22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 31 MAYIS 2019 CUMA gorus@cumhuriyet.com.tr TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN olaylar ve görüşler İstanbul seçiminin iptaline ilişkin YSK’nin kararı Prof. Dr. Hikmet Sami TÜRK Eski Adalet Bakanı 1. Giriş 31 Mart 2019 günü yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı (İBBB) seçiminin Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’un 16, 20 Nisan ve 22 Nisan 2019 tarihli aynı içerikli üç dilekçe ile “seçimin neticesine ve dürüstlüğüne müessir olaylar ve haller nedeniyle iptali ve yenilenmesi” istemiyle yaptığı olağanüstü itiraz üzerine Yüksek Seçim Kurulu (YSK), seçimden 36, itirazcının ilk dilekçesinden 20, son dilekçesinden 14 gün sonra istem doğrultusunda karar verdi. 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 113. maddesinin III ve IV. fıkralarına göre YSK’nin yedek üyelerle birlikte tam sayı ile toplanarak 4’e karşı 7 oyla aldığı karar, seçimden 52, itirazcının ilk dilekçesinden 36, son dilekçesinden 30 gün sonra 22 Mayıs 2019 günü 6.5.2019 tarih ve K. 4219 sayılı olarak 212, karşı oy yazılarıyla birlikte 250 sayfalık gerekçeli karar olarak YSK’nin internet adresinde yayımlandı. YSK kararının 98200. sayfalarındaki “Seçimin neticesine müessir görülen olay ve hallere ilişkin inceleme ve tespitler” hakkında 200211. sayfalarda “değerlendirme” yapılmış; 211212. sayfalarda varılan “sonuç” şöyle açıklanmıştır: “1 31 Mart 2019 tarihinde yapılan İBBB seçiminin iptaline ve seçimin yenilenmesine, 2 İstanbul İl Seçim Kurulu tarafından İBBB için verilen mazbatanın iptaline, 3 İBBB yenileme seçiminin 23 Haziran 2019 tarihinde yapılmasına, ... oyçokluğuyla karar verildi.” 2. YSK kararının gerekçesi 6.5.2019 tarih ve K. 4219 sayılı YSK kararının ayrıntılı gerekçesi, sözü edilen 11 sayfalık “değerlendirme” başlığı altında açıklanmıştır. Gerekçenin sonuca giden bölümleri şöyle özetlenebilir: “İstanbul ili genelinde 754 sandıkta sandık kurulu başkanlarının yasal zorunluluğa uyulmaksızın kamu görevlisi olmayan kişiler arasından belirlendiği görülmektedir. Kanuna aykırılık oluşturan bu belirlemenin neden yapıldığı ilçe seçim kurulları tarafından izah edilememiştir. Sandık kurulu başkanlarının geniş yetkileri ve görevleri, seçimin güvenilirliğini sağlamak için getirilen şekil şartlarına uyulmaması ve siyasi partilerle sandık kurulu başkanları listelerinin paylaşılmaması suretiyle siyasi partilerin etkili bir itiraz yolu kullanamadıkları dikkate alındığında; sandık kurulu başkanlarının kanun hükümlerine aykırı olarak belirlendiği 754 sandıkta oy kullanan seçmen sayısının 212.716; İBBB seçiminde CHP ve AKP adayları arasındaki oy farkının 13.729 olması nedeniyle, bu şekilde oluşan sandık kurullarının yaptıkları seçim iş ve işlemlerine itibar edilemeyecek olması, sonuca müessir olay ve haller kapsamında değerlendirilmiştir. Tüm bu nedenlerle sonuca etkili sayıdaki sandıkta, sandık kurulu başkanlarının kanun hükümlerine aykırı olarak görevlendirilmesi ve kanuna aykırı şekilde oluşan sandık kurullarının yaptığı seçim iş ve işlemlerine itibar edilmesinin mümkün bulunmaması hususu ile bir bütün olarak değerlendirilen diğer kanuna aykırılık ve usulsüzlükler, seçimin güvenilirliğini ortadan kaldıran ve seçimin sonucuna müessir olay ve haller kapsamında görülmüş; bu nedenle seçimin iptali ve yenilenmesine karar verilmesi gerekmiştir.” 3. YSK kararının değerlendirilmesi a) Sandık kurullarının yapısı 6.5.2019 tarih ve K. 4219 sayı lı YSK kararının ağırlık merkezi, sandık kurullarının 13.3.2018 ta Sandık görevlilerinin “kamu görevlileri” arasından belirlenmesi kuralının ihlali gerekçesiyle İstanbul seçiminin iptali, 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimi ve 27. Dönem milletvekili genel seçiminden sonra ikinci kez uygulandı ve sorun yarattı. AKP’nin aynı zarf içine konulan 4 oy pusulasından sadece biriyle yaptığı itiraz sonucu YSK’nin verdiği iptal kararı hukuki dayanaktan yoksundur. rih ve 7102 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la değiştirilen yapısındadır. 7102 sayılı kanunun 3. maddesiyle 298 sayılı kanunun “Sandık kurulu başkanının belirlenmesi” başlığıyla değiştirilen 22. maddesi şöyledir: “İlçede görev yapan tüm kamu görevlilerinin listesi, mülki idare amiri tarafından yerleşim yeri adresleri esas alınmak suretiyle ilgili ilçe seçim kurulu başkanlıklarına gönderilir. İlçe seçim kurulu başkanı, bu kamu görevlileri arasından ihtiyaç duyulan sandık kurulu sayısının iki katı kamu görevlisini ad çekme suretiyle tespit eder ve bu kişiler arasından mani hali bulunmayanları sandık kurulu başkanı olarak belirler. Sandık kurulu başkanının göreve gelmemesi halinde, kamu görevlileri arasından belirlenen üye, bu üyenin de bulunmaması hâlinde en yaşlı üye kurula başkanlık eder.” “Sandık kurulu üyelikleri” başlıklı 23. maddenin 7102 sayılı kanunun 4. maddesi ile değiştirilen VI. fıkrası ise şöyledir: “İlçe seçim kurulu başkanı, sandık kurulunun kalan bir asıl ve bir yedek üyesini belirlemek için önce, 22’nci maddenin birinci fıkrası uyarınca bildirilen listeden sandık kurulu başkanı olarak belirlenmeyenler arasından, ihtiyaç duyulan sandık kurulu üye sayısının iki katı kamu görevlisini ad çekme suretiyle tespit eder ve bu kişilerden mani hali bulunmayanları sandık kurulu asıl ve yedek üyesi olarak belirler.” b) Sandık kurulu başkanlarının kamu görevlileri arasından belirlenmesi kuralının hukuki niteliği 31 Mart 2019 günü yapılan İBBB seçimini il genelinde 754 sandıkta sandık kurulu başkanlarının yasal zorunluluğa uyulmaksızın kamu görevlisi olmayan kişiler arasından belirlendiği gerekçesiyle oyçokluğuyla iptal eden YSK kararı, 298 sayılı kanunun 22. maddesinde 7102 sayılı kanunla yapılan değişiklikle getirilen sandık kurulu başkanlarının kamu görevlileri arasından belirlenmesi kuralının emredici kural olarak değerlendirilmesine dayanmaktadır. Bu görüşü desteklemek için 22. maddede bu kurala bir istisnaya yer verilmemesine karşılık, 23. maddenin son fıkrasında sandık kurulu üyeliklerinde yedek üyelerle doldurulması mümkün olmayan eksiklerin “ilçe seçim kurulu başkanı tarafından, o çevrede bulunan ve sandık kurulunda görev verilmesinde sakınca olmayan kimselerden” doldurulmasının öngörüldüğüne işaretedilmiştir. Ne var ki 22. maddenin II. fıkrasında iki aşamalı olarak kamu görevlisi olmayan partili bir sandık kurulu üyesinin de başkanlık etmesi hükme bağlanmıştır. Bu fıkraya göre “Sandık kurulu başkanının göreve gelmemesi halinde, kamu görevlileri arasından belirlenen üye, bu üyenin bulunmaması halinde en yaşlı üye kurula başkanlık eder.” Sözü edilen “en yaşlı üye”, 23. maddenin IIV. fıkralarında düzenlenen usule göre bir seçim çevresinde seçime katılan ve ilçede teşkilatı bulunan siyasi partilerce ilçe seçim kurulu başkanına bildirilmiş ve onun tarafından görevlendirilmiş beş üyeden biridir. Bu üye kamu görevlisi değildir; ama 22. maddenin II. fıkrasında düzenlenen “Sandık kurulu başkanının göreve gelmemesi halinde”, “kamu görevlileri arasından belirlenen ... üyenin [de] bulunmaması durumunda”, ikinci aşamada “kurula başkanlık” etmesi öngörülen üyedir. Bu nedenle sandık kurulu başkanlarının kamu görevlileri arasından belirlenmesi kuralı, emredici değil, 22. maddenin II. fıkrasında iki aşamalı olarak istisnası gösterilen düzenleyici bir kuraldır. Dolayısıyla bu kurala dayanılarak İBBB seçiminin iptali, hukuka uygun değildir. c) YSK kararındaki iptal gerekçesinin yetersizliği Katı bir şekilci anlayışla verilen 6.5.2019 tarih ve K. 4219 sayılı YSK kararında 31 bin 186 sandıkta yapılan İBBB seçiminde 754 sandık kurulu başkanının kamu görevlileri arasından belirlenmemiş olması, başlı başına seçimin sonucunu etkileyen bir durum olarak kabul edilmiş; ancak 298 sayılı kanunun 2123. maddeleri gereğince 1 kamu görevlisi başkan, siyasi partilerce bildirilen 5 üye ve kamu görevlileri arasından belirlenen 1 üye olmak üzere toplam 7 üyeden oluşan sandık kurulu yönetiminde gizli oy ilkesine göre yapılan bir seçimde bu durumun nasıl gerçekleştiği açıklanmamıştır. 754 sandıkta sandık kurulu başkanlarının kamu görevlisi olmaması ile seçim sonucunu etkilemeleri arasında sebepsonuç ilişkisi, uygun nedensellik bağı kurulmamıştır. 212 sayfalık karar metninde bu konuda tek bir cümle yoktur. Kaldı ki 754 sandıkta kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanlarının seçimin sonucunu etkilediği, tarafsız davranmadığı gibi bir iddia da ortaya atılmamıştır. Zaten İBBB seçimini CHP adayı İmamoğlu’nun kazanmasına karşılık, il genelinde ilçe belediye başkanlıkları ve belediye meclisleri seçimlerinde AKP adaylarının çoğunluğu sağlaması, seçim sonuçları üzerinde sandık kurulları başkan ve üyelerinin hiçbir etkisi olmadığını, görevlerini tarafsızlıkla yaptıklarını göstermektedir. Bu bakımdan 31 Mart 2019 İBBB seçimini kazanamayan AKP adayı Binali Yıl dırım ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oyların çalındığı yolundaki iddiaları, onlara yakışmayan, hiçbir dayanağı olmayan propaganda sözleridir. 11 üyeden oluşan YSK, 7 üyesinin oyuyla kanıtlanmamış, kanıtlanmasına gerek duyulmamış bir varsayımla yaklaşık 9 milyon seçmenin iki kez açık sayım ve döküm yoluyla sayılan ve tutanağa geçirilen oylarını yok sayarak İBBB seçimini, geçerli oyların yaklaşık yüzde 49’unu oluşturan 4 milyon 170 bin 116 oyla başkan seçilen Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını iptal etmiştir. Bu, kamu görevlisi bulunmayan sandıklarda bu konuda hiçbir kusuru olmayan seçmenlerin kurallara uygun olarak kullandıkları oyların ve bu oylarla yapılan seçimin geçersiz sayılması demektir. Ne 298 sayılı kanunda, ne başka bir kanunda böyle bir kural yoktur. YSK aararı, anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek Protokolü ile güvence altına alınan seçme ve seçilme haklarının ihlali anlamına gelmektedir. 4. Özet ve sonuç 298 sayılı kanunun 13.3.2018 tarih ve 7102 sayılı kanunla değişik 22. maddesi uyarınca “kamu görevlileri” arasından belirlenmesi kuralının 24 Haziran 2018 günü birlikte yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi ve 27. Dönem milletvekili genel seçiminden sonra 31 Mart 2019 yerel genel seçimlerinde ikinci kez uygulanışı, İBBB seçiminde sorun yaratmıştır. Seçimi kaybeden AKP’nin aynı zarf içine konulan 4 oy pusulasından sadece biriyle yapılan İBBB seçiminin iptalini istemesi üzerine YSK, istem doğrultusunda ve istemle sınırlı olarak, 4’e karşı 7 oyla iptal kararı vermiştir. İptal kararı, onu haklı gösterecek hukuki dayanaktan yoksundur. Bu kararla 31 Mart 2019 günü yapılan İBBB seçimi için yaklaşık 9 milyon seçmenin kullandığı oylar yok sayılmış; geçerli oyların yaklaşık yüzde 49’unu oluşturan 4 milyon 170 bin 116 oyla başkan seçilen Ekrem İmamoğlu’nun mazbatası iptal edilmiştir. 23 Haziran 2019 günü bir kez daha sandık başına gitmek zorunda bırakılan yaklaşık 10 milyon seçmenin vereceği oylarla YSK kararıyla yapılan haksızlığın düzeltilmesi, sağduyunun gereğidir. Medyanın sefaleti, Cumhuriyet, TELE 1 ve 18 Dakika Dün iktidarın Türkiye’yi içine sürüklediği “Büyük Ahlâk Bunalımı”nı yazmıştım. Bugün bu “Ahlâk Bunalımı”nın hem sebepleri hem de sonuçları arasında yer alan, tam 23 Haziran seçimi öncesinde yalan haberleri, montajlanmış videoları gerçek diye sunan Medyanın “Sefaleti”ne ve bu sefaletin sonuçlarına eğilmek istiyorum. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada medyanın düştüğü sefil duruma ilişkin çarpıcı iddialarda bulunmuş... İnternet sitesi, “abcgazetesi.com”daki habere göre Özel şunları söylemiş: “Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve bizzat İletişim Başkanı, şu anda basın kartlarının kime verileceğini, gazetelerin hangi manşetlerle çıkacağını, hangi siyasi parti temsilcisinin hangi gazetede, hangi televizyonda kaç dakika kalacağına bizzat karar veriyor. Ben şunu duymak isterim: ‘Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na gazeteler baskıya girmeden önce gönderilmiyor, 3, 5 tane buna direnen muhalif gazete hariç manşetlerini İletişim Başkanı görüp onay vermiyor, bu doğru değildir’ denmesini isterim burada. Ama bu yalanlamayı yapabilecek durumda değilsiniz. Hepimiz biliyoruz ki bir merkezden üretilen manşetler, bir merkezden yaratılan algı operasyonları ve mutlaka ve mutlaka ‘1’inci sayfayı bir görsün bakalım bizim başkan, ondan sonra baskıya girersiniz’ diye gece yarılarına kadar baskı makinelerinin başında bekletilen basın emekçileri ve Türkiye’nin savrulduğu durum yani ön sansür pozisyonuna gelmiş durumdayız.” HHH İktidar aslında medyanın neredeyse bütününe el koymakla, bir zamanlar çok seyredilen televizyon kanallarının ve çok okunan gazetelerin hepsini “aynı” mesajları veren Halkla İlişkiler Bülteni’ne dönüştürmekle büyük bir hata yaptı: Halk bunlara güvenini kaybetti; bir zamanların büyük (“ana akım” denilen) medyası, toplumdaki etkileyici ve yönlendirici gücünü yitirdi. Dolayısıyla iktidar kendi propagandası için kullanabileceği önemli bir araçtan yoksun kaldı. HHH İktidarın medyaya el koyması, birtakım bağımsız/ muhalif gazete ve televizyonların daha çok okunur ve seyredilir hale gelmesine, internetteki haber sitelerinin daha çok izlenmesine ve Twitter, Facebook, Instagram gibi sosyal medya hesaplarının daha çok kullanılmasına yol açtı. Cumhuriyet Gazetesi de Atatürk İlkelerinin ve Demokratik Cumhuriyet uygulamasının yılmaz savunucusu ve dürüst, hızlı haberciliğin öncüsü olarak yeniden ön plana çıktı: İktidarın, gazete yöneticilerini ve yazarlarını baskı altına almasına, haksız ve hukuksuz suçlamalarla pek çok, değerli ve suçsuz, yazar, karikatürist, avukat ve yöneticiyi hapse attırmasına... Bu haksız, hukuksuz ve adaletsiz süreçte yöneticileri ve yazarları birbirlerine düşürme ve kışkırtma çabalarına karşın... Cumhuriyet Gazetesi kararlılıkla: Şimdi haksız yere mahkum edilmiş (ve bir bölümü hapsedilmiş) bulunan dünkü yöneticiler ve yazarlar döneminde olduğu gibi... Bugün de, Atatürk İlkeleri’nin ve Demokratik Cumhuriyet’in yılmaz savunucusu olarak, dürüst ve hızlı habercilikle yoluna devam etmektedir. HHH İktidarın medyaya el koyma sürecinde bağımsız ve Demokratik Cumhuriyetçi kimliğiyle ortaya çıkan ve hızla büyüyen bir televizyon kanalı da TELE 1 oldu. Deneyimli gazeteciyazar Merdan Yanardağ’ın adeta mucizevî bir biçimde, bütün maddi ve manevi olanaksızlıklara ve baskılara karşın kurduğu bu kanal birkaç aylık bir deneme döneminden sonra 9 Ocak 2017 tarihinde resmen yayına başladı. Ben de bu açılışa, Merdan Yanardağ ile birlikte yaptığımız, “18 Dakika” adlı bir yorum programı ile katıldım. Sabahları saat 07.00’de Can Ataklı’nın herkesi ekran başına topladığı, akşamları 19.00’da Evren Özalkuş ile en hızlı, en dürüst ve en kapsamlı Ana Haber Bülteni’nin sunulduğu ve gece 23.00’te Murat Taylan’ın günün haberlerini özel üslubuyla toparladığı bu haber kanalı, konuların sayılması buraya sığmayacak kadar çok ve çeşitli programlar ve isimleri sayılamayacak kadar çok olan değerli teknisyen, uzman ve medya mensuplarının fedakâr çabalarıyla yayınına devam ediyor. TELE 1 Kanalı, DSmart 273. Kanal, Digitürk 48. Kanal ve Türksat frekansı olarak 4A 12034 v 27500’den seyredilebilir. (Beni sokakta çevirip de “Hocam sizi ekranlarda artık göremiyoruz, özledik” diyenlere, özellikle duyurulur.) Bayramdan sonra bizim programın başlama saati de 20.05’ten 20.00’ye alınacak; böylece sevgili izleyicilerimiz, 18 Dakika gibi çok kısa bir sürede, Türkiye’nin en önemli sorunları hakkındaki yorumları iki farklı kişiden dinleme olanağına tam saat başında kavuşacaklar. HHH 21’inci yüzyılda kimse Türkiye’deki temel hak ve özgürlükleri, ifade özgürlüğünü, muhalefet özgürlüğünü ve bunların ayrılmaz bir parçası olan medya özgürlüğünü tümüyle ve sürekli olarak yok edemez: YETER Kİ BİAT’A KARŞI... DEMOKRASİ İÇİN DİRENELİM!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle