18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
LEYLEK GÖÇÜ ZAMANI Göç yollarında yer alan havalimanlarında uçaklar için leylek tehlikesi başladı. Atatürk ve Sabiha Gökçen Havalimanları Hava Trafik Kontrol Merkezi görevlileri ile pilotlar, leylek sürüleriyle ilgili birbirle rini uyarmaya başladı. Yaklaşık 6 kilogramlık bir kuşun saatte 300 kilometre ile giden uçağa çarpma etkisinin 550 kilogramlık kuvvete eşdeğer olduğu uzmanlar tarafından belirtiliyor. Bu da uçaklar için tehlike yaratıyor. Çarşamba 22 Ağustos 2018 Sevsuonaalnyakyıaşü2sı0kılnsdyaeııklın Yaşlı kıtada kızamık salgını Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Avrupa’daki kızamık vakalarının aşılama oranlarının yetersiz kalması nedeniyle son yirmi yılın en yüksek seviyesine ulaştığını açıkladı. 1990 yılına kadar Avrupa’da her yıl yüz binlerce kişide görülen kızamığın uzun süre takip edilen aşılama programı sonrası 2016’da 5 bin 273’e gerileyerek tarihin en düşük seviyesine gerilediği kaydedilmişti. 2017’de yeniden yükseliş göstererek 23 bin 927’ye ulaşan vaka sayısının 2018’in ilk altı aylık bölümünde 41’i ölümcül olmak üzere 41 binden fazla olması ise dikkat çekiyor. DSÖ Aşılama Programı uzmanlarından Mark Muscat, Avrupa’da rekor bir artış gösteren kızamıkla ilgili olarak in sanların bu hastalığın potansiyel tehlikelerinden haberdar olmadıklarını ve çocuklarını aşılama gereği görmediklerini söylüyor. Kızamık salgınından en çok etkilenen ülke, 23 binden fazla kişinin bu hastalığa yakalandığı Ukrayna oldu. Fransa, Gürcistan, Yunanistan, İtalya, Sırbistan ve Rusya’da bu yıl içinde binden fazla kişi kızamığa yakalandı ve bu ülkelerin her birinde kızamığa bağlı nedenlerden dolayı 14’ü Sırbistan’da olmak üzere en az 41 kişi hayatını kaybetti. Hastalık daha çok bağışıklık sistemi tam olarak gelişmemiş, doğumdan sonraki ilk yıl içinde ilk kızamık aşısını olmayan bebeklerle bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler için ciddi anlamda risk taşıyor. TACİZ altMıneı oTyomo’ansuınnİATBDARADŞRDİLAITAINSŞDIDMINAIANN ABD’nin California eyaleti polisi, İtalyan oyuncu ve yönetmen Asia Argento’nun bundan 5 sene önce bir otel odasında 17 yaşındaki bir gence cinsel saldırıda bulunduğuna yönelik iddiaları araştırdığını açıkladı. ABD’nin önde gelen gazetelerinden New York Times, Asia Argento’nun 2013 yılında beraber bir filmde rol aldığı 17 yaşındaki Jimmy Bennett’e tacizde bulunduğu için 380 bin dolar ödediğini öne sürmüştü. Asia Argento, Hollywood’un ünlü yapımcısı Harvey Weinstein tarafından tecavüze uğradığını açıklayarak #metoo kampanyasının öncü isimlerinden biri olmuştu. Bu sebepten ötürü taciz iddiasının ardından iki kutuplu tartışmalar ortaya çıktı. BBC’nin haberine göre kimileri Argento’yu ikiyüzlü olmakla suçlarken, kimileri henüz iddiaların doğrulanmadığını ve bunun #metoo hareketinin altını oymaması gerektiğini belirtti. Argento’nun avukatı suçlamalar ile ilgili bir açıklamada bulunmadı. l Cumhuriyet Papa’dan mektuplu taciz tepkisi ‘Ne çok pislik ne çok kibir var’ Katolik Kilisesi lideri Papa Francesco, ABD’nin Pensilvanya eyaletinde yaklaşık 1000 çocuğun rahipler tarafından taciz edildiğinin ortaya çıkması üzerine dünyadaki tüm Katoliklere bir mektup yazdı. Francesco “kilisedeki cinsel taciz vahşetini kınadığını” belirtti ve tüm Katolikleri bu vakaların üzerinin örtülmemesi için birlikte mücadeleye çağırdı. Papa Francesco, eski papalardan Kardinal Ratzinger’in 2005 yılında yaptığı bir konuşmayı da alıntıladı ve “Ki lisede ne çok pislik var, üstelik de rahip olarak tamamen Tanrı’ya adanmış olması gerekenler arasında bile! Ne çok kibir var!” dedi. Papa Francesco’nun Katolik âlemine mektubu bazı çevrelerce olumlu ve güçlü bir adım olarak görülürken, taciz kurbanlarının da aralarında yer aldığı bazı kesimlerse mektubu yetersiz buldu. Küçükken bir Katolik rahibin tacizine uğrayan İrlandalı Marie Collins, mektupta herhangi bir eylem planından bahsedilmemesini eleştirdi. l Cumhuriyet Hayata kaçtılar ABD’nin New York kentinde, raylara çıkan iki keçi bir hatta metro seferlerin durmasına neden oldu. Bir mezbahadan kaçtıkları sanılan keçiler hayvan aktivisti Amerikalı komedyen Jon Stewart ve eşi Tracey’nin yardımıyla kurtarıldı. Keçiler hayvan barınağına yerleştirildi. Yakındaki mezbahadan daha önce de hayvanlar kaçmıştı. El emeği, göz nuru tango ayakkabılarına Dans edenhayatveren ustalardan mesleğin ayakkabılarinceliklerini EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: İLKNUR FİLİZ dinledik El emeği göz nuru dans ayakkabılarının yapıldığı bir atölye Necmi Usta’nınki. Buradaki herkes zanaatkâr. İpliğinden tabanı na her bir noktası ilmek ilmek işleniyor ayak kabıların, sonra da sahibine ula şıyor. Oradan da dans pistine... Her biri özel si HAZAL parişle yapılıyor. OCAK Hatta Necmi Us ta Almanya, İtal ya, Danimarka, Hollanda, Yu nanistan, Romanya, Japonya, Çin gibi birçok ülkeden sipariş alıyor. Biz de Necmi Usta’nın atölyesine konuk olduk, hem ayakkabıların hem de onların hikâyelerini dinledik. Taksim Mis Sokak’ta eski bir binanın 5. katına çıkıyoruz dar merdivenlerden. 5. kata ulaştı ğımızda Necmi Usta karşılıyor bizi. Burada kadınlara yönelik tango ve Latin dansları ayakka bıları A’dan Z’ye işleniyor. Müş teri yaş aralığı yelpazesi çok ge niş, ayakkabılar her ayağa özel olarak tasarlanıyor. Atölyeye girdiğimizde dikkatimizi he men rengârenk tango ve salsa ayakkabıları çekiyor. Arkadaki odada ayakkabılar için kumaş lar kesiliyor ve son şekli verili yor. Yandaki odada ise ayakka bılar dikiliyor. Raflarda ipler, kumaşlar ve deriler... Duvar larda ise anılar. YUMUŞAK VE RAHAT Tango ayakkabısı tüm dans ayakkabıları gibi özel yapım bir ayakkabıdır. Öncelikle kişinin ayağına tam ve rahat olmasına özen gösterilir. Kadın ve erkeğe ayrı olarak yapılır. İç tabanı yumuşaktır. Dış tabanı ise pistte rahat dans edilmeye uygun kumaşla kaplanır. Deri, süet veya kumaştan yapılır. DOLAR BİZİ DE VURDU Necmi Usta mesleğin zorluklarını şöyle sıralıyor: “İstediğin zaman istediğin kalitede malzeme bulamıyorsun. İnsanları memnun etmek çok zor. Müşterisinden çaycısına kadar, çalışanından kalfasına kadar insanoğluyla uğraşmak çok zor. Meslekler güzel, meslekleri geri iten insanoğlu. Çırak alırsın, iş olmaz, bir sene bakarsın çocuğa... İş olunca bırakır, gider.” Necmi Usta tango ayak kabısı yapmaya başladığında kimse yapmıyormuş, “Türkiye’de ilk tango ayakkabısı yapan benim” diyor. Doların yükselişi onu da etkilemiş. Kullandıkları mal zemelerin tümü dolara endeksliymiş. Yani dolar çıkıyorsa fiyatlar artıyor, düşüyorsa fiyatlar düşüyor ama “yurtdışı için bir problem yok” diyor. ‘İlk nefesi veriyor’ İlk olarak arkadaki odaya geçiyoruz. Burada 54 yaşındaki Şaban Sağlam ile tanışıyoruz ama onu kimse böyle tanımaz. Onun adı “Hasan Usta”. Pencerenin yanına kurmuş tezgâhını, bir yanında kalıplar bir yanında deriye sürdüğü bali fırçası... Hasan Usta 1969’da ilkokulu bitirir bitirmez bu mesleğe atılmış, “Sevmesem bu çekilmez bir meslek” diyor. Parça başı para kazanıyor. Günde 10 çift ayakkabı yapıyor. Bir ayakkabının temel işlemleri onun elinde gerçekleşiyor. Bir nevi ayakkabıya ilk nefesi veriyor. Çalışma saatleri uzun, her gece gece saat 22.00’a, 23.00’a kadar çalıştığını anlatıyor ama hemen ekliyor: “Sabah 07.30’da buradayım. Beni zorlayan yok. Düzenli bir çalışma sistemimiz yok. 23 ay çalışırsın, 2 ay gezersin. Yıllarca böyle. Ben boşta kalınca marangozluk yapardım. Boş yok bende...” Tam bir futbol âşığı Hasan Usta tam bir futbol âşığı, yıllarca Anadolu Hisarı’nda futbol oynamış. Şimdi günün çoğunu oturarak geçirdiği için “Taksim meydana gidene kadar yönümü bulmada zorlanıyorum” diyor. Her branşta çalışmış, 18 numaradan 46 numaraya kadar ayakkabı yapmış. Hasan Usta “Bu sektörde artık çırak yetişmiyor. Biz de türümüzün son örnekleriyiz” diyor. Hasan Usta’nın yanından Necmi Usta’nın yanına geçiyoruz. 43 yaşındaki Yılmaz Özkan yan tarafta ayakkabılar için kumaş kesiyor. O da bu işi 11 senedir yapıyormuş. Aslında burada dikişçiler de Necmi Güneş KURTULUŞ ARI MESLEK DEĞİL İNSANLAR ZOR Şaban Sağlam Hasan Usta’ya mesleğin zorluklarını soruyoruz: “Mesleğin zorluğu yok, insanların zorluğu var. Gördüğüm her şeyi yapabilirim, yeter ki bir göreyim. ‘Kendi evimi kendim yaptım’ diyebilirim. Eskiden bizim bu mesleğe ‘Şarapçı mesleği’ derlerdi. Kız bile vermezlerdi bu işi yapanlara. Kunduracı dediğin zaman, tezgâhın altında şarap şişesi dururdu eskiden. Şimdi kalmadı öyle bir şey.” çalışıyormuş ama onlar yıllık izinde. ‘Bir ayakkabıyla başladı’ Atölyenin sahibi Necmi Güneş’le koyu bir sohbete başlıyoruz. O da namı diğer “Necmi Usta”. Tüm dansçılar onu öyle tanır. 48 yaşındaki Necmi Usta bu mesleğe 1981’de başlamış: “Bizim köyden kunduracılar vardı. Ailem verdi onların yanına. Mesleği sevince bu günlere kadar geldim. 1995’in sonlarında kendi dükkânımı açtım. Önce normal ayakkabıyla başladım. Bir çift dans ayakkabı sı siparişi geldi. Bilmediğim bir şeydi... ‘Yurtdışından gelen bir ayakkabıyı sana getiririz, ona bakarak yaparsın’ dediler. Ona bakarak başladık işte...” ‘Çırak yetişmiyor’ İlk önce salsa ayakkabısı yapmış, peşi sıra tango ayakkabıları gelmiş. 2009’un sonlarından beri sadece dans ayakkabısı yapıyor. O da Hasan Usta’yla aynı görüşte. “Artık çırak yetişmiyor” diyor ve ekliyor: “Devletin zanaat okullarında kaliteli atölyeler kurması lazım. Okullarda uygulamalı eğitim olmuyor. Çocuklar bir şey öğrenemiyor.” Necmi Usta bir ayakkabının geçirdiği süreci şöyle özetliyor: “Önce model dizaynı yapılıyor. Sonra kesime gidiyor, ardından dikime ve kalfaya gider. Frezeye de gittikten sonra da bana geliyor. Ben de son rötuşları yapıyorum, estetiğine bakıyorum.” İnsanları mutlu etmeyi sevdiğinden bu mesleğin kendi için önemli olduğunu belirten Necmi Usta “Önce insan kendi zanaatına, emeğine saygı duyacak ki başarıyı yakalasın. Yapıyorsan tam yap, yapmıyorsan hiç yapma. Öyle olursa bu senin kişiliğine de yansır, esnaflığına da yansır, sanatına da yansır...” l İSTANBUL Kahvaltılar çocuk kütüphanelerine Hobbit House Bademler/ Müze Ev’de hayaller gerçek oluyor YUSUF ÖZKAN Sinem ve Murat Asilcan, İzmir’in Bademler Köyü’nde açtıkları Hobbit House Bademler / Müze Ev’le ütopyalarını gerçeğe dönüştürüyor. Müzeye dönüştürdükleri eski bir köy evinde konuklarına sundukları kahvaltılar karşılığında kazandıklarının yanı sıra, ikinci el kitap, oyuncak ve kırtasiye eşyaları toplayarak İzmir’in köylerinde ‘Ütopya Çocuk Atatürk Kütüphaneleri’ oluşturuyorlar. Açılalı 3 ay olmasına karşın kurdukları köy kütüphanelerinin sayısı şimdiden 18’e ulaşmış. Şimdi bu sayıyı 81 köye çıkarmanın uğraşındalar. Sinem ve Murat çifti eski bir köy evini, 10 ayda binbir zahmetle müze eve dönüştürmüşler. Hobbit House Bademler adını taşıyan mekân, bu bayramda da yoğun ilgi görüyor. Hiçbir kurum ya da kuruluşun desteğinin olmadığı bu mekânda, köy kahvaltıları, zeytinyağlılar konukların beğenisine sunuluyor. Kazanç da çocuk kütüphanelerine dö nüşüyor. Ancak çiftin ütopyası, ruhsat sorununa takılmış durumda. Sürekli şikâyet ediliyorlar. Bu nedenle köyün bağlı olduğu Urla Belediyesi zabıta ekipleri tarafından müze evin kapatılması için 1 ay süre verilmiş. Sinem ve Murat şimdi, ütopyayı yeşertebilmek amacıyla aynı köyde küçük bir arazi satın alıp içerisine minik bir “Ütopya Köy” kurmak istiyor. Bunun için de yakında “fongogo” üzerinden bir destek kampanyası başlatmayı planlıyorlar. l İZMİR Müze evi model Ahu Yağtu ve oğlu Kemal de (sağda) ziyaret etti. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle