24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 11 AĞUSTOS 2019 PAZAR EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: İLKNUR FİLİZ kültür Yazar Faruk Duman ile Orhan Kemal Roman Armağanı alan son romanı “Sus Barbatus” vesilesiyle bir araya geldik ve edebiyatın merkezde olduğu bir sohbet yaptık. Duman ‘Edebiyat edebiyat için “insanın çaresizliğinden ve güçlükten doğar’sıkışmışlığındandoğanbirşey”diyor. Şüphesiz yılın en çarpıcı, en etkileyici anlatılarından bi ri “Sus Barba tus”. Yayımlandık tan kısa süre sonra Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazanan roman, 1979 kışında Doğu Anadolu’da geçiyor ve hem zor emrah kolukısa lu kış şartlarının hem acımasız doğanın hem de baskıcı, kısıtla yıcı bir devlet varlığının kıska cındaki bireyleri anlatıyor. Ede biyatımızın usta kalemlerinden Duman ile hem romanı hem de yazarlık serüvenini konuştuk. n Son romanınız “Sus Bar batus”, bu yıl Orhan Kemal Roman Armağanı’nı aldı ve siz ödülü alırken yaptığınız konuşmada Orhan Kemal ödü lünün özellikle çok mutluluk verdiğini söylediniz. Bunun özel bir sebebi var mı? Bizim edebiyatımızın çok özel yazarlarından birisi Orhan Ke mal, ama tabii bir ödül size ve rildiği zaman o yazarın edebi yat anlayışına uygun yazdığınız için verilmiyor. Yani jüri sürek li değişir, sürekli edebiyat anla yışları değişir. Orhan Kemal’in benim için özel tarafı ödülden dolayı değil. Özel ta rafı şu; bizim aile de Orhan Kemal aile den biri gibiydi, çün kü ağabeyim çok se viyordu. 12 Eylül ol muş, onlar işte evde ki kitapları yakmış lar veya gömmüş ler, ama bazı Yaşar Kemal, Orhan Ke mal, Fakir Baykurt kitaplarını da gaze te kâğıtlarına kapa tıp Kars’tan Ankara’ya göçer ken getirebilmişler. Ama ağabe yim çok seviyordu, dolayısıyla ben Orhan Kemal’den çok çek tim yani. Abim çok sevdiği için biz onu okumak zorundaydık yani, anlatabildim mi? Bizim ai lede böyle yemek yenirken filan Orhan Kemal gibi konuşulurdu, Adanalılar gibi, onların ağzıy la konuşurduk mesela. Ama şu var yani halkı tasvir etmesi, hal kı anlatması, ondan sonra ede biyata yaklaşması, sadeliği aji tasyondan uzak duruşu ve yaka ladığı yani insan ilişkilerindeki ayrıntılar beni çok etkilemiş ve eğitmiştir. Dolayısıyla benim o ödülde işte “Orhan Kemal’in be nim içim özel bir yeri var” de memin nedeni bu aslında. Biraz yaşamla da ilgili bir şey. Bizim ailedeki yeriyle de ilgili bir şey. n Edebiyatınızda doğa hep kendini hissettiriyor. Nedir doğayla ilişkiniz, bir yazar olarak neden bu kadar önemli sizin için? Benim çocukluğumda özellikle bizim yaşadığımız ortam ağaçlar, hayvanlar, doğa benim çok etkilendiğim, etkisi altında kaldığım bir şeydi. Ama tabii ailede de, özellikle Kars, Ardahan oralardan gelen bir anlatma ve doğadan bahsetme geleneği vardır. Yani işte köye âşıklar gelir, birtakım hikâyeler anlatırlar ama o sırada yol kapanmıştır. Çok uzun süren kış günleri, yolların kapanması filan... Dolayısıyla hem özellikle kadınlar, anne, işte anneanne, babaanne filan ve biraz da dedeler, bunlar çok güzel hikâye anlatırlardı. Bunların içine de her zaman halk hikâyeleri girerdi; Leyla ile Mecnun, Yusuf ile Züleyha, Ferhat ile Şirin gibi. Ama aynı zamanda da hayvanlarla ve doğayla çok iç içe oldukları için onlarla ilgili benzet Konuşur gibi yazmak... n Tarzınızın çok özel, size özgü bir yanı var. Tümceleriniz alışılageldik yazım kurallarına uymuyor ve okurken sanki caz müziğini dinlerken hissettiğimize benzer bir duyguya kapılıyoruz. Yarısında kesilip, bir sonraki tümcede devam ediyor örneğin anlatı... Bu tarzın nasıl bir oluşum hikâyesi var sizin edebiyat serüveninizde? Evet, geçenlerde bana bir arkadaşımız Twitter’dan sordu hatta, altını da çizmiş, “Hocam kitabınızda çok fazla bozuk cümle var, bunlar basım hatası mı, bilerek mi yaptınız” diye. Şimdi aslında bizim o anlattığım, büyüklerden dinlediğimiz yani sözlü edebiyata baktığınız zaman sese dikkat etmeniz gerekir. Nasıl konuşuyoruz? İşte mesela ben şimdi konuşuyorum, farkındasınızdır kesik kesik, dura dura konuşuyorum. Dolayısıyla konuşma dilimizde böyle bir ritim var. Yani konuşurken bir cümleyi baştan sona kesintisiz söylemiyoruz ki. Hele uzun bir cümleyse, nefes almamız gerekiyor. Ben onu yazınsal biçime dönüştürmeye çalıştım. Konuştuğumuz ve kestiğimiz noktaları yazıya nasıl aktarırım? Dolayısıyla o biçimsel tarz o arayıştan geliyor biraz. ALİ ALTUNTAŞ meler de çok girerdi. Kendi kendine isim verirdi; mesela kalem kuşu diyordu, ben bugün kullanıyorum kalem kuşunu, ama kendisi isim vermiş, kuşun adı o değil belki de. Bir de mahsur kalmak meselesi var tabii... Yaşar Kemal’de de çok vardır o, yani bir güçlük varsa, bir mahsur kalma ya da çaresiz kalma durumu varsa bu efsaneye dönüşüyor. Ya da bir yerin yatır olması, bir yerin dilek ağacı olması, bir yerin evliya olması, hep insanın çaresizliğinden ve sıkışmışlığından doğan bir şey. Dolayısıyla benim için edebiyat daha doğrusu hikâye hep o demek oldu. Benim için edebiyat şöyle bir şey; eğer bu mecara tutkusunu, yani bir yerde sıkışma, bir yerden kaçma veya bir yerden kurtulma gibi yaşayabiliyorsam, eğer o heyecanı yazarak yaşayabiliyorsam ancak yazabiliyorum. Bu demek değil ki bu olmalı ama benim için böyle. Yani hep doğayla ve zorlu koşullarla uğraşma meselesi... Anlattığım şeyler de onunla ilgili. n “Sus Barbatus” tam da 1979 kışında geçiyor ve yanılmıyorsam devamı da gelecek değil mi? Benim aslında planım bir tür destansı, büyük bir roman yazmaktı; çok karakterli ve çok uzun bir sürede geçen, birçok parçalı... Yani şimdi bu kitabın içerisinde “Sefiller” ile ilgili bir deneme de var, Yakup Kadri’nin “Yaban” kitabıyla ilgili görüşler de var, devrimci gençlerin, aydınların ve öğretmenlerin tartışmaları da var. Ama aynı zamanda oradaki Kenan ile Zeynep gibi köylülerin hikâyeleri de var, hayvan hikâyeleri de var. Ve ben böyle çok parçalı, bir tür “Savaş ve Barış” gibi “İnce Memed” gibi destansı bir şey yazmak istiyordum. Ve şöyle kurguladım, yani 12 Eylül’e kadar 3 mevsim var, kış, bahar ve yaz. Bunu 3 cilde ayırmak istedim. Bir de bu romana sokamayacağım birtakım başka hikâyeler, öykü olması gereken anlatılar var. Onları ayrı bir şekilde yazdım. Onları da yıl sonunda yayımlayacağım. 2 ve 3’ü de gücüm yeterse tamamlayacağım. Antik kentte bale ve opera Mario Frangulis 2. Uluslararası Efes Opera ve Bale Festivali, dünyaca ünlü isimlerle sanatseverleri ağırlayacak. Mario Frangulis konseri ile Çeşme Açıkhava Tiyatrosu’nda başlayacak festival, kapanış gösterisini ise Bornova Kültür ve Sanat Merkezi’nde “La Traviata” operası prömiyeri ile yapacak. Festival kapsamında, 24 Ağustos’ta Bornova Kültür ve Sanat Merkezi’nde Şehrazat, 28 Ağustos’ta Efes Antik Ticaret Agorası’nda İspanyol Renkleri, 31 Ağustos’ta Efes Antik Celsus Kütüphanesi’nde Genç Opera Yıldızları konseri düzenlenecek. Etkinlikler dizisi, Bornova Kültür ve Sanat Merkezi’nde La Traviata gösterisiyle son bulacak. l AA Toni Morrison Umur Bugay PEN, Umur Bugay ve Morrison’ı unutmadı PEN Türkiye Ayın Kitabı seçkisinde bu ay iki yazara birden yer verdi. Geçen hafta içinde hayata veda eden Umur Bugay ve Toni Morrison’ı anan PEN Türkiye’nin açıklaması şöyle: Değerli üyemiz yazarsenarist tiyatro insanı Umur Bugay ile Nobel kazanan ilk AfroAmerikalı Toni Morrison (PEN Amerika Merkezi üyesi) insan(cıl)lığın bu ay kaybettiği ustalar arasında, Eserleriyle Yaşayanlar arasına katıldılar. İki yazarın tüm yapıtlarını “Ayın Kitabı” seçiyoruz, hüzünlü bir şükranla. Edremit yazarları bekliyor 17Ağustos Cumartesi günü başlayıp 25 Ağustos Pazar günü bitecek 3. Edremit Kitap Fuarı için geri sayım başladı. Türk edebiyatının önemli yazarlarını, şairlerini, tarihçilerini ve gazetecilerini bir araya getirecek fuara birçok belediye başkanı milletvekili ve sendikacı da katılacak. Üç yıldır “Ölmez Ağacın Gölgesinde Kitap” sloganıyla yapılan ve geçtiğimiz yıl “Sabahattin Ali Yılı” olan fuarda bu yıl, Edremit ve Midilli üzerinden “iki yaka buluşması” ve “Kaz Dağları’nın üstü altından önemlidir” vurgusu öne çıkacak. Ahmet Ümit’in onur konuğu olduğu fuarda, Kaz Dağları’nın maden aramalarıyla yok edilmesini protesto etmek için ressamlar eşliğinde yüzlerce çocuk resim çizecek, barış için Türkçe ve Rumca şarkılar seslendirilecek, Ataol Behramoğlu şiirlerini okuyacak, Filiz Ali bir kez daha Sabahattin Ali’yi anlatacak edebiyatı, medyayı, yerel yönetimleri ve emek dünyasını kapsayan 30’a yakın söyleşi yapılacak, Eren Erdem şahsında cezaevinde olan gazeteci ve yazarlarla dayanışma için kitaplar imzalanacak. 140’a yakın konuğun, 50’nin üzerinde yayınevinin katılacağı ve Altınkum’daki Edremit Belediye Tesisleri’nde yapılacak 3. Edremit Kitap Fuarı, 17 Ağustos Cumartesi günü saat 19.00’da kapılarını kitapseverlere açacak ve 9 gün boyunca saat 18.00 ile 00.00 arası kitapseverlere hiz Ahmet Ümit met verecek. ‘Kaz Dağları’na sahip çıkacağız’ “Büyük buluşma için geri sayım başladı” diyen Edremit Belediye Başkanı ve EgeMarmara Çevre Belediyeler Birliği Başkanı Selman Hasan Arslan, “Körfezde yetişen, birçok kitabında Körfez ve Ege üzerinden yöre insanını anlatan Sabahattin Ali’ye layık olmaya, Sabahattin Alilerin kitapları üzerinden yaydıkları aydınlanma ışığını, bu yıl üçüncüsünü düzenlediğimiz Edremit Kitap Fuarı üzerinden bir kez daha hem ülkemiz Türkiye’ye, hem de karşı komşu Yunanistan’a yaymak istiyoruz. Bu buluşma, ölmez ağaç olan Zeytin’in gölgesinde barışı ve kardeşliği büyüten, kitabın ışığında, kitabı da aşan bir buluşma olacak. Bu buluşma yalnızca kitaba sahip çıkma anlamına gelmeyecek, bu buluşma aynı zamanda Kaz Dağları’na sahip çıkmak anlamına da gelecek” dedi. Sertab Erener’den Eurovision belgeseli Son aylarda çeşitli defalar sergilediği “Sertab’ın Müzikali” projesiyle beğeni toplayan Sertab Erener, dijital müzik dergisi Back On Stage’e verdiği söyleşide önemli açıklamalarda bulundu. Kariyerinin 25. yılını kutladığı “Sertab’ın Müzikali” çerçevesinde konuşan ünlü şarkıcı sohbet sırasında Eurovision belgeseli çekmeyi planladığını da söyledi. Türkiye’ye tarihindeki ilk Eurovision zaferini de kazandıran ekibin vitrinindeki isim olan Erener, konu müzik belgesellerinden açılınca şunları söyledi: “Sertab’ın Müzikali’nin belgeselini yapacağım kesinlikle. Bir de inşallah becerebilirsem, “Everyway That I Can” ve Eurovision sü reciyle ilgili bir belgesel hazırlayacağım. Ancak onun da zamanı var.” Söyleşinin tamamına https://www.yellowbos.com adresinden ulaşmak mümkün. 13 yaşındaki piyaniste birincilik ödülü ÇEV Sanat’ın Cihat Aşkın, ye verilen, ABD’deki Fazıl Say, İbra Hotchkiss him Yazıcı ve Okulu’nda Bülent Evcil’den eğitim hakkı oluşan Sanat kazandı. Kurulu’nun seç B kate tiği 42 üstün gorisinde 9 yetenekli sanatçıdan biri Tarık Kaan Alkan farklı ülkeden (İspan olan 13 yaşın ya, Rusya, daki Tarık Kaan Alkan, 9. Ma Meksika, Portekiz, Brezilya, Al ria Herrero Uluslararası Piyano manya, Romanya, Filistin) sa Yarışması’nda 1113 yaş kate natçıyla yarışan Tarık Kaan, 2 gorisinde Birincilik ödülünü ka elemeli yarışmanın ilk turunda zandı. Tarık Kaan, tüm yaş ka tüm jüri üyelerinden tam not tegorilerinde sadece 2 kişi alan tek sanatçı oldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle