24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 16 Haziran 2018 Aydınlanma çınarlarını Hacıbektaş’ta anıyoruz Turhan Selçuk İlhan Selçuk Aydınlanmanın iki çınarı, gazetemiz eski İmtiyaz sahibi, Başyazarımız İlhan Selçuk ve gazetemiz çizeri Turhan Selçuk kardeşleri, ölümlerinin 8. yılında bugün Hacıbektaş’ta anıyoruz. Çilehane Tepesi’ndeki anmanın ardından, gazetemiz İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, yazarlarımız Şükran Soner ve Ahmet Tan, “İlhan ve Turhan Selçuk” konulu panelde Selçuk kardeşleri anlatacaklar. Cumhuriyet Okurları, Selçuk ailesi ve gazetemiz çalışanları Nevşehir’in Hacıbek taş ilçesinde İlhan ve Turhan Selçuk kardeşleri anmak için bugün bir araya geliyor. Hacıbektaş’ta bugün gerçekleştirilecek anma programı şöyle: l Saat 11.30: Çilehane Tepesi’nde saygı geçişi ve anma töreni. l Saat 14.00: Kültür Merkezi’nde Orhan Erinç, Şükran Soner ve Ahmet Tan’ın konuşmacı olarak katılacağı “İlhan ve Turhan Selçuk” konulu panel gerçekleştirilecek. Erinç, Soner ve Tan ‘Selçuk kardeşleri’ anlatacak. l Haber Merkezi ‘Korkmayın, direnin’ ALİCAN ULUDAĞ 15Temmuz darbe girişiminin ardından 110 bin 778 kişi kamu görevinden ihraç edildi. İhraçlara karşı sokağa çıkarak direnenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmedi. Yüksel Caddesi’nde Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın başlattığı ve daha sonra Acun Karadağ ve Veli Saçılık’ın devraldığı eylem ön plana çıktı. Yine çeşitli illerde az sayıda kişi ihraç edildiği işyerlerinin önünde eyleme başladı. Bunlardan biri de Ankara Defterdarlığı Muhasebe Müdürlüğü’nde görevliyken 22 Kasım 2016’da ihraç edilen Zeynep Yerli’ydi. Mart 2017’de Ulus’taki işyerinin önünde iş arkadaşı Cemal Yıldırım ile birlikte “İşimi geri istiyorum” diye eyleme başlayan Yerli, sonunda hedefine ulaştı. 6 Haziran tarihli OHAL Komisyonu kararında, “başvurucunun terör örgütleriyle irtibatını gösteren herhangi bir bilgi belge elde edilemediği ve bu nedenle kamu görevine iadesinin yerinde görüldüğü” bildirildi. Yerli ile eylem yaptığı Ulus’taki eski Defterdarlık Müdürlüğü önünde yaşadıklarını konuştuk: n İhraç kararını nasıl öğrendiniz? 22 Kasım 2016 günü 16 yıldır çalıştığım Ankara Defterdarlığı Muhasebe Müdürlüğü’ne her zaman olduğu gibi geldim. O gün yanımda olan bir arkadaşıma telefon geldi. Yukarı çıktı. Tekrar yanıma geldi ‘Abla metanetli ol’ dedi. ‘Ne oldu?’ dedim. Yeni bir KHK çıkmış dedi. Ben tabii üstüme alınmıyorum hiç. Önce “Cemal Yıldırım” dedi. Çok iyi arkadaşımdır. “Cemal ne yapmış” diye sordum. “Abla sen de varsın” deyince “Hadi ordan ne diyorsun” dedim. Ben değilimdir, mümkün değildir diye kabullenmek istemedim. Sisteme bakınca onun şokuyla kapının önüne çıktım. Bir sigara içtim. Sonrasını hatırlamıyorum, bayılmışım. Ben evinden işine, işinden evine giden, süslenen, çocuklarıyla gezen tozan biriydim. Aktif politik bir yapım yoktu. Amirlerim dahil bütün daire “mümkün değil” dedi. O günü hastanede geçirdim. Eve geldiğimde herkes şaşkınlık içindeydi. n Çocuklarınız bu durumdan nasıl etkilendi? 17 ve 14 yaşlarında iki kızım var. Ben iki günümü hatırlamıyorum. İğne yapılmıştı. Çocuklarım içe kapandı, tırnak yemeye başladı. Küçük kızım kronik ürtiker oldu, ellerinde kaşıntı / yaralar çıktı. Büyük kızımın tırnakları yok denecek kadar kayboldu. “Benim annemin suçu ne? Benim annem FETÖ’cü olamaz. Benim annem Atatürkçü’dür” dediler hep. Ben bu şekilde 34 gün sinir krizi geçirmişim. Doktor, “böyle bilinci kapalı kalabilir, beyin kanaması geçirebilir, ölebilir” demiş. Tansiyonum 3’e düşüyor, bir anda 16’ya çıkıyor. Sinir krizlerinde polis eşliğinde bağlı şekilde hastaneye götürülmeyi hiçbir eş görmek istemez. KHK ile ihraç edilen Zeynep Yerli, bir yıl boyunca Ankara Defterdarlığı önünde eylem yaptı, sonunda görevine iade edildi. Yerli, ‘Korkuya yenilirseniz, iktidarın kuklası olursunuz’ diyor NECATİ SAVAŞ ‘Bu EUveRyhElaTenKmıEmcNIı Zeynep Zeynep ZEYNEP n Bu süreçte para kazanmak için başka işlerde çalıştınız mı? Bu süreçte de hep sıkılıyorsun, bunalıyorsun. Kimseden para istemiyorsun. Ankara Belediyesi’ne bağlı BELMEK’in kursları vardı. Arkadaşlarım, “Yemek becerilerin var, biraz daha toparlanmana yardımcı olur” dediler. Belediye’ye gittim. TC’mi yazınca sakıncalı yazıyordu. Belediyedeki yemek kursuna dahi giremedik. Bir tokat da ordan geldi. Süleyman Soylu ihraç olanlar “ağaç kabuğu yesin” diyor. Sakıncalı kelimesi beni kamçılayan bir olay oldu. Ağrıma gitti, dokundu. Bunun üzerine kendi el becerilerimle yaptığım kapı süslerini satmaya başladım. Ev hanımı Zeynep bir tarafa gitti. Eylemci bir Zeynep, arkasından üretken bir Zeynep oluşmaya başladı. hepimizin zaferi’ n Peki, somut olarak neden ihraç edildiniz, size bir gerekçe bildirildi mi? Hayır. Kurum amirlerim, “Bizim bilgimiz yok, çocuklarımın üzerine yemin ederim” dediler. 2013 yılında 4+4+4 düzenlemesi çıktığı zaman ben sosyal medyada Penguen ve Cumhuriyet gazetesi haberini beğenip paylaştım. Maliye Bakanlığı’nda ben dahil 7 kişi olarak BİMER’e şikâyet edilmişiz. CHP propagandası yaptığımız iddia edilmiş. Böyle bir soruşturma geçirdik. İşyerinden herhangi bir ceza verilmedi. Ancak Erdoğan’a hakaret ettiğimiz iddiasıyla 7 bin 500 adli para cezası aldım, bu da ertelendi. Bunun dışında bir neden bulamadım. Ben korktum Cemal... n Eylem yapmaya nasıl karar verdiniz? 5 ay evden çıkamadım. Her gün bayılıyordum. Psikolojik tedavi görmeye başladım. İlaç kullandım. Bir gün şubat ayında Yüksel Caddesi’nde Nuriye Gülmen’in başlattığı eyleme gittim. Orada Acun Karadağ, Semih Özakça, Veli Saçılık vardı. Akşam onların basın açıklamasını, ürkek, korkak bir şekilde uzaktan izledim. Ben, hep bunlar neden başıma geldi diye düşünürken onlar açıklamasında “bizler” vurgusu yapması beni sarstı, kendime getirdi. Daha sonra Cemal, işyeri önü eylemi düşündüğünü söyledi. Ben de gelirim dedim. Pazartesi oldu, gidemedim, korktum. Cemal’i arayıp, “Cemal ben gelemedim, korktum” dedim. O dönem korktuğum dan utandığım bir dönemdi. İçimde kocaman bir öfke vardı. Yargı yolu kapanmıştı. Cemal’in eyleminin 7. haftasında ben de dahil oldum. n İlk anda ne hissettiniz, ailenizin tepkisi ne oldu? Ben ilk eyleme çıktığımda bacaklarım titreyerek, nefes alamayarak yüzümde büyük bir korku ile çıktım. Çocuklarım istemedi. İleride onlar elbetteki soracaklar, bu kadar haksızlığa, hukuksuzluğa karşı anne sen ne yaptın diye? O zaman benim onlara verebileceğim bir yanıtım olmalı. Çocuklarım ikna oldu. Ailem de iş arkadaşlarım da yanıma gelerek destek verdi. Bu eylem bana haksızlığa karşı nasıl direnileceğini öğretti. Ürkek ve korkak Zeynep yok şimdi. Zangır zangır titredim n Gözaltına alındınız mı eylem süresince? Afrin harekâtı yapıldı. Ankara Valiliği eylemlere yasak getirmeye başladı. İlk gözaltımda korktum. Zangır zangır titriyorsun. 20 kez alındım, bir yerden sonra alışıyorsun, saymayı bırakıyorsun. Gözaltına alınıyorsun, idari para cezası kesiyorlar. İdari para cezalarının tahsil edildiği yerde çalıştım. Yere tükürene de ‘fuhuş yapana da’ işini geri isteyene de aynı cezayı kesiyorlar. n Göreve iade kararını nasıl öğrendiniz? 6 Haziran’da sabah kapı çaldı, kızım açtı. “Postacı seni çağırıyor” dedi. Postacımız değişmiş. Sarı büyük zarf aldım. Olumsuz bir şeylere o kadar şartlanmı şım ki hiçbir şey anlamadım. Üç avukatıma fotoğrafını çekip attım. Aradı, “Abla sen işe iade edilmişsin” dedi. “Hadi canım sen de” dedim. Eylem yapanların görevine dönmeyeceği algısını oluşturdular. Oysa herkes eylem yapsaydı bir değil binlerce kişi göreve iade edilecekti. Korkumuz cebimizde n Göreve iadenizle ilgili ne hissediyorsunuz? Bu, eylem yapan tüm direnişçilerin zaferidir. Dediler sen yolu açtın, arkadan biz geleceğiz. Onlar daha coşkuluydu. Benim içim buruktu, arkadaşlarım da iade edilmediği için. Semih Özakça ilk arayanlardandı. “Abla bu hepimizin zaferi” dedi. Nasıl oldu bilemiyorum ama direne direne olduğunu gördüm. n Diğer ihraç edilenlere nasıl bir çağrıda bulunmak istersiniz? Korkmasınlar. Pasif bir siyasi kimliği olan Zeynep Yerli, iktidarın üstüme yıktığı suçu, üstüme oturtamadım. Hazmedemedim. Haklılığıma inandığım için sokağa çıktım. Korkularına yenik düşerlerse iktidarın bir parçası olurlar, kabullenmiş olurlar. Hepimiz korkuyoruz. Ama korkumuzu cebimize koyup eyleme çıkıyoruz. Çarşaf çarşaf KHK listelerine isimlerimiz yazılarak ihraç edilirken, niçin OHAL Komisyonu kararı ile iade ediliyoruz. İade kararını neden Resmi Gazete’de yayımlamıyorlar. İadeyi itibarımızı neden vermiyorlar? Ben iade edildim ama bir buçuk yıllık haklarım ne olacak? l ANKARA Eğitim Sen’in sandık görevi engellendi 24 Haziran seçimleri için görev almak isteyen Ankara Eğitim Sen 1 No’lu Şube Başkanı Sultan Saygılı’nın sandık başkanı olması engellendi. Saygılı’nın ismi, okul tarafından Mamak İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bildirilmesine rağmen listelerde yer almadı. Sandık başkanlığı görevini iade edecek öğretmenden devralmak isteyen Saygılı, ‘geç kalmak’la gerekçelendirildi. Saygılı, duruma tepki göstererek yaşadığı engeli Cumhuriyet’e aktardı. Mazereti olanların görevini başkalarına iade edebildiğini belirten Saygılı, “Araştırmalarımız neticesinde; okul ismimi göndermesine rağmen seçim kurulu listesinde yer almamış. Ben özellikle görevlendirilmemişim. ‘Basına haber vereceğim’ demem üzerine YSK’deki kişiler, yeniden dilekçe talep ettiler ve görevlendirme verdiler. İsim listelerinde bize yönelik engelleme var. Bize bir sınırlanma konulmuş” dedi. l ŞEYMA PAŞAYİĞİT / ANKARA AKP standı 3 genci yaktı! Stant görevlilerini tehdit ettikleri iddiasıyla tutuklanan gençler, ‘Sadece ne kadar buradasınız diye sorduk’ dedi İstanbul Yenibosna’da geçen pazar günü Muratcan Gözmen (24), Burak Baran Katar (28) ve Taylan Şimşek (32) adlı gençler, Zafer Mahallesi’nde AKP standı açan görevlileri tehdit ettiği iddiasıyla gözaltına alındı ve tutuklandı. Gençler çıkarıldıkları mahkemede görevlilere sadece “Daha ne kadar buradasınız?” dediklerini öne sürdü. İddiaya göre olay, 10 Haziran Pazar günü saat 16.00 sıralarında Yenibosna Zafer Mahallesi Halit Ziya Uşaklıgil Caddesi üzerinde kurulan AKP standında yaşandı. Stant görevlileri, gençlerin kendilerini “Bura sı bizim, burada stant açıp siyasi çalışma yapamazsınız. Fotoğraflarınızı çektik, araç plakalarınızı aldık. Göreceksiniz iki üç gün içerisinde araçlarınız nasıl yanacak, sizi bitireceğiz” diyerek tehdit ettiğini öne sürdü. Görevlilerin şikâyetçi olması üzerine gençler karakola çağrıldı. AKP standındaki görevlilere sadece “Ne kadar daha burdasınız” diye sorduklarını anlatan gençler, kamera kayıtlarının incelenmesini talep etti. Nöbetçi sulh ceza hâkimliğine tutuklama talebiyle gönderilen gençler, “tehdit ve terör örgütüne üye olma” suçlamalarından tutuklanarak, Metris Cezaevi’ne gönderildi. Gençlerin hâkimlik ifadele rinde de suçlamaları kabul etmediği belirtildi. Gençlerin avukatı Deniz Katar ise “AKP Şirinevler ilçe başkanı ve ilçe Emniyet müdürü karakola gelinceye kadar her şey normaldi. İlçe başkanı geldikten sonra şikâyetçi taraf 5 kez ifade değiştirdi. Polisin kurguladığı bir ifade ortaya çıktı. Standın yanında polisler de duruyordu. Polislerin bulunduğu bir yerde ‘Biz DHKPC’deniz, devrimci gençleriz’ şeklinde beyanda bulunmaları hayatın olağan akışına aykırıdır” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ haber 9 Kibrin otokrat hali Almanya’da yayımlanan Spiegel dergisinin kapağında dört liderin fotoğraflarının altında yer alan başlıklar, Tayyip Erdoğan’a kasıtlı olarak yanlış tercüme edilerek aktarılmış olmalı ki, “Dünyayı şekillendiren liderler” arasında kendine de yer verilmesine “Elhamdülillah, bu milletin evladı olarak bu hizmeti son nefesimize kadar devam ettireceğiz” dedi. Spiegel’in kapağında “Ben Halkım. Otokratlar Çağı” yazdığını bilseydi, böyle konuşur muydu? İnsan, konuşmazdı diyemiyor. ABD, Çin ve Rusya gibi dünyanın üç dev ülkesinin liderinin yanında dördüncü as olmanın Erdoğan’ın gururunu okşayacağını, otokrat olarak da olsa, böyle bir dörtlüye dahil edilmekten hoşlanacağını düşünmek mümkün. Zaten “son nefesine kadar” bu işi sürdürmeye niyeti olduğunu ifade ederek, otokrat zihniyetin önemli özelliklerinden birini bu vesileyle ele vermiyor mu? Trump ölene kadar başkan olma konusunda pek ümitvar olamasa da Çin’in başkanı Şi Cinping iktidarda kalma sınırını kaldırdı. Ölene kadar Çin Komünist Partisi ve Çin devlet başkanı görevini işgal edebilecek. Putin de Medvedev’le dönüşümlü sürekli başkanlığı on sekiz yıldır sürdürüyor. Dil beynin aynasıdır, Erdoğan’ın da gönlünden geçen böyle bir şey olsa gerek. Tayyip Erdoğan kendisinin otokrat ilan edilmesinden, bu kelimenin anlamını bilse, gene de hoşlanabileceğini düşündüren bir etmen, kuvvetler birliğini, bütün güç ve yetkiyi bir elde toplamayı etkili yönetim olarak tanımlayıp savunmasıdır. Ama bundan daha önemlisi sanırım sergilediği kibirdir. Kibir esas olarak bir tavırdır. Kişinin diğerleri karşısında sergilediği daha çok savunma amaçlı psişik bir tavrın adıdır. En iyi savunmanın saldırı olduğu mantığı içinde tezahür eder. Profesör Sophie de MizollaMellor, “Kibirliler” başlıklı Fransa’da yayımlanan kitabında, kibri, bir kişi veya grubun, diğerleri aleyhine kullanacağı bir hakka sahip olduğuna inanması, bunu doğal görmesi ve bunu yaratmaya çalışması olarak tanımlıyor. Kibirli tavrı, genellikle, şanlı olan veya öyle olduğu sanılan bir kişi ile kurulan aidiyet ilişkisi içinde ele alıyor. Çoğu zaman bunun çocukluktan kalan bir kahraman imajı olduğunu belirtiyor. Kibir, gurur demek değildir. Gururlu kimse, kendisini kendisinin sevdiği kadar kimsenin sevemeyeceğine inandığı için, diğerleriyle ilişki kurmaktan imtina eder. Kibirli kişilik ise sürekli karşısındakine gücünü göstermek ihtiyacındadır. Bu nedenle otokrat olarak anılmaktan hoşlanmak için gururlu değil, kibirli olmak gerekir. Aşırı gururlu bir kişi içine kapanma eğiliminde iken, aşırı kibirli kişi ise tam tersine etrafına saldırı halindedir. De MizollaMellor da kitabında, eğer hukuk keyfiliğe imkân veriyorsa, yani yürürlükteki yasa ve kuralları reddetme, çiğneme olanağı varsa, kibirli tavrın insanı suç işlemeye götürdüğüne işaret ediyor. Diğer taraftan, kibirli kişiliğin ıstırabı, ötekine atfettiği gücün kendinde olmadığına inanmasıdır. Bu nedenle bunu ne kadar çok hissederse nefreti ve gaddarlığı da bir o kadar artar. Ötekini hor görme dozu sürekli artar. Bunun devamı ötekini yok etme arzusunun bastırılamaz hale gelmesidir. Ve elinde güç ve imkân varsa, kibirli kişilik bunu arzu seviyesinde tutamaz, eyleme de dönüştürür. Çünkü kibir kişide sürekli el arttırmak ihtiyacı yaratır. Ötekini hor görmenin sınırlarını zorlamaya sürükler. Bunu kibir tutulması olarak tanımlayabiliriz. Spiegel kapağında yer alan dört siyasal kişi, içinde yer aldıkları ülkelerin tarihi, siyasal ortamı, kurumları çerçevesinde farklı otokrat türleri sergiliyorlar. Şi Cinping’in kadim Çin İmparatorluğu’ndan beslenen, tek parti diktatörlüğüne dayalı otokratlığı ile Trump’ın otokrat tavır ve eğilimlerini aynı sepete koymak pek kolay değil. Gene de böyle bir dörtlü içinde otokrat payesiyle de olsa yer aldığı için Allah’a şükreden bir zihniyeti tanımlamak için, belki Spiegel’in kapağında yer alan başlıklara bir alt başlık ilave etmek doğru olur: Kibir Tutulması. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle