28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR 14 Hoşap Kalesi kazıları yeniden başlayacak Van’ın Gürpınar ilçesine 40 kilometre uzaklıkta Güzelsu Mahallesi’nde, 1643 yılında Mahmudi Süleyman tarafından yaptırılan Hoşap Kalesi’nde 11 yıldır sürdürülen kazılarda bugüne kadar yüzlerce çeşitli bulgu gün yüzüne çıkarıldı. Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Top, ziyarete kapalı Hoşap Kalesi’nde yakında yeniden arkeolojik kazılara başlayacaklarını söyledi. EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: İLKNUR FİLİZ kultur@cumhuriyet.com.tr Cumartesi 16 Haziran 2018 Marvel Evreni’nde tarihe geçti ‘Captain Marvel’a müzik Toprak’tan Soygun sırası kadınlarda... Besteci Pınar Toprak, 2019’da viz ziklerini bestelemişti. Toprak, Instagram yona girecek olan hesabından yaptığı “Captain Marvel” fil açıklamada, “Sonun minin müzikleri için da bunu duyuracağım Marvel ile anlaştığını için çok heyecanlıyım. duyurdu. Kadın sena ‘Captain Marvel’ın mü ristlerin yazdığı ilk ka ziklerini yapacağım. dın süper kahraman filmi olma özelliği ta Pınar Toprak Marvel Evreni’nin bir parçası olmak be şıyan “Captain Mar nim için inanılmaz bir vel”, Marvel’ın sinematik evre onur. Aklımdan çok şey geçi ni için bir ilki daha hayata ge yor. Ancak en önemlisi min çirerek ilk kez bir kadın bes nettarlık” diyerek, kendisine teciyle çalışacak. Toprak, da yardımcı olan kişilere teşek ha önce Superman’in aile geç kür etti. “Captain Marvel”ın mişini konu eden “Krypton”un yönetmenliğini Anna Boden ve ve “Fortnite” oyununun mü Ryan Fleck birlikte üstleniyor. Kabul edelim, kadınlardan kurulu bir Ocean takımı çok iyi bir fikir. Ne den böyle bir fikir kimsenin aklı na gelmemiş diye soranlara 1996 tarihli “Set It Off” (y: F. Gary Gray) adlı filmi hatırlatmak is teriz. Banka soyan dört kadının hikâyesinin an latıldığı film çok kimse tarafından hatırlanmıyor bu gün ama Queen Latifah, Vivica A. EMRAH KOLUKISA Fox, Jada Pinkett Smith ve Kim berly Elise’den oluşan kadroyu anmazsak ayıp olur. Steven Soderbergh’in 2000’de çektiği “Ocean’s Ele ven” ile başlayan ve üstüne iki devam filmi daha çektikten son ra rafa kaldırdığı serinin deva mı olarak Gary Ross’un çektiği “Ocean’s Eight” kadrosunda bir birinden ünlü isimlerle tam da hafta sonunda güzel vakit geçir mek isteyenler için ideal görünü yor. Yine de görünüşe çok aldan mamak lazım. Aslında ilk Ocean filmi 1962’de, zamanın en sağlam kadrolarından biriyle (Frank Si natra, Dean Martin, Sammy Da vis Jr. vs. ) çekilmişti ama Soder bergh aynı adı kullanarak ve çok daha çetrefilli bir entrika ser gileyerek öyle bir soygun filmi çekti ki, eski “Ocean’s Eleven”ı pek kimse anmıyor artık. He men herkes anımsayacaktır el bette ama biz yine de sıralayalım Soderbergh’in kadrosunu: Geor ge Clooney, Brad Pitt, Julia Ro berts, Andy Garcia, Don Chead le, Matt Damon, Bernie Mac, Ca sey Affleck, Scott Caan, Carl Re iner, Eliott Gould... Takım kur salar Dünya Kupası’nda oynar lar, öyle sağlam bir kadro. Deva mında çektiği ve yeni isimlerle zenginleştirdiği (Al Pacino, Cat herine Zeta Jones, Vincent Cas sel, Bruce Willis, Ellen Barkin) iki film belki ilki kadar başarılı değildi ama yine de çokça izlen di, hatta hâlâ da ev sinemaların da izleniyor. İşlerin yokuş aşa ğı gittiğini fark eden Soderbergh de Ocean çekmeyi bıraktı haliyle En İyi 10 soygun filmi 10. “Inception” (2010) y: Christopher Nolan 9. “The Thomas Crown Affair” (1968) y: Norman Jewsion 8. “Baby Driver” (2017) y: Edgar Wright 7. “Ocean’s Eleven” (2001) y: Steven Soderbergh 6. “The Bank Job” (2008) y: Roger Donaldson 5. “Reservoir Dogs” (1992) Quentin Tarantino 4. “Heat” (1995) Michael Mann 3. “Rififi” (1955) y: Jules Dassin 2. “The Italian Job” (1969) y: Peter Collinson 1. “The Killing” (1956) y: Stanley Kubrick ama yine de bir soygun filmi çekmekten kendini alamayıp “Logan Lucky” ile sahalara geri döndü. Belki “Ocean’s Eleven” kadar ses getirmedi ama yeni yıldızlardan oluşan kadrosu ve daha bağımsız karakteriyle hiç de fena bir izlencelik değildi. Duvara toslayan bir film... Gary Ross’un Ocean’s Üçlemesinden hareketle çektiği “Ocean’s Eight” ise kâğıt üzerinde çok iyi bir fikir olmasına rağmen, uygulamada duvara toslayan bir film. Kadrosunda Sandra Bullock, Cate Blanchett ve Anne Hathaway gibi Oscarlı oyuncular; Mindy Kaling, Sarah Paulson ve Helena Bonham Carter gibi sağlam yetenekler ve Rihanna gibi bir pop yıldızı barındıran film önceki Ocean filmleri gibi girift bir entrika kurmaya yelteniyor, ve büyük ölçüde bunu da başarıyor ama senaryooyun culuk yönetimi anlamında elindeki malzemenin hakkını veremiyor. Bir kere film neredeyse “Ocean’s Eleven”ın replikası gibi açılıyor. Debbie Ocean’ın (Danny Ocean’ın kız kardeşi) cezaevinden şartlı tahliye olmasıyla başlayan hikâye, en yakın arkadaşı Lou (Blanchett) ile bir araya gelip “ekibi yeniden ve son bir büyük iş için” toparlamasıyla devam ediyor. Bu aşamada neredeyse her karakterin “Ocean’s Eleven”daki karakterlerle özdeşleşen bir karşılığı olduğunu görüyoruz. Buna göre örneğin Cate Blanchett bir anlamda Brad Pitt ile eşleşiyor, sarışınlığı dahil olmak üzere. Tüm bunların ötesinde filmin asıl eksikliği ise bu olağanüstü oyuncuların seviyesine çıkamayan bir senaryo ve belki de daha da önemlisi, karakterlerin yeterince iyi işlenmemiş olmaları. Blanchett’ın son yıllardaki en silik performansı olduğunu düşündüğüm Lou karakteri biraz daha iyi işlenmiş olsa ve Brad Pitt’in gölgesi olmaktan kurtulabilse örneğin, şüphesiz çok daha akılda kalıcı sahneler yer alabilirdi filmde. Hathaway, Bonham Carter ve Paulson bu konuda biraz daha şanslılar sanki, onların karakterlerle çok net kodlanmamış ve tüm zaaflarına karşın, onlara biraz daha fazla alan açılmış. Beyazperdede soygun Soygun filmleri daha çok suç/ polisiye türünün bir alt kolu olarak kategorize edilir. Gerçi “Ocean’s Eight” komedi türüne de rahatlıkla sokulabilir ama son tahlilde yine soygun alt türünde yer alıyor. Bir soygun filminin belli başlı klişeleri arasında, a) Plan yapmak, b) İzleyicinin bile haberi olmadığı bir sürprizle finale varmak gibi maddeler var. Tabii ki bu klişeleri altüst eden ve bu yoldan unutulmazlar arasına giren filmler de var. Örne ğin Tarantino’nun “Reservoir DogsRezervuar Köpekleri” adlı filmi kötü giden bir soygun girişiminin ardından yaşananları anlatır ve geri dönüşlerle biçimlendirdiği hikâyesinde, yine belki aynı klişeleri kullanır ama anlatım açısından her şeyi altüst eder. Ya da Jules Dassin’in “Rififi”sindeki yaklaşık 25 dakikalık sessiz bölüm (soygunu hiç konuşmadan yaptıkları sahne) ciddi bir risktir ama işe yaramıştır. Kubrick’in “The Killing”i ise noir türünün en önemli klasiklerindendir ve izlerken bilirsiniz ki, sonu kötü bitecektir, zira o dönemlerde suçlular perdede asla kazanamaz, buna izin verilmez... Günümüzde ise bu zorunlu klişe tamamen yıkıldı ve artık çoğunlukla soyguncuların kazandığı finaller izliyoruz. Soygun filmlerinin yüzde 95’inde izleyiciyi soyguncularla özdeşleşir ve onların bir şekilde ‘yırtmasını’ ister. Eskiden bu hevesleri kursaklarında kalırdı, bugünse neredeyse katharsis garanti gibi. Hangisini tercih ederdiniz, hiç düşündünüz mü? (muratbeser@muratbeser.com) Vega ‘Delinin Yıldızı’ (GRGDN Müzik) 2017 yılının son çeyreğine girmeden dijital platformlarda yayımlanan dördüncü Vega albümü “Delinin Yıldızı”, dokuz aylık hamilelik sürecini geride bıraktı ve plak formatında basıldı. Deniz Özbey ve Tuğrul Akyüz ikilisinden oluşan topluluğun, 12 yılın ardından, üzerinde beş yıl titizlikle çalışarak çıkardığı albüm, herkesin onlardan ümidi kestiği bir zamanda geldi. Melankolik bir lirizm sergileyen ikilinin sağ kolu klavye çalıp, davulları programlayan, düzenleme ve prodüksiyona katılan Serkan Hökenek. Biri zaman makinesinin şalterini indirmiş sanki; geçmişteki gibi çalıp söylüyorlar. Şarkılar eskiyi anımsatıyor, bazıla rı eski şarkıların devamı gibi tınlıyor. Vega’nın derdi deneysellikten öte, güzel günleri eskilere yeniden yaşatmak, yenilere de tarif etmek. Bu albümün Vega’nın kendi kuşağından kalan kemik hayranları tarafından beğenilip beğenilmeyeceği konusunda hiçbir sorun yok; çünkü “Delinin Yıldızı” Vega’nın sahip olduğu tüm müzikal karakteri ve seviyeyi sonuna kadar sergiliyor. Ancak yine de bu albüm, çok yüksek bir not alacak seviyesine rağmen Vega’nın şimdiye kadar vereceği en zor sınav olacak; değişen kuşaklar, değişen tüketim ve eğlence kalıpları, velhasılıkelam değişen dünya münasebetiyle... Mert Koral ‘Laterna’ (Mumo Müzik) Vega topluluğunun kurucu kadrosunda yer alan, ilk iki albümde beste, söz yazan, düzenleme yapan klavyeci Mert Koral, ilk solo albümü “Laterna”da tamamı kendine ait şarkılarla özgeçmişinin özetini veriyor. Kıyaslamaya hacet yok, farklı; bu anlamda Mert için kişisel bir muhasebe bu. Elektrorock’tan alternatif pop’a, grunge’dan indie’ye; Mert’in müzikal gelişiminde önemli rol oynayan tüm türlerin rüzgârı var bu albümde. O yüzden adı Laterna. Ses örgüsünün sertliğine karşın, sözler alabildiğine yumuşak, duygusal, romantik ve naif; yer yer çaresiz. Zıtlıkların birbirini tamamladığı albümde hikâyeler Mert’in hayatından damıttığı satırlardan oluşmuş. Omurga ev stüdyosunda ça tılmış olmasına rağmen, çalgısal zenginliği yerli yerinde: gitarcı Burhan Kulle, Kenan Dalgıç ve Faruk Kavi, kemancı İlgen Küçükseller ve Elvan Kızılay, davulcu Fatih Kanık sayesinde. Tüm programlama ve vokaller Mert’ten. Gözü kara bir aşığın duygularını dile getiren bu güzel melodik şarkılar dinleyicisinden özel bir ilgi talep ediyor. Sonuçta değiyor, çünkü karşılığını ziyadesiyle veriyor. Laterna zaman geçtikçe ve dinlendikçe kıymetlenecek; yeni değerlere uyum sağlamayı reddeden, robot çağında yalnızlaşmış etten kemikten insanlar için... BİFO sezonu kapattı... Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO) 2017–2018 konser sezonu geçen ay gerçekleştirilen “Leyla Gencer Anısına: Donizetti & Puccini” konseriyle sona erdi. Avrupa turnesi dahil yoğun bir sezon geçiren BİFO, sezon boyunca gerçekleştirdiği 12 konserde 20 bin 709 bilet kapasitesinin 20 bin 242’sini izleyicilerine ulaştırarak yüzde 98 doluluk oranına ulaştı. BİFO, bu sezon boyunca Vadim Repin ve Daniel Hope gibi popüler isimlerin yanı sıra Andreas Ottensamer, Gábor Boldoczki, Nemanja Radulovic, Elisabeth Kulman, Zee Zee ve Veriko Çumburidze ile konserler vererek klasik müzik dünyasının yıldız solistlerini konuk etti. Topluluk, Gürer Aykal yönetiminde Gábor Boldoczki ve Burcu Hancı ile birlikte verdiği konserde, Penderecki’nin Trompet Konçertosu’nun Türkiye prömiyerini gerçekleştirdi. bomontiada’da ‘Sanata Bi Yer’ Genç sanatçı adayları için daha fazla alan yaratan ve sanatseverleri ulaşılabilir sanat ile buluşturan Doğuş Grubu’nun sanata yönelik sosyal sorumluluk platformu Sanata Bi Yer’in “Sanata Bi Yer Sergi 18” başlıklı 2. karma sergisi, 2224 Haziran tarihleri arasında bomontiada’da sanatseverleri karşılayacak. Geçen yıllarda sanata verdiği destekler ile hem genç sanatçıları hem de sanatseverleri sanat ile buluşturan “Sanata Bi Yer” platformu, güzel sanatlara ilgi duyan ve bu alanda eğitim alan genç sa natçı adaylarına görünür olma ve çalışmaları için yeni alanlar yaratmanın önünü açıyor. Çalışmalarını doğru yerde, doğru kişiler ile buluşturmak isteyen genç sanatçı adaylarına, işlerini sergileyebilecekleri ve ulaşılabilir olacakları alternatif mekânlar yaratıyor. “Sanata Bi Yer” platformunda web sitesine kayıtlı 900’ü aşkın üye ve 3 bin 500’den fazla çalışma bulunuyor. Her geçen yıl büyümeye devam eden bu aileden 300 öğrencinin, 400’ü aşkın çalışması Doğuş Grubu’na bağlı restaurant, showroom ve festival alanlarında sergilenirken 60’ı aşkın çalışma ise bu yolculukları sonucunda yeni evlerine ulaştı. Platformun bu yılki sergisi, 2224 Haziran tarihleri arasında bomontiada Avlu’da bir popup sergi ve eşzamanlı olarak Leica Gallery İstanbul’da gerçekleşecek olan “Sanata Bi Yer 18” sergisi ile sanat eğitimine devam etmekte olan öğrencilerin çalışmalarına yer verecek. Farklı üniversitelerden 25 öğrencinin çalışmalarına yer veren seçkide resim, heykel, fotoğraf, baskıedisyon gibi farklı disiplinlerde üretilen işler sergilenecek. Cazın 3 devi aynı sahnede 25.İstanbul Caz Festivali’nde 29 Haziran Cuma akşamı Zorlu PSM’de çağdaş caz müziğinin üç önemli ismi aynı sahnede buluşacak. Dünya müziğiyle cazı harmanlayan tabla üstadı Zakir Hussain, caz dergisi DownBeat tarafından “gezegenin en çok incelenen ve taklit edilen saksofoncusu” ilan edilen Chris Potter ve bas gitarist, besteci Dave Holland konser verecek. Konserin biletleri Biletix satış kanalları ve İKSV ana gişeden satışa çıktı. (caz.iksv.org) Chris Potter C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle