18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 7 Temmuz 2018 EDİTÖR: FİGEN ATALAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Ya meslek ya özel haber 9 dayatması var!yalvpiÇesiçmoleii’acnl’etyu‘re’akerntlçcaeaiipyrhlkıiiınişliai:n Liselere giriş için tercih yapan veliler ve öğrenciler için pek çok nokta belirsizliğini koru yor. İstanbul Zeytinburnu’ndaki bir ortaokulda çocuklarıyla birlikte tercih yapan veliler, yeni yerleştirme siste minin öğrencileri mes lek liselerine ya da özel okullara mecbur bırak tığını söylüyor. Selda Taş, bu veli lerden sadece biri. Kı DİLEK ŞEN zı Tuğçe’nin adrese dayalı tek tercih yaptık larını söyleyen Taş, bu yıl ilk kez uygulanan Liselere Geçiş Sınavı’nın bir dayatma olduğuna vur gu yaparak, “Kızım beklediği puanı elde edemedi. Girdiği sınavlarda başa rılı sonuç almış bir çocuk, okul pua nı çok iyi. Adres bölgemizde bir Ana dolu lisesi çıkıyor. Bu yerleştirme da yatmasının, öğrencilerin özel okula yönlendirilmesi için yapıldığını düşü nüyorum. Biz de açıkta kalırsak özel okula kayıt yaptıracağız” diyor. Tuğçe ise, “Okul bitirme puanım 97 olduğu için tek tercih yaptım. Meslek lisesi istemiyordum. O yüzden çok fazla seçeneğim yoktu” diye konuşuyor. Esin’in annesi Yeşim de; tercih sürecinin, sınava hazırlıktan çok daha stresli olduğunu söyleyerek şöyle diyor: “Zaten burada seçebileceğimiz tek bir Anadolu lisesi var. Meslek lisesine de göndermek istemiyorum. Açıkta kalması durumunda şartlarımızı zorlayarak özele göndereceğim. Ben çalışmıyorum, ama mecburen işe gireceğim çocuğun eğitimi için.” Yüzdelik dilim yok! Pertevniyal Lisesi’ni kazanmak umuduyla sınava giren Suna, yüzde 4’lük dilime girmeyi başarmış. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yüzdelik dilimleri önce eokul sistemine koyup sonra çekmesinin kafa karışıklığına neden olduğunu belirten Suna, “Sınava dayalı tercihlerimde Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi’ni, Pertevniyal’i, Hasan Polatkan’ı, Çemberlitaş’ı, en son da Mümtaz Turhal Sosyal Bilimler Lisesi’ni yazdım. İlk ikisi eğer bir mucize olursa olabilir, ama diğer üçünden umutlu yum” ifadelerini kullanıyor. Okul, öğle saatlerinden sonra ter cihleri onaylatmaya gelen veliler nedeniyle kalabalıklaşıyor. Velilerden biri, okul binasına “Resmen bizimle dalga geçiyorlar” diyerek giriyor: “Çocuğum 300 puan almış. Çok iyi değil. Orta halli bir Anadolu lisesine gidebilecek puanı almışken, meslek lisesine neden gitsin? Zorla meslek lisesi yazdırılıyor.” İmam hatip lisesi seçeneğini ise hiç değerlendirmediklerini söyleyen veli, “Türkiye’de her an her şey değişebilir. Seneye ne olacağı belli değil. FETÖ olayında olduğu gibi. Dün dershane için para yatıranlar, bugün kullandıkları bankalar yüzünden hapiste” diyerek şöyle soruyor: “Yarın bir gün hükümet değiştiğinde ne olacak?” Bir aydır uyku yok! Hangi okulları yazacaklarına bir türlü karar veremediklerini söyleyen bir başka veli, duygularını şöyle ifade ediyor: ‘’Bir aydır uyuyamıyorum. Tatil planımızı iptal ettik. Bu yaz tercihle ge çecek. Çocuğumun daha iyi bir okula gitmesi için memlekete dönmeyi düşünüyorum. Belki başka bir yerde daha iyi bir okul vardır. Ben Mardin’e gitmeyi düşündüm, orada bizim puanımızla Anadolu lisesi tutuyor.’’ Bağcılar’daki bir okulda görev yapan öğretmen S. E. ise yeni sınav sisteminin değişmesi gerektiğini belirterek, şöyle diyor: “Sistem değişikliği ortaya ilk çıktığında ‘Herkes evine yakın okula gidecek, her türden okul olacak, öğretmenin gerçek başarısı ortaya çıkacak’ gibi çok büyük laflar edildi. Bunların hepsi boş çıktı. Veliler de her şeyi şimdi anladı. İşte bu yüzden bugün yaşadığımız sürecin adına ‘tercih’ diyemiyoruz. Çünkü öğrencilere seçenek sunabileceğimiz bir sistem yok ortada.’’ S. E., bir haftalık tercih süreci boyunca imam hatip talebiyle gelen veli sayısının üçü geçmediğine dikkat çekerek, “Meslek lisesine özel olarak bir tepki duymadım ama imam hatip liselerine var. Başörtülü velilerimiz bile ‘Bu tercihe mecbur muyum?’ diye soruyor bize” diyor. Kendi atadıklarıALMANLİSESİ için sürgün yokPuanlarÖZELOKULLARDAKAYITLAR düştü Proje okul yönetmeliğinde değişiklik yapıldı Merkezi sınavla öğrenci alan Türk ve yabancı özel okulların 2. kayıt dönemi tamamlandı. Bazı okullar taban puanlarını düşürdü, birçok okulda kontenjan dolmadı. Robert Koleji, Özel Alman Lisesi, Özel Sainte Pulcherie Fransız Lisesi, İzmir Amerikan Koleji ve Üsküdar Amerikan Koleji ise kontenjanlarını dolduran okullar oldu. Özel okulların serbest kayıt dönemi 911 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşecek. Bazı özel okulların boş kontenjanları şöyle: İtalyan Lisesi: 35 SEV Amerikan Lisesi: 18 Notre Dame de Sion Fransız Lisesi: 18 Avusturya Lisesi: 36 Avusturya Ticaret Lisesi: 15 Down sendromlu gençler hayatın içine karışmak istiyor. Down sendromlu gençler: Bize acımayın, dinleyin! Down Sendromu Derneği, “Benim Sesim Benim Toplumum” projesi ile down sendromlu bireylerin kendi seslerini duyurmasını sağlamaya çalışıyor. Sabancı Vakfı tarafından desteklenen proje ile down sendromlu gençlere kendi haklarını savunabilmeleri ve kendilerini ifade edebilmeleri için destek olunarak, özsavunuculuk eğitimleri veriliyor. Down Sendromu Derneği Başkanı E. Gün Bilgin, medyada zihinsel engelli kişilerle ilgili kullanılan dilde de önemli değişiklikler beklediklerini kaydetti. Bilgin, “Toplumda ‘Onlar konuşamaz, ne istediğini bilemez, politika, iş hayatı, evlilik gibi konularda beklentileri, fikirleri olamaz’ şeklinde yanlış ve önyargılı bir bakış açısı var. Bu bakış açısının değişmesi için medyanın da sorumluluk üstlenmesi gerekiyor” dedi. Sabancı Vakfı Başkan Yardımcısı Zerrin Koyunsağan da “10 yılı aşkın süredir sivil toplum kuruluşlarının kadın, genç ve engellilerin sorunlarına yönelik çözümler üreten projelerine destek veriyoruz” diye konuştu. ODTÜ mezunları, açtıkları pankartlarla çocuk ölümlerine dikkat çektiler, hükümeti eleştirdiler. ODTÜ’de protesto Mezuniyet töreninde rektörü eleştiren pankarta ve LGBT bayrağına müdahale edildi. Prof. Kök konuşmasını iptal etti ODTÜ’nün dün gerçekleşen 2017 2018 mezuniyet törenine öğrencilerin ellerindeki LGBT bayrağına ve “Verşan Kök ODTÜ’ye rektör olamaz” pankartı açan öğrencilere güvenliğin saldırısı damga vurdu. Törene katılan veliler de saldırıya “Rektör istifa” sloganları ile tepki gösterdi. Rektör Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök protestolar sonrasında törende konuşma yapmadı. ODTÜ’de Devrim Stadyumu’nda dün gerçekleşen 20172018 mezuniyet töreninde öğrenciler Rektör Prof. Dr. Kök’ü protesto etti. Rektörlük oylamasında ilk sırada yer almamasına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ODTÜ’ye rektör atanan Kök, öğrenciler ve mezunların tepkisiyle karşılaştı. Öğrencilerin elindeki “Verşan Kök ODTÜ’ye rektör olamaz” pankartına güvenlik görevlilerinin saldırısının ardından Rektör Kök tören konuşmasını iptal etti. Törende LGBT bayrağı açan öğrencilere de güvenlik saldırdı. Törene katılan mezunlar ve davetliler saldırıya “Rektör istifa” sloganlarıyla tepki gösterdi. Tepki karşısında üniversite idaresinin geri adım atmasıyla bayrak tekrar açıldı. Öğrenciler, tepkilerini ayrıca “Rektör de kek dağıtacak mı” pankartı ile dile getirdi. Öğrencilerin mezuniyet alanına gelişlerinde taşıdıkları pankartlarda Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’ye göndermeler de yer aldı. Öğrencilerin, İnce’ye destek vererek yazdıkları “Bu böyle yarım kalmaya Öğrencilerin, İnce’ye destek pankartları da dikkat çekti. cak”, “Yeterİnce bekledik” ve “Bu pankartta Muharrem İnce kazanmış gibi davranıyoruz”, “TRT’yi dışarı alabilir miyiz” pankartları dikkat çekti.  ODTÜ mezunları son günlerde artan çocuk ölümleri ve cinsel istismara uğrayan çocukarı da unutmadı. Öğrenciler, “Su utandı Leyla’dan toprağa çekildi, Toprak haykırdı Eylül’ü insanlığınızdan çekindi”, “Çocuk susar sen susma”, “Çığlık atamayan her çocuğun çığlığı olacağız”, “Dokunulmazlık çocuklara verilsin”, “Temmuz geleli 6, Eylül gideli 15 gün oldu”, “Biz büyüyüp mezun olabilecek kadar şanslıydık. Peki ya Eylül, Leyla ve onlarcası”, “Ne söylesem boşa Leylam” pankartları ile çocuk ölümlerine dikkat çektiler.  Öğrencilerin, kötü giden ekonomiyi ve hükümete eleştirilerinin yer aldığı pankartlarda, “Yeni yeraltı kaynaklarımız patates ve soğan”, “Daha fazla rant için kanal İstanbul’uma abone olun”, “15 yıl önce evlerde Wikipedia vardı”, “Millet kıraathanelerinde işletmeye kaç kadro açılır” ifadeleri yer aldı. l ANKARA / Cumhuriyet Milli Eğitim Bakanlığı Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumları Yönetmeliği’nde değişiklik yapıldı. Buna göre, proje okulları, Bakan yerine kurulacak komisyon tarafından belirlenecek. Komisyona MEB Müsteşarı başkanlık edecek. Proje okullarında çalışan öğretmenlerin görev sürelerinin, yönetmelik değişikliğinin yapıldığı günden itibaren hesaplanması öngörüldü. Çalışma süresi 4+4 yıl olan öğretmenlerin görev süresi hesaplanırken önceki çalışmaları dikkate alınmayacak. Yani halen proje okulunda çalışan öğretmenler en az 4 yıl daha bu okullarda görev alabilecek. Bakanlığa bağlı bir okul veya kurumun proje okulu olarak belirlenebilmesi için aranan şartlar arasından, merkezi sınavlarda kendi türünde başarı ortalamasına göre il genelinde ilk beş dereceye sahip olması ve okulun açılış tarihi, yapısı veya yetiştirdiği devlet adamları itibarıyla tarihi nitelik taşıması şartları kaldırıldı. Proje okullarına öğretmen atamaları da 131 Mayıs tarihleri arasında yapılacak. ‘Okul kültürü yok edildi’ CHP Grubu Eğitim Danışmanı Ali Taştan, proje okul uygulamasının dört yıl önce başlatıldığını ve kurumlarla bütünleşmiş öğretmenlerin neredeyse tamamının başka okullara gönderildiğini hatırlatarak, yönetmelik değişikliğini şöyle yorumladı: “Okul kültürü ve iklimi yok edildi. Proje okullarının sayısı 1500’e yaklaştı. Bu okullarda yaklaşık 50 bin öğretmen çalışıyor. Proje okullarında çalışan öğretmenlerin görev sürelerinin sıfırlanması doğru değil. Geçici madde ile bunu yapmak öğretmenler arasında ayrımcılığa neden olur. Asıl mesele proje okullarının varlığı. Bakanlık neden okulları ‘Proje Okulu’na dönüştürüyor? Bu okulların öğretmen ve yöneticilerini Bakan tarafından atayabilmek için mi? Birkaç yıla kadar tüm liseler ‘Proje Okulu’ olursa ne yapacak öğretmenler? Şu an görev süresinin sıfırlanmasına sevinen öğretmenler, o zaman tayin isteyecek okul bulabilecekler mi?’’ Postkomünist otoriter kapitalizm Avrupa’da otoriter kapitalizm, Çin’in ana modelini oluşturduğu Güneydoğu Asya’daki gelişmesinden farklı bir patika izliyor. Sovyetler Birliği’nin ortadan kalkmasını izleyen yıllarda, Doğu Avrupa ülkelerinde devleti güçsüzleştirme şampiyonları olan elitler, iktidara gelince merkezi otoriter siyasal yapıların savunucusu oldular. Devlet merkezli bir ahbapçavuş kapitalizmine yol verdiler. Ülkeden ülkeye önemli farklar gösterse de, bu otoriter kapitalizmin eski Doğu Bloku ülkeleri için merkez modelini Macaristan’da Victor Orban’ın “illeberal demokrasi” olarak tanımladığı yönetim modeli oluşturuyor. 2010’da muhafazakârdemokrat FIDESZ partisinin başında yeniden iktidara gelen Orban, o zamandan beri mecliste üçte iki çoğunluğa sahip olarak ülkeyi yönetiyor. Bu çoğunluğa dayanarak, devlet yapısını adım adım değiştirip otoriter rejimi kurumlaştırıyor. Bazı gözlemcilerin “postkomünist mafya devleti” olarak tanımladıkları bu otoriter kapitalizmin yerleşmesini birkaç koldan izlemek mümkün. Birincisi, devlet kurumlarının ele geçirilmesi. Her seviyede kamu görevlileri arasında çok büyük bir temizlik yapmakla işe başlayan Orban, bunların yerine parti bağlılığı yüksek kişileri memuriyete aldı. 2012’de yaptığı anayasa değişikliğiyle, ekonominin bir özel şirket gibi yönetilmesini sağlayan değişikliklerin yanında, 1990’da kurulan anayasa mahkemesinin denetleme yetkisini büyük ölçüde kaldırdı. Aynı şeyi AB içinde Orban’ın en büyük destekçisi olduğu Polonya’da Hukuk ve Adalet Partisi hükümeti yapmaya çalışıyor. Otoriter kapitalizmin diğer alameti farikası, medyanın iktidar tarafından neredeyse bütünüyle kontrol altına alınması. Kamu telelevizyon ve radyolarında haber bültenlerinin başbakanlıktaki bir danışman grubu tarafından günlük olarak hazırlanıyor. Orban, yandaşı iş insanlarına özel medya kuruluşlarını art arda satın aldırıyor. Bugün Orban medyası, bütün yerel gazetelerin, yirmi televizyonun, on bir radyonun ve beş yüze yakın internet haber sitesinin sahibi. Reklam ambargosuna dayanamayan bağımsız gazeteler kapanıyor. Medyadaki gelişmeler bir yandan yeniden seçilmek için elzem diğer yandan “Macar kapitalizmi” kurma projesinin uzantısı. Orban’a iktidara gelmesinde yardım etmiş kişiler kamu ihalelerini ve özellikle AB fonlarını paylaşıyor. Orban’ın köylüsü ve çocukluk arkadaşı Meszaros 2010’a kadar sıhhi tesisatçılık yaparken, şimdi enerji, turizm, medya, inşaat alanlarında çalışan iki yüze yakın şirketin sahibi. Orban’ın gizli kasası olduğu iddia ediliyor. Bu otoriter kapitalizmin seçimle iktidarda kalmak zorunda olması, seçim sisteminin de iktidar partisinin her zaman kazanacağı biçimde düzenlenmesini gerektiriyor. Solun oylarını bölecek biçimde seçim bölgelerinin çizilmesi, tek turlu “birinci gelen kazanır” sisteminin benimsemesi ve birinci gelen partiye otomatik olarak meclis çoğunluğu sağlayan bir hesaplama sistemi... Bu otoriter kapitalizmin ana temalarından biri, özellikle AB üyesi olan ülkelerde, ulusal egemenliğin yeniden tesisi. Milli çıkarları koruyacak bir kapitalistler grubunun devlet güdümünde oluşmasını savunuyorlar. Aynı zamanda küreselleşsmenin ıskartaya çıkardığı emekçi kesimlerini, küçükorta işletme sahiplerini, emeklileri cezbediyor bu korumacı politika. Neoliberal küreselleşmenin yıkıntılarına karşı tepkiyi, öfkeyi, endişeleri kanalize ediyor. Orban, seçmenlerine, uluslararası güçlerin, kozmopolit elitlerin saldırılarından kendilerini koruyacağını vaat ediyor. Bu yakın dış tehdidi simgeleyen iki örnekten biri Soros, diğeri göçmenler. Tehlike altında olan etnik ve dini kimlik temasını denetiminde tuttuğu bütün medyada günbegün işleyerek, sadece yerli ve milli kimlik savunması yapmıyor. Avrupa’nın Hıristiyan kimliğinin savunmasının da önderliğine soyunuyor. Geçen günlerde Avrupa genelinde kurulmuş bir göçmen karşıtı parti ile 2019 Avrupa Parlamentosu seçimlerine girme fikrini ortaya atarken, liberal ve kozmopolit sağa karşı otantik bir Hıristiyandemokrat Avrupa sağ partisi kurmayı öneriyordu. Oluşmaya başladığını iddia ettiği BerlinViyanaRoma göçmen karşıtı “eksene” (ister istemez Mihver İttifakı akla geliyor), otoriter kapitalizmin yerleştiği veya yükseldiği Doğu Avrupa ülkelerini katma fikrini ilave ediyordu. Avrupa’nın çeperinde serpilip gelişen, merkezinde de cazibesi artan otoriter kapitalizm modeli, liberal politikalar ve kurumların iflasından besleniyor. Neoliberal dogmanın dayattığı toplumu piyasalaştırma politikalarına tepkiyi ve büyük bir örgütlü yağma içinde ortaya çıkan postkomünist zenginlere karşı öfkeyi, emekçi orta sınıfların otoriter ama yerli (bizden) bir iradenin “güvenli ellerine” kendilerini teslim etmeye rıza göstermesi için yönlendiriyor. Kapitalizmle demokrasi, liberal ideologların iddia ettiği gibi, ikiz kardeş değiller. Ders süresi kısaldı Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliği’nde değişiklik yapıldı. Yeni yönetmeliğe göre engelli bireyler için 45 dakika olan bir ders süresi, 40 dakika olarak değiştirildi. Kontenjanı 100’den fazla merkezlerde zorunlu olan müdür yardımcılığı, isteğe bağlı hale getirildi. Ayrıca, eğitim alan engelli birey sayısının 600 ve üzerinde olması durumunda, sosyal hizmet uzmanı ya da sosyal çalışmacı “zorunlu personel’’olarak görevlendirilecek. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle