Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Pazar 4 Şubat 2018 TASARIM: SERPİL ÜNAY haber/yorum 13 Deliliğe övgü Uzun zamandır başucu şairlerimi ve yazarlarımı terk etmiştim. Dün akşam “Deli” kitabının yazarı Halil Cibran, her derde deva bir hekim olarak rüyama girdi. Meğerse ben ağlıyormuşum, usulca gözyaşlarımı sildi ve başladı en güzel hikâyelerini anlatmaya: “Eskiden bir narın ortasında yaşadığım sırada tanelerden birisinin şöyle dediğini işittim, bir gün bir ağaç olacağım ve rüzgâr dallarımın arasında şarkı söyleyecek ve güneş yapraklarımın üstünde dans edecek ve bütün mevsimler boyunca güçlü ve güzel olacağım. Sonra bir başkası konuşup dedi ki, ‘Ben de senin kadar genç olduğum zamanlar böyle hayaller kurardım; ama artık her şeyi ölçüp tartabiliyorum ve bütün umutlarımın boş olduklarını anladım.’ Ve üçüncü tane konuştu, ‘Bize böyle güzel bir gelecek vaat eden hiçbir işaret göremiyorum.’ Ve bir dördüncüsü, ‘Fakat böyle güzel bir gelecek yoksa hayatımız ne kötü olur!’ Bir beşincisi, ‘Ne olduğumuzu bilmezken niçin ne olacağız diye çekişiyorsunuz?’ Fakat altıncısı cevapladı, ‘Ne isek o olmaya devam edeceğiz.’ Ve yedincisi dedi ki, ‘Her şeyin ne olacağını biliyorum ama bunu sözcüklere dökemiyorum.’ Sonra sekizincisi konuştu ve dokuzuncu ve onuncusu ve sonra daha birçokları sonra hepsi birden konuşmaya başladılar ve bir sürü ses arasında hiçbir şey anlayamaz hale geldim. Ve tam o gün çekirdekleri az ve hemen hemen sessiz olan bir ayvanın içine taşındım.” Bu hikâyeyi beğenmediğimi söyleyince Cibran biraz bozulur gibi oldu. “Sen ki” dedi bana, “Acılar yüreğini kuşattığında, oturur ağlarsın, benim sessizliği seçmem suç mu?” Verilecek yanıtım yoktu, kendi kendime gülmeye başladım, “Senin bu yaptığına bizim lisanda ayvayı yemek denir” dedim. Alınmadı, devam etti ve ben “Senin kaç benliğin var” diye sordum Cibran’a, biraz düşündü, “Saymakla bitmez” dedi. “Gezdiğim, gördüğüm yerlerde, yüzlerce, binlerce insan vardı, beni etkileyen, bana benliğinin bir parçasını cömertçe ikram eden. Ama en çok, elinde küçük bir elmas parçası tutan, tuhaf bir kadına borçluyum bilgeliğimi ve sonsuz deliliğimi. Kadının akıl almaz bir işi vardı, elindeki elmasla gökyüzüne sürekli çentik atıyordu. Nedenini sorduğumda, ‘zamansız, haksız ölümler için bu çentikler’ dedi. ‘Gökyüzü sırları ve acıları unutmaz, sevinçleri de ama benim gücüm bu kadar, sevinçleri başkalarına bıraktım.’” “Cibran” dedim, “iyi ki, bir rüyadayım, neredeyse bütün anlattıklarına inanacağım.” “Canın bilir” dedi ve yeniden anlatmaya başladı, bu kez anlattıklarını şiir tonundaydı: “Yenilgi, yenilgim, yalnızlığım ve kimsesizliğim. Binlerce yengiden de bana değerli olan sen! Dünyadaki tüm parlak başarılardan sensin yüreğime yakın olanı! Yenilgi, yenilgim, başkaldırım ve de benim kendimle tanışmam. Sayendedir ki, hâlâ ben ayağı yere basan ve solmuş defneler peşinde koşmayan biri olduğumun bilincindeyim; ve sende, yalnızlığımı buldum ve de herkesten uzak, ve de gururlu olmayı. Yenilgi, yenilgim, benim parlak kılıcım ve de kalkanım. Gözlerinde okudum tahtı arayanın kendi kendisinin kuluna dönüştüğünü. Ve, bir kimsenin derinliklerindeki esasını anlayabilmemiz için onun gücünü söndürmemiz gerektiğini. Ve ancak böylesine olgunlaştıktan sonradır ki, bir meyvenin tadına varılabildiğini. Yenilgi, yenilgim, benim sözünü sakınmaz yol arkadaşım şarkımı, bağrışmalarımı, sessizliklerimi hep duyacaksın. Ve senden baska hiç kimse bana söz etmeyecek kanat çırpınmalarından ve deniz kabarmalarından ve de geceleri yanan dağlardan. Ve sen, tek başına ruhumun sarp ve kayalık yollarından tırmanacaksın. Yenilgi, yenilgim, benim ölmez cesaretim sen ve ben fırtınada birlikte güleceğiz; ve biz ikimiz, derin mezarlar kazacağız içimizde ölmekte olanlara; ve tutunacağız, tüm gücümüzle, güneşin karşısında; ve de tehlikeli olacağız.” Yenilgiye böylesine övgü gönderildiğine ilk kez tanık oluyordum. Cibran’a “Biraz abartmıyor musun” dedim, “yenilgi adı üstünde yenilgidir. Hani neredeyse tokat atsınlar diye, yüzünün öteki tarafını çevireceksin.” “İşte, benim sorunum bu” dedi. “Ben ruhumda yepyeni ırmaklar yaratan yenilgilerden söz ediyorum. Beni yeni umutlar için yollara düşmeye çağıran yenilgiden söz ediyorum.” Ansızın rüyadan uyandım. Gülümsedim. Bir an düşündüm, ruhumda suyunu hiç tatmadığım yeni bir ırmak var mıydı? Mutlaka vardır. 4 ŞUBAT 2018 SAYI: 33723 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:38 06:22 06:44 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08:05 13:24 16:05 07:47 13:08 15:52 08:07 13:31 16:18 Akşam 18:31 18:17 18:43 Yatsı 19:52 19:38 20:01 Sağlıklı canlılar üretmek için yapılan biyolojik, genetik çalışmalara ve hatta kimi canlılara toplumsal ahlak kazandırmak için yapılan iyileştirmelerin tamamına, tür ıslahı ya da bilim dilinde “öjenizm” deniyor. Öjenik çalışmaların uzun bir tarihçesi var. İn sanlar, kullandıkları bitkileri ve hayvanları yüzyıl lardır tür ıslahına tabi tuttular, tutuyorlar. Daha etli sığırlar, daha sütlü inekler, daha yünlü koyunlar, daha hızlı koşan atlar vb. elde etmek için damızlıklar seçtiler, çiftleştirdiler. Dayanıklı ama verimsiz bitki türlerini dayanıksız, ama verimli bitkilere aşıladılar, çok da başarılı oldular. Antikçağdan beri çoğu toplumlarda da sağ lıklı ve güçlü erkeklerin kadınları döllemesine özen gösterildi. Bu özen bazı kültürlerde sağ lıksız doğan çocukların yok edilmesine bile yol açtı... İnsan türünün ıslah fikri de da ima vardı. Ama bir ideoloji olarak karşımıza çıkması için Alman faşizmini beklemek gerekti. Hitler’in Nazizmin ideali olarak uygulamaya koyduğu “üstün Aryen ırkı” projesi, insan türünün ıslahından ibaretti. HHH Nazi Almanya, bir yandan alt ya da kusurlu diye damgalanan ırklardan insanların gaz odaların da metodik “itlafını” gerçekleş tirirken; bir yandan da “üstün” Aryen ırkının çoğalmasına gayret ediyordu. Sarışın ırk... Naziler sarışın, mavi gözlü, kas yapısı düzgün Alman damızlık erkekleri; aynı ölçütlerde Alman damızlık kadınlarla çiftleştiriyor; döllenme ol duktan sonra erkekler serbest bırakılıyor, hamile kadınlar küçük Aryenlerini doğurana kadar bir Lebensborn’da (Nazi doğumevi) tutuluyorlardı. Hitler kazandı... Doğumdan sonra bebeği, gerçek bir Nazi olarak yetiştirileceği devlet yurduna terk etmek zorundaydılar. Almanya’nın yenilgisi ve Hitler’in intiharından sonra, savaşı kazanan demokrat dünya, Naziz min “üstün ırk” idealini insanlığa karşı suç niteledi, ırkçılık sözü resmi söylemden çıkarıldı, insan türünü ıslah fikri de etik dışı ilan edilerek güya yasaklandı. Oysa biyoloji biliminin ilerlemesi durmadı, özellikle insan genom haritası çözüldükten sonra iyice hızlandı! HHH Bugün geldiğimiz noktada, doğal döllenmede genetik hastalıklı ya da kusurlu ceninlerin yaşamına son verilmesi; suni döllenmede ise kusursuz ve sağlıklı spermlerin seçilerek rahime yerleştirilmesi, insan türünün ıslahından başka hangi tanımla açıklanabilir? Giderek yaygınlaşan erkek kısırlığının çaresi olarak, sperm bankaları kuruldu. Bunlardan en büyüğü, en revaçta olanı, Danimarka’da. Elbette her “sağlıklı” erkeğin spermini kabul ediyorlar. Ama yapılan araştırmalar, dünyanın her yanına, her renkten ve soydan insanların yaşadığı ülkelere ihraç eden bu bankalardan, ezici çoğunlukla Kuzey Avrupalı, sarışın mavi gözlü donör spermi talep edildiğini ortaya koyuyor! Dahası, taşıyıcı anneliğin bir ticaret sektörü haline gelerek Nazilerin parasız köle olarak kullandığı kadınları paralı işçiye dönüştürmesi. Taşıyıcı annelik ticaretinde 2.3 milyar dolar gelirle dünya birincisi olan Hindistan’da, açlıktan nefesi kokan doğurgan kadınlar karınlarını 5000 ile 8000 Avro arası kiralıyor. İki yılda bir taşıyıcı annelik yapabiliyorlar. Ve 9 aylık hamileliklerini, kiralandıkları hastane yurtlarında geçiriyorlar. HHH Günümüzdeki öjenik evrede, sözüm ona demokrasi ve insan hakları dahilinde yapılan bu uygulamalarla Nazilerin “parasız yatılı” zorunlu ve doğal çiftleştirmesi arasındaki fark, köle kadınların sadece “paralı yatılı” olup suni döllenmesi... Hitler öldü, ama fikirleri yaşıyor ve Nazizmin ideali üstelik para kazandırarak gerçekleşiyor. Asıl öjenizm ve “üstün ırk” projesi tam gaz! Çünkü gerek sperm bankalarına, gerekse taşıyıcı anneliğe ancak zenginler ulaşabiliyor ve soylarını genetik anlamda sağlıklı, kusursuz ve çoğu sarışın, mavi gözlü, uzun boylu çocuklarla sürdürmeyi amaçlıyorlar. Doğal döllenmeler, kusurlu embriyonun ayıklandığı ülkelerde yoksullara da sağlıklı soylar verecek elbette. Ama diğerleri, her işin Allah’a bırakıldığı üçüncü dünya ülkeleri ise ne yazık ki çok uzak olmayan bir gelecekte “seçkin” yani seçilmiş embriyolardan üreyecek kuşakların insafına kalacak. Üstelik kaderin cilvesine bakınız ki, sahneye çıkmaya hazırlanan “üstün ırkı” totalitarizm değil, demokrasi yaratıyor! “Bir durgun sudayız, konuşsak da kuş uçmuyor içi mizdeki ormandan”. Dünya sulak alanlar gü nüydü geçen cuma. Aklı ma Şükrü Erbaş’ın bu dize si geldi nedense. Eskiden “sulak alanlar” di ye bir kavramdan haberimiz yoktu. Bataklık derlerdi kısaca. Ve bataklıklar da kurutulmalıydı. Öyle öğretmişlerdi bize. Bataklık deyince, aklımıza korkunç yerler gelirdi. Pis kokulu, içinde tehli Bataklık diye diye... keli yaratıkların yaşadığı, in sanı yutan yerler. 1970’lerin dan Avrupa ve Ortadoğu’nun en sonundan söz ediyorum. önemli ülkesidir” tümcesini oku Sonra 80’lerin ortalarına ge yunca gülümsedim. lince o “bataklıkları” gezmeye Türkiye’de 8 hektardan bü başladık. Bir tuhaflık olduğunu yük 921 sulak alan var. Bun daha ilk gezimizde anlamıştık. ların 135’i Orman ve Su İşle Buraları bize anlatıldığı gibi de ri Bakanlığı’na göre uluslarara ğildi. Meğer yıllarca kandırmış sı öneme sahip. 14’ü “Ramsar” lar bizi. Bu alanlarda bin bir çe Sözleşmesi kapsamında koru şit kuş vardı. Rengârenk kuşlar ma altında. ve onların cıvıltıları... Yeşilin her Türkiye sahiden de sulak tonu. Hani derler ya “sulak alan alanlar açısından zengin bir ül lar doğanın müzeleridir” diye; ke. Kuşlar açısından da öyle. gerçekten de öyleymiş. Baş 465 kuş türüyle neredeyse tüm ka bir dünyaymış buraları. Can Avrupa kıtasındaki tür sayısı ka Yücel’in “Bu dünya, yoruldu dar kuş türü var güzel ülkemiz mu kuşlar konsun diyedir” dizesi de. gelirdi aklıma. Kuşların en önemli iki göç yo Tropik ormanlardan sonra do lu Anadolu toprakları üzerin ğanın en canlı yerleri sulak alan de yer alıyor. Belki farkında bi lar. Kuşların cenneti. Binlerce le değilsiniz ama her yıl yakla canlı türünün evi. şık 3 milyon kuş göçüyor üzeri Yanımızda bize rehberlik eden mizden. kuş uzmanı arkadaşlarımız var Fakat tüm bunlar gerçeğin sa dı. Hele biri, kuşların seslerini dece bir yüzü. Yıllarca bataklık dinleyerek, hangi tür olduğunu diye diye kuruttuk sulak alan söylüyordu. Yanında kuş sesleri larımızı... Türkiye, son 40 yıl kasetleri vardı. Onları dinleyerek da yaklaşık üç Van Gölü büyük kendini eğitiyordu. lüğündeki sulak alanını kaybet Çevre ve Şehircilik Bakanlı ti. Kaybedilen alan 1 milyon 300 ğı tarafından yayımlanan son bin hektar... Yani toplam sulak “Çevre Durum Raporu”nda alanlarımızın yaklaşık yarısı. Az “Türkiye sulak alanlar bakımın değil. Bu süreçte kaç canlı türü yok oldu? Kaçı endemikti, yani sadece bu topraklara özgüydü? Kaç kuş, sürüngen, bitki ve balık türünün yaşamına son verdik? Yok elimizde böyle bir veri. Çünkü oraları “bataklıktı” ve yeterince araştırılmamıştı. Oysa sulak alanlar aynı zamanda en önemli gen rezervleri. Yok ettiğimiz bir bitki, gelecekte ortaya çıkabilecek ciddi bir hastalığın belki de tek tedavisidir? Bilebilir miyiz bunu? Elbette Türkiye’de artık “bataklıkları kurutalım” diyen o köhnemiş zihniyet yok. Yine de sulak alanları yeterince koruduğumuzu söylemek zor. Oysa bu alanlar aynı zamanda doğal birer su deposu. Türkiye iklim değişikliği ile birlikte “su kriziyle” karşı karşıya kalabilir. Hâlâ farkında değiliz. Bu kuruttuğumuz alanları çok ararız. Son zamanlarda “flamingoların başkenti” İzmir kuş cenneti ve Gediz Deltası ile ilgili haberler yer alıyor gazetelerde. Çok önemli bir sulak alan olan Gediz Deltası ve burada yaşayan flamingolar “İzmir Körfezi Geçiş Otobanı” projesinin tehdidi altında. Dünya flamingo popülasyonunun yüzde 10’u burada yaşıyor. Şimdi soru şu: Flamingoların başkentini koruyacak bilinçte miyiz, değil miyiz? Yoksa, İlhan Berk’in dizesinde dediği gibi, “Kuşlarını alıp gidiyor gök”. Avrupa’da 19802010 yılları arasında kuş varlığı yüzde 57 oranında azaldı. Kuşlar sahiden de gidiyor. Kuşların olmadığı bir dünyada yaşamak istemezsiniz. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ABD’Lİ SİYASET BİLİMCİ Pasif direnişin mimarı Sharp yaşamını yitirdi Şiddet içermeyen direniş teknikleriyle dört kıtada çeşitli devrimlere ilham olan ABD’li siyaset bilimci Gene Sharp, 90 yaşında yaşamını yitirdi. Sharp’ın 1983 yılında diktatörlük rejimlerinin değişmesine öncülük edebilecek olan bu teknikleri yaymak için kurduğu Albert Einstein Enstitüsü’nün başkanı olan Afganistan kökenli Jamila Raqip, ABD’li siyaset bilimcinin 28 Ocak’ta, Boston’daki evinde yaşamını yitirdiğini duyurdu. Direniş stratejileri Baltıklar’da, Sırbistan’da, Ukrayna’da, Myanmar’da ve “Arap Baharı” sırasında Mısır’da uygulanmış olan Sharp’ın şiddet içermeyen teknikleri, ABD’de, İspanya’da ve Türkiye’deki “Occupy” hareketlerine de ilham vermişti. Türkiye’de 2013 yılındaki Gezi direnişiyle özleşleşen “duran adam” eylemi de, Sharp’ın teknikleri arasındaydı. l Dış Haberler BELEDİYE BİNASINA ASTI Komünist başkan Maçoğlu bilançoyu paylaştı Tunceli’nin Ovacık ilçesinin Türkiye Komünist Partili Beldiye Başkanı Mehmet Fatih Maçoğlu, 2015 ve 2016 yıllarında olduğu gibi bu yıl da belediyenin gelir ve gider tablosunu açıkladı. Belediye binasına asılan afişte, belediyenin gelirleri, giderleri, borç durumu ve mevcut nakit kaynağı kalem kalem aktarıldı. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com İSTANBUL’DA IŞİD OPERASYONU 77’si yabancı 82 kişiye gözaltı Özel Harekât Şube Müdürlüğü ve TEM Operasyon Timi tarafından terör örgütü IŞİD’e yönelik dün gece operasyon düzenlendi. Örgütün Yabancı Terör Savaşçısı (YTS) hücrelerini savaş bölgelerine gönderen bir hücre çökertildi. Eş zamanlı operasyonda 10 ilçede 16 adrese giren polis ekipleri, ülkemizde eylem arayışında oldukları öne sürülen 5 şüpheliyi ve YTS olduğu öne sürülen 78 yabancıyı gözaltına aldı. Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen 5 şüphelinin YTS’lere lojistik sağladıkları, savaş bölgelerine gidip geldikleri ve yeniden gitme hazırlığı içerisinde oldukları da öne sürüldü. Gözaltına alınan 78 YTS’nin ise işlemlerinin ardından sınır dışı edilmek üzere Göç İdaresi’ne teslim edilecekleri belirtildi. l İSTANBUL/ Cumhuriyet SAYISAL LOTO 8, 14, 31, 34, 38, 41 6 BİLEN: 1 milyon 881 bin 72 TL (1. devir) 5 BİLEN: 3 bin 940’ar TL 4 BİLEN: 65’er TL 3 BİLEN: 10’ar TL C MY B