18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 22 Nisan 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN ‘Ciddi hak ihlalleri var’ haber 11 ABD Dışişleri Bakanlığı’nın insan hakları raporunda Türkiye’deki ihlaller sıralandı ABD Dışişleri Bakanlığı, dünya genelindeki ülkelerin insan hakları karnesini incelediği yıllık raporunu açıkladı. Bakanlığın “2017 İnsan Hakları Uygulamaları Ülke Raporları” başlığını taşıyan raporda Türkiye’ye de ciddi eleştiriler yöneltildi. Raporun 64 sayfalık Türkiye bölümündeki başlıca tespit ve eleştiriler şöyle: l ÖZGÜRLÜKLER KISITLANDI: Raporda, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra yürürlüğe konulan ve sürekli yenilenen OHAL’in, toplum ve kurumlar üzerinde geniş kapsamlı etkilerinin olduğu, çok sayıda temel özgürlükleri kısıtladığı kaydedildi. 2017 sonu itibarıyla 100 binin üzerinde devlet memurunun kalıcı ya da geçici olarak görevden alındığı, 50 binin üzerinde vatandaşın tutuklandığı ya da hapse atıldığı ve 1500’ün üzerinde sivil toplum kuruluşunun kapatıldığı belirtildi. l TEK TEK SAYILDI: Raporda, Türkiye’deki en ciddi insan hakları sorunları arasında, “gözaltındaki tutuklulara işkence iddiaları, faili meçhul vakalar, Meclis üyeleri ve Türkiye’deki ABD diplomatik misyonlarının iki yerel çalışanı dahil on binlerce kişinin terör gruplarıyla bağlantı iddiaları ya da barışçıl meşru beyanatlarından dolayı OHAL altında keyfi tutuklanmaları ve gözaltına alınmaları, yürütmenin yargı bağımsızlığına müdahalesi ve bunun adil yargılanma hakkı ve yargı sürecini etkilemesi, çok sayıda seçilmiş yetkili dahil siyasi mahkumlar, çok sayıda gazetecinin hapse atılması, medya kurumlarının kapatılması, hükümetin politikaları ya da yetkilileri eleştir ‘OHAL’İ KALDIRIN, HUKUKA DÖNÜN’ ABD Dışişleri Bakanlığı Demokrasi, İnsan Hakları ve Çalışma Dairesi’nden Büyükelçi Michael Kozak da, Yabancı Basın Merkezi’nde düzenlediği brifingde, Türkiye’de tutuklu bulunan ABD’li rahip Craig Brunson’la ilgili bir soru üzerine “Türkiye ile ilgili çok ciddi konular var ve bu sabah Dışişleri Bakan Vekili Sullivan raporla ilgili sunumunu yaparken Türkiye’yle ilgili de konuştu. Ama sadece rahip Brunson ve konsolosluk çalı şanları değil, hatta ben ilk 50 bin demiştim, uzmanlarımız 60 bin şeklinde beni uyardı lar. OHAL kapsamında 60 binden fazla kişi tutuklanmış vaziyette. Bu noktada Türk hükümetine mesajımız OHAL’in bitirilmesi, tüm bu insanlara adil ve bağımsız yargılanma hakkı tanınması ve Türkiye’nin yeniden hukukun üstünlüğüne bağlı bir ülke konumuna dönmesidir. Bu nokta rahatsız edici. Biz mümkün olan her yolla Türk hükümetine, geri adım atıp ülkeyi ne yöne yönlendirdiğini görmesi ve yeniden olması gereken yola ülkeyi getirmesi gerektiği mesajını iletiyoruz. Ancak bunun dışında atılacak adımlar Başkan Trump’ın kararı olacaktır” diye konuştu. menin suç kapsamına alınması dahil ifade ve medya özgürlüğüne yönelik ağır kı sıtlamalar, internet siteleri ve içeriklerinin engellenmesi, toplanma ve dernek kurma özgürlüklerine yönelik ciddi kısıtlamalar, hareket özgürlüğüne müdahale ve LGBTİ bireyler ve diğer azınlıklara karşı şiddet vakaları” gösterildi. l SINIRLI ADIM ATILIYOR: Hükümetin, insan hakları ihlalleriyle suçlanan güvenlik güçleri ve diğer yetkilileri soruşturma, adli kovuşturmaya tabi tutma ve cezalandırma yönünde sınırlı adımlar atmaya devam ettiği belirtilen raporda, bu tür suiistimallerin cezasız kalması durumunun da sorun teşkil etmeyi sürdürdüğü tespitine yer verildi. l ŞÜPHELİ ÖLÜMLER: İnsan hakları örgütlerinin gözaltında şüpheli ölümlere işaret ettiği belirtilen raporda zorla kaybedilme iddialarına da yer verildi. İnsan hakları örgütlerinin gözaltında karakollara yerleştirilen kameralara rağmen işkence ve kötü davranma vakalarının arttığı açıklamalarına atıf yapıldı. Bazı güvenilir raporlara göre, bazı doktorların işkence iddiasını içeren tıbbi raporlara imza atmaktan korktuğu, bu nedenle de kurbanların işkence iddialarını kanıtlayan belgeleri edinemediği aktarıldı. l KANITLARA ERİŞİM YOK: Çok sayıda kişinin Gülen hareketi ya da PKK’yle bağlantı iddiasıyla gözaltına alındığı, ancak çoğunlukla sınırlı bir yargı süreci ya da kendilerine karşı suçlamalara yönelik kanıtlara sınırlı erişim imkânı tanındığı belirtildi. l YASALARA GENİŞ TANIM: Adalet Bakanlığı’nın 2016 sonunda 69.301 öğrencinin hapiste olduğunu açıkladığı, bunun ülke tarihinde hapiste olan öğrenci sayısında en yüksek seviye olduğu aktarıldı. Raporda, yetkililerin “terörle mücadele yasalarını” çok sayıda insan hakları aktivisti, medya kuruluşları, şüpheli PKK destekçileri ve Gülen hareketinin üyesi olduğu iddia edilenler ve diğerlerine karşı çok geniş bir tanımla kullandığı gözlemi dile getirildi. İnsan hakları gruplarının, birçok tutuklunun terörle ciddi çapta bir bağlantısının bulunmadığı ve AKP’ye eleştirel sesleri susturmak ya da siyasi muhalefeti zayıflatmak için hapse atıldığı şeklindeki iddiaları da raporda aktarıldı. l CUMHURİYET DE RAPORDA: 25 Ağustos’ta yayımlanan KHK ile tutuklu olarak yargılanma süresinin beş yıldan yedi yıla çıkartıldığı hatırlatıldı. Mahkeme sürecinin hızlı ilerlemediği, Ekim 2016’da gözaltına alınan gazetemizin yazar ve çalışanının uzun bir süre hapiste kaldığına dikkat çekildi. Raporda Amerikalı rahip Andrew Brunson’ın tutukluluğuna da değinilerek, siyasi olduğuna geniş biçimde inanılan suçlamalara yönelik kanıtlara ulaşılmasının zorluğuna dikkat çekildi. Raporda, hükümetin özellikle basın için ifade özgürlüğünü kısıtladığına dikkat çekildi. Aralarında gazetecilerin de olduğu yüzlerce kişinin cumhurbaşkanına, başbakana, hükümete hakaretten gözaltına alındığı, kişilerin hükümeti ve devleti soruşturma açılması riski olmadan açıkça eleştiremediği hatırlatıldı. Hükümetin bağımsız gazeteciliği kısıtladığı belirtildi. Cumhuriyet davasına atıfta bulunuldu, savcıların getirdiği PKK, FETÖ, DHKPC suçlamaları, 43 yıl hapis cezası istenildiği aktarıldı. Bazı gazetecilerin ülke dışına çıkmasının yasaklandığı, bazı gazetecilerin hükümet ile ilgili haberlerinde sansür uygulanması istendiği, bazı medya kuruluşlarının iş bağlantılarının zora girmemesi için hükümeti eleştiren çalışanlarının işlerine son verdikleri belirtildi. l İFADE ÖZGÜR DEĞİL: Raporda, terör karşıtı yasaların ulusal güvenlik bahanesiyle ifade özgürlüğünü engellemek için kullanıldığına, OHAL altında barışçıl toplanma hakkının kısıtlandığına, internete erişimin yavaşlatıldığına, bazı sitelere erişimin engellendiğine işaret edildi. l Dış Haberler ‘Sistemle geçinemiyoruz’ ‘Geçinemeyen Üniversiteliler Buluşuyor’ etkinliğinde, öğrencilerin sorunları masaya yatırıldı Farklı üniversitelerden öğrenciler “Geçinemeyen Üniversiteliler Buluşuyor” etkinliğinde bir araya geldi. Divriği Kültür Derneği’nde gerçekleşen etkinliğe katılan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Hasan Yaşasın, en ufak sorunu bile dillendirmelerinin yasak olduğunu belirterek, “Biz, düşünce özgürlüğümüzü elimizden koparıp alan bu iktidarla geçinemiyoruz. Bizi iş cinayetlerine kurban veren bu sistemle geçinemiyoruz. Sürekli bizi ablukaya alan güvenlikle geçinemiyoruz. Hayatımıza her gün her alanda müdahale ediliyor. Önümüzü göremiyoruz, işsiz mezun oluyoruz” diye konuştu. 31 kulübe 1 masa İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü öğrencisi İsmail Aydın, “İstanbul Üniversitesi öğrencileri olarak okula gittiğimizde özgür, mutlu bir ortam istiyoruz. Çoğunlukla sohbet ettiğimiz arkadaşlarımızın sesini bile duyamıyoruz çünkü polislerin ve özel güvenliklerin telsiz sesi daha ağır basıyor. İstanbul Üniversitesi’nde son iki yıldır kulüp faaliyetlerine izin verilmiyor. Edebiyat Fakültesi dekanı dalga geçer gibi yaptığı açıklamada 31 kulüp için bir masa verileceğini söylüyor. Bizler gayri meşru rektör ve yönetimiyle geçinemiyoruz.” Ege Üniversitesi Gazetecilik Bölümü öğrencisi Ceyda Bostancı da “Öğrencilerin bir araya gelip sosyal, kültürel etkinlikler düzenlemesi belli gerekçeler gösterilerek ya erteleniyor ya da iptal ediliyor. Öğrencilerin iletişim halinde olması, ortak paydalarda buluşması atanan eski emniyet müdürü tarafından engelleniyor” dedi. Marmara Üniversitesi’nden Hüseyin Çam ise “Akademi biat etmeyecek, üniversite teslim olmayacak” diye konuştu. Ahlak bekçisi yurtlar ODTÜ Sosyoloji hazırlık öğrencisi Zeynep Çakın ise şöyle konuştu: “ODTÜ yurtlarında kadın ve erkek öğrencilere karşı alınan tutumlardaki farklılıklarla ‘geçinemiyoruz’ demeden geçemeyeceğim. Yurt giriş saatleri kadın yurtlarında bir ahlak, edep meselesi sayılıp rahatsız edici bir biçimde uygulanıyor. Kadınlar 12.30’dan sonra gelirlerse kitlenmiş kapılarda bekleyerek, nerede olduğunu soran bir savunma kâğıdı ile konuşmalarına dikkat etmeye tenezzül dahi etmeyen danışmayla karşılaşıyorlar.” l İSTANBUL / Cumhuriyet Ysaosnarka2b5itatyi İŞTE ‘YENİ’ NUSAYBİN Mardin’in Nusaybin ilçesinde hendek ve barikat operasyonları nedeniyle 14 Mart 2016’da ilan edilen, Fırat, Dicle, Yenişehir, Abdulkadirpaşa, Zeynel Abidin ve Kışla mahallelerinde süren sokağa çıkma yasağı cuma gece yarısından itibaren kaldırıldı. Yasağın kaldırıldığı Mardin Valiliği’nin açıklamasıyla duyuruldu. Sokağa çıkma yasa ğının kaldırıldığı bölgelerde ise TOKİ tarafından yaptırılan yeni konutların yükseldiği dikkat çekti. TOKİ’nin bölgede yaptığı konutların inşaatı devam ederken, daha önce çatışmaların olduğu yerlerde yeni binaların yükseldiği göze çarpıyor. Bazı yerlerdeki eski evlerin duvarlarında kurşun izleri dikkat çekiyor. l DHA Kaybedilen 27 çocuk nerede? Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbe tini öğrenmek için 682. kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Eylemde, 15 Mayıs 1994 tarihinde Mardin Kervankaya’da korucu ve askerler tarafından gözaltına alınan 12 yaşındaki İlyas Diril ve 16 yaşındaki Zeki Diril’in akıbeti soruldu. Cumartesi İnsanlarından Abdullah Canan’ın oğlu Tayyip Canan, “Bu çocukların suçu neydi? Annelerimizin göz pınarları kurudu. Katil binbaşı Yurdakul, katil Murat Yiğiter diyoruz. İsimlerini söylüyoruz. Cesaretimiz var ve söylüyoruz. Annelere gittiler ayağınızın altını öperiz dediler. Annelerimizin ellerini öpün. Kayıplarımızın kemiklerini verin. Katiller yargılansı” diye konuştu. Cumartesi Annesi Mukaddes Şamiloğlu ise İHD verilerine göre 27 çocuğun gözaltında kaybedildiğini belirterek “Gözaltında kaybedilen çocuklar için adalet talebimizi yineliyoruz. Zeki ve İlyas Diril şahsında gözaltındaki çocukları unutmama çağrısı yapıyoruz” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet ANMAYA İZİN YOK 24 Nisan da yasaklandı Antikapitalistler ve DurDe Platformu, Taksim’deki Cezayir Toplantı Salonu’nda ‘24 Nisan’dan Hrant’a: Bu acı hepimizin’ başlıklı panel düzenledi. Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP) Eş Sözcüsü Şenol Karakaş, 24 Nisan anmasını ilk kez 2011 yılında yaptıklarını anımsatarak “Bu yılki anma için emniyet müdürlüğünden olumlu rapor aldık. Daha sonra valilikten çağırıldık ve anmanın yasaklandığını söylediler. Geçen yıl Taksim Tünel’de toplanmıştık. Bu yıl yasakla karşılaştık” dedi. Gazeteci yazar Ayşe Hür ise 24 Nisan 1915 gecesini anlatarak, “Ermeni toplumunun önde gelenlerinin kapıları çalınıyor. Kimisi olayı anlamıyor ve pijaması, terliğiyle çıkıyor. Kimisi anlayarak kıyafetlerini giyerek çıkıyor. Bugün olmayan Merkez Hapishanesi’nin önünde toplanıyorlar. Politik partilerde aktif üyelerinin içinde bulunduğu Ermeni grubu, Ayaş ve Çankırı’ya dağıtılıyor. Ermeni toplumunun en seçkin üyelerinden olan 235 kişi sürülüyor” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet F OTURUMU EYLEMİ Camal Şahin serbest bırakılsın İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu üyeleri, 317. F oturmasında kanser hastası mahpus Camal Şahin’in serbest bırakılmasını istedi. İHD İstanbul Şube Başkanı avukat Gülseren Yoleri, hapishanelerde mahpuslara uygulanacak kurallara yenilerinin eklendiğini söyleyerek, “İnsan onuru ihlal edilmeyecek haklardan birisidir. Keyfi aramalardan uzak durulması gerektiğini savunuyoruz. Hükümetin yetkili bakanlıklarını da şiddeti önleyici kararlar almaları için göreve davet ediyorum” dedi. İHD üyesi Taylan Bekin ise Camal Şahin’in sağlık sorunlarını aktardı. Bekin, “Camal Şahin, Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde kanser tedavisi gördüğü sırada 4 Ekim 2017’de evine yapılan bir baskın ile gözaltına alınıp tutuklandı. 21 kere ışın tedavisi görmüş, 8 seanslık kemoterapi tedavisinin 7’sini bitirmiş, son seansa gidememiştir. Bu nedenle hastalığı ilerledi” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet İki çift lafım var... Yavaştan yavaştan contayı yakma emareleri gösteren güzel ve sorunlu ülkemiz, erken seçim kararıyla tam bir tımarhaneye döndü. Bu konuyu önümüzdeki 2 ay boyunca konuşacağız. Ancak en başta kayda geçirmek istediğim bir çift sözüm var. İlk sözüm muhalefete; özellikle de anamuhalefet olarak Cumhuriyet Halk Partisi’ne. Tamam baskı var, OHAL var, anormal koşullar var. Kimse işinizin ne kadar zor olduğunu yadsımıyor. Ama bir yıldır bu memlekette her Allah’ın günü “erken seçim” lakırdısı dinlemedik mi? Nedir doluya tutulma halleri, paldır küldür çıkışlar? Daha çatı aday mı çıkacak yoksa her parti farklı aday mı gösterecek bilmiyoruz. Oysa kamuoyunun CHP’den beklediği, “Kontrol bizde. Ne yaptığımızı biliyoruz” hissi. Sizden ricam, büyük arayışların büyük yalpalamalara dönmemesi. Bize lütfen 35 yaş altı kimsenin adını sanını duymadığı ikinci bir Ekmeleddin vakasıyla gelmeyin... İkinci sözüm, HDP’ye. Elinizdeki en parlak aktör, Selahattin Demirtaş. Daha ne bekliyorsunuz? Var mı sahiden hem HDP’lilerin, hem de HDP’ye küskün kesimlerin oyunu alabilecek, muhafazakâr Kürtlerin kırık kalplerine dokunacak ve bir de üstüne üstlük yüzde 10 barajını geçebilecek başka bir isim? Üçüncü sözüm, Temel Karamollaoğlu’na. Sizi tanımıyorum, ancak ben de herkes gibi dikkatle izliyorum. Bu seçimde olağanüstü önemli bir rolünüz var. Tek bir replikle filmin akışını değiştiren karakter olabilirsiniz. Eğer bu seçimde tüm partilerin ortaklaşacağı bir “çatı aday” olacaksa, bunda en makul isim, Abdullah Gül’dür. Solcular ve AKP’li elitler, farklı sebeplerden dolayı Gül seçeneğine burun kıvırabilir. Ancak Abdullah Gül’ün 2005 yılından beri anketlerde beğeni oranının Tayyip Erdoğan’ın üzerinde olduğunu, geniş halk kitlelerinin gözünde devlet yönetme becerisine sahip ve demokrat bir devlet adamı olarak göründüğünü hatırlatmak isterim. Çatı aday, tanım itibarıyla herhangi bir partinin adayı değil üzerinde geniş konsensüs olan aday olmalıdır. Bu formüle gidilecekse Saadet Partisi’nin görevi, Abdullah Gül’ü ikna etmek değil; CHP, HDP ve İYİ Parti’yi Abdullah Gül etrafında güçlü bir güç birlikteliğine ikna edebilmektir. Eski cumhurbaşkanının Türkiye’nin gidişatı konusundaki kaygılarına rağmen, kendi partisine karşı bir yarışa girmeyi düşünmediğini biliyoruz. Bu durumda Gül’ü ikna edecek tek şey, Saadet ve CHP’den gelecek güçlü bir destek sözüdür. Zor olan, onu koparmaktır. Medyaya da bir çift lafım var ancak söylemek anlamlı mı bilemiyorum. Medyamız artık bir parodiye dönüştü. Haber yapmamak, yaparsa sormamak, sorarsa yazmamak üzerine tuhaf bir habercilik stili gelişti. HDP’yi görmez, İYİ Parti’yi yazmaz, CHP’den hazzetmez. Sadece bilmenizi isterim ki, bu durum bu halkın gözünden kaçmıyor. İYİ Parti’ye eleştirim, demokrasi konusunda sesini yükseltmemesi. Evet, Türkiye’de insanlar huzur istiyor, daha iyi yönetim istiyor ancak demokrasi ve özgürlük de istiyor. Nüfusun yüzde 80’i, bir biçimde Avrupalı bir Türkiye’de yaşamak istediğini söylüyor. İYİ Parti’den bu alanlarda tatminkâr bir laf işitmedik. AKP+MHP blokuyla milliyetçilik yarıştırmanın anlamı yok. O alan zaten dolu. Sağda Türkiye’nin ihtiyacı olan, Turgut Özal’vari biraz özgürlük, biraz refah vaat eden, biraz Batılı, biraz muhafazakâr bir sentez. Bunu yapamadığınızı düşünüyorum. İktidara da iki çift laf etmek isterdim. Ama tüh, yerim kalmadı! Haliyle burada bitiriyor, herkese iyi pazarlar diliyorum. HÜKÜMETTEN DEİZM TEPKİSİ İHL muhafazakâr İslamı kabul eder İmam hatip liselerinde deizmin yaygınlaştığına ilişkin raporlar ve raporlara dayanan haberler karşısında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’a kamuoyu önünde tepki göstermesinin ardından hükümetten de tepki geldi. Bekir Bozdağ Raporları “operasyon, tuzak, saldırı” olarak niteleyen Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, “Saldırılara karşı daima uyanık olmalıyız ve bu kirli tuzağı kuranlara, saldırıyı yapanlara ve iftirayı atanlara hep bir ağızdan; ‘hadi oradan bre ebleh!’ demeliyiz. İHL öğrencileri ve bilumum muhafazakarlar hülasa Müslümanlar; Kuran ve sünnetin tavsif ettiği şekilde Allah’a, peygamberlere, meleklere, kitaplara, ahirete, kaza ve kadere iman ederler. İslamın her hükmünü tereddütsüz kabul ederler. Belli ki imam hatip liselerinin yetiştirdiği nesillerden ve muhafazakarlârdan rahatsız olanlar; onları itibarsızlaştırmak ve kendi içinde ayrıştırmak ve nihayetinde onları İslamdan uzaklaştırmak isteyenler işbaşındalar. Ama her zaman ki gibi kaybedecekler” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle