24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 6 ARALIK 2019 CUMA gorus@cumhuriyet.com.tr TASARIM: İLKNUR FİLİZ olaylar ve görüşler Kadınlar ‘dini kurallar ve yasaklar manzumesi’ne ‘hayır!’ diyor Prof.Dr. Necla Arat Kadın Araştırmaları Derneği Başkanı 5Aralık, Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmalarının, yani yurttaşlar arasındaki kadın erkek eşitlenmesinin ve birey sayılmalarının yıldönümü. 5 Aralık, aynı zamanda Mustafa Kemal’in çağdaşlaşma atılımının en önemli adımlarından biri. Cumhuriyetin devrimci ideolojisinin sağlıklı ve başarılı olabilmesi için, “kadın gücünün toplumsalsiyasal yaşamın her alanında katılım ve katkısı olmazsa olmaz” anlayışının vurgulandığı tarih. Kadınları eksik ve ikinci sınıf varlıklar olarak gören totaliter rejimlerin egemenliği altındaki Avrupa ülkelerine parmak ısırtan bir “Kadının İnsan Hakları” projesi. Ama, Devrim’in bütünlenmesi sürecinde en zor ve kritik anlardan bir tanesi. Çünkü söz konusu olan, tutucuların her dönemde karşı çıktıkları hem görüntüde hem de özde çağdaşlaşma ve bu çağdaşlaşmanın hem öznesi hem de simgesi olan kadınlar. Zor ve kritik iklim Bu uzun ve engellerle dolu yürüyüşü gerçekleştiren laik Cumhuriyetin kadınları, bu 5 Aralık’ta da şölenler, yürüyüşler ve panellerde Mustafa Kemal ve devrimci arkadaşlarını bir kez daha sevgi ve saygı ile anıyorlar. Onlar, Türkiye’de kadın haklarının temelinde Türk Medeni Kanunu ile laik hukuk düzeninin bulunduğunu, siyasal haklarına laik hukuk devrimi ile kavuştuklarını dile getirip laiklikten ödün vermeme konusundaki kararlılıklarını vurguluyorlar. Çünkü, insan aklı ve düşüncesi özgürleştirilmeden kadınları engelleyen binlerce yıllık önyargıların yıkılamayacağını ve demokrasinin doğup yaşayamayacağını çok iyi biliyorlar. Kadınlarımız, içinde yaşadığımız günlerde de “zor ve kritik” bir iklimde olduklarının bilincindeler. Bu nedenle, bu 5 Aralık’ta siyasete ve karar mekanizmalarına katılım oranlarının düşüklüğünden çok Sayın Cumhurbaşkanı’nın 6. Din Şurası’nda dile getirdiği yeni görüşler arasında yer alan ve laik hukuk anlayışından tümüyle sapma anlamına gelen sözlerini tehlikeli bulup büyük bir kaygı ile karşılıyorlar. Şöyle demişti Sayın Cumhurbaşkanı: 5 Aralık Cumhuriyetin devrimci ideolojisinin sağlıklı ve başarılı olabilmesi için, “kadın gücünün toplumsalsiyasal yaşamın her alanında katılım ve katkısı olmazsa olmaz” anlayışının vurgulandığı tarih. “Dinimiz İslam, hayatın tüm alanlarını kuşatan, kucaklayan kurallar, yasaklar manzumesidir. Ticaretlerimizden beşeri münasebetlerimize, eğitimöğretimden evliliğe, temizlikten kılıkkıyafete, yaşantımızın her safhasını düzenleyen bir dine inanıyoruz... Bir Müslüman, dinini hayatın şartlarına göre değil, hayatını inancının esaslarına göre uyarlamakla mükelleftir... İslama göre hareket edip hayatımızın merkezine dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz.” Yine yemin çiğneniyor Gerçekte Sayın Cumhurbaşkanı, bu sözleriyle TBMM’de ant içtiği zaman söylediklerini tıpkı daha önce “Biz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık” dediği zaman gibi çiğnemektedir. Çünkü, kendisi “Demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, Atatürk ilke ve inkılaplarına, laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağına namusu ve şerefi üzerine” ant içmişti. Oysa bu sözleri, hele uzun iktidar döneminde yaptıkları göz önüne alınırsa, kadınlar açısından oldu ğu kadar, demokrasi ve laiklik açısından da büyük tehlike içermekte ve adeta şeriat hukukunun ayak seslerine işaret etmektedir. Türk kadını izin vermez Sayın Cumhurbaşkanı’nın gerek başbakanlığı gerekse partili cumhurbaşkanlığı döneminde kadınlarla yıldızı hiç barışmamıştır. Çünkü, kadınerkek eşitliğini köktenci bir tutumla reddetmiştir. Üstelik ticarette, kılık kıyafette, evlilikte, eğitimöğretimde yasa ya da KHK’ler aracılığıyla yaptıkları hepimizin gözleri önündedir. Örnekleri yinelemeye gerek yoktur. Ama, Sayın Cumhurbaşkanı şunu bilmelidir ki, laik Cumhuriyete doğmuş ve demokratik hukukun kuralları içinde yetişmiş olan kadınlar, bu ülkenin Cezayir, Afganistan ya da Sudan gibi bir “açıkhava hapishanesi”ne dönüştürülmesine, “dinsel kurallar ve yasaklar manzumesi” ile yönetilmesine; kazanılmış hak ve özgürlüklerinin din adına da olsa ellerinden alınmasına asla izin vermeyeceklerdir. Katile, üstelik de kadın katiline, ‘iyi hal indirimi’ ne demek? Dün Orhan Bursalı ve Bedri Baykam da yazdı: Türkiye’de “Kadın cina ranışları (hastaneye götürmesi, pişman olup kendiliğinden teslim olması, soruşturma ve ko yetleri” tırmanıyor! vuşturma aşamasındaki davra Bunu önlemek için neler ya nışı, yargılamaya yardımcı dav pılabilir? ranışları gibi takdire bağlı gerek Başta yargı mensupları olmak çelerle) cezada hâkime 1/6 ora kaydıyla herkesi bu konuda dü nında indirim yapma takdir yet şünmeye davet ediyorum! kisi verir. HHH Ancak buradaki gerekçelerin Gazi Üniversitesi öğrenci soyut değil, somut olması gerekir. si Şule Çet cinayeti sanıkla Şule Çet davasında takdiri in rı Ç. Aksu ve B. Akand “cina dirimin yani iyi hal indiriminin ya yet”, “nitelikli cinsel saldırı” ve pılması doğru olmamıştır. “hürriyeti tahdit” suçlarından Sanıkların gerek soruşturma mahkum oldular. gerekse mahkeme safhasındaki Mahkeme, Aksu’ya cinayet hal ve davranışları: suçundan ağırlaştırılmış müeb Savunmalarında maktul Şu bet hapis cezası verdi. le Çet’e ve sosyal yaşam tarzına Ama ceza “İYİ HAL İNDİRİ yönelik yaptıkları haksız ve yer MİYLE” müebbet hapis ceza siz saldırılar... sına çevrildi. Delilleri karartmaya yönelik Mahkeme, nitelikli cinsel saldı davranışları... rı suçundan verdiği 12 yıllık ce Adaleti yanıltma gayretleri... zayı da 10 yıla “İNDİRDİ”. Yargılamaya yardımcı olma Aksu’ya kişiyi hürriyetinden maları... yoksun bırakma suçundan da 2 Gibi pek çok davranışla yıl 6 ay hapis cezası verildi. rı karşısında iyi hal indiriminin Sanık Berk Akand ise “nitelik uygulanmasını gerektirecek li adam öldürmeye yardım” su haklı sebepler olmadığını dü çundan 15 yıl hapis cezası aldı. şünüyoruz. Ceza “İYİ HAL İNDİRİMİY HHH LE” 12 yıl 6 aya düşürüldü. Aslında yazımın başlığı Nitelikli cinsel saldırıya yar nı önce “KADIN KATİLİNE İYİ dımdan verilen 6 yıllık hapis HAL İNDİRİMİ NE DEMEK” di de “İYİ HAL İNDİRİMİYLE” 5 ye koymuştum. yıla düşürüldü.. Sonra kadını ikinci sınıf gö Akand’a ayrıca hürriyeti yok ren bir toplumda yaşadığımı sun kılmaktan 1 yıl 3 ay hapis zı düşünerek “KADIN KATİ cezası veren mahkeme, toplam Lİ” sözünün, kadını ikinci sı da 18 yıl 9 ay hapis cezası ver nıf görenlerin gözünde “KA miş oldu. TİL” sıfatını hafifletebileceğini HHH düşündüm ve istediğimi daha Kararla ilgili, İstanbul Baro iyi anlatabilmek için doğrudan su Kadın Hakları Merkezi Baş “KATİLE İYİ HAL İNDİRİMİ NE kan Yardımcısı avukat Birsen DEMEK” diye değiştirdim. Baş Topaloğlu, Cumhuriyet’in Aslında, katilin bir kadını öl sorularını yanıtladı: dürmüş olması “HAFİFLETİCİ” Türk Ceza Kanunu’nun 62’nci değil, “AĞIRLAŞTIRICI” sebep maddesinde düzenlenen iyi hal olmalı diye düşünüyorum. indirimi, suçu işleyen kişi ile suç Böyle düşününce, kadını ikin işlendikten sonraki insanın fark ci sınıf gören feodal toplum de lı olabileceği düşüncesini te ğerlerine teslim olmuş gibi gö mel alır. rünmekten utandım ve şimdiki 62’nci madde yazılı, sınırlı ol başlığı koydum! mayan gerekçelerle: Örneğin, KATİLE, ÜSTELİK DE KA sabıkasız olması, suçun işlen DIN KATİLİNE İYİ HAL İNDİRİ mesinden sonraki tutum ve dav Mİ NE DEMEK? 193. sayımız bayinizde sizi bekliyor Türkİş’in 23. genel kurulu Uygarlık, özgür olmakla başlar El sıkışmanın tarihçesi...w DOĞAN KUBAN Dijital (şe?af) iktidar Kırkıncı kapı TANOL TÜRKOĞLU MÜFİT AKYOS Kistik Şbroz: 30 yıllık bir nadir hastalık Bilim mi yenecek dirençli mikroplar öyküsü mı? BATUHAN SARICAN Her Cuma beyin besleme günü Günlük bilim portalımız ve abonelik: www.herkesebilimteknoloji.com’da Tel: 0216 449 99 42 Dr.Engin Ünsal Girne Amerikan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi İşçi hareketimizin en eski ve etkili işçi konfederasyonu olan Türkİş, 67 Aralık tarihlerinde 23. genel kurulunu yapacaktır. Özgür sendikalar demokrasinin vazgeçilemez kurumlarıdır. Türkİş 1952 yılında kurulmuş ve 1980 öncesinde Seyfi DemirsoyHalil Tunç ikilisinin döneminde altın yıllarını yaşamıştır. Sendika üyeliği 3 milyon tavanına erişmiş ve siyaseten etkili olan Türkİş için işçiler, Ankara’da Türkİş var demeye başlamışlardır. Bu güç 1980 sonrasında erimiş ve sendika özgürlüğü büyük darbe yemiştir. Günümüzde sendikaların eski üye gücü de kalmamıştır. Her ne kadar Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 6356 sayılı Yasa gereği 2019 Temmuz ayına ait sendikaların üye sayılarına ait tebliğinde sendikalı işçi sayısını 1.894.170 olarak belirtmekte ise de bu çok yanıltıcı bir sayıdır. Çünkü aynı bakanlık, 20162017 yılları arasında kamu ve özelde 32 bin 782 işyerinde imzalanan toplu iş sözleşmelerinin 1.282.525 işçiyi kapsadığını belirtmektedir. Gerçek sendikalı işçi bir sözleşmeden yararlanan ve aidat ödeyen kişidir. Bu sayının 2018 ve 2019 yıllarında daha da azaldığını söyleyebiliriz çünkü ekonomik koşullardan dolayı ülkemizde yoğun işten çıkarmalar yaşanmaktadır. Özetle sendikalarımız güçsüzdür. 24 ilke... Türkİş, 1983 yılına kadar tüzüğündeki 24 ilke gereği sosyal sendikacılık yapmış ama 1980 sonrasının siyaset ortamının baskıları nedeni ile 24 ilkeyi tüzüğünden çıkarmıştır. Türkİş, sendikacılığın temel kuralı olan protesto sendikacılığını tekrar gündemine almalıdır. Türkİş büyüme yerine küçülmeyi göze alamaz. Kendi bünyesinden sendika ihraç etme politikasını gözden geçirmelidir. Ülkemizde sendikalar ve Türkİş sadece ücret sendikacılığı yapmakla yetinmektedir. Toplusözleşme ve grev hakları özgür sendikacılığın temelidir, ama bu temel kapsamlı bir siyasal mücadeleyle desteklenmedikçe işçi hareketi yeterince güçlü olamaz ve işçi sınıfı milli gelirden aldığı payı arttıramaz. Bu nedenle 23. 23. genel kurulda Türkİş, kendisine yeni bir rota çizmeli, 24 ilkesine yeniden tüzüğünde yer vermeli ve parlamenter demokrasinin güçlenmesine katkı sağlamalıdır. genel kurulda Türkİş kendisine yeni bir rota çizmeli, 24 ilkesine yeniden tüzüğünde yer vermeli ve parlamenter demokrasinin güçlenmesine katkı sağlamalıdır. İşverenler istiyor İstanbul Ticaret Odası Başkanı (ITO) ve Madeni Eşya İşverenleri Sendikası (MESS) İş Yasası’nın değişmesini istiyor. ITO Başkanı ekonomi dostu bir iş yasası istiyor ve evden çalışma, uzaktan çalışma, esnek çalışma konularının yeniden düzenlenmesini önemsiyor. Buna karşılık MESS deneme süresinin uzatılmasını, belirli süreli sözleşmelerin yaygınlaşmasını istiyor. Bu isteklerin amacı açık: evden çalışmanın, esnek çalışmanın yaygınlaşması ile çalışanların sendikalaşmasını olanaksızlaştırılmak, deneme ve belirli iş sözleşmeleri ile işçinin kıdem tazminatı yok edilmek isteniyor. İşverenlerin istedikleri yeni iş yasası, işçi haklarında işçi sömürüsünü artıracak önlemler. İşçi kıdemden yoksun kalsın, sendikalaşma daha da zorlaştırılsın istiyorlar. Oysa 4857 ve 6356 sayılı yasalar zaten işçilerin ayaklarına prangalar vurmuş durumda. İşçinin ne iş ne de sendika güvencesi var.. İş Yasası’nda ekonomi ve işveren dostu değişiklikler değil tam aksine sendika özgürlüğünü sağlayacak, işçinin çalışma güvencesini pekiştirecek, işçilerin sendika üyesi olmasını kolaylaştıracak işçi dostu değişikliklere ihtiyaç var. Yok edilen işçi ve sendika haklarının yeniden ku rulması için bir bildirge hazırlayıp isteklerini ve çalışma yasalarında yapılması gereken değişiklikleri TBMM’de temsil edilen siyasi partilere gönderemedi. Bunun nedeni uyuşukluk, işçi hakları konusunda duyarsızlık ya da unutkanlık mı bilemiyorum ama işçi hareketinin parlamentodan ve tek adam yönetiminden mutlaka bazı istekleri olmalı ve bunlar sınıf adına gerekli yerlere iletilmelidir. Güçlü demokrasi için güçlü işçi sınıfı gerek Sendika yöneticilerinin çoğu ayırdında değil ama demokrasinin temel taşlarından biri de güçlü sendikalardır. Hiçbir İslam devletinde sendikacılık yoktur. Ülkemizde kurulmak istenen İslami rejim nedeni ile sendikalar devleti yönetenler tarafından hiç korunmuyor. Bu görev, sendika yöneticilerine düşüyor. İşçi sınıfının örgütlenmesinin ve güçlenmesinin ancak demokrasiye ve işçi sınıfına yararı olacağı açıktır. Türkiye’nin çağ atlamasının sorumluluğu sendikacıların omuzlarındadır. Umarız, Türkİş Genel Kurulu, Türkİş’in yeniden 24 ilkesine dönüşünün yollarını açar. Türkiye’nin üreten, yurtsever, demokrasiye tutkun, sorunlara çözüm yolu bulan bir Türkİş’e ihtiyacı var. Türkİş’in de Atatürk ilkelerine bağlı, demokratik, laik ve aydınlık bir geleceğe odaklanmış bir Türkiye’ye ihtiyacı var. Türkİş Genel Kurulu’nun böyle bir Türkiye’yi arayan Diyojen olmasını diliyoruz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle