması, dolayısıyla ekonomideki istikrarsızlığın sürekli hale gelmesi bir rastlantı değil. AB’nin son ilerleme raporu, her alanda nasıl geriye gidildiğini, çağdaş değerlerden uzaklaşıldığını, ekonominin de kötüleştiğini, tüm bunların yönetim sistemiyle alakasını çok açık biçimde ortaya koyuyor. 2 puanlık faiz artırımı ardından atılan normalleşme adımları nedeniyle bir miktar düşen kurların dün yeniden artışa geçtiğini, bu satırlar yazılırken 7.87’ye çıkan dolar kurunu gördük. Sadece TL’nin değer kaybettiği gün, piyasalar şaşkın, “Aslında TL’nin değeri bu kadar düşük olmamalı” diyor, kurlardaki harekete anlam veremiyordu. En çok söyledikleri hükümetin Kıbrıs’taki seçimlerde bir adayı desteklemek adına Maraş’ı açması, Doğu Akdeniz’de yeniden artan gerilimler, AzerbaycanErmenistan çatışmasındaki Türkiye’nin net taraf olması gibi jeopolitik gelişmelerdi. Halbuki olanlar oldu; şimdi bunun sonuçlarını yaşamaya başladık. Önceki gün açıklanan TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru, tarihin en dip noktası olan 62.2’ye inmişti. 1994 ve 2001 krizinde bile bu rakamların üstündeydi. Yani TL’nin değeri tarihin dip noktasında ve bu kötü gidiş kur artışlarıyla devam ediyor. Hazine, dün 14.282 kg. altın karşılığı sukuk ihraç ederken, 2.5 milyar dolarlık da 5 yıl vadeli tahvil sattı. Dünyada faizin kalmadığı ortamda tahvillerin faiz oranı yüzde 6.4 olarak açıklandı. Bu bile tek başına Türkiye’nin ne kadar maliyeti yüksek bir büyük darboğaza girdiğinin işareti değil mi?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle