16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Altyazı’dan okura sesleniş: Elinizde tuttuğunuz bu dergi... Altyazı Aylık Sinema Dergisi 187. sayısında kapağını, Filmekimi filmlerine ayırdı. Altyazı’nın ekim sayısında dergi ekibi belirsizliğe karşı, büyük emek, ciddiyet ve imeceyle yarattıkları, sanatı tümüyle besleyen bu müş terek alanın matbuu olarak yaşaması için okura sesleniyor; “Eğer bu satırları elinizde tuttuğunuz matbu dergiden okuyorsanız bu sayıyı çıkarmayı başarmışız demektir. Yok eğer bilgisayar ekranından okuyorsanız...” Cumartesi 13 Ekim 2018 Yedi EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: İLKNUR FİLİZ [email protected] yabancı bir gece Anmada Hatice Aslan, Attilâ İlhan’ın şiirlerinden oluşan şarkılar söyledi. 17 Son yıllarda ana akım Hollywood’dan çıkan en özgün filmlerden biri olan “El Royale’de Kötü Zamanlar” zekice yazılmış senaryosuyla ilgiyi hak ediyor Neredeyse dahiyane güzellikte bir açılış sekansıyla başlayan “El Royale’de Zor Zamanlar Bad Times at the El Royale” yılın hoş sürprizlerinden biri kuşkusuz. 2012 tarihli filmi “The Cabin In the Woods Dehşet Kapanı” ile korku türünün klişelrini ele alarak postmodern trüklerle sağlam bir seyirlik ortaya koyan Drew Goddard’ın imzasını taşıyan “El Royale’de Zor Zamanlar” akla sık sık Tarantino’yu getiren tarzıyla ve uzun sayılabilecek (141 dk) süresine rağmen, son derece sürükleyici, yer yer şok edici ve kesinlikle eğlenceli bir macera filmi. 1969. Kalifornia ile Nevada eyaletlerini sınır çizgisinin tam ortasından geçtiği ve son yıllarda gözden düştüğü için bir hayli tenha olan El Royale adlı bir moteldeyiz. Burası bir zamanlar belli ki kalburüstü insanların tercih ettiği, şatafatlı bir hayatın yaşandığı, ama ne yaşanıyorsa orda kalan mekânlardanmış. Şimdiyse yolu tesadüfen orada kesişen bir avuç yabancının gecelediği köhneleşmeye yüz tutmuş bir motel haline dönüşmüş. Filmin hemen başında yer alan ve 10 yıl öncesini gösteren sahnede tanık olduğumuz kadarıyla, yüklü sayılabilecek miktarda bir paranın söz konusu olduğu bir durum sebebiyle, en azından bu yolculardan birinin ne istediğini bilerek buraya geldiğini tahmin ediyoruz ama hangisi olduğunu bilmiyoruz. Elektrik süpürgesi satıcısı Laramie Seymour Sullivan mı (Jon Hamm), siyahi şarkıcı Darlene Sweet mi (Cynthia Erivo), Rahip Daniel Flynn mi (Jeff Bridges), yok sa genç ve çekici Emily mi (Dakota Jonhson)?... Tam bu noktada kısa bir parantez açmakta fayda var. Son bir yıldır Hollywood’da heyecanla beklenen (senaryo aşamasından itibaren hemen tüm stüdyoların ilgilendiği bir filmden bahsediyoruz nihayetinde) filmi için ‘noir’ ustalarından ilham aldığını gizlemiyor Goddard. Hammett, O’Connor, Ellroy gibi yazarlarla film noir’ın üzerindeki etkisini dillendiren yönetmen “Film noir’ın sinema tarihindeki yerini daha iyi anladıkça ve yaşadığımız zamanı nasıl da doğruyu yansıttığını fark ettikçe aramızdaki aşk ilişkisi büyüdü” diyor. Filme giren her karakterin olay örgüsüne yeni bir şeyler kattığı, kronolojik kur gunun terk edilip bağlama göre ilerleyen kurgunun (Tarantino anıştırması en çok bu anlatım tarzında beliriyor) tercih edildiği, moteldeki sırların işleri iyice karmaşıklaştırdığı ve üstüne üstlük Hitchcockvari bir MacGuffin’in de devreye girdiği “El Royale’de Zor Zamanlar” haftanın dikkate değer yapımlarından. Müziğin rolü... Filmin konusuna dair fazla açık vermemek adına karakterleri ve onların hikâyelerini fazla deşmeyelim ama en azından önemli bir payı olduğuna inandığımız müziğe kısa da olsa bir paragraf ayıralım. Öncelikle filmin soundtrack’inde tercih edilen ve dönemin siyahi müziğini olduğu kadar ye Filmin notu 8/10 ni yükselen rock akımını da kapsayan çok sağlam bir seçkinin sizi beklediğini belirtelim. Ama onun dışında müziğin kullanımı filmde gerilim unusurunun da en önemli destekçilerinden biri haline geliyor. Özellikle de el çırpmalarının çekiç seslerini kamufle etmeye ayarlandığı sahnede... Filmin eninde sonunda bir Tarantino pastişi olduğunu ileri süren eleştiriler de okuyacaksınız muhakkak ve bu eleştirilerde önemli bir haklılık payı da var, ama izlediğiniz şeyi çok ciddiye almayıp (bunu Tarantino filmleri için de yapmanızı tavsiye ederim bu arada), beklentilerinizi gerçekçi tutarsanız, eğlenceli ve kaliteli bir vakit geçirmemeniz için hiç sebep yok. Çoğu zaman bu yeter de artar bile. Attilâ İlhan CKM’de anıldı Edebiyatın usta ismi Attilâ İlhan aramızdan ayrılışının 13. yılında, Attilâ İlhan Bilim, Sanat ve Kültür Vakfı ve Kadıköy Belediyesi işbirliğiyle, Caddebostan Kültür Merkezi’nde anıldı. Konuşmacılardan sonra Attilâ İlhan’ın eşsiz şiirlerinden oluşan şiir dinletisi yeğeni sinema ve tiyatro sanatçısı Kerem Alışık ve sanatçı Devrim Nas tarafından gerçekleştirildi. Anma gecesi Hatice Aslan‘ın Attilâ İlhan’ın şiirlerinden oluşan şarkılarıyla son buldu. Felsefe seminerleri bugün başlıyor Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi’nde (CKM) felsefe seminerleri bugün saat 10.00’da Prof. Dr. Betül Çotuksöken’in vereceği “Türkiye’de Felsefe Dünyasında Ne Var?” ile başlıyor. Kadıköy Belediyesi ve Maltepe Üniversitesi işbirliğiyle sezon boyu devam edecek seminerin konuğu Çotuksöken, felsefi düşünme ve felsefe bilgisinin Türkiye’deki serüvenini izleyicileriyle paylaşacak. Çotuksözen’in aynı başlık altında vereceği, Cumhuriyet döneminde öne çıkan ve sürekli olarak yeniden yapılanan yükseköğretim ortamında felsefenin öğretim ve araştırma alanı olarak ne durumda olduğunu değerlendireceği ikinci seminer ise 20 Ekim Pazar saat 10.00’da gerçekleşecek. Balıkçılar ‘tarih’ buldu Adıyaman’da tarih öncesi Paleolitik Çağ’a ait izlere rastlandı. Atatürk Barajı’nın su seviyesi 1015 metre düşünce bugüne kadar hiç görülmemiş Paleolitik Dönem’e ait duvar resimleri bulundu. Kazıma tekniği ile yapılan stilize figürler ile ‘av sahnesinin’ resmedildiği ana kayada, sunum çukurları yer alıyor. Sunum çukurlarının da yer aldığı tarihi mekânın dinsel alan olduğu tahmin ediliyor. Tarihe ışık tutacak olan figürler ilk günkü canlılığını korurken, dinsel alan içerisinde sunum çukurları olan ilk yer olduğu kaydedildi. Paleolitik Dönem’in izleri bugüne kadar Anadolu’da sade ce Karain Mağarası, Kars Kağızman Kaya Mezarları ve Adıyaman’da bulunan Palanlı Mağarası’nda görülürken, dünyada ise Paleolitik Dönem’e ait tarihlenen toplam 6 adet yer bulunduğu ifade ediliyor. Adıyaman’da bulunan bu tarihi mekânın ise alt mı, orta mı yoksa üst döneme mi ait olduğu yapılan inceleme sonrasında ortaya çıkacak. l İHA Sena Şener “İnsan Gelir İnsan Geçer “(Pasaj Müzik) Birilerinin “bağımsız müzik sahnesi” dediği dünyadan gelen en ilginç isimlerden biri Sena Şener. Yaklaşık beş yıldır dikkatleri paratoner gibi üzerine çekiyor. Yani dokuz yaşında şarkı söylemeye başlayan bu çocuğun, 14 yaşında yorumladığı parçayı internet alemine salıverdiği günden beri. Şimdi de ilk albümü “İnsan Gelir İnsan Geçer” ile hayranlığa karışmış bir takdiri topluyor izleyenlerinden. Albümdeki kendine ait 10 şarkının dördü yeni, diğerleri ise önceden farklı or tamlardan bilinenler. Albümün mistik bir havası var; söze odaklı, biraz kasvetli; hafif dervişçe, hep acıklı, romantik ve melankolik. Coğrafyası ise belirsiz. Çünkü Türkçe söylese de, başlangıçta sevdiği şarkıcıları taklit huyu sürüyor Sena’nın. Detroit aksanıyla okunmuş Türkçe şarkılarda Türk popundan, türküden Amerikan folk ve retrosoul müziğine uzanan bir harman var. Yaşından beklenmeyecek bir görmüşlük geçirmişlik, olmuşluk edasına sahip. İçsel bir titreşim ile tınlıyor sesi. Müzik eğitimi almadığını düşünecek olursak, yeteneğinden sual etmemize hacet yok. Henüz olması gereken yerde değil Sena. 20 yaşında bir şarkıcı için “İnsan Gelir İnsan Geçer” cesur bir başlangıç. Devamının popülizm batağına saplanmadan gelmesi ümidiyle... Hakan A. Toker “Şehir Hayatı / City Life” (Yenikapı Müzik) Ortak projeleri saymaz kan Çetinkaya, vur gaver” hicaz tınlasa da, kromalı çalgılarda Gür matik gamlar ve senkoplu caz sak, daha önce üç kan Özkan. ritimleri taşıyor. Ancak ipler albüm çıkarmış Parçalarda genel makamsal, melodik ve ritmik tı piyanist ve bes de doğu kimliği ba açıdan doğunun elinde. teci Hakan Ali To tıya ağır bassa da, Albüm bize doğu ve batı kül ker. Yeni albüm dengeyi tersinden türleri iki farklı dünya gibi gö “Şehir Hayatı”, kuran parçalar da rünse de, sorunlarının ortak Toker’in tercih ettiği sentez var. Örneğin baştan sona La olduğunu aynı yerküre içinde anlayışının yeni bir uzantısı. tin (samba) çalınan “Karnaval bulunduğunu anlatıyor; nota Müzisyen kadrosu ise inan Alayı”nın içinden çiftetelli ge lar üzerinden şaman kökleri dığı müzikal sentez anlayışına çerken, “Seviyorum Seni, An mizi ve genetik haritamızı sor çok iyi yanıt veriyor. Klarnet la!” tamamen batı formların guluyor. Fundamentalist bakış te Aykut Söğütoğlu, trompet da icra ediliyor. “Şehir Hayatı” açısının uzağında; isteyen “et te Hikmet Altunbaşlıer, sak dokuz sekizlik aksak usulünde nik caz” desin, isteyen “Türk sofonda Tamer Temel, basta çalınmış ama pentatonik blues Cazı”. Apostolos Sideris, davulda Ha nağmeleriyle süslenmiş. “Cen [email protected] C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle