19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ALPER İZBUL / BURAK YURTTAŞ TASARIM: SERPİL ÜNAY 515 KASIM 2019 CUMA Kültür ve Turizm Bakanı azınlık vakıflarının yönetimlerine ilişkin düzenleme yapılacağını söyledi Bakan Ersoy, Tamince’yi savundu! SELDA GÜNEYSU Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Turizm Ajansı’nın yönetim kuruluna “bir dönem cemaat içinde yer aldığını” itiraf eden Fettah Tamince’nin atanmasını değerlendirdi. Ersoy, “Benim bir tane markam var, yurtdışında markalaşmış Rixos markası. Hiç düşünmeden orada olması gereken kişi benim açımdan Fettah Tamince’dir. Ben sektör açısından bakıyo rum, siz siyasi bakıyorsunuz” dedi. Ersoy, TBMM’de Plan ve Bütçe Komisyonu’nda milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Ersoy, özetle şöyle konuştu: n Kazıların 12 aya yayılması: Kazıda 12 aylık bir program başlattık. Türkiye tarihinde ilk kez. İlk etapta 20 tane ile başladık. Bu sene 60’a çıkacağız, ondan sonraki sene de 120. Türk kazı başkanlıklarıyla yapılanların tamamını 3 yıl içerisinde destekleme programı içerisine alacağız. n Konaklama vergisi: Bu tüketiciden alınacak bir vergi. Ben bir uyarıda bulundum. Hazine ve Maliye Bakanlığı da bunu kabul etti. 1 Nisan’da başlaması için. Neden 1 Nisan? Yaz paket turları 1 Nisan’da başlıyor. İçiniz rahat olsun. Dünyanın her yerinde uygulanan bir vergi. Aslında turist bunu biliyor, sürpriz olmayacak. n Azınlık vakıflarının seçimleri: Azınlık vakıflarının seçimleriyle ilgili geçici acil bir çözüm bulduk. Patrik seçimlerinden son ra öncelikli işimiz bu. Bir düzenleme yapılması gerekiyordu. Yönetmeliği çıkacak. n Fettah Tamince’nin atanması: İçtenlikle cevap vereyim mi? Bana bir tane isim verin Türkiye markası, dünyada markalaşmış otel zinciri. Benim bir tane markam var, yurtdışında markalaşmış Rixos markası. Hiç düşünmeden orada olması gereken kişi benim açımdan Fettah Tamince’dir. Ben sektör açısından bakıyorum, siz siyasi bakıyorsunuz. l ANKARA S400’e formül aranıyorCumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ve ABD’nin çalışma grubu kurduğunu açıkladı Rusya’dan alınan S400’lerden vazgeçilmeyeceğini söyleyen Erdoğan, “ABD ile de Rusya ile de dost olmak istiyoruz” dedi. ABD ziyareti dönüşünde uçakta konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye’ye yönelik hazırladığı yaptırım tasarısıyla gündeme gelen Cumhuriyetçi Senatör Lindsay Graham’la ilgili “Ben kendisine gerekenleri söyledim. Dersini aldı” dedi. Erdoğan, “S400 meselesinin çözümü için dedik ki ‘Gelin bizim tarafta İbrahim Bey, öbür tarafta ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı O’Brien, birlikte NATO’nun koordinatörlüğünde savunma bakanlıklarımızı da devreye sokmak suretiyle bir çalışma başlatalım ve durumu görelim.’ Çünkü diyorlar ki ‘S400, F35’le koordineli bir savunma sistemi değil.’ Zaten F35’i vermiyorsun ki. Bu da ayrı bir olay. 2 milyar 400 milyon dolar bir fiyatı var. Biz şu ana kadar 1 milyar 400 milyon dolarını ödemişiz ve bize daha bir tane F35 vermiş değilsiniz. Biz müşteri değil ortağız. Şu anda bu görevlendirmeyi yaptık. Temennim odur ki olumlu bir netice alırız. Ben burada yine Trump’ı çok daha olumlu, daha yapıcı gördüm” dedi. Erdoğan şöyle devam etti: “Bizim Rusya ile de ikili ilişkilerimiz var. İlişkimizi bozamayız. Ki bunun içinde stratejik ilişkimiz var. Nedir bu? Doğalgaz meselesi. Sayın Trump’a da söylediğim gibi, Dışişleri Bakanımız muhatabı Pompeo’ya söyledi, Hazine ve Maliye Bakanımız muhatabına söyledi, İbrahim Bey muhatabına söyledi. Biz de etraflıca bir markaja alıyoruz. Bizim Türk Akımı’nı hesaba katmama şansımız var mı? ‘Hakkınızdır devam edin ama S400’lerin üzerinden de traktörle geçin’ gibi laf ediyorlar. Dedik ki böyle bir şeyi yapmak mümkün değil.” S400’lere ilişkin “İhtiyacımız var mı” sorusuna Erdoğan, “Bizi daha güçlü kılar, düşmanımızı da muarızımızı da ürkütür, caydırır. İsim vermeyeceğim bir tanesi dedi ki “Rusya mı size düşman, ABD mi?” Böyle bir siyaset anlayışı olur mu? Ben de sadece bir şey söyledim, ‘Ben düşman oluşturmak istemiyorum.’ Amerika da Rusya da benim dostum olsun istiyorum. Bizim gayretlerimiz bunun için. Tabii bu da onları biraz rahatsız ediyor. Bizim ağzımızdan illa öyle bir şey koparmak istiyorlar” yanıtını verdi. ABD Başkanı Trump’ın mektubunu iade etmesi hakkında Erdoğan, “Tepkileri olmadı. Kılıçdaroğlu’na ‘mektup iade edildi’ diye haber vermek lazım” dedi. Beyaz Saray’da görüştüğü senatörlerden Graham’ın Türkiye dostu açıklamalar yaparken Türkiye karşıtı cephenin sözcülerinden biri haline geldiği söyleyen Erdoğan, “Bu çelişkinin nedenini kendisine sordunuz mu” sorusu üzerine, “Ben kendisine gerekenleri söyledim. Dersini aldı” dedi. l İç Politika ‘GÜVENLİ BÖLGEYİ NATO’DA gündeme GETİRECEĞİM’ ABD Başkanı Donald Trump’ın Türkiye ile ilişkilerde sorunların çözülmesi için samimi olduğunu söyleyen Erdoğan, “Trump’a karşı olan çevrelerin, ilişkilerimizin bozulması için yoğun bir çaba içinde olduğunu ifade etmekte fayda var” dedi. Görüşme sırasında masada Türkiye’nin terörle mücadelesini anlatan kitapçık ve izlettiği video ile ilgili soru üzerine Erdoğan, “Biz bunları kendilerine verdik. Bir de FETÖ’nün burada yaptıklarıyla ilgili ayrıntılı bir kitabı bütün o senatörlere verdik. Döner dönmez senatörlerin tamamına bir set ola rak bunların tamamını göndereceğiz ve büyükelçilik vasıtasıyla bunları kendilerine dağıtacağız. Bu videoyu izledikten sonraki tavırlarında, bana göre en önemli hava sayın Başkan’da oldu. O bayağı etkilendi” dedi. “Terörist Mazlum Kobani ile ilgili bir de CIA belgesinden bahsettiniz. Bu ilk defa açıkladığınız bir şeydi? O belgenin içeriği neydi, ona nasıl tepki gösterdiler” sorusu üzerine Erdoğan, “Tabii bu gizli bir belge. CIA, Ferit Abdi Şahin’in nasıl bir terörist olduğunu belge ile bizim istihbarat teşkilatımıza gönder di. Biz de ‘Buyurun, biz söylemiyoruz, CIA sizin istihbarat teşkilatınız, size onun evrakını veriyoruz’ dedik” yanıtını verdi. Erdoğan, Suriye’nin kuzeyinde kurulması planlanan güvenli bölge için de “Güvenli bölge teklifini biz Obama’ya yapmıştık. Sizin döneminizde de yaptık. Gelin şimdi şu güvenli bölgeyi halledelim’ dedik. Trump buna yanaştı, ‘Bunu Avrupa ülkelerine de söyledim’ dedi. Allah nasip ederse 34 Aralık NATO Liderler Toplantısı’nda da ben güvenli bölge konusunu gündeme getireceğim” ifadelerini kullandı. iğneli fırça zafer temoçin Trump’tan Kaplan’a: Gazeteci olduğuna emin misin? Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump’ın ortak düzenlediği basın toplantısında, Trump’ın, adı ‘Pelikan’ yapılanmasıyla anılan Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan’a yönelik “Gazeteci olduğunuza emin misiniz? Türk hükümeti adına çalışmadığınıza emin misiniz?” sözleri gündem oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump’ın önceki gün Beyaz Saray’da yaptıkları görüşmenin ardından ortak basın açıklaması düzenlendi. Basın toplantısının başında Trump’ın “sadece dost canlısı” gazetecilerden soru alınacağını söylemesi dikkat çekti. Adı “Pelikan” yapılanmasıyla anılan Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan Trump’a, terör örgütü YPG elebaşı Mazlum Kobani’yi ABD’ye davet etmesini hatırlatarak, “Bugünkü görüşmeden sonra hâlâ onu Beyaz Saray’a davet etmeyi düşünüyor musunuz” diye sordu. “ABD’nin hem onunla hem Erdoğan’la “çok yakın çalıştığını” söyleyen Trump, yanıtının ardından Kaplan’a “Gazeteci olduğunuza emin misiniz? Neden Cumhurbaşkanınıza soru sormuyorsunuz? Türk hükümeti adına çalışmadığınıza emin misiniz?” ifadelerini kullandı. Kaplan yaşanan duruma ilişkin dün yaptığı açıklamada, “Trump’ı sıkıştıran bir soru sorduk. Söylenen sadece basit bir espriydi. Erdoğan ile ilişkisine zarar vermekten kaçındığı için kaçamak bir cevap verdi” dedi. l Haber Merkezi Gazeteciliğe dair deli sorular Bu ülkede bir insan gerçekten gazeteci olduğundan nasıl emin olabilir? Anca basın kartı aldığında mı? Bir meslek sendikasına ya da derneğine üye olduğunda mı? Kendisinden tecrübeli gazetecilerin takdirini topladığında mı? Okurun güvenini kazandığında, onayını aldığında mı? Basın ahlakına harfi harfine uyduğunda mı? Mesleğin kurallarını kendi çıkarlarının çok üzerinde tuttuğunda mı? HHH Bu ülkede bir insan gerçekten gazeteci olduğundan nasıl emin olabilir? Yapma denileni yaptığında mı? Yazma denileni yazdığında mı? Sorma denileni sormakta inat ettiğinde mi? Bunları yaptığı için işten atıldığında mı? Bunları yaptığı için başka iş bulamadığında mı? Bunları yaptığı için hapse atıldığında mı? Bunları yaptığı için iktidar tarafından kara listeye alındığında mı? Bunları yaptığı için gazetecilikten başka işlerde çalışmak zorunda kaldığında mı? Bunlara rağmen bir de okur tarafından kolayca unutulduğunda mı? HHH Bu ülkede bir insan gerçekten gazeteci olduğundan nasıl emin olabilir? Zamanın her türlü rüzgârına kendini bırakabildiğinde mi? İlkesiz olmayı içine sindirdiğinde mi? Her devrin adamı olmayı becerdiğinde mi? Gazetecilik adına tetikçilik yaptığında mı? Gazetecilik adına komisyonculuk yaptığında mı? Gündemi gerçeklere değil birilerinin ihtiyaçlarına göre, güdümle belirlediğinde mi? Gazetecilik adına kendisinden talep edilecek her şeyi yapabilecek tıynette olduğunda mı? HHH Bu ülkede bir insan gerçekten gazeteci olduğundan nasıl emin olabilir? Meslek ilkelerini hiçe saydığında mı? Kendi çıkarlarını her koşulda kolladığında mı? Kendi yarattığı bir ahlaksızlığı ahlak diye pazarladığında mı? Bu haline rağmen okurun aklını alabildiğinde mi? Bu haliyle iyi para kazabildiğinde mi? Patronun gönlünü yapabildiğinde mi? İktidarın gözüne girebildiğinde mi? Yerini hep sağlam tutabildiğinde mi? Bunları yapmasına rağmen okur tarafından hâlâ muteber sayıldığında mı? HHH Bu ülkede bir insan gerçekten gazeteci olduğundan hiçbir zaman emin olamaz. Sonra bir gün... Dünyanın gözünü diktiği bir uluslararası buluşmada bir devlet adamı ülkesindeki gazetecilikle ilgili tuzak bir soru sorar... Bu tuzak soruya oradaki tüm gazeteciler ve politikacılar düşüverir... Hatta cevap verir... Hatta gülüverir... Bu cevap üzerine bir alaycı soru daha gelir... O alaycı soruya da cevap verilir... Tüm bunlar “one minute” içinde oluverir... Hiç kimse çıkıp da “One minute” ya da “Hop” falan demeyiverir... Böylece bu ülkedeki gazetecilikle ve devletle ve politik hassasiyetlerle ilgili gerçekler kayda geçer ve o gerçekler bir kez daha tüyler ürpertir. Ve gazeteci kimdir, kim değildir tartışması yeniden ülkenin gündemine gelir. Sonra boşlukta başka bir soru belirir. Bir devlet başkanı, o devletin başkanının kendisi olduğundan gerçekten emin midir? HHH Aklımda böyle deli sorular. ERDOĞAN’IN AVUKATLARI Manidar istifa ALİCAN ULUDAĞ Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın avukatları, devlet büyüklerinin kriptolu telefonlarının usulsüz dinlenmesine ilişkin davada, müşteki eski bakanlar Ali Babacan, Sadullah Ergin ve Beşir Atalay’ın avukatlığından istifa etti. Bu kararın, üç ismin AKP’den istifa edip yeni parti hazırlıkları yaptığı bir süreçte gelmesi dikkat çekti. Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi, arasında dönemin Başbakanı Erdoğan ve Bakanlar Kurulu üyelerinin olduğu devlet büyüklerinin kriptolu telefonlarının dinlenmesi davasına bakıyordu. Heyet, Şubat 2018’de 24 sanığa 10 yıl 6 ay ile 63 yıl 9 ay arasında değişen çeşitli miktarlarda hapis cezası verdi. Bu davanın müştekileri arasında Erdoğan’ın yanı sıra eski bakanlar Sadullah Ergin, Ali Babacan ve Beşir Atalay da yer alıyordu. Bu üç bakanın avukatlığını Erdoğan’ın avukatları üstlenmişti. Babacan, Ergin ve Atalay’ın yeni parti kurmak için AKP’den istifa etmeleri üzerine dikkat çeken bir gelişme yaşandı. Erdoğan’ın avukatları Muammer Cemaloğlu ve Burhanettin Sevencan, dosyanın şu an bulunduğu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesi’ne dilekçe verdi. “Mesleki olarak gördüğüm lüzum üzerine katılan vekilliğinden çekiliyorum” denilen dilekçede, istifa kararının eski bakanlara tebliğ edilmesi de istendi. l ANKARA ALMAN HÜKÜMETİ’NDEN ‘SETA’ CEVABI Finansörü Albayrak “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” adlı raporla, gazetecileri fişlediği gerekçesiyle tepki çeken SETA’ya ilişkin Sol Parti tarafından Alman hükümetine soru önergesi verildi. Alman hükümetinin verdiği yanıtta, SETA’nın AKP ile ilişkisinin bilindiğine dikkat çekilerek Albayrak ailesinin SETA’yı finanse edenler arasında bulunduğu belirtildi. DW Türkçe’de yer alan habere göre, muhalefetten Sol Parti’nin Federal Meclis Grubu, Alman hükümetine verdiği önergede, SETA’nın (Siyaset, Ekonomi ve Sosyal Araştırmaları Vakfı) finansmanına dair sorular yer aldı. Alman hükümeti, SETA ile ilgili soruların büyük çoğunluğunu yanıtsız bırakırken; vakfa ve mali kaynağına ilişkin ilk soruya verilen yanıtta ise Albayrak ailesine işaret edilerek “Federal hükümetin bilgisine göre SETA bir devlet kuruluşu değildir. Merkezi Anka ra’dadır. İstanbul, Brüksel, Washington, Kahire ve 2017’den beri de Berlin’de bir şubesi bulunmaktadır. Hükümete yakın olan kuruluş büyük ölçüde Albayrak ailesi tarafından finanse edilmektedir” denildi. ‘Altun ve Kalın da SETA’da çalıştı’ SETA’nın AKP ile bağının sorulması üzerine yapılan açıklamada ise ikisi arasındaki bağdan haberdar olunduğu kaydedilerek Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ile Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın daha önce SETA’da çalıştıklarına dikkat çekildi. SETA’nın geçen yaz kamuoyuna sunduğu “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” başlıklı raporda ise gazetemiz Cumhuriyet, BirGün, Evrensel, birçok uluslararası medya kuruluşunda çalışan Türk gazeteci fişlenmişti. l Haber Merkezi PAKDEMİRLİ KENDİNİ SAVUNDU ‘Zaman kötü’ EMİNE KAPLAN Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, bakanlığının bütçesinin görüşmeleri sırasında, tarımda büyük bir çöküşün yaşandığına dair eleştirilere yanıt verirken “Çok güzel ve iyi bir zamanda belki bakanlık görevini devralmadık” diye konuştu. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, milletvekillerinin eleştiri ve sorularını yanıtlayan Bakan Pakdemirli, özetle şu görüşleri dile getirdi: n Güllük gülistan değil: Tarımda hiçbir şey güllük gülistan olmadığı gibi muhalefetin anlattığı kadar da işler kötü değil. Biraz da sizlerin bizi teşvik edip “Hadi şunu da yapalım” diyebilmeniz lazım. Birçok şeyin aslında tahmin ettiğinizin ötesinde basit cevapları olabiliyor. n Güzel zamanda devralmadım: Tarım sektöründe her sektör ne kadar etkileniyorsa genel konjonktürden, tarım sektörü de o kadar etkileniyor. Çok güzel ve iyi bir zamanda belki bakanlık görevini devralmadık ve hiçbir zaman üreticinin karşısına çıkmaktan ne utandım ne de sıkıldım ve onlara da her zaman umut verdim. Çok şükür dünya fiyatlarıyla alma sözümüzü tutabildik. n İthal et sona erecek: Benim dönemimde 1 kilogram ithal et imzası atmadım, 1000 ton Bosna hariç. Benden evvelki bağlantıların da mümkün mertebe hepsini iptal ettim. 2023 yılında ben Türkiye’de ithal et işini bitireceğim. l ANKARA HDP’LİLER SALONU TERK ETTİ Komisyonda ‘it sürüsü’ tartışması TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nda dün HDP Milletvekili Meral Danış Beştaş, partisinin gençlik meclisi üyelerinin İstanbul’da Emniyet’te işkenceye maruz kaldığını iddia ederek, konuya komisyonun müdahil olmasını istedi. MHP milletvekili Metin Nurullah Sazak, işkenceye karşı olduklarını, mahkumlara kelepçe takıldığını ve doktorla mahkum baş başa kaldığında sağlık görevlileri açısından tehlike arz edebileceğini ifade etti. Kelepçesiz muayene hakkını daha çok terör suçlularının kullanmak istediğini savunan Sazak, “Terör suçlularını mahkemelerde gördüğümüz zaman, PKK’liler için söylüyorum, it sürüsü gibi avukatlarla savunuluyor” dedi. Beştaş, Sazak’a “Terbiyesizlik yapmayın. Avukatlara it sürüsü diyemezsin” tepkisini göstererek, özür dilemesini istedi. Sazak’ın sözünü geri almayacağını kaydetmesi üzerine HDP’li üyeler toplantıyı terk etti. Beştaş, “Kendisini derhal istifaya davet ediyoruz. MHP’nin yetkili organlarına sesleniyoruz, üyelerini değiştirsinler” tepkisini gösterdi. İl başkanına gözaltı Gaziantep’te terör örgütü PKK/KCK’ye yönelik soruşturmada, 57 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. HDP, DBP il ve ilçe binalarına ve çok sayıda adrese eşzamanlı düzenlenen operasyonda HDP İl Başkanı Müslüm Kılıç’ın da aralarında bulunduğu 52 kişi gözaltına alındı. l ANKARA/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle