30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 7 Ağustos 2017 14 haber/yorum TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Zararlı siyasallaşma! Daha önce devletin ana eksenleri, en başta eğitim ve hukuk olmak üzere, tümüyle siyasallaştırılmıştı. Geçen hafta alınan Yüksek Askeri ŞuraYAŞ kararlarıyla AKP iktidarının kamu yönetimini siyasallaştırması süreci tamamlanmış oluyor. Ülkenin geleceği açısından yaşamsal olan bu siyasallaştırmanın, gerek biçimi gerekse içeriğiyle, doğru değerlendirilmesi gerekiyor. Yöntem: Dayatmacı AKP kamu yönetimini köklü bir biçimde değiştirirken yapacağı değişikliğin ön hazırlıklarını; ekonomik ve teknik olarak yapılabilir olup olmadığını ve ülkenin geleceğini nasıl etkileyeceğini bilimsel çalışmalara dayandırmıyor. Ayrıca bunların, uygulamadan önce, uygulama sırasında ve sonrasında, kamuoyunda tartışılmasını hiç ama hiç istemiyor; daha doğrusu engelliyor. Yönetim yapısında yapacağı değişikliği, bu değişiklik çok büyük ve köklü de olsa toplumla paylaşmayan AKP, aynı tutumunu değiştireceği kurumun kendisine karşı da sergiliyor; kurumların yıllara dayalı birikimleri olduğunu; deneme ve yanılma ile kimi kazanımlar elde ettiklerini ve yapılacak değişikliğin geçmişin birikiminin bir uzantısı ya da sonucu olması gerektiğini, tümüyle göz ardı ediyor. AKP, kurumsal akıl tanımıyor; kamuoyunu hiçe saydığı gibi, değiştirdiği kurumun kurumsal varlığını da hiçe sayıyor. Bu iki hiçe saymadan sonra sıra atamalara yani kişilere geliyor. Köklerinden koparılmış olan kurumun başına getirilecek kişi o iş için ne kadar yeterli, yetenekli ya da liyakatli olursa olsun –AKP bu konuda da doğru seçim yapamıyor; niteliğe hiç bakmadan yandaş kadrolaşması uyguluyor– başarılı olma şansı çok sınırlıdır. Kurum, iç çekişmelerden kurtulamaz; baştakinin başarısı da, kimi kişisel atılımların ötesine geçmez; kalıcı olmaz, kendisiyle birlikte emekli olur. Sonuçta, kamu yönetiminde kurumlaşma gerçekleşmez; kurumlaşma olmayınca da, kapitalizm öncesi dönemlerin ilkel toplumsal yapısı oluşur. Siyasal İslamcı ideolojisinden bağımsız, ondan tamamıyla ayrı olarak açıkça vurgulanmalıdır ki kurumlaşması sıfırlanmış bir ekonomik ve toplumsal yapı sağlıklı işleyemez ve gelişemez. Sonuç yıkımdır AKP, Türkiye sağının, geleneksel görüşünü sahiplenerek, seçimle işbaşına gelen bir iktidarın, hukuk, askeriye, giderek maarif (üniversite) ve hariciye ya da kamu kurumsal yapıları tarafından elininkolunun bağlanmaması; vesayet altına alınmaması gerektiğini vurgulayarak geldi. Bir başka anlatımla kamu kurumlarının siyasete karışmasına tamamıyla karşı çıkarak; özellikle de hukukun ve askeriyenin siyaset yapmasından yakınarak iktidar oldu. Ancak aynı AKP, kamu kurumlarını tam boy siyasetin içine çekti; üstelik bunu bunların kurumsal varlıklarını hiçe sayarak yaptı; kurumları siyasallaştırdı. Bugün ülkede, artık, AKP siyasetinin hukuku, askeriyesi, maarifi ve hariciyesi var. Bu yapılanmanın nasıl sonuçlar vereceği çok somut örnekleriyle önümüzdedir. AKP maarifinin, buna artık eğitim denilmesinin bir anlamı kalmadı, Evrim Kuramını çıkararak ders konularını bilimsellikten uzaklaştıran ve cihat öğretmeye yönelten; cemaat vakıflarından, bütçeden milyonlar aktararak, değerler eğitimi hizmeti satın alan ve ortaöğretimin tamamına yakınını imamhatipleştiren içeriği, her şeyi anlatıyor. Ya AKP üniversitesi? Bu ülkenin üniversitelerinin çok büyük bir bölümü, AKP’nin elinde siyasallaşarak kimlik değiştirdi; iyice başkalaştı; Osmanlı Darülfünunu’nu (fenler evi) bile aratacak kadar ilkelleşti; kimi üniversitelerin yönetici ve sözüm ona bilim insanları, işigücü bırakmış, o TV senin, bu TV benim AKP çığırtkanlığı yapıyor. AKP bu ülkenin kurumlarını siyasallaştırarak yok ediyor. Bir AKP yöneticisinin yeni bir devlet kuruyoruz sözleri tam da bu gerçeği yansıtıyor. Silivri tutukevinde 9 ay süren “zorunlu” ikametten sonra Cumhuriyet okurlarıyla buluşmak mutluluk veriyor. Ama daha da önemli olan okurların birikmiş eleştiri öneri ve değerlendirmeleriyle karşılaşmak oldu. Gazeteyi susturmak isteyenlerin amaçlarına ulaşamadığını gösterdi. Gazetenin koşulları ağırlaşsa da nöbeti devralanlarla yayınını sürdürdüğünü görenler farklı bir anlayışla karşılaştıklarını anlamış olmalıdırlar. Şimdi okurlarımız da biz de Silivri’de kalan arkadaşlarımızın, yönetici ve yazarlarımızın özgürlüğü için dayanışmamızı sürdürüyoruz. Gazetenin yayın politikası ile sorunu olan sözde dostların, muhalefetsiz bir dünya hayal edenlerle aynı çerçeve içinde boy göstermeleri yargılama sürecinde aynılarla ayrıların farkını ortaya koymaya yaradı. Cumhuriyet okurları da hem davaya gösterdikleri ilgi ile hem de aralıksız sürdürdükleri yapıcı eleştiri ve önerilerle gazeteye ve tutukevindeki bizlere güç verdiler. Cumhuriyet okurlarının, gazetelerine ve ülkelerine tutkun büyük bir aile olduğunu, kerameti kendinden menkul olanların, gazete yönetici ve yazarlarını tutuklatmak için çaba gösterenlerin ise farklı bir yerde durduklarını da anlamış olduk. Gazete yönetici ve yazarları Dokuz Ayın Muhasebesi na saldıranlar, savcılarla birlikte Türk Ceza Kanunu’na “yayın politikasını değiştirmek”, “okur eleştirilerini dikkate almamak” gibi hukuk literatürüne mizahi etkisi yüksek suç türleri eklemeye çabaladılar. Entelektüel yetenekleri yüksek hukukçularımızın bu türden gülünç girişimleri geldikleri yere gönderdiklerini daha önce de yazmıştım; ama sonuçta ve gerçekte gazetenin yayın politikasında bir değişiklik olmadığı, tam tersine iddia sahiplerinin kendi siyasetlerini yayın politikası olarak dayatmak istedikleri ortaya çıktı. Okur eleştirilerine yer verilmediği, önerilerin dikkate alınmadığı iddiası ise mahkemeye sunulan yüzlerce iletiyle çürütüldü. Ama şimdi önceki yazıda da söylemeye çalıştığım gibi kaldığımız yerden değil geldiğimiz günden başlıyoruz. Kendimize bakalım En basit ama önemli eksik ve hatalarımızdan başlıyoruz. Ne yazık ki dil yanlışları, cümle bozuklukları geçtiğimiz 9 ayda önemli ölçüde artmış görünüyor. Okurların bu konudaki şikâyetleri sayfalar tutuyor. Tutukevinde gazeteyi okurken altını kırmızı kalemle çizdiğim hatalar, yanlışlar ne yazık ki gazeteyi okunmaz hale getiriyordu. Daha önemlisi “Cumhuriyet gazetesinde bu kadar da hata olmaz ki” dediğimiz günler hiç de az değildi. Önemsediğim, Yayın İlkeleri’mize aykırı bulduğum bir konu da yurtdışı gezilerle ilgili maddenin özenle takip edilmediği kuşkusu oldu. Gezilerle ilgili yazılarda gördüğüm imzalar bu konunun eskisi kadar önemsenmediğini gösterdi. Hem bundan sonra kurallara uyulmasını sağlamak, hem de önceki 9 ay için sıkı bir eleştiri özeleştiri zorunlu görünüyor. Bu türden geziler Yayın İlkeleri’mizin 2/17. maddesine açıkça terstir. Bu türden gezilere katılanlar da, izin verenler de oturup düşünmelidirler. tFilaakrertklıelşırmgi azöolraürrlşalyera,n Gazetede farklı görüşlerin köşelerde tartışılması konusunda son günlerde gelen eleştirilerle ilgili olarak eski ve okurların yakından bildiği ilkeyi yinelemekle yetineceğim. Kuralımız bellidir; Cumhuriyet çalışanları editörler, redaktörler, köşe yazarları yayın ilkelerine uymak; laik, demokratik Cumhuriyete sahip çıkmak, fikir özgürlüğünden taviz vermemek zorundadırlar. Kendi aralarında ve okurlarla kuracakları interaktif ilişki, yürütülen tartışmalar gazetecilik ilkelerine, etiğine uygun olarak yürütülmelidir. Amacımız kimilerinin mahkeme salonlarında savcı desteği ile değiştirmek istediği yayın ilkelerimizi titizlikle korumak, geliştirmek olmalıdır. Haftaya buluşmak dileği ile. İletileriniz için yeni bir eposta adresim var. Bu adrese öncelik vermeniz işimi kolaylaştıracaktır. Adres şöyle: [email protected] Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] Garp cephesinde yeni bir şey yok Kamil Ateşoğlulları Eski milletvekili, Avukat Bu ağustos ayında da, yıllardan bu yana oynanan bir oyun, izlence yinelenecek. Bir inanç önderi adına Hacıbektaş ilçesinde düzenlenen ve on binlerce insanın yeni bir şeyler bulmak görmek amacıyla katıldığı “kültürsanat etkinlikleri” bir kültür ortamı olmaktan çok, bir önceki yılların izlencesinden öteye geçememektedir. Hatta zaman zaman da geri noktalara düşmektedir. Özellikle siyasal partiler için kendiliğinden oluşmuş mitinge dönüştüğünden, propaganda için kaçınılmaz bir fırsat olmaktadır. Amiyane ve ansiklopedik bilgilerin sergilendiği bir övgü yeri... Oysa birçok siyasal partinin programında ve gündeminde sorunlara çözüm getirecek çoğulcu demokrasi eşit yurttaşlık hakkı gibi konular bulunmamaktadır. Öte yandan basında, çoğu ivedilikle hazırlatılmış, ısmarlama, bilimsellikten, tarihsel gerçeklerden uzak dizi yazılar çıkmaktadır. Ama çözüm bekleyen sorunlara değinen yok... Örneğin, 1925 yılında çıkarılan “Tekke ve Zaviyelerin Seddi”ne (kapatılmasına) ilişkin 667 sayılı yasa ile kapatılan, 16 Ağustos 1964’te de müzeye dönüştürülen ve Alevilerce “serçeşme” olarak kabul edilen dergâhın gerçek sahibi olan Alevilere bırakılması isteminde, sözler verilmesine kar şın hiçbir gelişme ilerleme sağlanamamıştır. Ayrıca, “Nevşehir Üniversitesi’nin adının Hacı Bektaş Üniversitesi olarak değiştirilmesi hangi soruna çözüm getirdi” sorusunun yönetenlerce yanıtlanması gerekir. En basiti, üç günlük bir anma için ülkenin her yerinden gelen on binlerce kişinin temel gereksinimini karşılayabilecek altyapıdan yoksun ilçeye devlet eli uzatılmamaktadır. Artık Aleviler ve örgütleri gerçekleştirdikleri inançla ilgili ritüellerin bir çözüm olmadığının, sorunlarının toplumun devletin demokratikleşmesine ve özgür eşit bireyler durumuna gelmelerine, bunun içinde yönetim erkinin “tek inanç” kurgusunu terk etmesine bağlı olduğunun ayırdındalar. Günübirlik, popülist yaklaşımlar yerine, bugüne değin yetkililerle yapılan tüm görüşmelerde; sorunlar ve uluslararası belgeler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına dayalı çözüm önerileri sunulmuş olup beklenti ve istemler hü Sadece Alevilerin değil tüm yurttaşların var olan sorunlarının çözümü, yeni bir anayasadan geçiyor... kümetçe de kamuoyunca da bilinmektedir. İnsan hakları sistemi içinde yer alan din ve inanç özgürlüğü; l Bireylerin inanma ve inanmamasını, l İnandığı gibi yaşamasını, l Dışlanmamasını, l Ayrımcılığa uğramamasını kapsar. Yalnız Alevilerin değil tüm yurttaşların var olan sorunlarının çözümü, toplumun demokratikleşmesini ve bireyin özgürleşmesini sağlayacak yeni bir anayasadan geçmektedir. 7 ağustos 2017 SAYI: 33542 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.17 04.06 04.36 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.59 13.17 17.07 05.46 13.01 16.50 06.12 13.24 17.11 Akşam 20.22 20.04 20.24 Yatsı 21.56 21.36 21.52 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] [email protected] CHP’li yönetici tutuklandı CHP Seyhan İlçe Kadın Kolları Yönetim Kurulu üyesi Aliye Şenoğlu, sosyal medya he sabından 15 Temmuz anmalarına tepki gösterdiği paylaşımın A. Şenoğlu ardından ‘örgüt propagandası yaptığı’ iddiasıy la tutuklandı. Seyhan İlçe Belediyesi’nde çalı şan 2 çocuk annesi Şenoğlu, 2 Ağustos günü evinde gözaltına alınmıştı. l ADANA / DHA Adliye çalışanı botta boğuldu Mardin’in Nusaybin ilçesinde 10 gündür kayıp olan Nusaybin Asliye Hukuk Mahkemesi Yazı İşleri Müdürü 59 yaşındaki Mehmet Bingül, yasadışı yollardan Yunan adalarına kaçmaya çalışırken boğularak öldü. Bingül, yaklaşık 10 gün önce görev yaptı M. Bingül ğı adliyeden izin almadan kaybolmuştu. l DHA Ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. MEHMET FATİH ÖZCAN Ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. ABDUL KADİR FERHAT ÖZCAN C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle