18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 2 Ağustos 2018 2 artırMmEaByıktoanrttıeşnıyjaonrLkaiiasloeelsyeebrrültyeeüşptkyiiolrirm,ede AİLELERİN İSYANI: BU ADALETSİZLİĞİ ÇÖZÜN İzmir’de kızı, Türkiye’de sınava giren 1 milyon öğrenci içinde ilk 80 bine giren, ancak tercihlerine yerleştilemeyen anne Ayşe Gürbüz, “Kızım Müge son üç yılın not ortalaması 96.9 puan ile mezun oldu. LGS’den de 350 puan alarak Türkiye’de yüzde 8’lik dilime girdi. Bölgedeki, sınavla öğrenci alan liselere giremeyeceğini tahmin ettik. Sorun yerel yerleştirme tercihimizde yaşandı. Kızımın akademik eğitim alması, imam hatip lisesine gitmemesi için evimize 250 metre, 1 kilometre ve 500 metre uzaklıktaki 3 Anadolu lisesini tercih ettik. Ancak kızım bu tercihlerine yerleştirilmedi” dedi. Sonuçlara yaptığı itirazlarda Milli Eğitim yetkililerinden kızının devamsızlığı nedeniyle elendiğini öğrendiğini söyleyen anne, “Kızım kayıt alanı, okulda bulunmuşluk ve adrese yakınlık kriterlerine uyuyor ve sonuçlara itiraz ettiğimizde kızımın tüm bu tercihden 6.5 gün özürsüz devamsızlığı olduğu için elendiğini öğrendik. Kızımla aynı sınıftan, not ortalaması 60 olan ve 19 gün devamsızlığı olan bir arkadaşı ise kızımdan bir üst tercihte yer aldığı için liseye yerleştirildi. Kızım zevk olsun diye devamsızlık yapmadı. 9 Mart 2018’de babası öldü ve babasını ilk gören kızımdı. Evdeki sağlık ekiplerince yapılan müdahale, hastanede yapılan müdahale ve mezara defnedilme dahil tüm aşamalar göz Anne Ayşe Gürbüz kızının yüzde 8’lik dilime girdiğini ancak yerleşemediğini söyledi. lerinin önünde cereyan etti” dedi. ‘Hayallerine küstürmeyin’ Anne Gürbüz, “Maddi durum olarak açlık sınırında yaşıyoruz. Aş evinden yemek alıyorum. Kalp rahatsızlığı, fıtık, kanal daralması gibi sağlık sorunlarım var ve çalışamıyorum. Tüm bu travmalara rağmen kızımın beyni zehir gibi. Akademik eğitim veren bir Anadolu lisesine gidip üniversitede Mekatronik okumak istiyor. Meslek lisesi veya imam hatip lisesine giderek bunları gerçekleştiremez. Yavrumun hayallerini yıkmaya, küstürmeye kimin hakkı var. Bunun vebalini kim ödeyecek. Bu adaletsizliğe bir çözüm bulunmasını istiyorum. Yalvarırım. Bir sürü başarılı öğrenci bu durumda. Anadolu liselerinin kontenjanlarının arttırılmasını ve kriterlerin esnetilmesini istiyoruz” dedi. Ankara’da yaşayan ve oğlunun merkezi sınavda yüzde 7’lik dilimde olmasına karşın yerel yerleştirmede bile herhangi bir liseye kaydedilmediğine isyan eden bir baba, “Oğlum başarılı bir çocuk. Sınav sonuçları da iyiydi ama evimize yakın bir okula bile yerleştirilmedi. Neden çocuğumu imam hatibe göndermek zorunda kalayım. Oğlum 3 gündür uyumuyor, doğru düzgün yemek bile yemiyor. Ne yapacağımızı şaşırdık” sözleri ile yaşadıklarını aktardı. l ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) yeni lise giriş sistemi binlerce aileyi mağdur etti. Başarılı olmala rına karşın bakanlığın tercih işlemi nede niyle hiçbir liseye yerleştirilmeyen öğren cilerin aileleri isyan etti. Ço cuklarının imam hatip lisele rine mecbur edilmesine kar şı çıkan aileler Anadolu li seleri kontenjanlarının artı rılmasını beklerken, MEB’in OZAN ÇEPNİ bu sorunu gündemine aldığı ve yapılan toplantıların ardından bir hafta içinde yeni adımlar atacağı öğrenildi. MEB’in lise giriş sistemindeki belirsiz likler ve aylarca yaşanan kaos, binlerce öğ renciyi hayallerinden uzaklaştırmaya de vam ediyor. Çocuklarını özel okula gönder me imkânı olmayan ve imam hatip lisesi is temediği için sadece 3 tercih yapma şansı olan aileler Anadolu liselerinin kontenjanı nın arttırılması için gözünü MEB’e dikti. TOPLANTI ÜSTÜNE TOPLANTI YAPILIYOR Velilerin tepkisinin ardından bakanlıkta da olağanüstü gündemin kontenjan sorunu olduğu öğrenildi. Sistem değişikliğine gelen itirazlara karşın aylarca “Hiç bir çocuğu istemediği okula göndermeyeceğiz” söylemini kullanan MEB, sürece ilişkin sorunları çözmek için adım atmaya hazırlanıyor. Edinilen bilgiye göre, toplantı üzerine toplantı düzenlenen bakanlıkta, kontenjan sayıları artırılması kararlaştırılarak 23 gün içinde yeni kontenjanları açıklamayı planlanıyor. Yüz binler boşaBarajı geçemeyene boşuna stres para yatırdı OZAN ÇEPNİ Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK), YKS’de 150 baraj puanının, yüz binlerce adayı maddi ve manevi mağdur ettiği ortaya çıktı. İlk oturumda barajı geçememesine karşın sonuçlarını bilmedikleri için 300 bine yakın adayın ikinci oturuma da başvurdukları, yaşanılan büyük stresin yanında sonuçlarının hesaplanmamasına karşın ÖSYM’nin kasasına 13 milyon 500 bin TL bıraktıkları belirlendi.  Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla üniversite giriş sistemini değiştiren YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın ilk oturumdaki 150 puan barajına ilişkin “Aşılması çok zor bir baraj değil o, aday ikinci oturuma girmeyebilir, kendisi karar verebilir” sözlerine karşın YKS’de 511 bin öğrenci ilk oturumda elendi. ÖSYM’nin YKS sonuçlarına ilişkin açıkladığı ön rapora göre, yüz binlerce öğrenci barajı aşamadığı sınavın ilk oturumunun ardından ikinci oturum için ter döktü, strese katlandı ve para harcadı.  ÖSYM verilerine göre, 2 milyon 381 bin 412 öğrenci sına vın ilk oturumuna başvursa da ikinci oturum olan AYT’ye başvuran öğrenci sayısı 2 milyon 19 bin 564’e düştü. Sınavın ilk oturumunda sadece 1 milyon 749 bin 144 öğrencinin 150 puan barajını aşarak yerleştirme esas puanı hesaplandı. İlk oturumda yaklaşık 511 bin öğrenci YÖK’ün 150 puan barajını geçemeyerek elendi. Bu sonuçlar yüz binlerce adayın ikinci oturumda daha başarılı bir sınav geçirmiş olsalar bile sonuçlarının hesaplanmamasına neden oldu. YÖK’ün “çok zor değil” dediği barajı aşamamasına karşın sınavın ikinci oturumuna başvuran 2 milyon 19 bin 564 adaydan en az 270 bini puanı hesaplanmamasına karşın sınava başvurmuş oldu. “İsteyen girmesin” denilerek açık kapı bırakılan sınavın ikinci oturumu için puanları bile hesaplanmayan adaylar yaşadıkları stresin yanında milyonlarca lirayı da ÖSYM’nin kasasında bıraktı. Sınavın her oturumu için 50 TL ÖSYM’ye ücret ödeyen adayların cebinden değerlendirmeye alınmayan oturum için yaklaşık 13 milyon 500 bin TL çıktı. l ANKARA Sarılacivert KAOS Fenerbahçe Üniversitesi’nin açılışı bir yıl ertelenince akademik personelle yollar ayrılıyor Milyonların sevgilisi Fenerbahçe’de Ali Koç’un başkanlığa gelmesi nin ardından eski başkan Aziz Yıldırım’la başlayan “borç polemiğinde” tartışma yaratacak gelişmeler yaşanıyor. Kulü bün en önemli atılımların dan biri olacak Fenerbah çe Üniversitesi’nin açılışının bir yıl ertelenmesinin ardın dan akademik personelle yollar ayrılıyor. Üniversite AYKUT yönetiminin çağrısıyla Ata KÜÇÜKKAYA şehir’deki yerleşkeye davet edilen akademik personele “bir hafta içinde insan kaynakları sözleş melerinizin feshiyle ilgili görüşmeye çağ rılacaksınız” bilgisi verildi. Eylül ayına kadar ücretsiz izin verilen çok sayıda per sonele de “üniversiteyle ilişiğiniz kalma mıştır” tebligatları yapılıyor. Şubatta ilanla profesör... Fenerbahçe Üniversitesi şubat ayında çeşitli bölümlerinde tam gün eğitim vermek üzere profesör ve doçent alımı için ilana çıkmıştı. Adaylar kabul edildiğinde 1 Nisan 2018’den itibaren Fenerbahçe Üniversitesi Yüksek Öğretim Kurulu Akademik Listesi’nde yer alacağı için bu tarihten itibaren bir başka üniversitenin akademik listesinde adayın isminin olmaması gerekiyordu. Bu süreçten 3 ay sonra Fenerbahçe Kulübü, Fenerbahçe Üniversitesi’nin eğitim hayatına başlamasının bir yıl ertelendiğini açıkladı. Sarılacivertli kulübün internet sitesinden yapılan açıklamada, “Yönetimimiz, gerekli çalışmaların en mükemmel şekilde tamamlanabilmesi ve akademik faaliyetlerin en üst seviyede yürütülebilmesi için üniversitemizin, 20182019 öğretim yılı olarak öngörülen eğitim ve öğretime başlangıç tarihini bir yıl ertele nAeli dKeomç işti? Fenerbahçe Başkanlığı’na seçilmesinin ardından kulübün mali tablosunu ve yüksek tutardaki borç miktarını kısa süre önce Fenerbahçe TV’de taraftarlara tüm açıklığıyla anlatan Ali Koç, üniversiteyle ilgili, “Üniversite işinin ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Herkes eylül ayında Fenerbahçe Üniversitesi’nin açılmasını beklerken biz Yükseköğretim Kurulu’na (YÖK) gidip erteleme istedik. Fenerbahçe Üniversitesi için belirlenen Ataşehir’deki yerleşke binasının kira bedeli yıllık 16 milyon TL. Akademik ve idari personelin yıllık gideri 9 milyon TL. 1 Eylül itibarıyla 33 kişiyle işe başlamak üzere sözleşme yapıldı” açıklamasını yapmıştı. Tüm bu gelişmelerin ardından önceki gün üniversite yerleşkesinde akademik personelle buluşan Fenerbahçe Üniversitesi yönetimi personelin büyük bir bölümüyle yolların ayrılacağını iletti. Konuyla ilgili görüşme talebimizi Fenerbahçe Üniversitesi’nden Begüm Tataroğlu’yla paylaştık. Tataroğlu konuyla ilgili “bilgi veremeyeceğini” söyledi. Tataroğlu konuyla ilgili sorularımızı üniversite yönetimine ileteceğini belirtti. Ancak gazetemiz baskıya girdiği saate kadar üniversite yönetimi geri dönüş yapmadı. me kararı almış ve bu konuda Yükseköğretim Kurulunun (YÖK) müsaadelerine başvurmuştur. Memnuniyetle belirtmek isteriz ki YÖK, yapılan istişareler ve yukarıda ifade edilen gerekçeler çerçevesinde başvurumuzu olumlu değerlendirmiştir. Kuruluş sürecinden itibaren üniversitemize verdikleri destek ve bu kararımız doğrultusunda yapılan erteleme başvurumuzu olumlu ve ivedilikle değerlendirerek gösterdikleri olgunluk ve anlayış için YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç ve kurul üyelerine teşekkür ederiz” denilmişti. l İSTANBUL haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: BAHADIR AKTAŞ İsmet İnönü başarabilir miydi? Umut 17 Bugün dört soruda, Kılıçdaroğluİnce mücadelesinin parti ve toplum açısından tarihsel bir irdelemesini yapacağım bir yazıya başlıyorum... Böylece liderlerin siyasal ve toplumsal değişme üzerindeki bireysel etkilerini ve güçlerini daha iyi görebilir ve bugünkü sandalye kavgasının ötesine geçebiliriz diye umut ediyorum... Sorular şunlar: 1) İsmet İnönü, 1946’da Çok Partili Düzen’e geçerek Demokrasiyi kurabilir miydi? 2) Yine İsmet İnönü, ikinci atılımında, Menderes’in “Tahkikat Encümeni” sivil darbesine karşı yapılan 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi’nin arkasından, CHP’nin “İlk Hedefler Beyannamesi” üzerine inşa edilen 1961 Anayasası ile Türkiye’yi Demokratikleştirebilir miydi? 3) 12 Mart 1971 Askeri Darbesi sonrasında Bülent Ecevit, “Ortanın Solu” hareketi ile “Toprak işleyenin, su kullananın” anlayışı ile Demokrasiyi hayata geçirebilir miydi? 4) 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra, Erdal İnönü, üzerinden buldozerle geçilmiş olan solu birleştirebilir, Kürt sorununu çözebilir, Demokrasiyi işletebilir miydi? HHH Önce İsmet İnönü’nün ilk atılımı ile başlayalım: İsmet Paşa 19461950’de Demokratik Rejimi kurmayı başaramazdı; çünkü: 1) Demokrasiyi kuran ve geliştiren çağdaş sınıflar, burjuvazi ve işçi sınıfı yoktu. 2) Toprak reformu yapılamamıştı. 3) Muhalefet olarak Demokrasiyi geliştirecek olan Menderes ve arkadaşları Demokrasiyi düşman gören, onu çoğunluk baskısı olarak yorumlayan Din/Tarım Toplumunun, Toprak Ağalarının temsilcileriydi. 4) Demokrat Parti’nin kurucuları, Tek Parti Dönemi’nde yetişmiş, Tek Parti uygulamalarının bilgi ve görgüsüne sahip, Demokrasiyi yaşamamış, içselleştirmemiş kişilerdi. 5) Demokratik bir Cumhuriyet’in kurumları, özellikle başta İfade ve Basın Özgürlüğü olarak, Temel Hak ve Özgürlükler, Siyasal Partiler, Bağımsız Yargı ve Çağdaş Eğitim (Köy Enstitüleri projesinden geri dönülmüştü bile) yeterince yerleşmemişti. 6) Emperyalizm, din ve milliyet ideolojileri üzerinden Demokratik ve sol güçlerin gelişmesini önlüyordu. 7) Çoğunluğa dayalı seçim sistemi, muhalefetin Meclis’te yeterince temsil edilmesini engelliyordu. Yarın: 1961 Anayasası niçin başarısız oldu? HHH Siyasette kişiler ve liderler elbette önemlidir ama bir muhalefet partisinde, temel politikalardan bağımsız, sadece kişisel görünümlü bir liderlik savaşımı yaşanıyorsa, o mücadele ancak iktidarın işine yarar: DİREN DEMOKRATİK CUMHURİYET! Momo adlı oyun tehlike saçıyor Tüm dünyada intiharlara neden olmasıyla gündeme gelen ‘Mavi Balina’ oyununun ardından şimdi de yine kullanıcılara meydan okuyan ‘Momo’ adlı yeni oyun endişeye yol açıyor. Yaşar Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Koltuksuz, oyunların yalnızca adının değiştiğini, tehlikenin ise aynı olduğunu belirterek aileleri uyardı. Yaşar Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Koltuksuz, “Siber korsanlar her dönem, oyun görünümü altında ya da çeşitli ilgi çekici içeriklerle özellikle çocukları hedef seçerek merak uyandıran, onlara meydan okuyarak istediklerini yaptırmaya yönelik yöntemler kullanır. Latin Amerika’da ortaya çıkarak yayılan ve endişeye neden olan Momo isimli oyunda görüyoruz. Yine Mavi Balina’da olduğu gibi merakla başlayıp meydan okumaya, kişisel bilgileri ele geçirip istediklerini yapmamaları halinde tehdit etmeye varan bir yöntem olduğu görülüyor” dedi. ‘Yasaklamayın, yönlendirin’ Birçok çocuğun siber zorbalıkla karşılaştığını ancak çoğunun bunu ailelerine aktarmadığını ifade eden Doç. Dr. Koltuksuz, “Bu çok önemli bir olay. Bir oda düşünün; ‘İçeride sapık, katil, tecavüzcü, hırsız var’ deseniz hiç kimse içeri girmek istemez. İnternette bunların hepsi var ve gerekli önlemleri almadan hem kendimiz giriyoruz hem de çocuklarımızın girmesine izin veriyoruz. Yasaklama yerine, bilgilendirip doğru yönlendirmek en önemlisi” diye konuştu. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle