24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 27 Nisan 2018 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: SERPİL ÜNAY Bizimkiler! Geçen cuma günkü yazıda eski Hollanda milletvekili A. Kirsi Ali’nin, “Laikliği Silahsızlandırmayın!” başlıklı makalesinden alınmış bir bölüm vardı, “Bir İslam ülkesi olan Türkiye’ye laik düzenin getirilmesi, Batı’nın Hıristiyan ülkeleri Almanya’ya veya Fransa’ya laik düzenin getirilmesine benzemez!” diyen; ayrıca bunun nedenini de, Batı’da, “Reformasyon”, “1789 Fransız Devrimi’yle doruk noktasına ulaşan “Aydınlanma” döneminin yaşanmış olmasıyla açıklamıştı yazar (20.4.2018). Bu sürecin Batı’da, “aklın önderliği” ile oluşturulduğunu da sık sık dile getirir A. Kirsi. Haklı kuşkusuz; “Aklını kullanma cesaretine sahip ol!” söylemi, Aydınlanma’nın temel ilkesi olarak kabul görmüştür. Bu durumda “din” konusu bu dönemin ele alınacak önemli bağlamlarından biri olacaktı; öyle de olur. Dolaysiyle “Deist” ve “Deizm”in, Aydınlanma’nın din algısını belirten kavramlar olduğunun altı çizilir. Deizm’de, Tanrı’ya inancın tam bir bağlılıkla sürdüğü dile getirilir; ne ki dinin, günlük yaşam alanını çoğunlukla belirtildiği gibi “kamusal hayatı terk etmesi” gereğinden söz edilip, kendi “özel alanı”na çekilmesi istenir ve bu en “temel kural” olarak tanınır; bu kuralın Aydınlanma döneminde uygulandığı görülecektir. Ve değerli dostlar, bir süredir, hele şu son bir iki aydır, “Deist” ve “Deizm” kavramları ortalıkta dolaşmakta; “İmam Hatip”li gençler arasında bile... Geride bıraktığımız hafta “Cumhuriyet”te, Ozan Çepni yayımladı; ilahiyat fakültelerinin yaptığı, “Din Karşıtı Çağdaş Akımlar ve Deizm” sempozyumunda, ilahiyatçı Yrd. Doç. Dr. Fatma Aydın’ın, “İmam Hatip”li gençler arasındaki, “dinsel şüphe”yi ortaya döken, böylece onları “Deizm”e yönelten ve yanıt bekleyen soruların bir bölümünü. (18.4.2018) İşte o sorulardan birkaçı: l Öldükten sonra dirileceksek neden ölüyoruz? l Allah’ın varlığını bir ateiste nasıl ispatlayabiliriz? l Kelam dersinde mucize olay görüyoruz ama hiçbirinin delili yok, sadece anlatılıyor l Dünyanın her yerinde ezan farklı saatlerde okunuyorsa kıyamet nasıl kopacak? l Allah kötülüklere neden engel olmaz? l Allah bizi seviyor da, neden günah işlememize izin verip sonra bizi yakıyor? Ve gündemden inmeyen soru l “Kuran’da kadın ve erkek niçin eşit değil?” Böyle birkaç sorunun basında yer alarak ortalara çıkmasının, kimilerinde şaşkınlıktan öte, “şok” yarattığı yadsınamaz; oysa, “İmam Hatip”li gençler, Allah’a inanıyorlar, Allah’ın varlığını kuşkusuz kabul ediyorlar; ne ki, kimi uygulamalarda, “akıldışı” oluşa karşı çıkıyorlar bir bakıma dini, “akıl süzgeci”nden geçirmeye çalışıyorlar. Öte yanda, anımsanacağı gibi bu durum, İslamın daha doğuş yıllarında başlar; Yaradan’ın, tüm kullarının kaderlerini (yazgılarını) çok önceden belirlediğine karşı çıkanlar, “özgür irade”yi savunanlar “Kaderiye”, yine akılla bağlantılı “Mutezile” gibi mezhepleri oluşturmuşlardı. Yine o yıllarda, “zaman”ın yaratılmayıp, ezeli olduğunu ileri süren “zamancılar” akla dayanıyorlardı; “yaratılanın ergeç, yok olmaya mahkum oluşu”. Bu duruma, aklın ister istemez araya girmesine karşı, İslam düşünürü Gazali (10581111) ünlü çözümünü yaratacaktı(!).. Kısaca şöyle, “gerek İslamla, gerek İslam ile bağlantılı konuları ‘akıl’ yoluyla değil, aklın üstüne bir örtü örterek, ‘gönül’ yoluyla ele alınmasını” önererek... Bu öneri yüzyıllarca geçerliğini koruyacaktı. Osmanlı Devleti kurulup, “İslam Şeriatı”nın da sahibi olunca, bu düzen, zaman zaman tartışılsa da sürer; sonunda Fatih Sultan Mehmet, ülkenin tüm bilginlerinin (ulema) bir araya gelerek kesin bir karar almalarını ister; sonuçta Gazali’nin görüşü kazanacaktır. Aklın bu dışlanması, “1923 Atatürk  Devrimi”yle erişilen, “Türk Aydınlanması” ile son bulur. Ne ki bu süreç, 1950’de, Demokrat Parti (DP) iktidarıyla tümden noktalanacaktır. Günümüzde, 21. yy’da referansı “Dinsel Devlet” olan, “demokrasi”yi, istenildiğinde inilip binilen “tramvay” olarak anlayan, “İmam Hatip”li Erdoğan’ın, bu “tek kişi”nin yönetimindeki ülkemizde, “aklın durumu”na “İmam Hatip”li gençler bile dayanamamış isyan ediyorlar... Yerden göğe haklı değiller mi? 27 Nisan 2018 SAYI: 33805 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Faruk Eren Aykut Küçükkaya Dijital Medya Koordinatörü Bülent Mumay Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04:24 04:13 04:42 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06:01 13:08 16:55 05:47 12:52 16:39 06:13 13:15 17:00 Akşam 20:03 19:45 20:05 Yatsı 21:33 21:13 21:31 yorum/haber 13 24Haziran seçimleri nedeniyle “çatı adayı” olarak Abdullah Gül’ün adı tartışılmaya başlanınca eski defterleri karıştırdım. 2012 yılında Çorlu’da Milli Türk Talebe Birliği Tekirdağ Şubesi’nin etkinliğine katılan TBMM Başkanı İsmail Kahraman o yıllardan övgüyle söz ediyordu. “Şu an Türkiye’yi yöneten kadro Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) Akademisi’nden yetişti. Bizim dönemimizden iki dönem sonra Tayyip Erdoğan, Milli Türk Talebe Birliği kültür müdürüydü. Abdullah Gül, MTTB İcra Konseyi Genel Sekreteriydi. Sami Güçlü, Beşir Atalay, Bülent Arınç, Mehmet Ali Şahin. Bugün ülkeyi yönetirken gördüğünüz şu kadro Milli Türk Talebe Birliği Akademisi’nden mezun olmuştur.” MTTB’den yolu geçenler arasında Ahmet Davutoğlu, Numan Kurtulmuş, Abdülkadir Aksu, Ali Coşkun, Hüseyin Çelik, Kadir Topbaş, Taner Yıldız, Cemil Çiçek, Osman Pepe, Abdurrahman Dilipak, Necati Çetinkaya da bulunuyordu. HHH MTTB, emperyalizm yandaşı, İslamcı bir gençlik örgütüydü. 1969 yılında İstanbul’u ziyaret eden 6. Filoya karşı solcu öğrenciler tarafından başlatılan protesto eylemlerinde MTTB’lileri kışkırtmış, 16 Şubat günü Taksim’de solcu öğrencilere saldıran emperyalistİslamcı gençler iki devrimciyi, Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan’ı öldürmüşler, 200 kişiyi yaralamışlardı. MTTB’nin yanı sıra yine solculara karşı örgütlenen bir de yarı gizli ‘Kırklar Meclisi’ vardı. Abdullah Gül, bu örgütün de üyesiydi. Yazar Erol Bilbilik’e göre bu örgüt “üniversite ve üniversite dışında dincilerin güvenliğinin sağlanması Abdullah Gül: Nereden nereye? ve eylemlerin daha etkinleştirilmesi için, başkanlığını Osman Yamukoğulları’nın yaptığı, yönetiminde İsmail Kahraman vb. militanların yer aldığı, 40 kişiden oluşan gizli bir İnzibat (Asayiş) Komitesi” idi. (Doruk Yayınları, İstanbul 2008) Henry Kissinger’in dışişleri bakanlığı döneminde CIA bünyesinde kurulan, ABD adına başka ülkelerde girişilen gizli operasyonlara, darbe ve silahlı müdahalelere karar veren birimin adı da ‘Kırklar Komitesi’ idi. CIA başkanlarından William Colby’nin daha sonra itiraf ettiği gibi başkanlığını Kissinger’in yaptığı Komite’nin en ünlü eylemi, Şili’de Salvador Allende’ye karşı 1970 yılında yapılan darbeydi. Darbecileri yönlendiren CIA elemanlarına Washington’dan yağdırılan talimatlar, istikrarsızlaştırma eylemleriyle ilgili belgeler ortaya dökülmüştü. HHH Yeniden Abdullah Gül’e dönecek olursak… 1968’de Kayseri Lisesi’ni bitiren Abdullah Gül aynı yıl İstanbul’a gelip önce Hukuk Fakültesine, 2 ay sonra da yatay geçişle kaydını İktisat Fakültesine yaptırıyor. Hocaları üçü de Amerikancıİslamcı olarak bilinen Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Prof. Dr. Amiran Kurtkan ve Prof. Dr. Sabahattin Zaimoğlu’dur. Gül, 1969 yılında girdiği fakülteden 1974 yılında mezun oluyor. 19761978 yılları arasında Milli Kültür Vakfı bursuyla Londra’da Exeter Üniversitesi’nde eğitim görüyor. Bu üniversitenin özelliği, İngiliz istihbarat servislerinin yurtdışı görevlere gönderilecek ajanlarının burada eğitim görüyor olmasıdır. Bu üniversitenin bir başka özelliği de buradan mezun olan veya doktorasını burada yapan kişilerin daha sonra özellikle İslam ülkelerinde önemli ekonomik ve siyasal kuruluşların başına geçme veya devlet görevlerine yükseliyor olmalarıdır. 1978 yılında Türkiye’ye dönen Gül, Sakarya Üniversitesi’nde Prof. Zaimoğlu’nun kurduğu Endüstri Mühendisliği bölümünde ders vermeye başlıyor. Son olarak, hep izinden gittiği, adı İstanbul’da bir üniversiteye verilmiş olan, 2007 yılında ölen hocası Prof. Dr. Sabahattin Zaimoğlu’nun ölümünden sonra yayımlanan “Bir Ömür Böyle Geçti” adlı biyografisinde “Amerikan derin devletinin” Türkiye’deki adamlarından biri olduğunu, ABD’ye nasıl hizmet ettiğini övünerek ve ayrıntılarıyla itiraf ettiğini anımsayalım. (İşaret Yayınları, İstanbul, S. 203222) İktidara muhalif partilerin ittifak olarak Abdullah Gül’ü çatı adayı olarak belirlemelerine olumlu bakmak mı? Aman ha! Kaboğlu’na hapis istemi KHK ile görevine son verilen Barış bildirisi imzacısı Prof. Kaboğlu’na “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla yargılandığı davada 7.5 yıla kadar hapis istendi KHK ile Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki göre vine son verilen Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun, “Terör örgütü propa gandası yapmak” iddiasıyla yargı landığı davanın ikinci oturumu gö rüldü. Kaboğlu, “Bu bildiriye rıza göste ren bir profesör hü kümet tarafından AİHM yargıçlığına aday gösterilip dün ZEHRA ÖZDİLEK ya çapında ödüllendirilirken, şahsım ise dünya ça pında bir yaptırıma tabi tutulmuş tur” dedi. Esas hakkındaki görü şünü açıklayan duruşma savcısı, Kaboğlu’nun 7.5 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi. İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Prof. Dr. Kaboğlu, barış bildirisine rıza gösterenlerin yaklaşık 10 yaptırım la karşı karşıya kaldıklarını söyle yerek, “KHK’yle işten çıkarma, ida ri görevden alma, gözaltı, tutukla ma, hükümlülük ve benzeri yaptı rımlar dizisi söz konusudur. Bir de hiç yaptırıma tabi tutulmayan da var. Olması gereken de oydu. Barış bildirisi adı altındaki belge hukuken bir yaptırımı gerekli kılmıyor” diye konuştu. Bildiriye rıza gösteren bir profesörün AİHM yargıçlığına aday gösterilerek dünya çapında ödüllendirildiğine dikkat çeken Kaboğlu, şöyle devam etti: “Ben ise pasaportuma el konulduğu için yurtdışındaki üniversitelerde ders veremiyor, dünya çapında bir yaptırıma tabi tutulmuş oluyorum. Bu metne rıza gösteren iki kişinin durumu derin bir çelişkidir. Bu çelişki aşılmadığı sürece mahkemenizin vereceği karar adil bir karar olmayacaktır. Bu kadar derin ayrımcılık işlemine yargı alet edilebilir mi?” Duruşma savcısı ise esas hakkındaki görüşünde, Kaboğlu’nun bildiriye imza atarak terör örgütü propagandası yaptığını iddia etti. Kaboğlu’nun avukatının soruşturmanın genişletilmesi yönündeki taleplerini reddeden mahkeme, davayı 23 Ekim’e erteledi. Anayasa Hukuku Uluslararası Derneği de dava öncesi Kaboğlu’na destek bildirisi yayımladı. Derneğin Yönetim Kurulu Başkanı Manuel CepedaEspinosa, önceki başkanları, onursal başkanları, başkan yardımcıları, 23 yönetim kurulu üyesi ve genel sekreterleri dahil 56 imzacının yer aldığı bildiride, Kaboğlu’nun görevinden uzaklaştırılması kınandı. Bildiride, “Anayasa Hukuku Uluslararası Derneği, Prof. Kaboğlu’nun olağan usul dışında 15 Temmuz 2016 darbe girişimiyle ya da herhangi bir terör eylemiyle ilişkisine dair hiçbir kanıt bulunmaksızın görevden uzaklaştırılmasını kesin bir ifadeyle kınadığını tekrarlar. Sahte suçlamalardan mahkumiyet olasılığının bulunması ve bunun kendisi ve ailesi için ağır sonuçlar doğuracak olması üzücüdür. Bu durum, hukuk devletinin, demokrasi ve uluslararası insan haklarının temel ilkelerinin Türk Hükümeti tarafından ihlalini daha da ağırlaştıracaktır” denildi. l İSTANBUL Şehidi 5 bin kişi uğurladı Diyarbakır’ın Lice ilçesinde çıkan çatışmada şehit olan Uzman Çavuş İsmail Cesur (28) memleketi Konya’nın Seydişehir ilçesinde, yaklaşık 5 bin kişinin katıldığı törenle son yolculuğuna uğurlandı. Baba evinin önünde cenazeyi bekleyen Cesur’un 15 gün önce nişanlandığı Ayşe Bostancı, fenalaştı. Kılınan cenaze namazının ardından İsmail Cesur’un cenazesi, Seydişehir Şehitliği’ne defnedildi. Suriye’nin Halep kentine bağlı Mera kasabasında, görevi başında geçirdiği kalp krizi sonucu şehit olan Uzman Çavuş İdris Özer (46) memleketi Osmaniye’de gözyaşları arasında toprağa verildi. l DHA 2 DAVADA AKADEMİSYENLER YARGILANIYOR Barış isteyenlere ceza isteniyor Barış imzacısı İstanbul Üniversitesi (İÜ) Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Taner Gören’in de aralarında bulunduğu 8 akademisyen hakkında, “Terör örgütü propagandası” iddiasıyla 7 yıl 6’şar ay hapis cezası istendi. İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıklara savunma için süre vererek, davaları erteledi. Gören, savunmasında, “Bölgeye kalıcı barışın gelmesi amacıyla, bu ülkenin düşünen bir vatandaşı olarak imza attım. Silah kullanılarak yapılan bu operasyonlar bana göre, bölgeye barışı getirmek bir yana sorunu daha da içinden çıkılmaz bir hale sokmaktaydı. Devletin insanların iyiliği için yaptığı bir operasyon ölümlere, insan hakları ihlallerine yol açmamalıdır diye düşünüyorum. Bir hekim olarak, ölümlerin, insan hakkı ihlallerinin önlenmesini ve barışı talep eden bir metni imzaladığım için terör örgütü propagandası yapmakla suçlanmayı anlamam mümkün değildir” dedi. Mahkemenin duruşma listesinde, İÜ öğretim üyesi, 13 Şubat’ta yaşamını yitirenDoç. Dr. Nuray Ergüneş’in sanık olduğu dava da vardı. Adliye önünde açıklama yapan akademisyenler, Ergüneş’i andı. Hâkim savunma almadı Boğaziçi Üniversitesi’nden Gaye Yılmaz, Bülent Küçük, N. N., Çiğdem Kafesçioğlu, B. K., O. A., ve G. F’nin yargılandığı davalar İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Akademisyen G.F.’nin avukatı Meriç Eyüboğlu aynı saatteki başka bir duruşmada yer aldığı için duruşma salonuna gelemedi. Mahkeme Başkanı, avukat olmadan devam etmek isteyince izleyiciler tepki gösterdi. Daha sonra Eyüboğlu’nun gelmesine rağmen yaklaşık bir saatlik beklemeden sonra çok yoruldukları gerekçesiyle savunmalarını alma kararından vazgeçtiklerini, isterlerse yazılı olarak iletebileceklerini belirtti. l İSTANBUL/Cumhuriyet KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘23 yaşındaydım,[email protected] ERGENEKON ANA DAVASI ERTELENDİ 32 yaşına geldim’ ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Yargıtay’ın bozma kararının ardından yeniden görülmeye başlanan Ergenekon ana davasının beşinci oturumu dün İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Davanın sanıklarından CHP milletvekili Dursun Çiçek’in avukatlığını yapan kızı İrem Çiçek, uzun yargılamaya dikkat çekerek, “Yetkisizlik, görevsizlik, tefrik kararları ile dosya oyalandı. Sonra tefrik edilmiş dosya tekrar birleştirildi. 23 yaşında başladığım davada 32 yaşıma geldim. Tefrik edilerek karar verilmesini talep ediyorum” dedi. FETÖ davalarında sanıkların ‘daha Ergenekon davası hakkında karar verilmedi’ şeklinde savunma yaptıklarını dile getiren Çiçek, “Bu savunma elimizi kolumuz bağlıyor” diye konuştu. İrtica ile Mücadele Eylem Planı davası, Anayasa Mahkemesi’nce 18 sanık yönünden mahkemeye gönderildi. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ise Yüce Divan’da yargılanacak. Sanıklardan ele geçirildiği iddia edilen belgelerin devlet sırrı olup olmadığına ilişkin Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşavirliği’nce mahkemeye gönderilen cevap yazısında, inceleme heyeti kurulduğu ve çalışmalara başladığı bildirildi. Sanıklarından eski Yarbay Mustafa Dönmez tarafından dosyaya sunulan Zir Vadisi’nde yapılan aramalara ilişkin 3 dakikalık görüntünün yer aldığı CD’ye ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğü’nden mahkemeye gönderilen cevap yazısında ise, duruşmada izlenen CD’nin yazı eklenmemiş orijinali olduğu, ancak sanık Dönmez’e Emniyet Genel Müdürlüğü’nce böyle bir CD’nin verilmesinin söz konusu olmadığı belirtildi. Mahkeme heyeti, davayı erteledi. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle