17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN [email protected] 15 ŞUBAT 2019 CUMA YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SANAT VE TASARIM FAKÜLTESİ’NDE SANATA SANSÜR Öğrencilerin eserlerine sansür Rektörlük görevlileri, öğrencilere kendi yaptıkları işleri panodan kazıttı. Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi öğrencilerinin röprodüksiyon eserleri, üniversite rektörlüğü tarafından kaldırıldı. Yeni Akit isimli yayında yer alan “Sanat adı altında rezalet” başlıklı haberden sonra harekete geçen rektörlük, “teşhircilik, çocuk ve kadın bedeninin sergilenmesi” gibi gerekçelerle eserlerin panodan kaldırılmasını istedi. Öğrencilerin röprodüksiyon olan eserleri kaldırmak istememesi üzerine olay yerine gelen rektörlük görevlileri, öğrencilere kendi yaptıkları işleri pano dan kazıttı. Öğrencilerin eserlerinin kaldırılmasına sebep olan Yeni Akit, “Yıldız Teknik Üniversitesi’nde sanat adı altında rezalet” başlıklı haberini gün içerisinde yeniakit.com.tr internet sitesinden kaldırıldı. Sosyal medya hesapları üzerinden bir açıklama paylaşan YTÜ Emek Gençliği, açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Ortaçağ kalıntısı niteliğinde bir gazetenin verdiği talimata uygun hareket eden üniversite yönetimi bu olayla üniversite öğrencilerinin karşısında, bilimin ve sanatın değil hurafelerin yanında ol duğunu yeniden kanıtlamıştır.” Eser sahibi öğrencilerin, olayın kişi selleşmesi korkusuyla açıklama yapmaması ise okul yönetiminin öğrencilere karşı olan tavrını gözler önüne serdi. Emek Gençliği’nden öğrencilerin ifadelerine göre okul yönetimi 2018 yılında da yönetmen Emin Alper’e sansür uyguladı. “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisi imzacısı olan akademisyen ve yönetmen Emin Alper’in söyleşiye katılmasını engelleyen okul yönetimi, sadece film gösterimine izin verdi. l AYÇA HAN Öğrencilerin eserleri panolarda yer alıyordu. Western tutkunlarına...‘Sisters Biraderler’ başarılı öyküsü ve karakterleriyle haftanın filmi niteliğinde 1950’lerin sonunda, çoğu sonradan kamera arkasına geçerek Yeni Dalga akımını, tıkanmış durumdaki Fransız sinemasına hâkim kılacak, genç ve ateşli yazarkritik tayfasının yoğun eleştirilerine maruz kalmış babası, döneminin en popüler diyalog yazarı, senarist ve yönetmenlerinden biri olan Michel Audiard’ın, Sorbonne’da edebiyat ve felsefe öğrenimi görmüş, 1952, Paris doğumlu oğlu (dolayısıyla aileden sinemacı) Jacques Audiard’ın mesleğe girişi, Polanski’nin “Kiracı” filmindeki montajcı asistanlığıyla 1976’da başlamış, senaryo yazarlığıyla sürmüştü. 1994’te yılların JeanLouis Trintignant’ıyla geleceği parlak, gencecik aktör Matthieu Kassovitz’i yönettiği bir “yol filmi” denemesi olan “Regarde les Hommes Tomber” ile ilk uzun metrajını çektikten sonra, Nazilere karşı koyan Fransız direnişçileri arasındaki bir muhbirin hikâyesini yine Kassovitz’i başrolde oynatarak anlattığı, ikinci filmi “Un Heros tres Discret”le (1996) adını uluslararası arenada duyuran Audiard, değişik bir aşk hikâyesine dayanan üçüncü filmi “Sur mes LevresDudaklarımı Oku”yla (2001) çıkışını devam ettirmişti. Henri GeorgesClouzot, JeanPierre Melville gibi namlı yönetmenlerin mirasına sahip çıkarak “polar”ın (Fransızvari heyecangerilim türü) yeni ustası sayılan, farklı türleri denediği, bir çok Cesar ödülü kazandığı gerçekçi filmlerinde yönettiği oyuncuları da hep parlatan, üne kavuşturan senaristyönetmen Jacques Audiard, “Kalbim Bir An Durdu”, “Yeraltı Peygamberi”, Marion Cotillard’ın şaşılası performansıyla unutulmaz kıldığı “Pas ve Kemik”, “Dheepan” gibi başarılı filmleriyle sürdürdüğü 2000’li yıllarda, artık yeni bir sayfa açıyor parlak kariyerinde, Amerikalı oyuncularla İngilizce çektiği, geçen hafta gösterime giren yeni filmi “The Sisters Brothers Sisters Biraderler”le. Şiddet öğeleri dorukta Kanadalı yazar Patrick DeWitt’in Türkçeye “Sisters Kardeşler” adıyla çevrilmiş romanından uyarlanmış senaryosunu yönetmen Audiard’la Thomas Bidegain’in imzaladığı “Sisters Biraderler”, Amerika’da tüm vahşi “Uzak Batı”yı altın arayıcılarının sardığı, Oregon’dan San Francisco’ya kadar uzanan topraklarda herkesi korkutmuş, yörenin karanlık adamı Commodore’un (Rutger Hauer) emrinde çalışan, “tetikçi” Eli (John C. Reilly) ve Charlie (Joaquin Phoenix) Sisters kardeşlerin, yer yer şiddet öğesinin doruğa çıktığı, kanlı serüvenleri üstüne kurulu, sıkı bir western. 1850’li yıllarda başlayan Altına Hücum devrinde geçen ve sanki Avrupalıdan çok Amerikalı bir yönetmenin elinden çıkmış izlenimi veren filmde, patronun buyruğuyla, siyanürle altının bulunmasını sağlayan bir formülün sahibi olan kimyager Warm’ı (Riz Ahmed) yakalamak için yola düşüyor Sisters’ler, Warm’ı tutsak etmiş melankolik arkadaşları Morris’den (Jake Gyllenhaal) gelen bilgilerle. Masalsı bir son... Sürdürdüğü katil hayatından bezmiş, insancıllığı ağır basan ağabey Eli’nin, vaktiyle ayyaş babalarını da vurmuş olan, su içercesine adam öldüren kardeşinden gittikçe sıtkı sıyrılıyor. İnsanın ancak Dallas’ın kuzeyinde bir yerlerde kurulacak yeni bir toplumda, altın hırsı ve maddi çıkarlardan uzak, mutlu yaşayabileceği ütopyasına inanan Warm karakteriyle farklı sulara açılan film, siyanür nedeniyle elini kolunu kaybeden Charlie’yle yaşadığı kişilik bunalımını aşan Eli’nin birlikte, ansızın eceline kavuşmuş Commodore belasından da kurtulmuş olarak ana kucağına, aile yuvasına dönüşleriyle masalsı bir İlginç karakterleri ve öyküsüyle anımsanacak, bordel ve barlarıyla akılda kalıcı San Francisco sekansı gibi renkli dekormekân tasarımlarına eklenebilecek başarılı oyunculuk performansları ve sürükleyici anlatımıyla kesinkes meraklısına salık verilecek cinsten, maceradan komedi ve dramaya yön alan, seyredeğer bir western “Sisters Biraderler”. mutlu sona varıyor finalinde. Sonuçta ilginç karakterleri ve öyküsüyle anımsanacak, bordel ve barlarıyla akılda kalıcı San Francisco sekansı gibi renkli dekormekân tasarımlarına eklenebilecek başarılı oyunculuk performansları ve sürükleyici anlatımıyla kesinkes meraklısına salık verilecek cinsten, maceradan komedi ve dramaya yön alan, seyredeğer bir western “Sisters Biraderler”. Yönetmen Jacques Audiard’ın, matrak adıyla başlayan ilginçliğini 2 saat sürdürmeyi başardığı, sonuçta öyküsü, olay örgüsü, karakterleri, mizansenleri ve görüntüleriyle geçerli notu aldığı bu westerni, haftanın filmi nitelemesini de hak ediyor. Ayrıca, eskilerden Karl Malden’i, Gene Hackman’ı yer yer andıran fiziğiyle şimdiye değin yan rollerden kurtulamamış John C. Reilly’yi de yıldız katına çıkarıyor. 90 Yaşındaki Varda’ya Berlinale’den Onur Ödülü ‘Efsane demeyin, hâlâ hayattayım’ ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR Berlin Film Festivali’nin basın toplantısı salonu sadece bu yıl değil muhtemelen son yıllarda böylesine devasa bir kalabalık görmedi ve festivalin onur ödülü olan Berlinale Kamera’a layık görülen Agnes Varda tören öncesi buluştuğu dünya medyası tarafından ayakta alkışlanarak karşılandı. Hayata dair sonsuz bir hoşgörünün yanısıra şahane alaycılığı ve mizah anlayışıyla da kahkahalar yaratan 90 yaşındaki sinemacı kendisini ‘Efsane’ olarak sunan moderatöre ‘Efsane değilim, hala hayattayım’ sözleriyle itiraz etti. Bu yıl ayrıca sinemasını ve hayata bakışını, kocası ünlü yönetmen Jacque Demy’yi de anlatttığı yeni filmi “Varda by Agnes”in de gösterildiği festivalle ilgili anıları muhtelifti ve “La bonheur” filmiyle ilk kez ödül aldığı 54 yıl öncesine dönen Fransız Yeni Dalga akımının ‘büyükannesi’, o geceyle ilgili “Heyecanım büyüktü, verilen çiçeği saçıma taktığımı hatırlıyorum sadece” dedi. Artık sinema yerine enstalasyon işlerine ağırlık vereceğini söyleyen Varda bu son Agnes Varda filmini de “Aslında kendimle ilgili konuşmak istemiyordum ama benimle ilgilenenlere ve sevdiklerime veda etmek için yaptım” diyerek açıkladı. Son yıllarda baştacı edildiği Hollywood ve Yaşam Boyu Başarı Oscar’ına itirazı olmadığını söyledi, devasa kariyerini “Şimdiye kadar fena gitmedi’ sözleriyle esprili bir tevazuyla özetledi. “Hiç politik film yapmadım ama her zaman işçinin ve kadının yanında yer aldım” sözleriyle hayata dair herşeyin politik bir seçim olabileceğini vurgulayan Varda, tanındıktan ve yönetmen olarak belirli bir rahatlığa kavuştuktan sonra en önemli mücadelesinin büyük bütçeli yapımlar tuzağına düşmemek ve sinemacı olarak kendi bildiği “mütevazi” dünyasında kalmak olduğu söyledi. l BERLİN YENİ BAŞLAYAN FİLMLER... Türkiye’deki sinema salonlarında bu hafta 2’si yerli 8 film vizyona girecek. ALİTA: SAVAŞ MELEĞİ: Yönetmen koltuğunda “Desperado”, “Sin City” ve “Bir zamanlar Meksika’da” gibi filmleriyle tanınan Robert Rodriguez’in oturduğu “Alita: Savaş Meleği” izleyici ile buluşacak. Yukito Kishiro’nun aynı adlı sevilen “manga” serisinden uyarlanan “Alita: Savaş Meleği”nin senaryosunu Oscar Ödüllü yönetmen James Cameron ve Laeta Kalogridis kaleme aldı. GÖÇ MEVSİMİ: Carmina Martinez, Jose Acosta, Natalia Reyes, Jhon Narvaez ve Greider Meza’nın rol aldığı “Göç Mevsimi”ni 2016 yılında “Yabancı Dilde En İyi Film” kategorisinde Oscar adayı olan “Yılanın Kucağında” fil minin yönetmeni Ciro Guerra ile yapımcı Cristina Gallego yönetti. VAN GOGH: SONSUZLUĞUN KAPISINDA: Julian Schnabel’in yönetmen koltuğuna oturduğu “Van Gogh: Sonsuzluğun Kapısında”, ünlü ressam Vincent van Gogh’un Arles’teki son zamanlarına ve sanatçının bilinmeyenlerine ışık tutacak. Vincent van Gogh’a usta aktör Willem Dafoe’nin hayat verdiği filmde başarılı oyuncuya Rupert Friend, Oscar Isaac, Mads Mikkelsen, Mathieu Amalric, Emmanuelle Seig ner, Niels Arestrup ve Amira Casar gibi isimler eşlik ediyor. BİR AŞK İKİ HAYAT: Yönetmenliğini Ali Bilgin’in üstlendiği “Bir Aşk İki Hayat”ın başrollerini Engin Akyürek ve Bergüzar Korel paylaşıyor. Piyanist Andrew Tyson bugün Zorlu’da Prestijli uluslararası piyano yarışmalarından Geza Anda’nın şampiyonu Amerikalı piyanist Andrew Tyson bu akşamı 20.00’de Sakıp Sabancı Müzesi the Seed’de, Couperin, Messiaen, Liszt, Respighi ve Chopin seslendirecek. İlk orkestra konserini 15 yaşında veren Tyson, 2010’da Varşova’da düzenlenen Uluslarası Chopin Yarışması’nın finalistlerinden olmuştu. Genç piyanist, İngiltere’de düzenlenen 2012 Leeds Uluslararası Piyano Yarışması ve Belçika’da düzenlenen 2013 Queen Elisabeth Yarışması finalistleri arasında da yer aldı. Etkinlik biletleri Biletix’ten temin edilebilir. l Kültür Servisi Bu yıl Aydın Doğan ödülünün sahibi Şener Şen Aydın Doğan Vakfı tarafından, 1996 yılından bu yana her yıl kültür, sanat, edebiyat, bilim gibi farklı alanlarda, ulusal ve uluslararası platformlarda övgü kazanan kişi ve kurumları ödüllendirmek amacıyla verilen “Aydın Doğan Ödülü”ne bu yıl Şener Şen değer görüldü. Bu yılki kategorisi “Sinema” olarak belirlenen 23. Aydın Doğan Ödülü Şener Şen’e, nisan ayında düzenlenecek bir törenle takdim edilecek. l Kültür Servisi 9 asırlık ilaç şişesi bulundu UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’nde bulunan, dünyanın en eski yerleşim yerlerinden Harran Ören Yeri’ndeki kazı alanında, Orta Çağ döneminden kalma, 9 asırlık, topraktan yapılma ve üzerinde bugün tıbbın simgesi olan birbirine dolanmış iki yılanın bulunduğu ilaç şişesi ortaya çıkarıldı. Harran Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ve Harran Ören Yeri Kazı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Önal ortaçağ döneminden kalma 9 asırlık bir ilaç şişesi çıkarıldığını ifade ederek “Şişenin bulunduğu tabaka, milattan sonra 12. yüzyıla aittir. O da Zengiler dönemine denk geliyor. Bu eser, günümüzden yaklaşık 9 asır öncesine dayanıyor. Dolayısıyla burada ilaç üretildiği ve bu şişelere konularak oradan satıldığı sonucuna ulaştık. Hem imalathanesi hem de satış yeri olması açısından oldukça önemlidir” dedi. l AA Uniq’te ‘Uyanış’ Koreograf dansçı Mercan Selçuk’un kurduğu “Mercan Selçuk Dans Topluluğu”, “Uyanış” performansının galası ile 10 Mart tarihinde Uniq Istanbul sahnesinde olacak. Kurgu ve koreografisini Mercan Selçuk’un üstlendiği gösterinin; kostüm tasarımları Behice Yaşar’a, müzik direktörlüğü Deniz Baysal’a, ışık ve dekor tasarımı ise Murat Yılmaz’a ait. 50 kişiden oluşan dans ve bale grunun gala biletlerini Biletix’ten temin edebilirsiniz. l Kültür Servisi Lösemili çocuklara anlamlı destek Cam kemik hastası olan fotoğraf sanatçısı ve ressam Elif Gamze Bozo, lösemi hastası Öykü Arin ve tüm Lösemili çocukların düzenlediği sergisi bugün 13.00’te Ankara Armada AVM’de açılıyor. Bozo’nun ‘’Kendime Engel Olamıyorum’’ projesiyle başlattığı gezici belgesel fotoğrafresim çalışmalarından oluşan sergi, bugün ve yarın ziyaret edilebilecek. l Kültür Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle