18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 22 Ağustos 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: İLKNUR FİLİZ haber 7 İddianameye3 GENÇ, MAHKEMENİN ‘DELİL YOK’ DEDİĞİ İDDİANAME NEDENİYLE 73 GÜNDÜR TUTUKLU KGuerlteacremğaikMuratcan ‘delil’ aranıyor İGözmen Burak Baran Katar Taylan Şimşek kinci Dünya Savaşı adıyla anılan, gerçek karakterini ise dünyanın yeniden paylaşımı olarak adlandırıldığında kavrayabi leceğimiz felaketin üzerinden yaklaşık 70 yıl Tehdit ve hakaret iddiasıyla tutuklanan 3 genç hakkında terör İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkeme İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, “dosyada örgüt suçlamasına si’ne giden savcılığın, iade kararına geçti. Birincisi ile ikincisi arasındaki süre çok daha kısadır, yaklaşık 20 yıl. Üçüncüsü kapıda mı? örgütü üyesi olma suçlamasından dayanak oluşturacak delil yok” di itirazı da reddedildi ancak 3 gencin HHH Aradan geçen sürede paylaşımı amaç da iddianame hazırlandı. yerek iddianameyi iade etti. tutukluluğu devam ediyor. layan nokta atışlı, bölgesel savaşlar belirleyici oldu. Kimi zaman dengeler nedeniy le, sessizleşsen, vesayet savaşlarıyla sü ECE PİROĞLU İstanbul Yenibosna’da 10 Haziran’da AKP standındaki görevlileri tehdit ettikleri iddiasıyla gözaltına alınan ve tutuklanan Muratcan Gözmen (24), Burak Baran Katar (28) ve Taylan Şimşek (32) 73 gündür mahkemeye çıkarılmayı bekliyor. İddianame delil yetersizliğinden savcı ‘AKP’LİLER KARAKOLA GELDİ, TUTUKLANDIK’ T utuklu gençler ise gazetemize yolladıkları mektupta, ağır tecrit altında tekli hücrelerde kaldıklarını yazdılar. Mahkemenin iade ettiği iddianamede asılsız suçlamaların olduğunu belirten gençler, “AKP seçim masasındakilerle yüksek müzik sesinden do Karakolu’na götürüldük. Bakırköy nöbetçi savcılığı tarafından saat 21.00’de serbest bırakılmamıza rağmen, AKP ilçe başkanı ve teşkilatının karakola gelip, karakol amiriyle görüşmesinden sonra bizi gözlem odasına aldılar. Üzerimizdeki her şeye el koydular. Ne avukatı mize izin vermediler. Hakkımızda hazırlanan komploya biz de gözlem odasından tanık olduk. Dört kişi, karakol amirinin odasına gidip onay alana kadar defalarca yalan ifadelerini değiştirdiler. En sonunda bir komiser dört kişiyi toplayıp ifadelerin son şeklini verdi. Böylece hak ren, Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra hızlanan paylaşım savaşları özellikle Ortadoğu’da yeraltı zenginliklerine sahip ülkelerde yoğunlaştı. HHH Şimdi “yenisinin zamanıdır” diyorlar. Bu kez kapitalizmin büyük krizinin, yapısal iflas döneminin böyle bir büyük savaşı tetikleyeceğini söyleyenler de var. Avrupa ülkelerindeki faşist neonazi örgütlenmelerin kitle tabanı edinmesinin bu türden bir felaketin işa lığa iade edildi ancak gençlerin tahli layı tartıştığımız için Yenibosna 75. Yıl mıza ne de yakınlarımıza haber verme kımızda gözaltı kararı çıkarıldı” dediler. reti olduğu da yazılıp çiziliyor. ye talebi kabul edilmedi. Bayramı cezaevinde karşılayan gençlerin aileleri tepkili. Aileler, “Çocuklarımızdan ayrı ikinci bayramımız. Çocuklarımız okullarından ve işlerinden oldular. Bu adaletsizliğin ve keyfi tutumun bir an önce son bulmasını ve çocuklarımızın tahliye edilmesini istiyoruz” diyor. Gözmen, Katar ve Şimşek, AKP’lilere “Daha ne kadar buradasınız?” dedikleri gerekçesiyle gözaltına alınmış, “tehdit” ve “hakaret” iddiasıyla tutuklanarak Metris Cezaevi’ne gönderilmişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma sonunda, gençler hakkında, “tehdit”, “hakaret” ve “terör örgütü üyesi olmak” suçlarından iddianame düzenledi. İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi “dosyada örgüt suçlamasına dayanak oluşturacak delil olmadığını” belirterek iddianameyi iade etti. Savcılığın, iade kararına yaptığı itiraz da İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nce reddedildi. Ancak, gençlerin tahliye talepleri kabul edilmiyor. ‘Komplo kuruldu’ Avukat Mehmet Uysal, müvekkilleri hakkındaki dosyanın, AKP Bahçelievler İlçe Başkanı ve Bahçelievler İlçe Emniyet Müdürü’nün talebi üzerine örgütlü suçlar bürosuna gönderildiğini söyledi. Uysal, “Komplo kuruldu. Bu gençler zaten tehdit ve hakaretten tutuklandı. Örgüt üyeliğine dair somut olgu ve delil bulunamadığı için tutuklama gerekçesinde böyle suçlama yoktu. Tehdit ve hakaret suçundan bu kadar süre tutuklu kalmaları, mahkemeye çıkarılmamaları adil soruşturma yapılmadığını, arka planda başka şeyler döndüğünü gösteriyor. Dosya şu an savcıda. Yeni bir iddianame hazırlanmasını bekliyoruz” dedi. OHAL kalktı ama... Dosyada gizlilik kararı olduğunu, mahkemenin ret kararını dahi alamadıklarını belirten Uysal, şöyle devam etti: “Savcıyla da görüşemiyoruz. OHAL kalktı ama yine adil bir soruşturma yapılmıyor. En son, 14 Ağustos salı günü akşam, tutukluluk incelemesi yapıldı. Gençlerin SEGBİS’le ifadeleri alındı ancak tutukluluğun devamına karar verildi. Biz pazartesi günü bu karara itiraz ettik, itirazımız da reddedildi. Üç genç yasal neden olmadığı halde özgürlüklerinden yoksunlar. Ne kadar sürecek o da belli değil.” Dükkânına gelen bir polisle tartışınca 4 kişilik Yunus ekibi tarafından darp edilerek karakola götürülen terzi hakkında ‘Cumhurbaşkanına hakaret etti’ denilerek tutanak tutuldu. Polisten terziye ‘paça’ dayağı ŞEYMA PAŞAYİĞİT Diyarbakır Yenişehir’de terzilik yapan Osman Gökalp, “sonradan polis olduğunu anladığı bir kişinin pantolon paçasını dükkânda kaybettiği” gerekçesiyle 4 ‘Yunus polisi’ tarafından darp edildi. Pantolondan çıkan olay, cumhurbaşkanına hakaret suçlamasına dönüştürüldü. Diyarbakır Yenişehir’de dükkânı olan terzi Osman Gökalp, bir pantolondan çıkan olay sonucu polislerce darp edildi. Cumhuriyet’e konuşan Gökalp’ın iddialarına göre; dükkâna giren bir kişi, 4 pantolon bırakarak paçalarının kısaltılmasını istedi. Gökalp, yarım saat veya 45 dakikaya hazır olacağını söyleyerek malzeme almaya gitti. 20 dakika sonra gelen kişi, pantolonların hazır olmadığını görünce sinirlendi ve pantolonlarını da alıp çıktı. Daha sonra dükkâna gelen kişi pantolon paçasının kaybolduğunu söyledi. Dükkânda yapılan aramalar sonucu “Nasıl esnafsınız” sözleri ile başlayan gerginlik, küfür ve hakaretlerle devam etti. Terzi Gökalp’in de küfürle karşılık vermesi üzerine, kişi, “Sen dur bekle” diyerek telefon görüşmesi yaptı. Ardından 4 tane Yunus polis (motosikletli polis timleri), “Hayırdır birader? Cumhurbaşkanına hakaret etmişsin” ifadeleriyle dükkâna girdi. Gökalp, konunun cumhurbaşkanına hakaretle ilgisinin olmadığını söylese de polis ekipleri, zorla ifade vermeye götürmek istedi. Küfür ve hakaretler eşliğinde ters kelepçe uygulayan polisler, Gökalp’i sürükleyerek dükkândan çıkardı. ‘Kalp hastasıyım dedim’ Gökalp, “Gelen vatandaşın da polis olduğunu anlayınca ‘ikimize de aynı muameleyi gösterin’ dedim. Kalp hastası olduğumu söyledim, ‘Kalbim yüzde 30 çalışıyor’ dedim dinlemediler. Ellerim ters kelepçeden morardı, omzumda ve dizimde yara var. Zorla Yenişehir Karakolu’na götürdüler. 3 buçuk saat baskı altında ifade almaya çalıştılar. Cumhurbaşkanına hakaret olan tutanağa ‘bu saçma sapan bir tunanak’ dedim. İmza vermedim” dedi. Gökalp’in başvurduğu İnsan Hak HHH Bu senaryolar ya da öngörüler gerçeği yansıtıyor mu? Uluslararası düzeyde gerginliğin arttığı bir gerçek. En büyük, en modern silahlı gücün dünyanın her yerinde varlığını, etkisini artırmak için hareketlendiği de bir gerçek. ABD’de her zaman devleti yönetmiş DışişleriPentagon ikilisinin bu kez bir tüccarın yönetiminde paylaşım savaşı için hazırlandığını söylemek mümkün. HHH Ticaret savaşları açıkça ilan edildi, sertleşme eğilimi gösteriyor. Gelişmiş ülkeler arasındaki olası bir çatışma Ortadoğu üzerinde bir türlü dağılmayan kara bulutları yoğunlaştırabilir, yıldırımlar bölgenin üzerine yağabilir, bölge ülkeleri arasında savaşlar yoğunlaşabilir, gelişmiş ülkelerin de sıcak savaşa gireceği bir süreç başlayabilir. HHH Dünyanın sonunu getirecek savaşın öncülerinin nükleer güce sahip ABD, Çin, Rusya olacağını öngörmek zor değil. Avrupa ülkelerinin de dışında kalamayacağı bir süreçtir bu. İşaretler, belirtiler, açıklanan niyetler, hazırlıklar olabileceğini gösteriyor. En önemli belirti ise uluslararası ölçekte kapitalizmin çözümsüz yapısal bir krizi içine girmiş olmasıdır. HHH Kapitalizm iflas etti. Gelişmeleri yönetebilecek sosyal, politik, ekonomik üstünlüğü yitirdi. Kendi çevriminde kendisini yeniden üretemiyor. Gelişmenin dinamikleri kapitalist devletleri, politik yapıları sıkıştırıyor. Öte yandan sermayenin küreselliği karşıt bir süreci tetikledi. Bu iddiayı geçtiğimiz hafta yitirdiğimiz Samir Amin’in bir teziyle bağlayarak tartışmakta yarar var. HHH Samir Amin değer yasasının küreselleştiği tezinden yola çıkarak, kapitalist toplumda emek sermaye çelişkisinin çerçevesini genişleterek yorumlamanın mümkün olduğunu savunuyor. “Bu yolla kapitalizmin sınırlı rasyonalitesine parmak basmış ve insanın kurtuluşundan ayrı düşünülemeyecek daha yüksek rasyonellikle çatışmasına dikkat çekmiş oluruz” diyor. Bu soyutlamanın sonucunda vardığı nokta, “kapitalizmin ötesindeki geleceğin inşa edilmeyi” beklediğidir. HHH Samir Amin bu tahlilini şu önemli çağrıyla tamamlıyor: “Bu düzlemde olduğu kadar başka düzlemlerde de, yaratıcı ütopya hayal gücüne, kurtuluş alternatifinin inşası yönünde önerilerde bulunmayı ve hareket etmeyi olanaklı kılan bir soluklanma alanı açmanın yararı var.” (Kapitalizmden Uygarlığa. Sf.100, Yordam Kitap) HHH Sorun iflas halindeki kapitalizmin kurtuluşu büyük bir savaşta ya da savaşlar dizisinde araması halinde insanlığın ve onun kurtuluş kapısını açacak olan sömürülen halk sınıflarının ne yapacağıdır. HHH Samir Amin’in önerdiği soluklanma alanı İlk kez dayı oldu Burak Baran Katar’ın annesi Ne ları Derneği, olayla ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını bildirdi. l ANKARA nı yaratmakta, kısaca örgütlenmekte, teorik, pratik, politik bir hazırlığı ulusal, uluslararası düzeyde gerçekleştirmekte göstereceğimiz şe Topçular, “Çok zor günler geçiriyoruz. Oğlum bu süreçte işinden oldu, ilk kez dayı oldu ama yeğenini göremedi. Bu mu adalet? Tek hücreli odalarda kalıyorlar, sağlığı ve psikolojisi çökmüş durumda” dedi. Kızım babasına kavuşsun ‘Tükendik, nefes alamıyoruz’DARBE MAĞDURLARI BAYRAMDA BURUK beceri, insanlığın geleceği ile özdeştir. Taylan Şimşek’in eşi Gülcan Şimşek ise tek başına çalıştığını, hem evi geçindirip hem de çocuğuyla ilgilendiğini kaydederek, “Eşimin tutukluluğu hem beni hem de 4 yaşındaki çocuğumuzu olumsuz etkiledi. Sağlık sorunlarım var, tek başıma her şeyin üstesinden gelmeye çalışıyorum. Yarın eşimin doğumgünü ve ailesinin yanında değil. Bu hukuksuzluk ve mağduriyet bir an önce giderilsin kızım babasına kavuşsun” diye konuştu. ‘Kriz geçirdim’ Muratcan Gözmen babası Ali Gürbüz Gözmen ise şunları anlattı: “Ben bu süreçte kalp krizi geçirdim ölümün kıyısından döndüm. Artık biz kendi canımızdan da vazgeçtik, yeter ki çocuklarımız bir an önce özgürlüklerine kavuşsun, boşu boşuna yatıyorlar.” SERTAÇ EŞ Darbe girişimi nedeniyle gözaltına alınan veya tutuklanan ancak haklarında takipsizlik veya beraat kararı çıkan çok sayıda asker ve kamu çalışanı, bu bayramda da görevlerine dönememe mağduriyeti yaşıyor. Aylardır bekleme sürecinde olan mağdurlar, “Artık bir karar verilsin, tükendik. FETÖ en çok bizi mağdur etti, nefes alacak gücümüz kalmadı” diye yakınıyor. Özellikle darbe girişiminin hemen ertesinde gözaltı ve tutuklama işlemine tabi tutulan birçok askeri personel, ilk kararların açıklanmasının ardından beraat etmeye başladı. Beraat eden askeri personel bağlı bulundukları kuvvet komutanlıklarına başvurarak göreve iade ve özlük haklarının geri verilmesi talebinde bulundu. Kurumlarda oluşturulan inceleme komisyonları bu durumdaki personelin başvuruları üzerinde çalışıyor. Ancak bugüne kadar yargıda aklanarak beraat eden hiçbir personel görevine başlayamadı. Mağdur askeri personel, bu duruma gerekçe olarak haklarındaki davaların Yargıtay sürecinden geçmemesinin gösterildiğini dile getiriyor. Mağdurlar, “Yargılandık beraat ettik. Savcı rutin olarak temyize başvurdu. Ancak savcı zaten bizim beraatimizi istemişti ve temyiz başvurusu da bizim açımızdan anlamsız. Çünkü bizimle ilgili bir temyiz istemi yok. Bu kararın Yargıtay’dan kesinleşmesini bekleyebilecek miyiz bilemiyoruz” diyor. ‘Her şeyimiz bitti’ Sayıları her gün artan mağdurlar, yaşadıklarını duyurabilmek için sosyal medyadan da yararlanıyor. Sosyal medyada grup oluşturan mağdurlar, eski görevlerine dönme olasılıkları nedeniyle basında açık kimlikleriyle yer almak istemiyor. Mağduriyetini Cumhuriyet’e anlatan bir jandarma albay, “Tutukluluğumuz uzun sürdü, beraatimin ardından sevindik. Ancak sevincimiz kursağımızda kaldı. Tutukluyken dört duvar arasında hapistik, şimdi dışarıda hapis hayatı yaşıyoruz. İşime dönmeme gerekçesi olur diye çalışamıyorum. Eşimin ciddi hastalığı var. Çocuğumun, ben tutuklandıktan sonra psikolojisi bozuldu. Tedavi olmamız şart. Ancak hiçbir gelirimiz yok, elimizde olan her şey bitti. Akraba, eş dostun yüzüne bakacak halimiz bile kalmadı. Bizimle ilgili ne yapacaklarsa yapsınlar artık” serzenişinde bulunuyor. ‘FETÖ mağdur etti’ Bir topçu binbaşı ise “Beraat edeli neredeyse bir yıl olacak. Zaten önce tanık olduk, sonra sanık olduk, en sonunda boş beyaz kâğıtla tutuklandık ve beraat ettik. FETÖ ile hiçbir bağım yok, tutuklulukta bunun acısını yaşadık, kahrolduk. Beraat ettik, sevincimiz kısa sürdü, bekle mek tüketti. Çocuklarım var, onlara harçlık veremeyince bunalıyorum, nefesim kesiliyor. Gizli saklı bir akrabamın pazar mallarını taşımasına yardım ediyorum. İş değil, ama akrabam bize bu nedenle maddi olarak yardımcı oluyor. FETÖ, hayatım boyunca en çok bizi mağdur etti” dedi. ‘Herkes korkuyor’ Bir kamu personeli, darbe girişiminden sonra kamuda bir can pazarı yaşandığını, kendisinin de bu kapsamda görevinden uzaklaştırıldığını dile getirdi. Hakkında her türlü inceleminin yapıldığını, soruşturmanın yürütüldüğünü ve sonunda “Kovuşturmaya yer yoktur” kararı verildiğini belirtti. Kamu personeli, “İftirayla atıldık, şimdi geri dönemiyoruz. Bu adalet mi, hukuk mu? Kime derdimizi anlatıyorsak, yüzünü çeviriyor, korkuyor. Haksız yere ezildik, hala eziliyoruz. Artık yeter birileri bir şey yapsın” diye konuştu. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle