22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 26 KASIM 2019 SALI gorus@cumhuriyet.com.tr olaylar ve görüşler Hegemonya savaşı Prof. Dr. Muhteşem Kaynak Özellikle neoliberalizmin geçerli olduğu koşullarda, devlet ve toplumda meydana gelen değişmelerin analizinde son derece önemli olan bir kavram, ünlü düşünür Antonio Gramsci tarafından kullanıldığı bağlamda “hegemonya”dır. “Hegemonya”, “hâkimiyet”ten farklı bir kavramdır. Hâkimiyet, doğrudan ya da dolaylı bir şekilde zor kullanmayı anlatan bir kavramdır. Buna karşılık hegemonya, bir kişinin, bir grubun ya da bir partinin, diğerleri üzerinde kendi değerlerini kabul ettirmesi, yaygınlaştırması ve böylece ortak bir duygunun inşa edilmesidir. Değerleri kabul edenler bu işi kendi rızaları ile gönüllü olarak kabul etmektedir. İnşa edilen bu ortak duygu tabi gruplar tarafından terk edilmediği sürece hegemonya da devam etmektedir. Dolayısıyla, iktidara talip olan bir partinin öncelikle yapması gereken, kendisini iktidara taşıyabilecek kitle üzerinde kendi hegemonyasını oluşturmasıdır. Hegemonyanın araçları Kapitalist toplumlarda çoğunluğun rızasını sağlamaya yardımcı olan kurumların başında medya gelir. Bu nedenle, iktidardaki yöneticiler de medyayı kullanarak halkın kendi değerlerine, düşüncesine ve kültürel etkinliklerine aşina olmasını sağlayarak halk üzerindeki hegemonyasını güçlendirmeye ve pekiştirmeye çalışır. Bu bakımdan yöneticiler, medyanın yanı sıra diğer yardımcı kurumlar olarak, eğitimden, yargıdan, aileden, ibadethanelerden, sendikalardan, meslek ve diğer sivil toplum kuruluşlarından ve hatta bir kısım halkın bir araya geldiği birahanelerle kahvehanelerden bile yararlanırlar. Yönetim erkinin faaliyette bulunduğu kuruluşlar ve yerler, halkı iktidara baskıdan çok rıza ile bağlayan hegemonik aygıtlar oldukları için halk üze Merkezi hükümet gibi yerel yönetimler de, il bazında adeta her şeyden sorumludurlar ve halkın karşı karşıya kaldıkları sorunları çözmede dürüst ve adil bir şekilde davrandıkça, halkın da benimseyeceği yöntemlerle başarılı oldukça iktidara o kadar yakın olacaklardır. rinde baskı görülmez ve baskıdan doğabilecek olası başkaldırılar da önemli ölçüde engellenmiş olur. Yöneticiler, düzenledikleri toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde genelde duygular üzerine odaklanırlar. Çünkü insanlar bir konu hakkında mantıksal olarak karar vermekte zorlandıklarında duygularına göre hareket ederler. Özellikle seçim dönemlerinde, önünde çok fazla seçenek bulan seçmen, eğer başından beri ideolojik bir seçime sahip değilse duygularıyla hareket edecek ve ona göre seçim yapacaktır. Bu bakımdan liderler, propaganda faaliyetleri ve seçim konuşmalarında, oluşturdukları pankartlarda ve konuşmalarındaki ses tonlamalarında dahi kitlenin duygularını yönetmek, onların duygusal dünyalarında hegemonya kurmaya yönelik davranırlar. Amaç, lidere ilişkin bir aidiyet duygusu uyandırmak ve halkta bu yönde sempati oluşumunu hazırlamaktır. Mikro iktidardan makro iktidara İktidar mücadelesinde muhalif partilerin yararlanabilecekleri alanların başında yerel yönetimler gelir; çünkü merkezi gücün elindeki hegemonyanın çatlatılabileceği ve kendi hegemonyasını adım adım oluşturabileceği asıl yerler yerel yönetimlerdir. Mikro iktidarlar olarak düşünülmesi gereken yerel yönetimlerden makro iktidara yürünebilmesi, yani buradan ülke yönetimine kavuşabilmesi, bu alanda en önemli adım olan “hegemonya” savaşından galip çıkılabilmesine, bu alanda merkezi gücün sürdürdüğü hegemonyaya karşı üstün gelinebilmesine bağlıdır. Bu bağ lamda, yerel yönetimler yani belediyeler sahip oldukları mücadele gücünün farkında olmalı ve bunu harekete geçirmelidirler. Gerçekten belediyelerin uyuyan bu gücü harekete geçirebilecek çok fazla yetkileri ve hareket alanları vardır. Merkezi hükümet gibi yerel yönetimler de il bazında adeta her şeyden sorumludurlar ve halkın karşı karşıya kaldıkları sorunları çözmede dürüst ve adil bir şekilde davrandıkça, halkın da benimseyeceği yöntemlerle başarılı oldukça iktidara o kadar yakın olacaklardır. Zira söylemleri, düşünceleri, anlayışları ve uygulamaları, halk tarafından kendi değerlerinin, anlayışının ve uygulamalarının canlı simgeleri gibi algılanacak, böylece belediyelerin gerçekleştirdikleri halkın rızasını alacak, onlar tarafından kabul görecek, kısaca, kendilerinin hayata bakışları ve algılamalarıyla, yöneticiler dahil tüm belediye çalışanlarının da hayata ve olaylara bakışları ve algılamaları arasında bir fark olmadığının ayrımına varacaklardır. Belediyeler, halkın rızasını kazanan şeffaf, dürüst ve katılımcı eylem ve anlayışını sürdürdükçe, liderlikleri güçlenecek, sahip oldukları ahlaki ve kültürel değerleri halk tarafından paylaşıldıkça iktidar yolu daha kolay açılacaktır. Belediyeler ile halk arasında kurulan bu ilişkide, halkın değerlerini de dikkate alan işbirliği ve ikna süreci önemli bir yer tutmaktadır. Yerel yönetimler olarak belediyelerin bu kapsamda yapabilecekleri çok şey vardır. İlgili kanunda belirtildiği gibi belediyeler, imar, su, kanalizasyon ve ulaşım gibi kentsel altyapı, çevre ve çevre sağlığı, zabıta, itfaiye, acil yardım, şe hir içi trafik, ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar, konut, kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor, sosyal hizmet ve yardım, meslek ve beceri kazandırma, ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya yaptırır, kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açabilir. Dahası, “okul öncesi eğitim kurumları açabilir; devlete ait her derecedeki okul binalarının inşaatını ile bakım ve onarımını yapabilir veya yaptırabilir, her türlü araç, gereç ve malzeme ihtiyaçlarını karşılayabilir, sağlıkla ilgili her türlü tesisi açabilir ve işletebilir... Gerektiğinde öğrencilere, amatör spor kulüplerine malzeme verir ve destek sağlar, her türlü amatör spor karşılaşmaları düzenler, yurtiçi ve yurtdışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya derece alan sporculara belediye meclisi kararıyla ödül verebilir. Gıda bankacılığı yapabilir.” Sonuç Belediyelerin burada sayılan tüm işlemleri gerçekleştirebilecek yeterli sayıda ve nitelikte uzmanı olmayabilir. Böyle bir durumda belediyeler, kendisine gönüllü olarak yardım edebilecek sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları, sendikalar, üniversiteler, alanlarında uzman kişiler, örneğin, hukukçular, şehir plancıları, mimarlar, mühendisler, sosyologlar, iktisatçılar, işletmeciler ve benzerleri ile sürekli işbirliği ve iletişim içinde olmak zorundadırlar. İktidara giden yol, yerel yönetimler vasıtasıyla sağlanacak “hegemonya” gücü tarafından gerçekleştirilebilecektir. Çok güçlü bir “hegemonya” kuvvetine sahip merkezi yönetime üstün gelmede muhalefetin en önemli, hatta tek çıkış noktası da budur, yani belediyelerde göstereceği davranışlar ve uygulamalar sonucunda elde edeceği hegemonya ve bunun yaratacağı başarılardır. Bir bardak suda koparılan fırtına! “Bir bardak suda koparılan fırtına” ile gözlerden kaçırılmaya çalışılan asıl fırtına, Erdoğan/AKP yönetimini iktidardan silip süpürecek olan oy kaybının yol açtığı büyük kasırgadır! Üç büyük kentin belediye başkanlıklarının kaybıyla artık örtbas edilemeyecek hale gelen iktidardan düşüş süreci partiyi de, onun reisini de fena halde sallıyor: Mutfaktaki yangın saklanamaz hale geldi... Yağmalanacak kaynakların sonuna gelinmesiyle ortaya çıkan iflas, zamlar ve vergi artışlarıyla gizlenmek isteniyor; bu da zaten perişan haldeki vatandaşın iyice belini büküyor ve tepesini attırıyor... Ne ortak değerlerimiz kaldı, ne ahlak, ne hukuk, ne de adalet... İşin en korkuncu, bu iktidar, gelecek için umudumuzu, çocuklarımız adına sahip olduğumuz beklentilerimizi, ideallerimizi yok etti! HHH Artık kasırgaya dönüşmüş olan bu fırtınanın gemiyi batırdığını herkes görüyor... Fareler gemiyi terk etmeye başladı bile! Kaptan, mürettebat ve onların değirmenine su taşıyanlar, yolcuların dikkatini başka tarafa çekmek için ellerindeki bardağı sallayarak onun içinde çalkalanan suda “Kaçak Saray’a Çıkan CHP”li başlığı altında, fırtına koparmaya çalışıyor! HHH Bu konudaki en veciz açıklamayı, dedikoduyu başlatan gazetecinin bir tvitine verdiği yanıtla, eski Merkez Bankası Başkanı, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Durmuş Yılmaz, Twitter hesabından yaptı. HHH @TalatAtilla Kılıçdaroglu’nun açıklama yapmasını bekliyorum.. Daha önce yaptığım açıklamanın arkasındayım. Açıklama makul bir sürede gelmezse yeni bir açıklama daha yapacağım...] HHH Bu tviti alıntılayan Durmuş Yılmaz ona şu yanıtı verdi: @DurmusYillmaz Yeni bir açıklamanıza gerek yok. Çok başarılısınız. Mevcut açıklamanız: Siyanürle intiharları Suriyelileri Bacalarından zehir kusan santralleri . . Vergileri, zamları Unutturdu... Sanıyorsun ama unutturamayacak. HHH Sevgili okurlarım, siz gerek Yandaş Medyada, gerekse Sosyal Medyada koparılan gürültüye bakmayın: Hiçbir anlamı olmayan, sadece CHP’nin içini karıştırmaya yönelik olan dedikodularla “Bir bardak suda koparılan fırtına”, Erdoğan/AKP iktidarının yol açtığı, onu silip süpürecek olan asıl kasırgayı bastıramaz! BAROLARA ÇAĞRIMIZDIR! Avukatlık; sorgulayarak, itiraz edilerek, kuşku duyularak sürdürülen bir hak arama mesleğidir. Avukatlık, tahakkümün her türlüsüne cesaretle karşı durmaktır. Avukatlığın temel karakteri, özgürlük ve bağımsızlıktır. Bu nedenle avukatlık, iktidarın emrinde olarak, yanında gözükerek, yamacında kalarak, gölgesine sığınarak sürdürülen bir meslek olarak yürütülemez. Avukatlığın tarihi de işlevi de diyalektiği de buna izin vermez. Dolayısıyla Barolar ve Türkiye Barolar Birliği, bu özellikleri görmezden gelen birer meslek örgütü gibi davranamazlar. Aksi taktirde avukatları ve avukatlığı temsil etme özelliğini yitirirler. Baroların ve Türkiye Barolar Birliğinin başkan ve yöneticileri, avukatlığın özüne, tarihine, işlevine uygun davranmak zorundadırlar. Bu bağlamda Türkiye Barolar Birliği Başkanının tutum ve davranışları değerlendirildiğinde Başkanın, hukuku bir teferruat olarak gören anlayışını ve yargı özelleştirilirken, avukatlık özünden uzaklaştırılıp tasfiye edilirken, avukatların onuruyla oynanırken sessiz ve tepkisiz kalışını ve demagojik açıklamalarını kabul edilemez buluyoruz. Öte yandan, siyasal iktidara yaslanarak yargının ve avukatların sorunlarının çözüleceğini varsayan anlayış, Türkiye Barolar Birliği Başkanının kişiliğinde meşruluğunu yitirerek sürdürülmektedir. Sağlıksız bu tutumun gelip dayandığı bugünkü aşamada sorun kişiselleşmiş ve avukatlara pasaport sağlanması vb türü sığ bir alana sıkıştırılmıştır. Kaldı ki, “Yargı Reformu Strateji Belgesi” adını taşıyan ama gerçekte bir itirafname olan ve otoriterleşmeye meşruluk kazandırmaya çalışan bu belgenin/sürecin peşinden gitmek, iktidarın yarattığı hukuk illüzyonunun körleşmesine kapılmaktan başka bir sonuç doğuramaz. Yasalaşan birinci paket bu illüzyonu gözler önüne sermişken, körleşmenin bulaşıcılığına sığınmak artık hiçbir baro yönetimi için mümkün değildir. İktidara benzeyerek ve özenerek hukuk devleti savunuculuğu yapılması, demokratik bir devlette görülmüş bir durum değildir. Hiçbir anlam taşımayan bu zorunluluğu Türkiye Barolar Birliği Başkanına ve yönetimine dayatanın ne olduğu bilinmemektedir. Ancak “oligarşinin tunç yasasının” ayakta tuttuğu Barolar Birliği Başkan ve Yönetimini mesleğin ve hukukun özüne ters düşmekten kurtaracak haklı, meşru ve yasal girişim, avukatların çok büyük bir çoğunluğunu temsil eden 12 baro tarafından başlatılmıştır. Avukat Hareketi olarak bu girişimi desteklediğimizi bildiriyoruz. Günümüzün yakıcı sorunu, adaletsizlikle ifade edilmekte olan her türlü haksızlık, hukuksuzluk, yolsuzluk ve sömürü düzenidir. Toplumun adalet isteğine sahip çıkarak bu talebi ileri götürmek baroların görevidir. Evet birader, ben öğretmenim Erdal Atıcı Öğretmen Yazar Evet birader, ben öğretmenim... Okulun duvarının altında kalan Şefik Sınık’ım hem de... Bütün ömrümü çocuklarıma adamıştım, ama yetmedi ömrüm. Şimdi ıssız bir köy mezarlığında öyle boylu boyunca yatarım... Evet birader, ben öğretmenim... Sınıfta soba patladı, çocuklarım, çocuklarımı kurtarmak için hiç düşünmeden sınıfa dalan Aysun ve Burçin öğretmenlerim hem de... Saçlarımız tutuştu önce, sonra yirmi beş yaşımız. Çocuklarımızı kurtarırken kendimiz yandık... Evet birader, ben öğretmenim... Şener Uğur adım. Ücretli öğretmendim hem de, Balıkesir Gönen’in dağ köyünde. Göreve giderken kar fırtınasına tutuldum. Ama gitmeliydim bir an önce... Gidip sabah erkenden okulun sobasını yakmalıydım. Minik eller üşümesin diye koşmalıydım. Şimdi donmuş bedenimle boylu boyunca yatarım yol kenarında. Mezarsız yaşarım. Çocuklarımın ayak seslerini duyarım, kuş seslerini aratmazlar bana... Evet birader, ben öğretmenim... Adım Ayşe Numan Konakçı... Yeni atandım yurdumun çiçekli köylerinden birine. Sen yatağında mışıl mışıl uyurken, kapım çalındı gece yarısı. Eli silahlı katiller aldılar götürdüler bizi. Sorgusuz sualsiz kurşuna dizdiler. Hayallerimizi vurdular önce, sonra kalemimizi, defterimizi... Evet birader, ben öğretmenim... Adım Aybüke... Güle oynaya geldim yurdumun çiçeklerine. Çok güzeldi sesim. Çocuklarımla birlikte türküler söylerken bomba patladı, öldüm. Şimdi yatarım gençliğimle kara toprağın altında... Evet birader, ben öğretme nim... Yücel’im, Tonguç’um, Fe rit Oğuz Bayır’ım... Yirmi bir yerde, yirmi bir aydınlanma ocağı açtım. Bir gün bile doğru dürüst uyumadım. Yurdum karanlıklar içinde kalmasın diye çalıştım, çırpındım... Para pul, şan şöhret dönüp bakmadım ardıma. Yalnız bir tek şey istedim: Yurdum baştan başa aydınlansın... Evet birader, ben öğretmenim... Başöğretmenin izinde... Baş eğmeyen... Yalnızca vicdanıyla yürüyen. Daracık koridorlarda tek başına bırakılan... Kalabalık sınıflarda, uzak kasabalarda, dağ köylerinde, şehrin yoksul mahallelerinde her şeye rağmen aydınlanma savaşı veren... Evet birader, ben öğretmenim. Ya sen kimsin? Kim yetiştirdi seni? Dolayısıyla 12 baro tarafından başlatılan girişimin yapması gereken şey, Türkiye Barolar Birliği yönetiminin inatla sürdürdüğü hukuksuz tutuma karşı daha fazla oyalanmadan, Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve Yönetimini seçen iradeye başvurmak üzere, Türkiye Barolar Birliği delegelerine çağrı yaparak Ankara’da alternatif bir genel kurul toplamak ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve Yönetim Kurulu için güven oylaması yapmaktır. Gerisini zaten hayatın zorunlulukları belirleyecek, her figür, insanlığın hak, hukuk ve adalet mücadelesinde, tarihte kendisine ayrılan yeri alacaktır. AVUKAT HAREKETİ BAĞIMSIZ ÇAĞDAŞ TOPLUMCU @avukathareketi @AvukatHareketi @avukathareketi http://avukathareketi.org
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle