05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 5 Ağustos 2017 10 Kiralık adalet haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Yıllardır yeni bina yapılması beklenen Ankara Adliyesi’nin ek binaları için Adalet Bakanlığı’nın aylık 1 milyon 55 bin lira, yıllık 12 milyon 660 bin lira ödediği ortaya çıktı Adalet Bakanlığı’nın, Ankara Adalet Sarayı ihtiyacı karşılamadığı gerekçesiyle ic Avukatlar ADLİYELERE yetişemiyor ra, hukuk, ticaret ve iş mahkemelerini taşıdığı 4 hizmet binası için aylık 1 milyon 55 bin TL kira ödediği ortaya çıktı. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, yıllardır Ankara’ya yeni adliye binası yapılamadığı CHP’li Murat Emir, bu zamana kadar adliye ek binaları için ödenen kira parasıyla Ankara’ya yeni adliye binası yapılabileceğini söyledi. 1989 yılında şehrin en merkezi yerlerinden biri olan Sıhhiye’deki binada hizmet veren adliyenin, bugün itibariyle şehrin 7 ayrı bölgesine dağıtılmış durumda olduğuna dikkat çeken Emir, “Bunun somut so nuçlarından biri yargılamanın asli ayaklarından biri olan savunmanın yani avukatların çalışma şartlarının zorlaşmasıdır. Bu bölünme, aynı gün, birer saat aralıklarla farklı mahkemelerde davaları olan avukatların, fiili olarak işlerini yapamaması sonucunu doğurmuştur. Diğer bir ifadeyle adaletin sekteye uğraması, bölünmesine yol açmıştır” dedi. ALİCAN ULUDAĞ na dikkat çekerek, “Ek binalara, yıllık 12 mil yon TL kira ödeniyor. Kiralanan binaların kimlere ait olduğu kamuoyuna açıklanmalı; kimlerin ka zançlı çıktığı herkes tarafından öğre nilmelidir” dedi. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) başvurarak, Ankara Adliyesi’nin Sıhhiye’deki mevcut yeri dışında hangi binalarda hizmet verdi ğini ve bunlara ne kadar kira ödendi ğini sordu. BİMER, Murat Emir’e İda ri ve Mali İşler Daire Başkanlığı’nın 20 Temmuz tarihli yanıtını gönder di. Ankara Adliyesi’nin fiziki koşulla rı yetersiz olduğundan Ankara’ya yeni Adalet Sarayı yapılıncaya kadar Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi ile zorunlu olarak kiralama yapılarak yer sıkıntısının giderildiği belirtilen yazıda, Ankara Adliyesi’nin çeşitli birimlerini 7 ek binada hizmet verdiği anlatıldı. Bu binalardan 3’ünün devlete ait olduğu, 4’ünün ise kiralama yoluyla alındığı anlatılan yazıya göre, Adalet Bakanlığı Ticaret ve İş Mahkemeleri’nin bulunduğu Balgat’ta bulunan 19 bin 374 metrekarelik binaya, aylık 329 bin 358 TL kira ödüyor. Denetimli Serbestlik birimlerinin yer aldığı Çetin Emeç Bulvarı’ndaki 4 bin metrekarelik binaya ödenen kira ücreti ise aylık 60 bin TL. Mustafa Kemal Mahallesi’ndeki 18 bin 225 metrekarelik binaya da aylık 401 bin 200 TL kira ödendiği ifade edildi. Burada idare ve vergi mahkemeleri hizmet veriyor. Söğütözü Mahallesi’nde 20 bin 760 metrekare alana sahip icra mahkemeleri binasına da aylık 265 bin bedel ödeniyor. Bakanlığın dört binaya ödediği toplam kira ücreti 1 milyon 55 bin TL ediyor. Bu rakam, yıllık 12 milyon 660 bin TL’ye ulaşıyor. Kim kazandı? CHP’li Murat Emir, şunları söyle di: “Rakamlara göre Ankara’da parçalı adaletin maliyeti aylık 1 milyon lirayı aşmakta. Bunu yıla vurursak 12 milyon lirayı geçiyor. Kaç yıldır bu mahkemeler için şahıslara ya da şirketlere bu paralar ödenmekte. Göreve gelen her Adalet Bakanı yıllardır yeni adliyeden bahsediyor ancak adım atan yok. İstenseydi bugüne kadar ödenen kira bedelleriyle Ankara çoktan yeni bir adliye binasına kavuşurdu. Bu açıdan kiralanan binaların kimlere ait olduğu kamuoyuna açıklanmalı; Ankara’da yeni adliye binasının yapılmamasından kimlerin kazançlı çıktığı herkes tarafından öğrenilmelidir.” Fransa’nın OHAL’ine eleştiri SİNAN TARTANOĞLU Adalet Bakanlığı’na bağlı Türkiye Adalet Akademisi’nin yayın organı olan Türkiye Adalet Akademisi Dergisi’nin son sayısında, “Avrupa’nın Terörle İmtihanı: Yabancı Terörist Savaşçılarla Mücadele Bağlamında Fransa ve Hollanda Tecrübesi” başlıklı bir makale yayımlandı. Türkiye’nin Lahey Büyükelçiliği Adalet Müşaviri Hakan Yavuz ve Malta Uluslararası Adalet ve Hukukun Üstünlüğü Enstitüsü Baş Danışmanı Süleyman Özar’ın yazdığı makalede Fransa’nın OHAL deneyimine ilişkin, “Fransa, terörizmin önlenmesi amacıyla çok kısa bir süreçte alelacele kanun çıkarma telaşına kapılmıştır. Fakat etkinlik, işlevsellik, insan onuruna saygı gibi hususlarda ceza adalet sisteminin iyi bir sınavın verilmediği bu süreçte tıpkı ABD’nin 11 Eylül sonrası düştüğü durumu hatırlatmaktadır. Ülkeye hâkim olan korku ve güvensizlik iklimi, OHAL öncesi duruma dönüşü çok güçleştirmektedir. Fransa’ya bakınca önümüze çıkan soru şudur: OHAL sürecinde askıya alınan temel hak ve hürriyetler; teröristleri yakalamaya ve terör eylemlerini önlemeyi mi hizmet etmiştir, yoksa Müslümanlar üzerinden kutuplaşma, lekeleme, ayrımcılık, yabancılaştırma ve güvensizlik ortamına sebep olarak yeni radikalleşme kanallarının açılmasına mı” sorusunun sorulması dikkat çekti. Terör değil, kanunlar... Sonuç bölümünde ise her ciddi terör saldırısının peşinden daha sıkı tedbirlerin getirildiği ancak bu tedbirlerin önleyici ve sorunu çözücü olmadığının bir sonraki terör saldırısıyla ortaya çıktığı belirtildi. Makalede, şu ifadeler kullanıldı: “Bu mücadele ancak insan haklarına ve demokratik gereklere uygun olarak yürütülürse sonuç alınabilir. Dünyanın her yerinde bu arada Türkiye’de terörle mücadelede insan haklarından uzaklaşıldığı oranda terör kendisine uygun yetişme koşullarını sağlayan iklimi de bulmuş olmaktadır. BM İnsan Hakları Yüksek Komisyonu üyesi Zeyd El Hüseyin’in bir konuşmasında ifade ettiği üzere: ‘Terör eylemi toplumların temelinde bulunan değerleri yıkmayı başaramaz, ama kanunlar bunu başarabilir.” Makalede ayrıca, “Elbette yaşama hakkı temel hakların başında gelir ve bunun için devletten güvenlik ummak çok doğaldır, ancak devletin bu misyonu ifa ederken hukuk içinde kalması onun varoluşsal ödevidir. Ne yazık ki dünyada terörle mücadele eden ülkelerin hiçbirinde bu hassasiyeti göremiyoruz” denilmesi dikkat çekti. Af Örgütü eleştirirse Yöneticilerinin Türkiye’de tutuklu olduğu Uluslararası Af Örgütü’nün Batı Avrupa ülkelerinin uygulamalarına yönelik eleştirilerine yer verilen makalede, “Son birkaç yıldaki örneklerden özgürlük ve güvenlik dengesinin ikincisi lehine bozulmuş durumda olduğunu savunan Af Örgütü, ‘İnsan hakları, güvenlik konseptinin vazgeçilmez bir öğesidir’ prensibinin dikkate alındığına dair güncel bir gelişme olmadığının altını çizmektedir” denildi. l ANKARA Adalet Akademisi Dergisi’nde ‘terörle mücadelede insan hakları’ uyarısı yapılırken Fransa’da ki OHAL’in “güvensizlik ortamına sebep olarak yeni radikalleşme kanallarının” açılmasına neden olabileceği vurgulandı NURİYE GÜLMEN VE SEMİH ÖZAKÇA AÇLIK GREVİNDE 149 GÜNÜ GERİDE BIRAKTI Kardeş ve anneye de müdahale KADIKÖY’DE 33 KİŞİYE GÖZALTI Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’ya destek için dün akşam Kadıköy Süreyya Operası önünde toplanarak yürüyüş yapmak isteyen “Nuriye ve Semih için Dayanışma Platformu” üyelerine polis izin vermedi. Bunun üzerine oturma eylemi gerçekleştirmek isteyen grup üyelerine polis sert şekilde müdahale etti. Müdahale sırasında Gülmen ve Özakça’nın avukatı Barkın Timtik’i yerlerde sürükleyen polis, 33 kişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar arasında polisin katlettiği gazeteci Metin Göktepe’nin ablası Meryem Göktepe, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV) İstanbul Temsilcisi Ümit Efe’nin de olduğu öğrenildi. l Haber Merkezi Barkın Timtik Nuriye Gülmen ile Semih Özakça “İşimizi geri istiyoruz” talebiyle başlattıkları açlık grevinin 149. gününü geride bıraktı. Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’nın 73 gündür tutuklu olmasına tepki gösteren Nuriye Gülmen’in kardeşi Beyza Gülmen ile Semih Özakça’nın annesi Sultan Özakça iki destekçiyle birlikte “Nuriye ve Semih’i Öldürtmeyeceğiz” yazılı pankart ile Atatürk Bulvarı’na çıktılar, halk otobüslerinin önünü keserek eylem yaptılar. Gülmen “Onların talepleri haklı ve meşrudur. Biz onları sokakta bulmadık, öldürtmeyeceğiz” dedi. Anne Özakça “Ben doğurdum size öldürtmeyeceğim” diyerek isyan etti. Polisin müdahalesi ile Beyza Gülmen ve Sultan Özakça ile birlikte beraberinde üç kişi gözaltına alındı. 5 kişi para cezası kesilerek serbest bırakıldı. Çiçek gibi direniş Eğitim Sen Adıyaman Şubesi eski Eş Başkanı Ayşegül Yücetaş KHK ile ihraç edildikten sonra meslektaşlarıyla birlikte çiçekçi açtı. 10 yıllık Beden Eğitim öğretmeni Yücetaş , “Bizi açlıkla terbiye etmeye kalkışanlara inat çalışıyoruz. Bizi asla yıldıramayacaklar. Haksızlığa, hukuksuzluğa karşı mücadelemiz de sürecektir” diye konuştu. KHK ile görevinden ihraç edilen Eğitim Sen Adıyaman Şube eski Eş Başkanı Ayşegüy Yücetaş, kendisi gibi ihraç edilen öğretmen meslektaşlarıyla birlikte çiçekçi açtı. 1 Eylül’de ihraç edildiğini 1 hafta boş gezdikten sonra arkadaşıyla birlikte çiçekçi dükkânı açmaya karar verdiklerini anlatan Yücetaş, “Biz hangi iş olursa yaparız. Kendi ayaklarımız üzerin de durmaya çalışırız. Bu nedenle bizi açlıkla terbiye edemez. Haksızlığa, hukuksuzluğa karşı mücadelemiz de sürecektir. Barış için, demokrasi için, özgürlük için mücadelemiz kararlılıkla sürecektir. Aynı zamanda sendikadaki dayanışma bize umut olmuştur” dedi. Şanlıurfa’da KHK ile ihraç edilen SES, BES ve Eğitim Sen üyesi kamu çalışanlarının da çiçekçi açtığını anlatan Yücetaş, “Urfa’daki arkadaşlarımızdan bu iş için bilgi aldık. Hatta onlar bize önerdi. Bizim için en uygun olan meslek dalıydı. Bir sorun yok, çalışıp ekmek paramızı kazanıyoruz” diye konuştu. Yücetaş, neyle suçlandıklarını halen bile bilmediklerini ama ihraç edilerek mağdur edildiklerini sözlerine ekledi. l ADIYAMAN / Cumhuriyet ‘Tahir Elçi için adalet arıyoruz’ Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin, 28 Kasım 2015’te öldürülmesinin üzerinden 87 hafta geçti. Diyarbakır Barosu, Tahir Elçi’nin faillerinin bulunması, hızlı ve etkin soruşturma yürütülmesi talebiyle her hafta olduğu gibi Diyarbakır Adliyesi önünde eylem yaptı. Çok sayıda avukatın cüppeleriyle katıldığı eylemde üzerinde Tahir Elçi’nin fotoğrafının bulunduğu Türkçe ve Kürtçe “Seni unutmayacağız” yazılı afiş açıldı. Baro Yönetim Kurulu Üyesi Mahsum Batı, “Tahir Elçi için adalet arıyoruz. Gündüz kameralar önünde işlenmiş bu siyasi cinayetin aydınlatılması hiç şüphesiz kamunun birincil görevidir ancak bugüne kadar ne yazık ki kamu otoriteleri, soruşturmayı yürüten makamlar üzerlerine düşen görevi yerine getirmemişlerdir” diye konuştu. l Yurt Haberleri BAKAN GÜL’E MEKTUP HRW: Kayıp kişileri bulun İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) Türkiye’de Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç edildikten sonra kaybolan dört kişinin durumunun araştırılmasını istediği bildirildi. Örgütün, bu taleple Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e mektup gönderdiği belirtildi. DW Türkçe’de yer alan habere göre Gül’e mektup gönderen HRW, “mart ayından bu yana Türkiye’de en az dört kişinin kaçırılma sonucu kaybolduğuna” dikkat çekerek soruşturma açılmasını istedi. New York merkezli örgütün mektubunda Ankara’da yaşandığı belirtilen kayıp vakaları yer aldı. Mektupta yer verilen vakalardan biri Önder Asan. Ankara’da yaşayan 41 yaşındaki Asan’ın, KHK ile görevden alınan bir öğretmen olduğu belirtiliyor. Mektupta, FETÖ’yle bağlantılı olduğu iddiasıyla yargılanan Asan’dan 42 gün boyunca haber alınamadığı, polis merkezinden ailesine telefon eden Asan’ın gözaltında olduğunun anlaşıldığı belirtildi. Mektupta, Asan’ın vakası ile benzerlik taşıyan dört kişinin daha olduğu belirtiliyor. Mektupta Turgut Çapan, Mustafa Özben, Cemil Koçak ve Fatih Kılıç adlı kişilerden de yaklaşık dört aydır haber alınamadığı belirtiliyor. Türkiye’nin siciline vurgu Mektupta Türkiye’nin kayıplar konusundaki siciline de dikkat çekiliyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson “Kayıp kişilerin devlet yetkilileri tarafından zorla kaybedildiğini düşünmemize neden olan inandırıcı sebepler bulunmaktadır” ifadesini kullanıyor. l Haber Merkezi TURKCELL’DEN YANIT YOK Ali İsmail için yüzdü, işi gitti SEYHAN AVŞAR TMMOB Fizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Alper Merdoğlu, Ali İsmail Korkmaz Vakfı’na destek olmak amacıyla Boğaziçi 2017 Yüzme Yarışı’na katıldı. İddiaya göre Merdoğlu’nun yüzme yarışmasına vakıf yararına katıldığının basında yer almasının hemen ardından 12 yıldır çalıştığı Turkcell’deki işine son verildi. Merdoğlu, “Yarışmadan iki gün önce Turkcell’in insan kaynaklarından çağırıldım. Herhangi bir açıklama da yapılmadan iş akdime son verildiğini öğrendim” dedi. Merdoğlu, referandumun ardından Turkcell’de çalışanların iş saati dışındaki hayatına, muhalif veya iktidar destekçisi olup olmamasına göre politika belirlemeye başladığını söyleyerek, “Kimliğim, duruşum, TMMOB’li olmam, muhalif olmam bu kararı vermiş olmalarında etkili olabilir” diye konuştu. Merdoğlu, Karaman’da Ensar Vakfı’na bağlı evlerde gerçekleşen 45 çocuğa tecavüz skandalının ortaya çıkmasına rağmen Turkcell’in Ensar Vakfı’na sponsor olmaya devam etmesine değinerek, “Ensar’ı destekleyenler, bir eğitim kurumu olan Ali İsmail Korkmaz Vakfı’nı desteklememi sindiremediler” dedi. Konuyla ilgili olarak Turkcell yetkilileri açıklama yapmadı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle