18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 7 Mayıs 2018 2 Polis: Bekâretin bozulmadıysa ispatla, rahatına bak S.Ö. 15 yaşında adalet arayışına girmiş, bundan haksız olarak çıkarılmış pek çok çocuktan sadece biri. 2011’de komşusunun cinsel istismarına uğradı. Öğretmenine anlattı. Annesi korktu, şikâyetçi olmadı. S’nin yaşadığı acı ve bunun ruhsal etkileri geçmedi. Giderek içine kapandı. Bir yıl sonra, 16 yaşında, müdür yardımcısına “Polise gitmek istiyorum” dedi. Ne Çocuk İzleme Merkezi ne de adli görüşme odası vardı. S., ifadesi alındıktan sonra çocuk şubeye götürüldü. Aynı şeyleri tekrar tekrar anlattırdılar. Bir grup erkeğin içinde, ağır bakışlar üzerinde, çocuk için “Adam bana bunu bunu yaptı” diye anlatmak çok zor oldu. CMK tarafından atanan avukat S’ye “Bundan bir şey çıkmaz” dedi. Çocuk şubedeki polisler “Bekâretin bozulmadıysa bunu ailene ispatla, rahatına bak” diye ‘nasihat’ etti. Tabii bekâret önemli, o yerinde ise ruhunuz paramparça olabilir (!). İfade verme sırası S’ye geldiğinde, odadan çıkan psikolog içerideki başka bir çocukla ilgili “Akşam akşam konuşmuyor, ağlıyor” diye bağırıyordu. S., içeri girdi, kamera açıldı, ifadesi alın dı. Korkmuştu, şikâyetçi olamadı. S., öğretmeninin yönlendirmesiyle savcıyı bulup konuştu. Savcı “Annenle gelmen gerek, hastaneye sevk edeceğim” dedi. S., annesini ikna edip savcının yanına götüremedi. Savcı değişti. Çocuk yeni savcıyla konuşmaya gittiğinde tokat gibi sözler duyacağından habersizdi. Savcı, kâtibinin ve misafirinin yanında “Yazdırdığın bu hikâyeye inanıyor musun?” diye S’yi azarladı. “Çık git, üç gün sonra duruşma günün gelir” dedi. Bağırsa sesi duyulurmuş! Kasım 2012’ye ilk duruşma tarihi verildi. S’nin avukatı değişmişti. Yeni avukatı ona yabana atılacak şeyler yaşamadığını, bunun şikâyete dayalı bir suç değil, kamu davası olduğunu, şikâyetçi olmadığı için kendisini kötü hissetmemesi gerektiğini hatırlattı. S’nin muayene için bir tıp fakültesine sevki istendi. Hastaneye çocuk şube polisi ile gitmesi gerekirken, asayiş polisi ile gön derildi. Görevi sadece S’ye refakat etmek olan polis, yetkisi olmasa da dosyasını açıp S’ye sorular sordu: “Dosyaya ne delil sundun? Yazık ya bu çocuk yaşta” vs... Hastanenin adli sekreterliği yaşına bakmadan S’nin dosyasını yetişkin psikiyatri bölümüne yolladığı için S. hemen muayene olamadı. Raporlarda S’ye majör depresif bozukluk tanısı kondu ve bu durumun kronikleştiği belirtildi. Mahkeme, S’nin olayı bu kez olayın geçtiği yerde anlatmasını istedi. Bilirkişi olarak, mahkeme salonunu bekleyen polis atandı. S., olayı kim bilir kaçıncı kez yeniden anlattı. Çocuğa defalarca anlattırarak aynı travma yaşatıldı. Bilirkişi ise raporuna “Bağırsa sesi duyulurdu” gibi şeyler yazdı. ‘Susarsam, farkım kalmaz’ Yine de sanık, 12 yıl 6 ay hapis cezası aldı. Ama bir üye karara şerh koymuştu. Çocuğu istismar eden adam, 2013’te birkaç ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Ha pisteyken araya pek çok kişi girdi. S’ye “Para verelim şikâyetini geri çek. Tüm eğitim masraflarını biz karşılayalım” teklifleri zamanla tehditlere dönüştü. S., ilgili baronun kadın hakları merkezi aracılığıyla tedbir kararı çıkarttırdı. Sonrasında Yargıtay mahkemenin kararını bozdu. Ardından görülen davada bu kez ne tesadüf ki, önceki karara şerh koyan hâkim mahkeme başkanıydı. Ve sanık beraat etti. S. kararı temyiz etti. Ama ne yazık ki, kısa süre önce sanığın beraatı onandı. S. diyor ki: “Çocuklarınız bu kadar değersiz olmamalı! Madem hak yerini bulmayacaktı, o zaman ben neden 7 yıl boyunca deli olmadığımı, dikkat çekmeye çalışmadığımı ispat etmek için çırpındım? Ben neden çocukluğumun, gençliğimin en güzel günlerini adliyelerde, sosyal hizmetlerden yardım arayışı içinde geçirdim? Onlarca insana ‘Bu adam benim vücudumun şu noktalarına dokundu’ dedikten sonra eski yaşantıma dönmem kolay mı sanıyorsunuz? Matematik hesabını vicdanınıza bırakıyorum. Pes etmeyeceğim. Bundan sonra bir çocuğun o kürsüde olmaması için elimden ne geliyorsa yapacağım. Eğer köşeme çekilir, susup izlersem istismar edenden farkım kalmayacak çünkü!” Kimyasal çamur İZİNSİZ VE KONTROLSÜZ DEPOLANAN ATIK DAĞI ÇÖKTÜ Uşak Deri Karma Organize Sanayi Bölgesi’ne ait atık depolama alanında arıtma çamurları nın yola taşmasının ardından TMMOB Çevre Mühendisle ri Odası Genel Başkanı Baran Bozoğlu tehlikeye karşı uyar dı. Bozoğlu, “Acil müdahale edilmeli. Çevre sel felaketin so rumluları tes pit edilmeli, ce zalandırılmalı” dedi. HAZAL OCAK Uşak Deri Karma Organize Sa nayi Bölgesi’ne ait atık depolama alanında ön ceki gün metan gazı sıkış ması nedeniyle olduğu belir tilen çamur taşması meyda na geldi. Taşan çamur, Deniz li Uşak karayoluna kadar in di. TMMOB Çevre Mühendis leri Odası Genel Başkanı Ba ran Bozoğlu “Uşak OSB’de bu lunan 189 sanayi tesisine hiz met eden yaklaşık 72 bin met reküp kapasiteli atıksu arıt ma tesislerinden çıkan arıtma çamurları, izinsiz bir şekil de iki farklı noktada uzun yıl lardır depolanmıştır” dedi. Bu atıkların tehlikeli atık olduğu nu söyleyen Bozoğlu “Deniz liUşak yolu üzerinde kalan OSB’nin atıklarının bölgede uzun süredir ciddi koku prob lemi yarattığı da bilinmekte. Çöken atık dağı miktarı yak laşık olarak 10 bin metreküp civarındadır. 10 bin metre küp atık doğaya, yaşam alan larına karışmıştır” ifadelerini kullandı. Risk sürüyor Bozoğlu çökmenin nedeninin araştırılması gerektiğine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı: “Söz konusu atık dağının içerisindeki suyun çekilmesi için son günlerde çalışmalar yapıldığı ve bu nedenle atığın fiziksel stabilizasyonunun bozulduğu ve kaymaya başladığı görülmüştür. Metan gazı nedeniyle patlama olduğu iddialarının doğruluğu bu nedenle araştırılmalıdır. Yani olayın patlama nedeniyle değil, kontrolsüz, izinsiz bir şekilde depolanan atıkların içerisindeki suyun alınması çalışmaları sırasında meydana geldiği göz önünde bulundurulmalıdır. Benzer bir olayın yine aynı bölgede bulunan, daha büyük olan ve yaklaşık 300 bin metreküp hacme sahip olduğunu tahmin ettiğimiz atıklar için de gerçekleşme olasılığı bulunmaktadır. Dolayısıyla UşakOSB hâlâ büyük risk altındadır.” YSİNEUCRLAEALLRETINI MELİ Atıklar karayoluna kadar taştı. TMMOBÇevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baran Bozoğlu yapılması gereken çalışmaları şöyle sıraladı: “Çevre kanununa ve mevzuata aykırı bir şekilde depolanan atıklar acilen bertaraf edilmelidir. Çevre mevzuatına aykırı bir şekilde bu atıkların depolanma sından sorumlu olanlar ve göz yumanlara acilen soruşturma açılmalıdır. Odamız bu konuda suç duyurusunda bulunacaktır. Türk Ceza Kanunu’nun 181. maddesi kapsamında işlem başlatılmalıdır. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü bu yasadışı atıkların yönetimine dair yapmış olduğu çalış maları, yaptırımları, kanuna dayalı faaliyetleri kamuoyu ile paylaşmalıdır. Yeraltı suyu izlemesi yapılmalı ve yeraltı suyuna ne kadar etki ettiği gözlemlenmelidir. Toprak rehabilitasyonu için acilen çalışma başlatılmalıdır. Olay büyük endüstriyel kaza olarak değerlendirilmelidir. ” ÇED için suç duyurusu Greenpeace, termik santral için rapor hazırlayan şirketi, verileri yüzde 16 eksik kullanmakla suçluyor KIZIL LONGOZ Türkiye’nin sayılı longozlarından (subasar ormanı) olan Karacabey Longozu’nu kaplayan azola bitkisi suyun yüzeyini kırmızıya boyadı. Longozu gezmeye gelenler bu ilginç görüntüyle karşılaşırken, longozda bu boyutta kırmızı tabaka ortaya çıkması dikkat çekti. Doğaseverler, uzmanları araştırmaya, Milli Parklar’ı da göreve davet etti. Bu durumun longozu besleyen Kocaçay deltasında yapılan çeltik üretiminden kaynaklandığı öne sürülüyor. Çeltik üretiminde azola bitkisi kullanılıyor. Kırmızı görüntü görsel güzellik ortaya çıkarsa da bu durumun perde arkasındaki sebeplerinin tespiti, önümüzdeki süreçte muhtemel yaşanacak bir olumsuzluğun da önüne geçilmesini sağlayacak. l İHA Yeşil Barış Hukuk Derneği, (Greenpeace) Eskişehir Alpu Ovası’nda tarım arazileri üzerine kurulmak istenen kömürlü termik santral projesinin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Raporu’nu hazırlayan ENÇEV şirketine suç duyurusunda bulundu. Dernek, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvurarak ENÇEV’in yeterlilik belgesinin iptalini ve bundan sonra ÇED Raporu hazırlama yetkisinin alınmasını talep etti. Aynı zamanda EÜAŞ’a başvurarak ENÇEV’in yetkilendirildiği ihalenin iptalini istedi. Dernek ENÇEV’in hazırladığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sunulan ÇED Raporu’nda birçok eksik ve hatalı değerlendirmeler bulunduğunu belirterek rapordaki eksikleri özetle şöyle sıraladı: “Projenin hava kirliliğine katkısını ölçmek için yapılan modelleme çalışmasında yüzde 16 oranında eksik veri kullanıldı. Hava kalitesi modellemesi standartlarına göre, yüzde 10’un üzerinde eksik veri ile çalışılması halinde modelleme geçersiz kabul ediliyor. Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ÇED Raporu hazırlanması sürecinde, uzman hidrobiyolog ve harita mühendisi görevlendirilmesini talep etti. Ancak ENÇEV gerekli personel teminini sağlamamış. Ayrıca, ÇED Raporu’nu hazırlayan personel komitesi içindeki tek çevre mühendisi kişi ÇED Raporu’na atmakla yükümlü olduğu imzayı da atmamış.” l İSTANBUL / Cumhuriyet haber EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: İLKNUR FİLİZ HıdIrellez SEVİNCİ Baharın habercisi Hıdırellez yurt genelinde coşkuyla kutlandı Edirne FESTİVAL ALANINA DÖNDÜ Hıdırellez (Kakava) şenliklerinin ikinci gününde, Romanlar ile kente gelen yerli ve yabancı turistler Sarayiçi’nde Tunca Nehri kıyısına akın etti. Tarihi Kırkpınar Güreşleri’nin yapıldığı Sarayiçi’ndeki Tunca Nehri kıyısı, 04.30’dan itibaren festival alanına döndü. Şenliklere eşi Mürüvvet Esra ile birlikte gelen Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan Tunca Nehri’ne, üzerinde ‘huzur, barış, sağlık” yazan çelenk attı. Edirne Belediyesi tarafından alanda vatandaşlara ücretsiz çay ve simit dağıtıldı. Gürkan, bu yıl rekor bir katılım olduğunu ifade ederek “Rakamları net olarak almadık ama 60 binin üzerinde olduğu söyleniyor. Benim kişisel tahminim 80 bin civarında, bu tüm zamanların rekoru” dedi. l DHA Ahırkapı’daki kutlamalarda aşk isteklerinin Bol parayerini maddi beklentiler aldı sıfır araba MEHMET KIZMAZ Hızır ve İlyas kardeşlerin ölümsüzlüğe eriştiğine inanılan gece olan ve yaz mevsiminin başlangıcı kabul edilen Hıdırellez, İstanbul Ahırkapı’da 5 Mayıs gecesi kutlandı. Her yıl Ayasofya Müzesi önünden yapılan yürüyüş bu yıl yapılmadı. Keresteci Hakkı Sokak ve Şadırvan Sokak girişindeki arama noktasında geçerek şenliğe katılanlar, dilek ağacına ‘bol para’, ‘sıfır araba’, ‘yeni bir ev’, ‘aşk’ gibi dileklerini astıktan sonra Roman havalarıyla dans ettiler. Geçim derdi Ahırkapı sakinleri ise eğlenceden çok geçim derdindeydi. 6 aylık bebeğiyle gül satan Asya, kolye satan, darbuka eşliğinde dans eden küçük kız çocukları, evde hazırladıkları yiyecekleri satmaya çalışan Roman kadınlar... Yaprak sarmaları, pencerelerin demirliklerinden kapı önlerine oturmuş insanlara uzatıyorlar. Kimi evini lokantaya, kimi ise penceresine ‘çay ve kahvem güzeldir’ yazıp kafeye çevirmiş. Sokaklarda buram buram anne yemeği kokusu... Para kazanmak için kızına göbek atması için ısrar eden bir anne dikkatimi çekiyor. Bir süre oynadıktan sonra, telefonlarla fotoğraflarının çekilmesinden utanan çocuk, oradan ayrılmaya çalışıyor. Annesi ise çocuğu bırakmıyor. Eğlenmeye gelen bir genç kadın, birlikte oynamayı teklif edince çocuk oynamayı kabul ediyor. Anne de o sırada para topluyor. Mutfak tüpünü almış kaldırımda mısır patlatan genç kadın, “abem sadece 5 milyon’ diyerek satış yapıyor. Bir süre yürüdükten sonra dilek ağacını görüyorum. Gül dalına dilek asmak isterseniz para vermek zorundasınız. Eskiden dilekler de daha çok sevgiyle aşkla ilgili oluyormuş. Şimdikiler ise bol paralı, toplumun ekonomik sıkıntılarının aynası oluyor. SEÇİM ATMOSFERİ ETKİLEDİ Kutlamanın geçen yılara göre heyecanını biraz yitirmiş olmasını, ülkenin erken seçim atmosferine girmesine bağlıyor katılımcılar. Yine de gecenin ilerleyen saatlerine de müzik susmuyor. Esnaf Ramazan Akkoyun, “Önceki yıllarda çok fazla katılım vardı ama bu sene çok az. Erken seçimden kaynaklanıyor” diyor. Birkan Tanfer de satıştan memnun değil: “Saat 21.00 ama bir kasa bira satmış değilim. Seçimden dolayı gelen parasını cebinde tutuyor, harcamıyor.” Elif Bardak da patlamış mısır satamamaktan şikâyetçi. Ekonomik kriz olduğunu söyleyerek devam ediyor: “Millet parasızlıktan bir şey alamıyor. Önceki yıllarda daha güzeldi. Ahırkapı’da Roman yurttaşın sayısı da giderek azalıyor.” Hıdırellez’i Ahırkapı’da kutlayan konuklardan Yeşim Kantekin, “Ben Roman halkını tanımak onlarla yanyana olabilmek için geldim ama daha çok yabancılar var. Büyük şehrin yorduğu insanların soluk alabildiği eğlenebildiği bir alan olmuş” derken, Şengül Can da kültürel bir kutlama beklerken ticari yanı ağır basan bir etkinlikle karşılaştığını getiriyor. l İSTANBUL C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle