18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Prof. Erdoğan Aksel hayata veda etti Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Dekorları ve Kostümü Bölüm Kurucusu ve Dekoratif Sanatlar Bölüm Başkanlarından Emekli Öğretim Üyesi Pazartesi günü saat 11.00’de MSGSÜ Fındıklı Yerleşkesi Osman Hamdi Bey Salonu’nda düzenlenecek törenin ve Maltepe Camii’nde kılınacak öğle namazının ardından Prof. Erdoğan Aksel vefat etti. Cenazesi 9 Temmuz 2018 Maltepe Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Erdoğan Aksel 14 EDİTÖR: eMRAH KOLUKISA TASARIM: İLKNUR FİLİZ [email protected] Cumartesi 7 Temmuz 2018 ‘Mutlu ve özgür olsun Türkiye’ 25. Caz Festivali’nin konuğu olarak İstanbul’a gelen Benjamin Clementine hafızalardan uzun süre çıkmayacak bir konsere imza attı Konserin ortalarında bir yerde ayağa kalkıp sahnin ortasına geliyor ve geride yükselen binayı işa ret ederek soruyor: “Nedir o bi na? ICC yazıyor, kongre merke zi mi? Nedir orası? Edrogın orda mı? Ne yapılıyor orada, siz bi liyor musunuz?” Gösterdiği ye re doğru dönüyo ruz ve tek gördü ğümüz göğe doğ ru yükselen Har biye Orduevi olu EMRAH KOLUKISA yor. Kimileri bir şeyler söylüyor (Otel diyen var, Kongre Merkezi diyen, Orduevi diyen) ama bir türlü rahatlata mıyor kimse sahnedeki adamı. Ancak konser sonunda ayağa kalkınca anlayacağız Benjamin Clementine’ın neyi işaret ettiği ni. Tüm konser boyunca, biz iz leyicilerin açısına girmese de onun gördüğü binanın hemen Muhsin Ertuğrul’un bitişiğinde ki Harbiye Kongre Merkezi ola rak da bilinen İstanbul Kongre Merkezi olduğunu ve “Edrogın” diye telaffuz ettiğinin de muh temelen Erdoğan olduğunu an ladığımızda artık çıkış kapısına doğru merdivenleri tırmanıyo ruz belki ama 80 dakika boyun ca izlediğimiz şeyin bir konser den çok daha fazlası olduğuna dair inancımız ilk dakikalardan beri yerinde çok şükür. Ayin gibi final Clementine’ın büyüleyici müziğine ve zorluklarla dolu hayatına dair çok şey söylendi yazıldı, o yüzden işin o kısmına hiç girmeyeceğim. Daha çok ilk albümünden parçalar söylediği 11 şarkılık konseri boyunca doğrudan izleyiciyle iletişim kurmaya pek yanaşmamış olsa da (bir iki kısık sesli teşekkürü saymıyorum) yukarıdaki epizot gibi ilginç çıkışlarla aslında karşısındaki 4000 civarında insanla ne kadar yakın olduğunu gösteren birçok an yaşandı önceki gece Açıkhava’da. Bir ara örneğin, “Ne çok dolaşıyorsunuz, otursanıza yerinize” dedi, ayakta oradan oraya gidenlere. Ama en büyük sürp Konserde neler söyledi? 1 “Cornerstone” 2 “Phantom of Aleppoville” 3. “One Awkward Fish” 4. “Condolence” 5. “Winston Churchill’s Boy” 6. “London” 7. “Nemesis” 8. “People And I” 9. “Adios” 10. “Ave Dreamer” 11. “I Won’t Complain” Bis “Jupiter” rizini konserin finalindeki yarı doğaçlama performasına saklamıştı. Bis için sahneye geldiğinde ikinci albümü “I’ll Tell A Fly”dan “Jupiter”i çalmaya başladı ve parçanın bir yerinde “Wishing Americana a happy / Wishing Americana free” sözlerini “Wishing Turkey a happy / Wishing Turkey free” (Mutlu olsun Türkiye / Özgür olsun Türkiye) diye değiştirerek devam etti ve aldığı reaksiyondan da mutlu olmuş olacak ki, bu sözleri bir mantra gibi dakikalarca tekrar ederek ve seyirci yi de tekrar etmeye teşvik ederek müthiş bir final yaptı. Öyle ki, bir yerden sonra binlerce kişinin ayağa kalkıp İngilizce de olsa “Mutlu ve özgür olsun Türkiye” dileklerini bağıra bağıra ilan ettiği bu bölüm adeta bir şaman ayinine dönüştü, ruhlar mest, kafalar esrik oldu. Doğrudur, bu memlekette mutlu ve özgür olmak o kadar da kolay bir şey değil belki ama önceki gece o son 10 dakikayı yaşayıp da mutlu ve özgür olmadığını iddia edecek birileri var mıdır acaba? Çankaya’da Açıkhava Sineması Çankaya Belediyesi, geleneksel Açık Hava Sinema Etkinlikleri 11 Temmuz 4 Ağustos tarihleri arası ilçenin 17 farklı noktasında Çankayalıları açık hava sinema keyfi yaşamaya davet ediyor. Son dönemin iki komedi filmi “Olanlar Oldu” ve “Aile Arasında” ile nostaljik açık hava si nema keyfi yaşayacak vatandaşlara Çankaya Belediyesi tarafından mısır da ikram edilecek. Belirlenen noktalarda 1121 Temmuz tarihleri arası “Aile Arasında” filmi, 25 Temmuz4 Ağustos tarihleri arası ise aynı noktalarda “Olanlar Oldu” filmleri gösterilecek. Müge Selçuk’tan Ayvalık’ta sergi 2005 yılında ku rulan Karagöz Sanat Evi son birkaç yıl Ayvalık merkezdeki yerinde çalışmalarını sürdürdükten sonra tekrar eski mekânına döndü. Karagöz ilk sergisini, sanatçıakademisyen Müge Selçuk’un üretimleri ile açıyor. Müge Selçuk, “Zaman... Geri Dön...” başlıklı sergisinde esin kaynağı olarak doğayı yüzeyde resme dönüştürdü. Karışık teknik uygulamaları ile oluşturulan dışavurumcu resimler, yitip giden doğaya şahitlik ediyor. Çalışmalarını Eskişehir’de sürdürmekte olan Selçuk pek çok disiplinde yapıtlar üretmekte. Siyah Güzeldir 15. İstanbul Bienali’ne özel olarak üretilen en nadide işlerin başında Pera Müzesi’ndeki Fred Wilson’ın Siyah Güzeldir enstalasyonu geliyordu. Wilson o çocukluk şarkılarımıza dahi sızan Araplaştırdığımız Afrikalılardan bahsediyordu. Yağmur yağar seller akarken camdan bakan Arap kızının aslında Afrika kökenli olduğunu, Osmanlı’dan bugüne onlara zenci demeyip siyahiden de geçtik Arap deyişimizin altındaki yüzleşememeyi deşifre ediyordu. Osmanlı gravürleri ve bazı oryantalist tablolalardaki siyahi figürlerin, Araplaştırdıklarımızın yüzünü yuvarlak içine alarak görünür kılıyor diğerlerinin üstünü örtüyordu. Ya da minyatür geleneğinde ürettirdiği resimlere 2017 sürüm yeni siyahi figürler armağan ediyordu. Wilson’ın Siyahi olduğu için resim tarihinde ‘özne’ olamayan figürlere çektiği dikkat, bugünlerde bakmaya doyamadığımız Beyoncé ve Jay Z’nin Her Şey Aşktır şarkısına Louvre’de çektikleri klibi anımsatıyor. Sadece Wilson’ın değil çağdaş sanat dünyasından Eleanor Antin, Kara Walker’in hatta William Kentridge’in, Batı tarihine ve onun görme/ gösterme biçimlerine meydan okudukları, ‘yazılmayan’a yaptıkları çeşitli vurguları ve türlü türlü hesaplaşmalarını da... Bu hesaplaşmanın kültürün tam da kalbinde, bir başka süper güç olan müzik dünyasından gelmesi üzerine düşünelim. Bu tanık olduğumuz, Batı tarih yazımına karşı, dışlanmışlar, köleleştirilip sessiz bırakılmışlar adına yapılan dev bir gövde gösterisi mi? Büyük bir rövanş mı Güzel ve Sanatçı Siyahi’nin Beyaz Batılı’dan aldığı? Beyoncé ve Jay Z’nin aşklarını tazelediklerini duyurdukları, Louvre Müzesi’nde Mona Lisa’nın önünde çektikleri klipte Beyoncé de Mona Lisa da bize bakıyor. Beyoncé, Mona Lisa’laşıyor. Bu bir öneri. KONUK YAZAR Ayşegül Sönmez Bu bir değiş tokuş. Klip boyunca sadece Mona Lisa değil Batı sanat tarihinin önemli beyaz duraklarını Milo Venüsü, Nike heykeli gibi izliyoruz. Ya da Jacques–Louis David’in 1784 Horas Kardeşlerin Yemini tablosu gibi Batı tarih yazımına azami destek veren politik resimlerini de görüyoruz. Öte yandan Marie Benoist’in 1800 tarihli Bir Zencinin Portresi’ni de... Şu anda Louvre Müzesi’nde bu klipteki 17 sanat eserine özel bir tur satıldığını da ekleyerek devam edelim düşünmeye. Geçtiğimiz Documenta’nın da sorunsallaştırdığı dışlanmış, sessiz bırakılmışa özneliğini, tarihini geri verme çabası yeni bir yeniden okumaya, doğmaya, Rönesans’a mı işaret ediyor? Bu bir kültürel siyahi devrim, siyah bir Rönesans mı? Popüler kültürün orta yerinde cereyan eden, Beyoncé ve Jay Z’den gelen bu büyük kolonyalist eleştiriyi, Rönesans gibi buralılar olarak geçmek zorunda geçemediğimiz için mustarip, yine Batılı kavramlarla açıklamayı bir kenara bırakmalı. Bu kültür değiş tokuşu talebini, hesaplaşmasını, alışverişini başka terimlerle anmalıyız. Bu en Batı’da gerçekleşen etkileyici rövanşın, hesaplaşmanın, yüzleşmenin buralara da birazcık olsun sirayet etmesini milliyetçiliğin bu kadar yükseldiği bir iklimde deli gibi dilemeliyiz. Kesinlikle bu durumda herkesin hem aşkın hem de Louvre’un kazandığını da eklemeliyiz. Bir sonraki adımda müzelerin popüler müzikle yaptığı bu avangard kılıklı sözleşmenin etkilerini, siyahi modernizmin ne kadar neo ve liberal olabileceğini tartışmaya açmalıyız. Ahmet Kaya “Başkaldırıyorum” (Gam Production) Ahmet Kaya’nın ilk kez plak olarak basılan altıncı albümü “Başkaldırıyorum”, 1988 yılında kaset olarak Barış Müzik tarafından piyasaya sürülürken, gazete ve dergilere verilen ilanlarda şöyle bir metin vardı: “Dağların dorukları dumanlı olur, sana fırtınalar yakışır Ahmet. Başkaldıran ezgilerinle, savaşan yüreğinle kabulümüzsün, onurumuzsun.” Şarkılarda doğrudan ideolojik cümleler olmasa da, neden demek istediğini ve gönlünden geçenleri güçlü bir biçimde ortaya koymayı ustaca yapabiliyordu Kaya. Şarkılarındaki tılsım da tam olarak buydu; Kaya bu delikanlı üslubu ile seviliyor, dinleniyordu. Bu albüm birilerini o kadar kışkırtmıştı ki, Kaya soluğu apar topar çağrıldığı mahkemelerde almış, hakkında tezkere çıkarılmıştı. “Devlete mi başkaldırıyorsun?” diye soran gazetecilere, “Başkaldırmayayım da kıç mı kaldırayım” demişti. Kaya kelimenin tam manasıyla yıldızdı, profesyoneldi. Hem de devrimci hüviyetli. Ne kasette, ne 1994 yılında basılan CD’de ne de plakta (pek çok albümdeki gibi) çalan müzisyenler hakkında tek satır bilgi bulunmuyor. Osman İşmen ile süren birliktelikte müzisyen kadrosu korunmuş hep aynı isimlerle devam edilmişti. Yani burada da (“An Gelir” ve “Yorgun Demokrat” gibi) aynı kadro mevcuttu. Ahmet Kaya “Yorgun Demokrat” (Gam Production) Cuk oturan bir tarifti Yorgun Demokrat; daha iyi bir dünya için verilen mücadeleden, darbe sonrası yılgınlık, hayal kırıklığı ve travmayla çıkan insanların ruh halini betimliyordu. Liberal düşüncelerin coştuğu günlerde, yeniden kitaba ve sanata sarılanlar artmış, ufak da olsa demokrasi mücadelesinde bir cesaret filizlenmişti. Ancak eskisine göre çok farklı sorunlar vardı. Bu kavşakta, bir kesimin dünyasına çıplak elle dokunmayı başararak yükselmişti Ahmet Kaya. Dönemindeki toplumsal boşlukları sanatsal açıdan en iyi dolduran temayüldü sol arabesk kültür. Sadece sosyolojik açıdan değil, müzikal açıdan da zengin bir albümdü “Yorgun Demokrat”. Ahmet Kaya’nın aranjör Osman İşmen ile “An Gelir” albümüyle başlayan işbirliği, burada katlanarak devam ediyordu. Davulda Cezmi Başeğmez, basta İsmail Soyberk, gitarda Erdem Sökmen, neyde Ercan Irmak, bağlamada Çetin Akdeniz, Zafer Dalgıç, Güray Hafiftaş, İsmail Berker, darbukada Murat Aslan, kemanda İlyas Tetik, vurmalılarda Erdinç Şenyaylar, Mehmet Akatay, meyde Deniz Salman ve yaylılarda İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın yer aldığı “Yorgun Demokrat” albümü 1987 yılında plak ve kaset, 2008’de de CD olarak basılmıştı. Şimdi yeniden plak olarak karşınızda... C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle