19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 14 Mart 2018 TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Katliam protestosu 7 bin TL 10 Ekim katliamını protesto eden öğrenci, para cezasını ödemezse 350 gün hapis yatacak SEYHAN AVŞAR Öğrenci Kolektifi üyesi öğrenciler, IŞİD’in gerçekleştirdiği 10 Ekim Ankara katliamının ardından İstanbul Üniversitesi (İÜ) Avcılar Kampusu’nda stant açtı. Polislerin müdahalesi sonucu gözaltına alınan 15 öğrenci hakkında “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na Muhalef” iddiasıyla iddianame düzenlendi. Dava devam ediyor. Yargılanan öğrenciler den Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi Şilan Delipalta hakkında, standa asılan, “Ülkemizde iç savaş çıkaran Recep Tayyip Erdoğan”, “Katilleri tanıyoruz, faşist saldırı ve katliamlara karşı direneceğiz” pankartı nedeniyle ayrı bir dava daha açıldı. Küçükçekmece 13 Asliye Ceza Mahkemesi de Delipalta’yı 7 bin TL adli para cezasına mahkum etti. Delipalta’nın itirazı ise bölge idare mahkemesinde geçen aylarda reddedildi. Parayı ödeyemeyen Delipal ta hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Para ödenmezse Delipalta, 350 gün hapis yatacak. ‘Derslere giremiyorum’ Öğrenci Kolektifleri ise Delipalta için bir dayanışma kampanyası başlattı. Delipalta’nın cezaevine girmemesi ve eğitim hayatının yarım kalmamasını isteyen gençler, 500 TL toplayabildi. Delipalta, para cezasını ödemediği için derslere giremediğini belirtti. Üniversitelerde değişmeyecek tek gerçeğin solcu öğrencilerin özel güvenliğin ve polisin saldırısına uğraması olduğunu aktaran Delipalta, “Bugün gericicihatçı birileri tarafından üç beş heyecanlı çocuk olarak tarif edilen gericicihatçı IŞİD çetesinin katlettiği 102 insanı anmaya verilen 350 gün hapis cezası ne Ankara Garı önünde yaşananları ne de o yaşananlara zemin hazırlayanları unutmamızı sağlayamaz” dedi. Akademiye beraat yok Barış akademisyenlerinin, davaların birleştirilmesi ve beraat talepleri reddedildi Barış imzacısı akademisyenler Galatasaray Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Gülsün Güvenli ve Doç. Dr. Buket Türkmen, İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. H.K.A ile İstanbul Üniversitesi’nden emekli Prof. Dr. Gençay Gürsoy’un “terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla yargılandıkları dava dün görüldü. Doç. Dr. Türkmen yurtdışında olduğu için duruşmaya katılamadı. Akademisyenler yargılanmaya başladığından beri her duruşma öncesinde destek eylemleri yapılıyor. Ayrı yargılamaya devam İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ayrı ayrı yargılanan akademisyenler, suçlamaları reddederek savunma için ek süre talep etti. Güvenli’nin avukatı Mehmet Kadıoğlu, “Burada terör örgütü propagandası değil devletin uygulamalarına muhalefet vardır. İddianameyi de bildiriyi de okudum. İddianame bildiriden daha çok propaganda yapıyor. Davaların ayrı yürütülmesi savcılığın aldığı idari bir karar. Dolayısıyla hukuki değil ve usul ekonomisine aykırı. O nedenle 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosya ile birleştirme talep ediyoruz. İddianamedeki eylemler terör örgütü propagandası olamaz. Olsa olsa Türk Ceza Kanunu (TCK) 301. maddesindeki suç kapsamındadır. O nedenle 301’den yargılama yapılması yönünde soruşturma izni alınıncaya kadar durma izni verilmesini talep ediyorum” dedi. ‘İkinci bildiri yok’ Gürsoy’un avukatı Meriç Eyüboğlu da söz alarak derhal beraat ve birleştirme taleplerinde bulundu. Mahkemenin benzer davalarda talepleri reddettiğini ancak kararında hukuki gerekçe olmadığını dile getire KHK’li akademisyene avukatlık yapmak Da yasak Ankara Üniversitesi’nden KHK ile ihraç edilen akademisyen Cenk Yiğiter’in avukatlık stajı, Adalet Bakanlığı’nın açtığı davada idare mahkemesinin verdiği yürütmeyi durdurma kararı üzerine Ankara Barosu tarafından durdurularak, kaydı silindi. Cenk Yiğiter, KHK ile ihraç edilmesinin ardından Ankara Barosu’na avukatlık stajı için başvurdu. Başvurusu kabul edilen Yiğiter, Ankara’daki bir idare mahkemesin de staja başladı. Bu süreçte Adalet Bakanlığı, staj kararına karşı dava açtı. Ankara 10. İdare Mahkemesi, KHK ile ihraç edilen bir kişinin avukatlık stajı yapmasında telafisi mümkün olmayan zararlara neden olacağı gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bu karar üzerine Ankara Barosu, Yiğiter’in bitmesine 2 hafta kalan avukatlık stajını durdurdu ve kaydını sildi. l ANKARA / Cumhuriyet Cenk Yiğiter rek, “İddianamede 11 Ocak tarihli açıklamanın yanı sıra 10 Mart tarihli ikinci bir bildiriden söz ediliyor. 10 Mart’taki metin bildiriden son ra akademisyenlerin iki ay boyunca uğradıkları hak ihlallerinin anlatıldığı metindir. İkinci bir bildiri gibi söz edilemez” diye konuştu. Avukat ların derhal beraat ve davaların birleştirilmesi talepleri reddedildi. Duruşmalar 10 Ekim’e ertelendi. l İSTANBUL/Cumhuriyet DİNK DAVASI SÜRÜYOR Suikast sanığı inkâr etti Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin davanın dünkü ikinci oturumunda İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü Tim Komutanı Üsteğmen Muharrem Demirkale savunma yaptı. Davaya konu iddianamede Demirkale’nin cinayet günü Dink’in evinin yakınlarına gittiği, olay yerinde bulunan istihbaratçı jandarma görevlilerini koordine ettiği iddia ediliyor. Aynı davadan tutuklu istihbaratçı eski polis Ali Fuat Yılmazer, firari savcı Zekeriya Öz ve FETÖ suçlamasıyla tutuklu eski polislerle telefon görüşmelerinin bulunduğu belirtilen Demirkale, iddianamede, “FETÖ’nün altın çocuğu” şeklinde nitelendiriliyor ve darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığı binasında yaralı yakalandığı ileri sürülüyor. Aileye seslendi Demirkale, savunmasının başında Dink ailesine hitaben, “Kutsal bildiğim tüm değerler üzerine yemin ederim ki benim ve personelimin bu alçak cinayetle alakası yok ama nedense buna dahil edilmeye çalışıyoruz” dedi. Dönemin İstanbul Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ise söze girerek, Demirkale’nin dava dosyasına giren telefon konuşmalarının ‘normal’ olmadığını söyledi. “Diyaloglar aşağıdan yurkarıya kurulmuyor” dedi. Ardından İstanbul Emniyet İstihbarat C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer söz aldı ve ‘normal değil’ yorumunun kişisel olduğunu ileri sürdü. Yılmazer, “Benim seçtiğim polislerin çoğu Ahmet İlhan Güler zamanında göreve getirilmiş kişilerdir” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet ALİ İSMAİL KORKMAZ’IN DOĞUM GÜNÜ ŞEREFİNE Barış için koşacaklar AKIN BODUR Gezi Direnişi sırasında Eskişehir’de polisler ve eli sopalı esnaf tarafından dövüldükten sonra beyin kanaması geçirerek yaşamını yitiren 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz, doğum gününde anılacak. Ali İsmail için 17 Mart Cumartesi akşamı saat 20.00’de Antakya Meclis Kültür Merkezi’nde düzenle necek anma gecesinde Leman Sam ve ALİKEV müzik grubu sahne alacak. 18 Mart Pazar günü ise Antakya’da Ali İsmail Korkmaz Vakfı (ALİKEV) ve Hatay Büyükşehir Belediyesi tarafından “Hatay Barış Koşusu” düzenlenecek. Ali İsmail’in babası Şahap Korkmaz, “Hem Ali İsmail hem de barış için koşacağız. Bu etkinlik umarım bir ses getirir ve onu katledenler de utanır. Ben onların utanmasını istiyorum. Biz de hiç susmayacağız ve hep sesimizi, Ali İsmail’in sesini, hayallerini, düşüncelerini yükselteceğiz. Biz ondan çok şey öğrendik ve ondan sonra birçok şeyi daha iyi anladık. Şimdi onun gerçekleştiremediği hayallerini biz yerine getireceğiz, hayatta kaldıkça onu yaşatacağız, sesini duyuracağız” diye konuştu. Ali İsmail’in ağabeyi Gürkan Korkmaz da “Ali İsmail’i eğitim, kültür, sanat gibi hayatın her alanında yaşatmak istiyoruz. Barış için koşacağız. Ali İsmail’in düşleri için koşacağız” dedi. Son başvuru bugün ALİKEV ve Hatay Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenecek Hatay Barış Koşusu’nun, Defne Belediyesi ve Antakya Ticaret ve Sanayi Odası tarafından da desteklendiğini söyleyen Gürkan Korkmaz, bu yıl ilk kez düzenlenecek Hatay Barış Koşusu’nun 10 ve 21 kilometrelik parkurları ile 4 kilometrelik halk koşusu bulunduğunu söyledi. Korkmaz ailesinin tüm fertleriyle koşuya katılacağını anlatan Gürkan Korkmaz, koşuya aydın, gazeteci ve sanatçıların da davet edildiğini belirtti. Koşuya katılım için son başvurular ise bugün yapılabilecek. l HATAY OĞUROL’UN AİLESİ VE SAMANDAĞ HALKI TEPKİLİ, CHP’Lİ TOPAL OLAYI MECLİS’E TAŞIDI Polis dur ihtarına uymayan genci vurdu Hatay’ın Samandağ ilçesinde önceki gece “dur” ihtarına uymadığı iddiasıyla 23 yaşındaki Güven Oğurol polis ekipleri tarafından aracına açılan ateş sonucu yaşamını yitirdi. Savcılık olayla ilgili soruşturma başlatırken silahı ateşleyen polis memurunun önce gözaltına alındığı ardından serbest bırakıldığı belirtildi. Oğurol hakkında uyuşturucu suçundan yakalama kararı olduğu öne sürüldü. Oğurol’un ailesi yaşananlara tepki göstererek “adalet yerini bulana kadar” defin işleminin gerçekleşmeyeceğini söyledi. İlçede büyük tepki oluşurken, Favvar mevkiinde toplanan Samandağ halkı, olayı protesto etti. Yürüyüşe CHP Samandağ ilçe örgütü de katıldı. 24. Dönem CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz ve CHP İlçe Başkanı Turgay Abacı yetkililerle görüştü. Açıklama yapan Samandağ Belediye Başkanı CHP’li Mithat Nehir, “Bu üzücü olay ilçemizde infiale yol açmış, üzüntüyle karşılanmıştır. Her vatandaşımızın can güvenliği, yaşam hakkı kutsaldır” dedi. Olayla ilgili kamera kayıtlarını incelediğini belirten CHP Hatay Milletvekili Serkan Topal ise gazetemize yaptığı açıklamada “Yakalama kararı olması, dur ihtarına uymaması onu öldürme hakkı vermez. Bir insanın canı bu kadar ucuz olmamalı. Bunun sorumlularının yargı önünde hesap vermesi gerektiğini düşünüyorum” dedi. Topal, Başbakan Binali Yıldırım’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesiyle de olayı TBMM gündemine taşıdı. l Yurt Haberleri Samandağ halkı, olayı protesto etmek için dün yürüyüş düzenledi. haber 9 Ülkenizle birlikte vicdanınız da batıyor İşçinin, memurun, köylünün haklarını savunmayı vaat eden partileri asla iktidara getirmediniz. Yoksulluktan değil zenginlikten bahseden politik masalları sevdiniz. Bu düzeni savunan ve devam ettirmek için kollarını sıvayan, güçlü diye tanımladığınız acımasız kapitalist ideolojilerin büyüsüne kapılıp gittiniz. Komünistlere... Sosyalistlere... Sosyal demokratlara... Anarşistlere... Feministlere... Alternatif tüm politikalara burun kıvırdınız. Özelleştirmeye kafa tutanlara... Bağımsızlıktan bahsedenlere... Savaşlara karşı çıkanlara... Adaletin önemini vurgulayanlara... Doğa katliamlarına direnenlere... Sendikal haklara sahip çıkanlara... Cinsiyet eşitsizliğini haykıranlara... Özgürlük diye çığlık atanlara kulak tıkadınız. Eğitim ve sağlığın parasız olmasında ısrar edenleri umursamadınız. Bir tarım ülkesinde toprağın talan edilmesine, çiftçinin köylünün sefil edilmesine ses çıkartmadınız. Her şeyinizi tek tek sattılar, öyle durup baktınız. Yoksullaştıkça yoksullaştınız. Başınıza gelen hiçbir şey umurunuzda olmadı. Uzaklarda bir adada doğa koşullarıyla baş ederek hayatta kalmaya çalışan insanların sahte maceralarını seyredip heyecanlanmakla oyalanırken... Kendi hayatta kalma koşullarınız üzerine hiç kafa patlatmadınız. Hiçbir zaman satın alamayacağınız pahalı yiyeceklerle dolu marketlerde gezinebiliyor olmayı... Hiçbir zaman giyemeyeceğiniz pahalı kıyafetlerle süslenmiş vitrinlere bakabiliyor olmayı... Hiçbir zaman gidemeyeceğiniz tatillerin eğlenceli reklamlarıyla oyalanmayı bir zenginlik sandınız. Ve hiçbir zaman binemeyeceğiniz pahalı otomobillerin yanınızdan hızla geçtiği otobanlarda her sabah ve her akşam toplu taşıma araçlarıyla saatlerce işten eve, evden işe giderken... Ödenecek faturaları karşılayacak parayı kazanmak için hayata dair insani olabilecek her şeyi ertelerken... Çocuğunuzu özel okula göndermek için bir ömür karı koca soluksuz çalışmayı ya da parası olmayanların çocuklarının rezil bir eğitim verilen devlet okullarında heba olmasını doğal sayarken... Darbe nedir, Gülen kimdir, tarafsız cumhurbaşkanı nedir, taraflı cumhurbaşkanı nedir, anayasa ne işe yarar, mahkemeler aslında neyi yargılar, Ortadoğu’da savaşlar neden patlar ve bu coğrafyada o silahları kimler kime satar diye düşünmeye üşenirken... Kaderinize ikna olduğunuz ve dizginleri sizi sömürenlere bıraktığınız gerçeği, bir haber değeri taşımaktan çıktı. Ve ülkenizle birlikte ahlakınız ve vicdanınız da yerin dibine battı. Sınıfsal adaletsizliklere karşı duyulan öfke kıymetlidir. Ama onu kıymetli yapan nasıl kullanıldığı ve neye dönüştüğüdür. Şimdi... Varlıklı ailelerin çocuklarının trajik kaderini hor görmeyi... Bekârlığa veda partisi denilen eğlenceyi ayıplamayı... Keyif için özel jetlerle oradan oralara uçuşanların başına gelen büyük acıyı küçümsemeyi... Bir uçak kazasında ölenler zengindiler diye arkalarından rahatça sayıp sövmeyi öğrendiğiniz o yere... Geri dönün. Ve bir bakın, belki o yerde öğrenmeniz gereken asıl başka şeyler vardır. Ülkücüler İÜ’de saldırdı İstanbul Üniversitesi (İÜ) Yabancı Diller Yüksekokulu’nda dün sabah saatlerinde Türkiye Komünist Gençliği (TKG) üyesi öğrencileri bildiri dağıttıkları sırada ülkücülerin saldırısına uğradı. TKG’li öğrenciler saldırıya karşı koyduğunda ise 15 kişilik ülkücü grup, koşarak İletişim Fakültesi’nin bahçesinde derse girmek için bekleyen Öğrenci Kolektiflerinden E. Ö., Sefa Kadı ve Ersin Filiz’e saldırdı. Saldırı sonucu yaralanarak hastaneye kaldırılan E.Ö. ve Sefa Kadı’nın sağlık durumlarının iyi olduğu öğrenildi. Okul yönetiminin saldırıyı polis ekiplerine bildirmesi üzerine Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü ve Güvenlik Şube Müdürlüğü ekipleri okula gelerek toplam 22 öğrenciyi gözaltına aldı. Gözaltına alınan öğrenciler Beyazıt Polis Merkezi Amirliği’ne götürüldü. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle