18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 30 Ağustos 2018 TASARIM: SERPİL ÜNAY Reformu hatırladılar Uzun yıllardır telaffuz etmekten bile kaçınılan ‘Demokrasi, hukukun üstünlüğü, AİHS, adalet, özgürlük, insan hakları’ gibi kavramlar toplantıya damga vurdu DUYGU GÜVENÇ Türkiye’nin AB ile mevzuatını uyumlulaştırmak için oluşturulan Reform Eylem Grubu 3 yıl aradan sonra toplandı. Dışişleri, Adalet, İçişleri ve Hazine bakanlarının başkanlığında yapılan toplantıya, yıllardır siyasilerin telaffuz bile etmekten kaçındığı “Demokrasi, hukukun üstünlüğü, AİHS, adalet, özgürlük, insan hakları, yargı reformu ...” kelimeler ve reform sözü damgasını vurdu. Toplantıda yargı reform stratejisinin oluşturulması kararlaştırılırken bu çerçevede ilk etapta 5 hedef belirlendi: “Hedef süre, tazminat komisyonunun yetkisinin genişletilmesi, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının etkinleştirilmesi, istinaf mahkemelerinin sayılarının artırılması ve lekelenmeme hakkının etkin olarak korunması.” Toplantıya AB Başkanlığı’nda ev sahipliği yapan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa Konseyi ile daha yakın çalışmayı hedeflediklerini belirtirken, AB ile ilişkilerde ise önceliği sonuç alınabilecek konuların oluşturacağını söyledi; bunların arasında AB tarafından bloke edilen Gümrük Birliği’ni ve en az 2 yıl alması beklenen vize serbestisini sıraladı. Çavuşoğlu, bir yandan AB’den terörle mücadelede daha fazla destek arayışını tekrarlarken, “AİHS ve bizim de benimsediğimiz evrensel norm A. Gül M. Çavuşoğlu B. Albayrak S. Soylu ve standartları temel almaya devam edeceğiz. AB’ye üye olalım olmayalım, reform AKP iktidarlarının her zaman önceliği olmuştur” dedi. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül de AİHM içtihatlarının mahkemelere sunulmasına yönelik çalışma yapacaklarını, AB tarafından açılması beklenmeyen ‘adalet, özgürlük ve güvenlik’i kapsayan 2324’ncü fasıllara yönelik çalışacaklarını da açıkladı. Toplantıda Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin kasım ayına kadar güncellenmesi kararlaştırılırken, bir sonraki toplantı tarihi de 11 Aralık olarak belirlendi. Gül, “Daha güçlü hukuk sistemi daha güçlü demokrasi ve özgürlük demektir. Önümüzdeki dönem yargıya güvenin artacağı ve yargıya güvenin hızlanacağı bir dönem olacaktır” derken, AB ile diyalog halinde ortak çalışmaların süreceğini belirtti. Bakan Gül, pilot uygulamaların da başlayacağını söyledi. Hedef ‘masumiyet’ Bakan Gül, Türkiye’den sözleşmenin ihlal edildiği gerekçesiyle AİHM’ye yapılan başvuruların 6 bin 400 ile son 15 yılın en alt seviyesine indiğini ifa de ederken, bunda bir iç hukuk yolu olarak oluşturulan OHAL Komisyonu’nun bugüne kadar çok az sayıda karar vermesinin önemini ise görmezden geldi. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’den, iç hukuk yollarının tüketilmesinin ardından AİHM’ye çok sayıda başvuru yapılması bekleniyor. Türkiye’nin yargı reformu için atacağı adımlarda ilk sırayı ‘masumiyet karinesinin korunması’ ve ‘tutuksuz yargılama’ alırken Bakanlık tarafından yürütülen çalışmalar ise şöyle sıralandı: n Yargıda “hedef süre” uygulamasına geçilmesi. n İnsan Hakları Tazminat Komisyonunun yetkisinin genişletilmesi. n Alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının daha etkin hale getirilmesi. n İstinaf mahkemelerinin sayısının artırılması. n Lekelenmeme hakkının daha etkili şekilde korunmasına yönelik tedbirler. Reform masasına Maliye ve Hazine Bakanı olarak ilk defa davet edilen Berat Albayrak ise AB tarafından bloke edilen Gümrük Birliği’nin güncellenmesinden her iki tarafın da yararlanacağı nı vurguladıktan sonra, ABD’yi Türk ekonomisini hedef almakla suçladı ve piyasalara yönelik mesajlar vermeyi tercih etti. Albayrak, Fransa’nın ardından önümüzdeki hafta da İngiltere’ye gideceğini belirtirken, başta Fransa ve Almanya’dan “olumlu, sağduyulu, müttefiklik ruhuna yakışır açıklamalar” geldiğini söyledi. Albayrak, Türkiye’nin finansal mimarisinin yeniden inşa edildiğini belirtirken “Mali politikalarla para politikalarını da destekleyerek tüm paydaşlarımızla birlikte 2019 yılı, Türkiye’nin enflasyonla mücadelesinde güçlü bir yıl olacak” dedi. Soylu’nun reformu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise “reform iradesi”ni tekrarlasa da sorumluluk alanına dair somut bir reform işareti vermedi; terörle mücadeleye vurgu yaptı. Soylu, “Türkiye AB hedeflerini yerine getirmeye çalışırken diğer tarafta terörle mücadele etmektedir. Türkiye sınır güvenliği konusunda önemli adımlar atmıştır. Biz de diğer bakanlıklarımız gibi reform iradesine sımsıkı sarılan bir anlayışı, kendi çerçevemiz içinde devam ettireceğiz” dedi. l ANKARA ‘Deniz bitti, duvara tosladık’ Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Ka da, hükümetin ekonomik politikalarını eleştirdi. Karamol ramollaoğlu, “Üretme laoğlu, Türkiye’nin ekonomik yen ekonomi, iflas etmeye afetle fiilen karşı karşıya ol mahkumdur. Deniz bitti, du duğunu söyledi. Karamolla vara tosladık. Bu ekonomi oğlu, af konusuna da değin bugünkü prensiplerle ida di: “Devlet şahıslara karşı me ettirilemez” dedi. Kara Karamollaoğlu yapılmış olan suçları affetme mollaoğlu, parti genel merkezin yetkisine sahip değildir.” de düzenlediği basın toplantısın l ANKARA/Cumhuriyet Erdoğan: Yapısal sorunlarımız var Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tay lah biz bu dalgayı da atlatacağız. Yurtdışındaki dostlarımız yip Erdoğan, Medya Oscar da çok ciddi kaynaklarla destek ları Ödül Töreni’nde konuş vermeye başladılar. Türkiye’nin tu. Ekonomi üzerinden sıkış alternatifsiz olmadığını her tırıldığını ifade eden Erdoğan, kes görecek. Bizi öyle tehditler “Yapısal sorunlarımız elbette le geri adım attıramazlar” dedi. mevcuttur. Bunu çözmek için Erdoğan Erdoğan Ahlat’a yapılacak yeni çalışıyoruz. Bunların hiçbiri son ya Cumhurbaşkanlığı Sarayı için “Butik şananlara açıklama olamaz. İnşal bir külliye” dedi. l ANKARA haber 7 Yalancı bahar mı ikinci bahar mı? T utuklu rahip Andrew Brunson nedeniyle Washington ile başlayan gerilim, hiçbirimizin ummadığı bir biçimde, Ankara’da “Avrupa” fikrinin yeniden canlanmasına neden oldu. Bir yıl önce Türkiye tarafından “Nazi” olmakla suçlanan Alman siyasetçiler, tek tek ekonomik krizin önlenmesi için Türkiye’ye yardıma hazır olduklarını söylüyor. Avrupalılar Türkiye’de istikrarın korunması gerektiği fikrini benimsemiş durumda. İkili görüşmeler hızlandı. Berat Albayrak, Avrupa turunda. Mevlüt Çavuşoğlu, yıllar sonra ilk kez ‘Gynmich’ diye anılan AB dışişleri bakanları toplantısına davetli. Varlığını bile unuttuğumuz Reform İzleme Grubu, bu sefer Reform Eylem Grubu adı altında Ankara’da toplandı. Peki bütün bunlar gerçek mi? Türkiye’yi yönetenler bir anda “Durun böyle gitmeyecek. Biz en iyisi AB sürecine dönelim, reformlara başlayalım, Türkiye’nin ufkunu açalım” diye düşünmeye mi başladı, yoksa “Eyvah Amerika’yla işler kötü. Bir yerlerden para bulalım, farklı müttefiklerle resim çektirerek Trump’a alternatifsiz olmadığımızı gösterelim” hesabı mı var? Tabii ki ikincisi. Ancak yine de Türkiye’nin Avrupa’yla yakınlaşması, belki kazara bize de fayda getirecek birkaç “normalleşme” adımına vesile olur diye, olumlu bir durum. İyi bir şey. Ancak fazla iyimser olmamı engelleyen bazı noktalar var. Üyelik müzakereleri başlayacak mı? Temkinli olmamın birinci nedeni, Avrupa’yla başlayan ikinci baharın özünde AB üyelik müzakereleri değil, aynı Emmanuel Macron’un dediği gibi Türkiye ve Avrupa arasında ‘stratejik ortaklık’ amacını güdüyor oluşu. Yani Kopenhag Kriterleri ve ortak demokratik değerler üzerine bir birliktelik değil, alver esasına dayalı bir ticaretten söz ediyoruz. Kopenhag Kriterleri’ne dönmemiz için, çok ciddi bir demokratikleşme hamlesi lazım. O da ufukta gözükmüyor. Oysa yıllar önce Avrupa Birliği süreci başladığında, arzuladığımız bu değildi. Biz, sahiden birinci ligde olmak, gelecek nesillere bir demokrasi bırakmak istemiştik... Devlette cahiller ve makuller savaşı: Avrupa’yla yakınlaşmayı mümkün kılan, devlet bürokrasisi içinde hâlâ makul düşünen, fırsattan istifade, Türkiye’yi normalleştirmek ve Batı’yla kopuşu önlemek isteyen birkaç kişinin kalmış olması. Ancak, devlet içinde makullerin karşısında, Türkiye’yi dünyadan koparmak isteyen şahinlerin de kümelenmiş olduğunu unutmayın. Bu isimler, aynı 90’lı yıllarda olduğu gibi, güvenlikçi tezleri her daim canlı kullanarak ‘Devletin bekası’ ve ‘terörle mücadele’ diye diye kendi dükalıklarını korumak peşinde. Türkiye’de Baas rejimi kurulsa, umurlarında değil. Makam arabalarında her gün işe gidip gelmek dışında vizyonları yok. Türkiye’nin gerçek anlamda Avrupa’yla yakınlaşabilmesi için, bazı sembolik adımların atılması lazım. Ancak cahiller bunu kendilerine tehdit olarak görüyor. Maalesef bu mücadelede kimin galip geleceğini henüz bilmiyoruz. Avrupa para dağıtacak değil! Bir başka sorun da Avrupa’yla yakınlaşma konusunda beklentilerin çok yükselmiş olması. Kuşkusuz ki Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri Trump’ın dünya tasavvurundan uzak, ona alternatif bir dünya kurmak istiyor. Türkiye’nin batmasını da istemiyorlar. Ancak Avrupa’nın Türkiye’de ekonomik krize siper olacak ne gücü ve ne de tecrübesi (knowhow) var. Türkiye’ye oluk oluk para akıtacak hali yok; bunun için gerçek anlamda kullanacağı kurumsal bir mekanizma bile yok. İster Çin, ister Almanya... Türkiye’ye mali yardımda bulunmayı düşünen tüm ülkeler, ekonomide en azından kuralbazlı bir sisteme (rules based order) dönülmesini talep edeceklerdir. Bakkal hesabıyla ekonomi yönetimini kimse kabul etmez; kara deliğe para akıtmak istemez. Bu, ekonomi programlarında ‘ortodoks’ diye ifade edilen ve yıllarca Mehmet Şimşek’in savunduğu politikalara dönüş demek. Bunun olabilmesi için de Avrupa, kuralların ve kurumların yeniden tesis edileceği IMF ya da IMFbenzeri bir standby anlaşması isteyecektir. Türkiye’yi yönetenler ise henüz bu düşünceye hazır değil. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle